Ana Sayfa Manşet AVRASYA NEDEN DEVRİM COĞRAFYASIDIR?

AVRASYA NEDEN DEVRİM COĞRAFYASIDIR?

1008

2014 yılını tarihi bir milat olarak alırsak “Türkiye nereye gidiyor?” Sorusuna sağlıklı cevabı veririz. Türkiye, Atlantik sisteminden ayrılıyor ve Avrasya’ya gidiyor tespiti 2014-2019 yılı arasında başlamış önemli saptamalardan birisidir. Bu tahlil Avrasya’dan ayrıldığımızı işaret eden stratejik bir olgudur. Günümüzde de tarihi dönemeçlere şahit oluyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanlığı nezdinde, Atlantik’ten koptuğunu ilan ediyor. Örnek verecek olursak, geçen günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biden, Gazze’ye saldıran ve yüz binlerce insanın şehadetine vesile olan bu olayda da ne yazık ki siz kanlı ellerinizle bir tarih yazıyorsunuz”1 çıkışıyla görüyoruz. Yine Tayyip Erdoğan’ın, BM Genel Kurulunda yaptığı kararlı açıklamasıyla Türkiye’nin Atlantik’ten koptuğunu ve Avrasya’ya yöneldiğini dünyaya ilan etmesiyle saptıyoruz. Dünyadaki ve Türkiye’deki dinamikler, Avrasya’ya yönelişi ve yerimizi belirlemedeki en önemli faktörlerdir.

Türk milleti, Misak-ı milli sınırlarının güvenliğini, denizlerinin de güvenliğini ve üretim ekonomisini istiyor. Bu güvenlik, refah ve üretimin yaşadığı ve yeşerdiği iklim Avrasya’da bulunuyor. ABD sıcak parasının geçerliği olmadığı günlerdeyiz, “mafya-tarikat-gladyo” rejiminin başının ezildiği tarihi günleri yaşıyoruz. Avrasya çağına girdiğimiz tarihi günlerin kokularını buralardan alıyoruz.

DEVRİMLERİN İKLİMİ

Avrasya, Güney sınırı, Akdeniz kıyısı, Süveyş, İran Körfezi ve Umman Denizi’nden geçerek Ortadoğu’nun bir kısmını, Iran, Pakistan ve Afganistan’ı içine almaktadır. Kuzeyde ise, bütün Orta Asya ile Rusya-Ukrayna sınırına kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.2 Avrasya’nın bir diğer önemli kuvveti, Doğu Avrupa’dan Pasifik okyanusuna kadar uzanan bölgedeki ülkeler ve halklarıdır. Toplam olarak bütün Avrasya coğrafyası ABD emperyalizmi merkezli programın bölme hedefindedir. Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri de bu programın hedefindedir.

Özellikle Avrupa ve ABD, bu tanımını yaptığımız bölgeyi ele geçirebilmek adına çeşitli etnik ve dinsel çelişmeleri kışkırtarak, burayı denetim altına almayı önüne hedef olarak koymuştur. Özellikle Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya, “Kriz Bölgeleri” olarak adlandırılmıştır.

Her kriz ve kaos coğrafyası bir devrim coğrafyası olarak tanımlanabilir. Çünkü devrimler, büyük alt-üst oluşlar sonucunda gerçekleşen tarihi olaylar silsilesidir. Devrim, sistemin krize girmesi durumunda, emekçilerin ve halkların krize getirdikleri köklü çözümdür.

Avrasya, sadece emperyalizmin parçalama ve sömürgeleştirme pratiklerinin yarattığı krizler nedeniyle bir devrim coğrafyası değildir. Örneğin İran’ın Rusya ve Çin ile yaptığı sağlam dayanışma sayesinde yerli İHA ve SİHA’larını üretmesi, Simurg Süper Bilgisayarı dünyaya tanıtması da üretimin, birliğin ve dayanışmanın Avrasya’daki iklimde olduğunu göstermektedir.

Özellikle, sosyalizmin ve Ezilen Dünya’nın büyük güçleri de içinde barındırdığını esas alırsak, kuşkusuz devrimin en önemli coğrafyasıdır. Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Türk dünyasıyla emperyalizme direnme potansiyelinin esas güçlerini kucaklayan kıta da burasıdır.

KRİTİK ÜLKELER: TÜRKİYE VE RUSYA

Avrasya’daki saflaşmanın en kritik ülkesi geçmişten beri Rusya ve Türkiye olmuştur. Tarihimize bakalım, Rusya ve Türkiye arasındaki en ufak bir sürtüşme dahi emperyalizmin hanesine puan kazandırmış, Avrasya’nın kaybetmesine sebep olmuştur.

