Ana Sayfa Manşet ALTILI PLATFORM: BATI ASYA İTTİFAKI’NIN İLK ADIMI

ALTILI PLATFORM: BATI ASYA İTTİFAKI’NIN İLK ADIMI

1023

Azerbaycan ordusunun işgal edilen topraklarını kurtarması bölgedeki çelişkileri azaltmak ve emperyalizmi bölgeden defetmek için ilk adımdı. Türkiye’de ve emperyalizme karşı vatan bütünlüğünü korumaya çalışan her ülkede de Azerbaycan’ın bu zaferi kutlandı. Çünkü cephede kazanan Azerbaycan, kaybeden ise Atlantik ve Batı bloğuydu. Ermenistan ordusu ve işgalci politikalarının yanı sıra emperyalist projelerde bozguna uğratıldı ve haritaya gömüldü. Bu savaşın arkasında yatan hedef Türkiye’yi ve Rusya’yı kuşatmak, Kafkas Seddi’ni yaratarak Avrasya’yı bölmekti. Tüm bu planlar ve kurulmaya çalışılan ‘’Kafkas Seddi’’; Türk-Rus iş birliği ve Azerbaycan ordusu sayesinde bozguna uğradı. Bu set projesinin diğer bir ayağı da Gürcistan’ı Atlantik eksenine oturtma ve NATO’ya dahil etme planıydı. Hatta Gürcistan’ın yanında Ukrayna’yı da NATO’ya dahil ederek Avrasya’nın ortasına set çekmenin yanı sıra, Türkiye’yi ve Rusya’yı çevreleme ve kuşatma siyaseti de güden Batı, nesnel-jeopolitik gerçekler ve Rusya’nın benimsediği sert tavır sonucu başarısızlığa mahkûm oldu. Yunanistan ve Akdeniz üzerinden gelen saldırıyla Batı’dan ve Güney’den, Ermenistan’ın halihazırda oluşturduğu tehdidin yanı sıra Gürcistan’ı ve Ukrayna’yı da NATO’ya dahil ederek Doğu’dan ve Kuzey’den de bizi sıkıştırmayı hedefleyen emperyalizm, Türkiye’yi kuşatmayı denemiş; Kafkas Seddi ile de Avrasya’yla olan bağımızı keserek bizi yalnızlığa ve Atlantik siyasetlerine mahkûm kılmaya çalışmıştı. Keza bu kuşatma planıyla iki Karadeniz ülkesinin NATO’ya ve Atlantik kampına dahil edilmesi, Türk boğazlarına karşı Montrö dışı zorlamaları ve diplomatik baskıları da yanında getirebilirdi. Silahın belirleyiciliği ile cephede bozguna uğrayan bu planlara tekrar mevzi verilmemesi adına, bölge ülkeleri bu emperyalist girişimleri iyi tahlil etmeli ve bir araya gelmelidir.

Bozguna uğrayan bu set projesinin tarihsel mimarı İngilizler, 1920’de Kafkasya ülkelerini kullanarak Türkiye’nin başta SSCB olmak üzere tüm Doğu milletleriyle olan bağını kesip araya hat çekmeye çalışmıştı. Böylece potansiyel iş birliklerini ve ittifakların önüne geçip Türkiye’ye gelen materyal ve ekipman desteğine engel olacaklardı. Ayrıca Doğu ülkeleri bir araya gelemeyecek, Asya; Kafkasya Seddi’ni aşmadan Batı’ya geçemeyecekti. Mustafa Kemal, ‘’Kafkas seddinin yapılmasını Türkiye’nin kati mahvı projesi’’ olarak tahlil etmişti. (1) Türk ordusunu güçsüz bırakıp Millî Mücadeleyi bozguna uğratmayı da ana hedef olarak seçen emperyalizm, Türk-Sovyet iş birliğiyle birlikte başarısız olmuştur. Bu iş birliği sadece siyasi değil aynı zamandı askeridir. Kafkas Seddi, Türk askerleriyle Bolşevik askerlerinin ortak mücadelesi ve operasyonuyla yıkılmıştır. Mustafa Kemal, sadece siyasi çapta kalmayan bu birliği de şöyle dile getirmiştir; “1 Ağustos tarihinde Rus Bolşevik Hükümetinin Kızıl Ordusu’yla Büyük Millet Meclisi’nin Ordusu, Nahcivan’da birbirleriyle maddeten birleşmiş oldu. Oraya giden kuvvetlerimiz Kızıl Kuvvetler tarafından özel merasimle ve fevkalade ihtiramat ile kabul edilmişlerdir.” (2)

