Ana Sayfa Yazılar 6 Oda 1 Kiler Hikayesi

6 Oda 1 Kiler Hikayesi

420

Günlerden bir gün, kalabalık bir aile ev sahibi olmaya karar vermiş ve ev aramaya başlamışlar.

Uzun uğraşların sonucunda nihayet bir ev bulmuşlar. Ev dışarıdan süslü gözükmesinin yanında pek de güven vermiyormuş. Aile bireyleri içten içe huzursuzlarmış fakat yine de ev sahibiyle görüşelim demişler. Ev sahibi Washington doğumlu yabancı biri imiş. Eve bakmak için sözleşmişler.

Ev sahibi gelmiş, merdivenlerden çıkana kadar evi öve öve bitirememiş. Ev sahibi, 6 odası ve 1 kileri olan ev için, “Ailenizle adeta yaşama yeniden başlamış gibi hissedeceksiniz” diye atıp tutuyormuş.

Velhasıl dairenin önüne gelinmiş. Çok süslü bir daire kapısı aileyi bekliyormuş. Ama o da ne; ev sahibi kapıyı açtıktan sonra hemen bir kapı daha çıkmış. İlk bakışta gözükmeyen 2. kapı, ilk kapının aksine yıkık dökük, harabe gibi bir kapıymış. Aile, daha önceden de birkaç defa denk geldikleri bu kapıyı görünce tedirgin olmuş. Üstelik ev sahibinin elinde geçmişten kalma kan izleri varmış. Bu da huzursuzluğu iyice artırmış.

Ev sahibi ikinci kapıyı da açmış ve aile fikir edinmek amaçlı daireyi gezmeye başlamış.

İlk odaya girildiğinde odanın 6 tane camı olduğu fakat camlarının hepsinin kırık olduğu görülmüş. İçerisi buz gibiymiş. Ev sahibi, “Bu odanın mazisi çok eski, 1930’larda çok mühim kişiler otururdu burada. Tabi şimdi eser yok onlardan” demiş.

İkinci odaya girildiğinde odanın su bastığı görülmüş. Oda kendini, çok da olimpik olmayan bir havuza terfi ettirmiş. Ev sahibi, “Bu istisna bir durum. Buraya sel suyu girebilir mi hiç” demiş. Yanındaki yardımcısı da, “Sıkar abi” diyerek destek çıkmış.

Üçüncü odada ise, odanın laminant parkeleri kalkmış. O kadar kalkmış ki odaya girmek mümkün değil. Ev sahibi, havaya kalkan laminant parkeleri göstererek, “Bu evinizin bereketleneceği ve borç harç bir şekilde elinize para geçeceğinin kanıtı” demiş. Aile ev sahibinin söylediğinin bereket mi şer mi olduğunu anlayamamış.

Dördüncü odanın duvarları dökülmüş. Hem de o kadar dökülmüş ki tuğlalardan dışarısı gözükür hale gelmiş. Odada tuğlalara asılı büyük beden ve kolları epeyce kıvrılmış ceketler varmış. Ev sahibi, “Bakmayın yıkık dökük olduğuna, bu odayı eskiden pek mühim mevkilerde bulunan bir kişi kullanıyordu” demiş.

Beşinci odanın ise kapısından tutun fayanslarına kadar her tarafı kırılmış. Her şey bin parçaya bölünmüş. Ev sahibi, evle birlikte bir koli bandı bir de gül suyu hediye edeceğini ve buranın kutsal bir oda olduğunu, kendi kendini onaracağını söylemiş.

Aile, ilk 5 odanın şokunu atlatamadan 6. ya giderken odalara nispeten uzak olan sağdaki kapı ilgilerini çekmiş. Ev sahibi, bu bölmenin kapısını zor tutuyormuş ve dayanacak gücü kalmamış. Kapıyı açar açmaz dışarı fırlayan farelere aldırış etmeden, “Burası kiler. Bu evin her şeyidir kiler fakat çok ortalarda gözükmez. Bakın ne güzel çiçekler var. Çiçeklerin altına bakmayın ama lüzumsuz şeyler var orada” demiş. “Odalar kileri çok sevmesine rağmen, eve bakmaya gelen olunca kileri kendilerinden ayrı tutarlar” diye de eklemiş.

Evin her yerinin döküldüğünü gören ve ev sahibinin tavırlarından rahatsız olan aile, 6. odayı görmeye tenezzül dahi etmemiş. Çökmek üzere olan bir evi allayıp pullayıp ailenin önüne seçenek olarak koyan ev sahibinin dolandırıcı ve sahtekar olduğu ortaya çıkmış.

Aile, hızlı adımlarla daireyi ve binayı terk etmiş. Bir de ne olsun, aile çıkar çıkmaz bir gürültü, halihazırda sallanan bina çökmüş. Ev sahibi de binanın altında kalmış.

Ne olduğunu anlayamayan aileye, sokaktan geçen aklıselim bir insan yol göstermiş: “Önünüze seçenek olarak konmaya çalışılan bu binada oturmayı kabul etseydiniz hem size layık olmayan odalarda nefes almaya çalışacaktınız, hem de çöken binanın altında kalacaktınız. Siz siz olun güvenliğinizi tehdit eden, arkanızdan kuyunuzu kazan ve sizi ölüme mahkum eden ev sahipleriyle iş yapmayın.”