Uğur Kaçar, Öncü Gençlik GYK Üyesi ve Muğla İl Başkanı
Nerde o eski günler sözünü büyüklerimizden çok duymuşuzdur. Bu söz geçmişe duyulan özlemden kaynaklı bugüne bir yakınmadır aslında. Ama bugün nerde o eski günler deyip 2001 yılına bakarsak Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik krizi görürüz. Bugünden bakınca her an aynı tabloyu yaşayabilirmişiz gibi geliyor. Çünkü artık ardımızda değil önümüzde böyle günler. Nerde o eski günler diyen olursa 21 Şubat 2001’de ekonomik kriz vardı, bugün 21 Şubat 2019 yine ekonomik kriz gelebilir, geçmişe özlem niye diyelim.
Nerde o eski günler sözü gelişim, değişim olgusuna da ters düşüyor gibi. Güzel günler geçmişte değil daima gelecektedir. Çünkü insanoğlu geçmişin acı tatlı tecrübesiyle daha iyi bir gelecek yaratabilir. Tabi 24 Temmuz 2015’te TSK’nın PKK’ya karşı operasyonları başlamadan önce yani Türkiye ABD’ye karşı savaşmadan önce ‘’Nerde o eski günler’’ sözünün bugüne kadar seyirci olup seyirci olduğunu anlamayanların dilinde olması normaldi. O güne kadar ABD emperyalizmi Türkiye’ye her gün bir gün öncekinden daha derin yaralar açıyordu ve açılan yara kapanmayıp büyüyordu. Bu durumu seyirci kalanlar ise daha seyirci olduğunu anlamadan yakınıyordu. Bugün ise artık seyirci olmak yok! Artık daha güzel günler bizi bekliyor, yaraların kapanacağı güzel günler. 2001 gibi bir kriz karşımızda olabilir ama ABD emperyalizmi de artık karşımızda ve bir savaş var. Yani Türkiye’nin önünde köklü bir değişiklik fırsatı var. O yüzden nerde o eski günler demiyoruz. Yeni güzel günler geliyor!
Türkiye, ekonomik ve politik eski hatalardan kaynaklı dışa bağımlı bir ekonomiye sahip oldu, bugün ise emperyalizm ile karşı karşıya gelince ekonomik çatlak ile yüzleşmek durumuna gelmiştir. Yıllardır sıcak para ile dönen çark artık sıcak para olmadığı için dönmez olmuş ve gerekli şartlar olmadığı için de çarkı döndürecek bir şey bulunmamaktadır. Çarkı döndürecek şey niye yoktur? Çünkü yıllardır Türkiye dışarıya borçlanmıştır, hiçbir şey üretmemiş, her şeyi özelleştirmiştir. Çarkı döndürecek şey üretim ve devlet müdahalesi ile planlı, karma ekonomidir. Türkiye bu yolda gitmek zorundadır, Tanzim satışları bu zorunluluğun bir göstergesidir. Bugün de ekonomik kriz var nasıl krizin olmadığı yıllara özlem duymayalım diyenler, işte o yıllar zaten bugünleri yarattı. Dışa bağlanırken anlık çözüm düşüncesiyle derin sorunlar yaratıldı. O yüzden artık yeni güzel günler geliyor. Çünkü Türkiye sorunun kaynağını artık görmeye başladı ve bu sorunu ya çözecek ya çözecek başka yolu yok. Anlık çözümlerin değil derin ve net olan büyük çözümlerin günlerini yaşıyoruz. Çok eskiyi hatırlamak isteyen olursa da 2001 Krizine karşı Vatan Partisi’nin dolar yasaklansın kampanyası hatırlatalım! Büyük çözümlere önderlik edecek kadrolar bu topraklarda hep vardı ve her zaman da hazır!