ABD’nin denediği set girişimi ise daha derindir. Bölgesel iş birliğinin ve istikrarın hem siyasi hem coğrafi olarak ortasını oymayı temel alan bu proje, Asya ülkelerinin geleceğini hedef almakta, Çin’in başlattığı ve büyük yatırımlar yaptığı ‘’Tek Kuşak Tek Yol’’ projesinin geçtiği, Ermenistan sınırına çok yakın olan Bakü-Tiflis-Kars tren yolunu da tehdit etmektedir. (3) Çok büyük bir ticaret ağının yanı sıra bölgesel enerji ve ulaşım güvenliği de hedef alınmaktadır. Bölge ülkelerini bölgeye karşı kullanmaya çalışan ABD başarısız olmuştur. Ancak emperyalizmin kaybetmesi, vazgeçtiği anlamına gelmez. Bölgede süren ikili veya üçlü diyalogları, bir platform veya anlaşma ile temellendirmedikten sonra emperyalizm bölgeye sızarak ve suni gerginlikler yaratarak güvenliğimizi tehdit etmeye devam edecektir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in; 10 Aralık tarihinde yaptığı Türkiye, Rusya, Azerbaycan, İran, Gürcistan ve kabul etmesi durumunda Ermenistan’dan oluşacak ‘’Altılı Platform’’ çağrısı bu açıdan tarihi öneme sahiptir. (4) Mustafa Kemal’in Türkiye’nin güvenliği ve barışın tesisi için emperyalizme karşı oluşturduğu Balkan ve Sadabat Paktlarını, Kafkasya’da çok daha derinleştirerek yaratma önerisi bölgede üçüncü bir set girişimine engel olacak ve emperyalizme geçit vermeyecektir. Düşman kampta yer alan ancak yenilen Ermenistan ile NATO projelerine dahil edilmeye çalışılan Gürcistan’ı da platforma dahil etmek kazanımları katlamak ve düşman kampı eksiltmektir. İlk olarak 18 Kasım 1999’da dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından İstanbul’daki Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) zirvesinde ortaya atılan bu fikri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2008 yılında da Kafkas İstikrar Paktı (Kafkas İstikrar ve İş birliği Platformu) önerisi izlemişti. (5) Ancak iki öneriyi de hayata geçirecek somut şartlar henüz doğmamıştı. Bugün gelinen süreçte ise ‘’Kafkas Paktı’nın’’ ve daha fazlasının oluşturulacağı zemin hazırdır. Bu zemini Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı yaratmıştır. Türkiye, 2015’de içine girdiği Vatan Savaşı süreciyle Ahmet Davutoğlu tarafından yaratılan Sıfır Sorun (!) Politikası’ndan vazgeçmiş, bölge ülkelerine ve bu ülkelerin toprak bütünlüğüne karşı alınan tavır bırakılmış, başta Suriye İç Savaşı olmak üzere bölgedeki şartlar böylece değişmiştir. Ardından başlayan Astana Süreci ve konjonktür içinde Astana Üçlüsü olarak tarif edilen Türkiye, Rusya ve İran’ın ortak siyaseti; Soçi Mutabakatı ile sahaya da yansımış, bu mutabakat Suriye’yi de kucaklayarak emperyalizme karşı bir mevzi yaratmıştır. Şimdi sırada bu mevziyi geliştirme, derinleştirme ve güçlendirme bulunmaktadır.

Türkiye’nin bu platformdaki ısrarı ve öncü rolü, Cumhuriyet diplomasinin yarattığı gelenekte yatmaktadır. Mustafa Kemal’de benzer politikaları, dönemin şartlarına göre izlemiş ve Türkiye’nin bağımsızlığını tavizsiz korumanın yanı sıra mazlum milletlere de rota olmuştur.