Özellikle Rusya, Kapitalizme geri dönüşün resmen ilan edilişi ile birlikte, dağılmadan sonra, Yeltsin döneminde önce teslimiyetçi bir çizgiye girmiştir. En önemlisi de, emperyalizmin Rusya’yı hızla parçaladığı ve ekonomik olarak kuşattığı döneme bakarsak, zayıflatma stratejisi en büyük doruğa ulaşmıştı. Rusya’nın önemli devlet geleneği, birikimi ve askeri olarak güçlü devlet olduğunu Rusya’nın ABD ile işbirliğinden kopup ve Avrasya’daki yerini alacağını Vatan Partisi saptamıştır. Bu saptamanın hemen ardından, Genel Başkanımız Dr. Doğu Perinçek, 1. ve 2. Uluslararası Avrasya Seçeneği konferanslarında bu önemli stratejik dönüm noktasını vurgulamıştır.3

Rusya’nın emperyalizm karşısında zayıf düştüğü Yeltsin dönemi kısa sürmüştür. Rusya’da ilk kez Primakov’un önderliğinde Avrasya Doktrini açıklanmış ve çok kutuplu dünya stratejisi dile getirilmiştir. Çok Kutuplu Dünya stratejisini tek bir yazıya toplamak mümkün değildir. Ancak kısaca bahsetmek gerekirse, Avrasya’daki kritik ülkelerin Rusya ve Türkiye olduğu vurgulanmış, her iki ülkenin toprak bütünlüklerini sağlamak ve bölgedeki emperyalist denetimin sona erdirmesi için kaderlerinin birbirine bağlı olduğu anlatılmaya çalışılmıştır.

AVRASYA STRATEJİSİNİN GEREKLİLİĞİ: BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ

Dünyadaki saflaşmaya bakarsak, ABD emperyalizmi ve Mazlum milletler olarak iki taraf görüyoruz. ABD, Yeni dünya düzeni yada küreselleşme ve onun alt dalı olan Büyük Ortadoğu Projesi ile Batı Asya’da denetimi eline alma peşindedir. Avrasya’daki işbirliği milli devletlerin bağımsızlık ve demokrasi programıdır. Yani Devrim programıdır. Batı’nın kokuşmuş ve çürümüş uygarlığı ile Doğu’nun yükselmekte olan yeni kamucu ve toplumcu uygarlıkları cephede karşı karşıya gelmiştir.

Günümüzden örnek verecek olursak Covid-19 salgınını derinden yaşayan dünyada, bireyci, kapitalist ve küresel olan ABD’nin başını çektiği ülkeler maske savaşları, aşı savaşları ile birbirine düşmüştür. Ancak Ulus Devletlerin kamucu ve toplumcu çizgisi bu salgında çok başarılı sınav vermiştir. Rusya-İran-Çin ve Türkiye’nin karşılıklı işbirlikleri paylaşımcı,insanı temele alan siyasetleriyle dünyaya örnek olmuştur.

Avrasya stratejisinin temel kuralı olarak, Türkiye, Suriye başta olmak üzere İran,Irak,Lübnan gibi ülkelerle işbirliğini geliştirmek zorundadır. Buradaki ülkelerin toprak bütünlükleri birbirine bağlı halkalardır. Suriye’nin güvenliği, Irak’ın güvenliği, İran’ın toprak bütünlüğü, Türkiye’nin güvenliğine doğrudan bağlıdır. Bölgede kurulmak istenen “Kukla Kürdistan” Projesi de tek bir ülkeyi hedef almamıştır. Bölgedeki enerji potansiyeli, toprak bütünlüğü ve ticaret ağı emperyalizmin ağzının suyunu akıtmaktadır. Bu coğrafyaya hakim olmak emperyalizmin 21.yüzyıl itibarıyla hayatta kalma meselesidir. Bu bakımdan bölgedeki her cepheyi zorlaması da bunun en büyük kanıtıdır.