Türkiye sınırlarında artık tehdidin en üst seviyeye çıktığı, içerde ise 15 Temmuz günü darbe kalkışması olduğu bir süreçte Vatan Savaşı vermekten başka bir şey yapamazdı. Nitekim de Türkiye büyük bir başarı ile devletçe ve milletçe Vatan Savaşını yürütmektedir. Türkiye ekonomisini dibe götüren de ABD politikasıydı, Türkiye’nin doğusunda Kürdistan adı altında İkinci İsrail’i kurmak ta ABD politikasıydı. Bu politikalar ile artık tamamen karşı karşıya gelinmiştir ve bir savaş haline geçilmiştir. Her savaş ekonomik uzlaşmazlıktan çıkar elbet ve meydana gelen savaşta ekonomiyi etkiler. Bugün bir savaş halinde olan ülkenin ticaretinden turizmine birçok sektör etkilenecektir. Bu anlık ekonomik sıkıntılara çözüm üretmek ve daha kalıcı çözüm için, başı dik Türkiye için, Vatan Savaşı’nın başarıya ulaşması gerekir. Vatan Savaşı’nın başarıya ulaşması da bir ekonomi meselesidir. Savaşın başarısı için gerekli ekonomik alt yapı yaratılmalıdır. 1. Dünya Savaşında Tekalif-i Harbiye, Kurtuluş Savaşında Tekalif-i Milliye savaşın başarıya ulaşması için atılan adımlardı. Bugün de aynı ekonomik alt yapı sağlanmalı. Bunu ancak Vatan Partisi’nin ‘’Milli Direnme Ekonomisi Programı’’ ile yapabiliriz. Ve cephe için bu ekonomik alt yapı sağlanırken, millet de vatan içinde bir cephe gibi çalışmalıdır.
Ekonomik çıkmazların içinde Vatan Savaşına gerekli mali kaynağı oluşturacak, hali hazırda kötüye giden ekonomiyi üretim ve devletçilik diyerek planlı ve karma ekonomi modeliyle ileriye taşıyacak, Türk Milletini ne olursa olsun ekonominin düzelmesi ve Vatan Savaşı’nın başarısı için seferber ederek büyük uyum toplumunu inşa edecek bir hükümet gerekiyor. Vatan Partisinin merkezinde olduğu Milli Hükümet tüm bunları yapacak güçte olacaktır. Milli Hükümet bir seçim değil Türkiye için zorunluluktur. Çünkü Milli Hükümet ABD ile savaşın merkezidir.
2019 yılı özel bir yıldır. 2001 krizini yaşayanlar ile 2001 yılı ve öncesinde doğmuş kendini bulduğu an Vatan Savaşıyla tanışmış bir neslin ortak kaderini çizeceği bir dönemi yaşıyoruz. Eski yaşanan ve alınan dersler ile, gün yüzüne çıkan gerçeğin buluştuğu bir süreci yaşıyoruz. O yüzden bugüne kadar çok ders alınıp bugün Türkiye, ABD ile savaşıyorsa tarihidir. Tarih yazmak anlık bir şey değildir. Kazıya kazıya, biriktire biriktire, mücadele verilerek tarih yazılır. Vatan Partisi 50 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin geleceğinin teminat altında olduğunu göstermektedir.
18 Mart da Çanakkale’de savaşmak bir seçim miydi? O gün orada emperyalizme karşı savaşma zorunluluğu vardı. Bugün de Türkiye aynı süreçten tekrar geçiyor. Emperyalizme karşı savaşma zorunluğunu tekrar yaşıyoruz. Mart ayı o yüzden bir seçim ayı değildir! 31 Mart sadece bir yerel seçim değildir! Türkiye bugün terörle sonuna kadar mücadele ve bir üretim atağı ile buluşmaktan başka bir seçenek ile devam edemez. Çünkü Türkiye’nin zorunluluğu ve ihtiyaçları budur. Bu ihtiyaçları bilen, gören ve çözümü olan tek parti ise Vatan Partisi’dir. İşte bu yüzden bugün tek seçenek Vatan Partisi’dir.
oncugenclik.org.tr, 22.2.2019