MUSTAFA KEMAL’İN İTTİFAKLARI: BARIŞIN MİMARI

Mustafa Kemal, emperyalistlerin güdümünde Türk yurdunu işgal etmek için harekete geçen Yunanistan’la dahi, ordular daha savaş meydanını terk etmeden gelecekteki dostluk adımlarını planlamaya başlamıştır. (6) Yunan Başkomutanı Trikopis’i esir alınca; yıllar boyu savaştığı ve sonunda esir aldığı bir kumandan gibi değilde diplomatik bir misafiri gibi davranan Mustafa Kemal, Türk-Yunan dostluğu için ilk adımı bu şekilde harp meydanında atmıştır. (7) Lozan Antlaşması, savaşı bitirip barışı getirse dahi birkaç soruna da çözüm olamamıştır. Bu yüzden Türk-Yunan ilişkileri zaman zaman gerginleşmiş ancak bu gergin dönemlerde Atatürk Türk-Yunan ilişkilerine kökten zarar verecek keskin ifadelerden ve tavırlardan kaçınmıştır. Aksine iki devlet arasında ilişkilerin normal seyrine dönmesi için büyük gayret göstermiş ve bu yönde açıklamalar yapmıştır. (8) Mustafa Kemal’in bu politikasının temelinde salt iyi ilişkiler yaratma isteği değil emperyalizmin tekrardan Türk ve Yunan devletleri arasında bir çatışma yaratmasına engel olma çabası yatmaktadır. Gergin ilişkilerin devam etmesi ve suni sorunların gündemde kalması durumunda, Türkiye’nin güvenliğinin sağlanamayacağını ve Yunanistan’ın tekrardan emperyalizm tarafından kullanılacağını bilen Mustafa Kemal, bu eksende sorunları ve çelişkileri gidermeye çalışmış, düşman kampta dahi yer alsa bölge ülkelerini anti-emperyalist mevziye çekmeyi denemiştir. Türkiye tarafından izlenen bu politika sonucu Yunanistan, 1928 yılından itibaren Türkiye’ye karşı daha önce takip ettiği saldırgan politikadan vazgeçerek barışçıl bir politika üretmeye başlamış ve Türkiye’nin dostluk taleplerine karşılık vermiştir. (9) Zafer Bayramı kutlamalarının yapıldığı 30 Ağustos 1928 tarihinde, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye bir mektup gönderen Yunanistan Başbakanı Venizelos, (10) Yunanistan’ın Megali İdea politikasından vazgeçtiğini ve Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istediğini belirten şu ifadeleri de kullanmıştır: “Türkiye’nin bizim topraklarımızda gözü olmadığını iyi bildiğim için seçim süresi boyunca her fırsatta halk önünde Yunanistan’ın da Türk topraklarında hiçbir şekilde gözü olmadığını defalarca tekrarladım.” (11) Böylece emperyalistler tarafından kullanılan proje, tek kurşun atılmadan ittifaklar ve bölgesel işbirliği adımlarıyla yok edilmiştir.