ABD ve İsrail tarafından son günlerde Filistin’de uyguladığı şiddet ve terör de Avrasya birliğini dağıtmaya yönelik hamledir. Filistin direniş cephesinin düşürülmesi Avrasya’daki birliğin de dağıtılması anlamına gelmektedir. ABD, etnik bölücülüğü ve iç yıkıcılığını Suriye’de tetiklediği günleri yaşadık. Netice itibariyle, ABD Suriye cephesini düşüremedi ve oradan bir İsrail koridoru yaratamadı. Türkiye’nin Avrasya’nın emperyalizme devrimlerle direnen ülkelerle oluşturduğu ya oluşturacağı tarihsel bağları, Pentagon’un planladığı gibi, ABD’nin Orta Asya stratejisine değil, Avrasya’nın direnme stratejisine katkı sağlayacaktır.

AVRASYA MERKEZLİ DEVRİMLER VE

ÇÖKEN YENİ DÜNYA DÜZENİ

Yeni dünya düzeni safsatası, insanlığın ortak programına hizmet etmiyor. Emperyalizmin uyguladığı bu sistem, özellikle Asya devletlerini bölmeyi amaçlıyor. Dünya’da emperyalizmin boyunduruğu altına girmeyen ve kontrol altına alınamayan ülkeler vardır. Bunlar, İran-Türkiye-Çin-Rusya devletleridir. Köklü imparatorluk gelenekleri ve diz çökmeyen yanlarıyla bu devletler tarih boyunca kontrol altına alınamamıştır. Dünyadaki devrimlerin iki tipte sınıflandırılabilir. Biri kapitalizmin geliştiği, o ülkenin bağrında kapitalist üretim ilişkilerinin doğduğu ülkelerde burjuva demokratik devrimler. İkincisi de emperyalizm çağında Türkiye, Rusya, Çin gibi Ezilen Dünya ülkelerinde gerçekleşen milli demokratik devrimler.1917 Sovyet Devrimi ve 1919-1922 Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’yla birlikte gelen Çin Devrimi ve İran Devrimi bu saydığımız iki olguyla da örtüşmektedir.

Ezilen Dünya ülkelerinin çoğu bağımsızlıklarını kazanmış̧ ve devletlerini kurmuştur. Yeni Dünya Düzeni, sosyalist devrimlerin ve ulusal kurtuluş̧ savaşlarının bu yüzyılda insanlığa kazandırdığı mevzileri yıkmayı amaçlamaktadır. Bunu da, ”küreselleşme” adı altında yapıyorlar. Ekonomide, serbest piyasa ekonomisi ile üretim faaliyetlerini durduran emperyalizm, Mazlum milletlerin kendileri karşısında diz çökmesini istemektedir. Örneğin, 1980 darbesinden sonra Türkiye’de baş gösteren ve Turgut Özalların başını çektiği sıcak para ekonomisi en somut örnektir. İran’a uygulanan siyasi ve ekonomik ambargolar da buraya örnek verilebilir.

Emperyalizmin siyasi hegemonyası, Ezilen Dünya’nın, özellikle Ortadoğu, Kafkas, Orta Asya ülkelerinin emperyalizme karşı borçlardan kurtulmak, hammadde ve enerji kaynaklarını korumak, milletlerarası ticarette eşitsiz değişime son vermek, yabancı sermayeyi millîleştirmek yanında ekonomik ve siyasal birlikler kurmak ve aralarındaki kültürel bağları geliştirmek için yürüttükleri mücadeleyle yıkılır. Bu saydığımız önemli hamleler de Avrasya merkezli işbirlikleriyle aşılır. ABD’nin yeni dünya düzeni de bu çerçevede hezeyana uğrar.

Avrasya’nın üstlendiği tarihi sorumluluk, emperyalist baskının sonunu getirmektedir. Zafer kuvvetle kazanılacaktır. Bu kuvvetse, Devrim coğrafyası olan Avrasya’nın birliğinin içindedir. Parçalanan ve parçalanmak istenen milletleri, parçalamak isteyen kuvvetlere karşı birleştirmek Avrasya ülkelerinin birincil görevidir.

Büşra Ezgi Duman
Öncü Gençlik Denizli İl Başkanı, GYK Üyesi

KAYNAKÇA

1) https://tr.sputniknews.com/turkiye/202105171044526951-cumhurbaskani-erdogan-kabine-toplantisi-sonrasi-aciklama-yapiyor/

2) Doğu Perinçek- Avrasya Seçeneği, Rekabetin Odağı: Avrasya Dikdörtgeni, sayfa:6

3) Mehmet Perinçek, Avrasyacılık, Kaynak Yayınları, 2. Basım, syf: 37

4) https://www.aydinlik.com.tr/avrasya-surecinde-tarihsel-mevzilenme-dogu-perincek-kose-yazilari-agustos-2017