Ana Sayfa Yazılar SEZER ÖZSEVEN YAZDI: BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN EVLADIR

SEZER ÖZSEVEN YAZDI: BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN EVLADIR

1946

Sezer Özseven, Öncü Gençlik MYK Üyesi ve Ankara İl Başkanı

Atalarımız başa gelen belanın öğreticiliğine vurgu yapmak için “bir musibet bin nasihatten evladır” demişlerdir. Gerçekten insan çoğu zaman kendisine verilen nasihatlere kulak asmaz ancak başına gelen bir bela onu doğru yola çeker.

            Buna tarihten de birçok örnek verebiliriz. Kurtuluş Savaşı’nda milleti Yunan işgaline karşı uyaran sayfa sayfa yazılar çıkmıştır ancak ne zaman ki Yunan İzmir’e çıkmıştır, ne zaman ki Yunan çiftçinin tarlasından içeri adımını atmıştır o zaman millet elinde nesi varsa onunla savaşmaya başlamıştır.

            Başımıza gelen koronavirüs belası da insanlık için birçok konuda öğretici olmuştur. Bu yazımızda koronavirüsün öldürdüğü tabuları, insanlığın bu musibetten almakta olduğu dersleri irdeleyeceğiz.

Allah Rahmet Eylesin Liberalizm

            Koronavirüs her şeyden önce emperyalist sistemin bugünkü son halini verdiği liberal birey kavramını öldürdü. Liberal birey, 16.-18. yüzyıllar arasında Avrupa’da devrimlerle birlikte doğmuştu. Toprak sahibi feodal beyin ve onun çıkarlarını savunan kralın toprağa bağlı yarı zamanlı “kölesi” olan köylü, ticaret burjuvazisinin ve sanayinin gelişmesiyle birlikte toprağından özgürleşmiş ve emeğini özgürce satan, mülk edinebilen, temel hak ve özgürlüklere sahip olan özgür insana dönüşmüştü. Toprağa bağlı köylüyü özgürleştiren bu süreç Batı’daki devrimlerle birlikte hayata geçmiş ve “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” idealleri bu yeni insanın amentüsü haline gelmişti.

            Ortaya çıktığı koşullarda ileri olan liberal birey süreç içerisinde, rekabet toplumu, bireyin çıkarının toplumun çıkarından üstün olması, özel mülkiyetin kutsallığı gibi fikirlerle bir canavara dönüşmüş ve “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” ideallerinden vazgeçerek tüm toplumu yok etmeye başlamıştır. Artık yeni insanın amentüsü birbirinin sırtına basarak yükselmek, komşusu açken tok yatmak, kendi çıkarını tüm insanlığın çıkarlarının önüne koymak olmuştur.

            Koronavirüs belası ise bir canavara dönüşen liberal birey kavramını öldürmüştür. Çin, Kore, Rusya, Türkiye gibi ülkeler bu belayı toplum dayanışmasını güçlendirerek yenerken İtalya, İspanya, İingiltere, ABD gibi Batı ülkeleri bu virüsle mücadele edememektedir.

            Her şeyden önce bu ülkelerde hunharca özelleştirilen sağlık sistemi bu ülkelerin başına bela açmış durumdadır. Koronavirüs testini fahiş fiyatlarla yapan özel hastanelere devlet müdahale etmek zorunda kalmaktadır. Bu da bu ülkeleri kamucu müdahalelere zorlamaktadır. Yine aynı şekilde kendi çıkarını toplumun çıkarının önüne koyan insan liberal Batı’da büyük krizlere yol açmaktadır. Toplumsal dayanışmayı sağlayamayan Batı ülkeleri kitlesel psikolojik çöküşlere, yalnızlık krizlerine sahne olmaktadır. Birbirinin üzerine çıkarak ilerlemeyi hedefleyen liberal birey, birbirine el uzatarak krizin üstesinde gelme zorunluluğunun paradoksuyla karşı karşıya kalmıştır ve çöküş içerisindedir.