Emperyalist cepheden çıkartılıp tarafımıza çekilen Yunanistan ile olan iyi ilişkilerimiz, sadece teoride kalmamış ve pratiğe de dökülmüştür. Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikalarına karşı bölgenin güvenliğini ve barışı sağlamak için Türkiye’nin öncülüğünde; Yunanistan’ın, Yugoslavya’nın ve Romanya’nın katıldığı Balkan Paktı, 9 Şubat 1934 tarihinde kurulmuştur. Türkiye’ye en büyük somut kazancı ise pakt üyesi devletlerin Montrö Konferansı’nda Türkiye’yi desteklemesidir. Konferans da Türkiye’nin elini güçlendiren bu olgu, Montrö Sözleşmesini Türkiye’ye kazandıran faktörlerden biridir. Kısaca Türkiye’nin girişimleri; Balkan Paktı’yla birlikte Ege’nin ve Batı sınırının güvenliğini sağlamış, Türk milletini Boğazlar sorununda muzaffer kılmış ve emperyalizmin üzerimize saldığı Yunanistan tehdidini ilk olarak harp meydanında, ikinci olarakta diplomasi masasında devre dışı bırakarak kesin zaferi sağlamıştır. Bugün ise Ermenistan’ı ve emperyalizmi bozguna uğrattıktan sonra yapılması gereken Ermenistan’ı anti-emperyalist kampa, Atlantik cephesinden içinde bulunduğu Avrasya coğrafyasına çekmektir. Bu kaybeden Ermenistan’ı emperyalizme tutsaklıktan kurtaracak daha da önemlisi kolektif güvenlik ve bölgesel işbirliği kuvvetlenecektir. Renkli devrimle başa gelen Paşinyan’a karşı savaş sonrası yaratılmak istenen Batıcı halk hareketi, bu ihtimali ortadan kaldırmak içindir. Avrasya’nın işbirliği karşısında yenilen Biden, bozguna uğramış Paşinyan üzerinden tekrar saldıramayacağını bildiği için yeni bir iktidar arayışına girmiştir. Mustafa Kemal’in 100 yıl önceki Yunanistan’a karşı izlediği siyaset, bugünde Ermenistan’ın tekrar Biden kışkırtmalarına kukla olmaması adına gereklidir.

(Mustafa Kemal Atatürk; soldaki görselde Ankara’da Balkan Antantı Konseyi üyeleriyle, sağdaki görselde İran Şahı Pehlevi ile birlikte.)

Cumhuriyet’in Dış Politikası salt Balkanlar’da değil, Ortadoğu’da da yükselen tehditlere karşı Türkiye’nin çıkarlarını ve bölgesel güvenliği koruma altına alma adına da çalışmalar gerçekleştirmiştir. 1930’lu yıllarda Ortadoğu’ya yönelen emperyalist tehdide karşı Sadabat Paktı kurulmuş ve sömürgeciliğe karşı ortak mücadele zeminini yaratılmıştır. 8 Temmuz 1937 tarihinde, Tahran’da Sadabat Sarayı’nda Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanan anlaşma ile bu ülkeler; sömürge hareketine karşı ‘‘birbirlerinin çıkarlarının zedelenmemesi ve korunması suretiyle ortak ve birlikte hareket etme’’ sözü vermiş ve uzun sürede sadık kalmışlardır. Dünyanın çalkalandığı 1940’lı yıllarda, Ortadoğu dünyanın geri kalanına kıyasla daha istikrarlı bir yapı çizmiştir. Hem Balkanlar’da hem de Kafkaslar’da ikili veya üçlü diyalogları ortak bir zeminde birleştiren Mustafa Kemal, bölge ülkelerinin ortak mücadelesiyle emperyalizme ve sömürgeciliğe geçit vermemiştir. Mustafa Kemal’in yarattığı iki ittifak pratiğin temelinde yatan olgu, bölge ülkelerini ana düşman emperyalizme karşı birleştirme isteğidir. Böylece emperyalizm bölgede suni sorunlar çıkaramayacak, nifak tohumları ekemeyecek ve yayılmacı politikalar izleyemeyecektir.

DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK PLATFORM

Türk dış politikasının değişmez ilkesi olan ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh İlkesi’’, bulutlar üstü bir barış sevdası gibi lanse edilse de aslında ‘’barış için kolektif mücadeleyi ve iş birliğini’’ anlatmaktadır. (13) Bu mücadele, devletlerin milli yapısını ve toprak bütünlüğünü bozmaya çalışan kuvvetlere karşı ekonomik, siyasi ve askeri savaşa hazır olmayı gerektirmektedir. Avrasya ülkelerinin verdikleri savaşlar sonucunda Atlantik’in çöküş seslerinin duyulduğu bu dönemde, Avrasya’nın kilit noktası olan Kafkasya’da yaratılan bu gerginlik ve Ermenistan’ın Batı’ya güvenerek giriştiği bu saldırı, Azerbaycan’a karşı değil Asya Çağı’na karşı yapılmış, Asya Çağı’nı yaratan ülkelerce de bozguna uğratılmıştır. Sırada silahla cephede kazanılan zaferi, uluslararası arena da taçlandırmak, kolektif mücadeleyi sürdürmek vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile birlikte bu platformu duyururken Rusya’nın da kabul ettiğini söylemiş, (12) yani gerekli zeminin hazır olduğunu, hayata geçirilmesi için somut şartların ve nesnel koşulların doğduğunu duyurmuştu. Türk devleti tarafından yaratılmaya çalışılan bu platform; Mustafa Kemal’in Balkan’larda izlediği güvenlik politikasıyla, Ortadoğu’da oluşturduğu anti-emperyalist siyasetin Kafkasya’da sürdürülmesi anlamına gelmekte ve dünyaya Atatürkçü dış politika anlayışının yaşadığını göstermektedir. Bu adımların yanı sıra başta Türkiye olmak üzere katılımcı diğer ülkelerin de kazanımlarının artması için KKTC ve Abhazya’da platforma dahil edilmelidir. Türkiye, KKTC’yi buraya dahil ederek Doğu Akdeniz’deki tüm dengeleri ve denklemi değiştirebilir. Mavi Vatan’da süren mücadeleyi çok daha sağlamlaştıracak bu hamleyle aynı zamanda KKTC dünyaya tanıtılacak ve Batı tarafından dayatılan izolasyonda aşılacaktır. Türkiye’nin bu önerisini Rusya başta olmak üzere platformda adı geçen diğer ülkelerce de kabul edilecektir. Böylece Altılı Platform’un Sekizli Platform’a evrilmesiyle birlikte Avrasya’da iş birliği ve çıkarlar zemininde süren ittifakın ilk somut adımı da atılmış olacaktır. Bu ittifak, bölgenin huzurunu bozarak İslam aleminin kutsalına korkusuzca saldırma haddini kendinde gören işgalci İsrail’in de cesaretini kıracak, Filistin halkının mücadelesini uluslararası arena da destekleyecek, İsrail planını tamamıyla ortadan kaldıracaktır. Bu platform önerisinin hayata geçirilmesi, Türkiye’yi Avrasya’daki öncü rolüne yerleştirecek ve emperyalizmiyle Siyonizmi bölgeden temelli defedecektir.

Mete Utku Kılıç
Öncü Gençlik Sakarya İl Başkanı ve GYK Üyesi

KAYNAKÇA:

  1. Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.267 vd.
  2. Mustafa Kemal’in, 14 Ağustos 1920 tarihli TBMM konuşması için bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.9, s.174.
  3. Mehmet Perinçek, Azerbaycan-Ermenistan sınır çatışmaları ve Karabağ sorunu, 30 Temmuz 2020, Independent.
  4. https://www.aa.com.tr/tr/azerbaycan-cephe-hatti/cumhurbaskani-erdogan-kapilarimizi-ermenistana-kapatalim-diye-bir-derdimiz-yok/2072554
  5. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/altili-platform-kalici-barisin-teminati-olabilir/2081083
  6. Yılmaz, Mustafa, (2002), İngiliz Basını ve Atatürk’ün Türkiyesi, Ankara, Phoenix Yayınları. S.159.
  7. Yılmaz Altuğ, “Atatürk’ün Dış Politikası”, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Atatürk Konferansı Tebliğleri (10-11 Kasım 1980), C. II, İstanbul 1981, s. 487.
  8. Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal (1922-1938), C. III, 3.bs., Remzi Kitabevi, İstanbul 1969, s. 423
  9. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 5.bs., Ankara 1997, s. 280.
  10. Ahmet Şükrü Esmer, Siyasî Tarih (1919-1939), Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1953, s. 58.
  11. Cem Başar, Yunan Oyunu, V Yayıncılık, İstanbul 1988, s. 117.
  12. https://tr.sputniknews.com/columnists/202012111043384491-erdogan-ve-aliyevin-altili-platform-cagrisi-onemli-bir-diplomasi-atilimi-olarak-degerlendiriliyor/
  13. Tevfik Rüştü Aras, Atatürk’ün Dış Politikası, s. 204.