            Milyarlık Çin bu belayla kendi koşulları içerisinde başarıyla mücadele etmiştir. Türkiye başarıyla mücadele etmektedir. Rusya başarıyla mücadele etmektedir. Bu başarının sırrı kamuculuktadır, paylaşımcılıktadır, dayanışmadadır, disiplindedir. Bu mücadeledeki eksikler de yine bu ilkelerdeki eksiklerden kaynaklanmaktadır.

Bilimsel sosyalistlerin liberal insanın yıkıcılığına ilişkin yıllardır verdiği nasihatlere kulak asmayan emperyalist Batı, şimdi bu musibetle birlikte bireysel çıkarla mücadeleye girişmiş, paylaşımcılığın zorunluluğunu kavramaya ve sistem içerisinde kamunun payını yeniden tartışmaya başlamıştır.

Tabulara Elveda

            Koronavirüs salgını çeşitli tabuların da yıkılmasına vesile olmuştur. Virüsle mücadele kapsamında insanlar evlerine kapanarak tehdidi azaltmaya çalışmaktadırlar. Birçok yerde insanlar haftalarca evlerinde kalmaktadırlar. Bu durumun bir süre daha devam edecek olması sebebiyle hayatın seyri baştan aşağı değişmiştir.

            Birçok basılı yayın insanların evden çıkmamalarından kaynaklı olarak sanal baskı yapma kararı almıştır. Basılı kitaplara ulaşımın mümkün olmamasından kaynaklı olarak birçok kitabın sanal ortamdaki formatları piyasaya sürülmektedir. Özellikle e-kitap sitelerine talep bu süreçte daha fazla olmaktadır. Toplum içerisinde e-kitaba yöneliş bir zorunluluktan dolayı da olsa artmaya başlamıştır. Tiyatrolar sanal yayına geçmeye başlamışlardır. Sanal müze gezileri birçok platformda insanlara sunulmaktadır.

Aslında tüm bunlar insanlar evde vakit geçirmeye başlamadan önce de vardı. Ancak zorunluluktan dolayı evden çıkamamayla birlikte bu yöneliş artmıştır ve çeşitli piyasalar da bu fırsatı değerlendirmektedirler. Bu durum bir zorunluluktan dolayı yapılıyor olsa da görülecektir ki zorunluluk olmaktan çıktıktan sonra da böyle devam etmeye mecbur kalacaktır. İnsanlık her zaman daha kolayı ve işlevsel olanı tercih etmiştir. Lambanın icat edildiği bir toplum mum ışığında oturmaya devam edemez. Kol saati icat edildiğinde insanlar köstekli saat taşımayı bırakıp kol saati kullanmaya başlarlar. Bu bir toplum kanunudur. İnsanı teknolojik olarak daha ileri olanla tanıştığı ve bunu işlevsel bulduğu zaman onu daha geri olana alıştıramayız.

İnsanlık artık tabu haline gelen birçok şeyden vazgeçeceği bir aşamaya gelmiştir. Örneğin, basılı yayınların daha işlevli olduğu tabusu yavaş yavaş yıkılmaya başlamıştır. Süreç içerisinde sanal kitapların, bunları kullanacak aletlerin ve teknik imkanların gelişmesi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk yeni teknolojiler doğuracak ve insanlık gelenekçi tabularını yıkarak ilerleyecektir. Bu vesileyle birlikte koronavirüs musibetinin yarattığı sonuçlar, teknolojinin piyasaya bağlı gelişimine de ket vurarak insanlığın toplam faydasını sağlamaya yönelik ilerlemesine de sebep olabilir.

“Heraklit… Heraklit… Akarsuya Kabil Mi Vurmak Kilit?”

            Nazım Hikmet, her şeyin değişip akmasına duyduğu hayranlıkla bu soruyu sormaktadır: “Akarsuya kilit vurulabilir mi? Bu köpürmüş gelişe karşı durulabilir mi?”

            İnsanlığın gelişimi çeşitli iniş çıkışları içinde barındırsa da tek yönlüdür ve ileriye doğrudur. İnsan sorunlarla baş başa kaldığında sorunların altında kalmayı değil onlarla mücadele etmeyi seçmektedir. Koronavirüs de bir musibettir ve insanlık bu musibetten de dersler çıkararak, daha da ileriye sıçrayarak çıkacaktır.

oncugenclik.org.tr