Ana Sayfa Yazılar EREN ÖZTÜRK YAZDI: 16 MART KAHRAMANI TELGRAFÇI HAMDİ BEY

EREN ÖZTÜRK YAZDI: 16 MART KAHRAMANI TELGRAFÇI HAMDİ BEY

4816

E

Eren Öztürk, Öncü Gençlik GYK Üyesi

Kurtuluş Savaşı yıllarında şimdiki gibi telefon, mail yok; en gelişmiş iletişim aracı telgraf. Kurtuluş Savaşı’nı bir nevi telgraf savaşı olarak da ele alabiliriz. Türk telgrafçılarının verdiği başarılı sınavlar sayesinde Ankara hükümeti birçok durumdan haberdar olarak taktik üretti.

İşte bu Türk telgrafçılarından birini 73. ölüm yıl dönümünde anmak ve anlatmak bize ilham ve güç verecektir. O kişi Ahmet Hamdi Martonaltı ya da bilinen adıyla Telgrafçı Manastırlı Hamdi Bey…

Telgrafçı Hamdi Bey İstanbul’un İngiliz birlikleri tarafından işgal edildiği 16 Mart 1920 günü işgal haberini ve gelişmeleri Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’ya ileterek tarih sahnesine çıkmıştı. İstanbul Beyoğlu Postahanesi’nde çalışırken 16 Mart 1920 günü şehrin işgalini Mustafa Kemal Paşa’ya ilk bildiren kişiydi.

Şehzadebaşı Karakolu baskını

İstanbul’un İngilizler tarafından işgali 16 Mart 1920 günü gerçekleşti. O gün, İngiliz zırhlısından çıkan silahlı İngiliz birlikleri,Beyazıt’daki Şehzadebaşı Direklerarası’nda bulunan Kafkas Tümeni’ne bağlı birliğin karargâh ve mızıka erlerinin kaldığı koğuşu sabah 05.45’de bastı.Koğuşta uyuyan erlere ateş açarak altısının ölümüne ve onunun yaralanmasına sebep olan olayı Telgrafçı Hamdi Bey Ankara’daki Mustafa Kemal Paşa’ya saat onda bildirdi. Hamdi Bey, telgrafhanenin de basılmasına kadar işgal ile ilgili edindiği her türlü ayrıntıyı hayatını ortaya koyarak iletmeye çalıştı. Onun verdiği haberler özetlenerek Mustafa Kemal’in emri ile Anadolu ve Rumeli’deki tüm komutanların adreslerine telgraf yoluyla iletildi. İşte İstanbul’un işgalini haber veren telgraflardan biri şöyle:

Sabahki, bizim asker uykuda iken, İngiliz bahriye efrâdı karakola gelip işgal etmekte iken,askerimiz uykudan şaşkın kalkınca müsaademeye başlanılıyor. Neticede bizdenaltı şehit, on beş mecruh olup bunun üzerine zaten mel’anetlerini tasavvur etmiş ki hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp Beyoğlu cihetini ve Tophane’yi işgal edip bir taraftan Harbiye Nezareti’ni işgal etmişler, hatta şimdi ne Tophane ve ne de Harbiye telgrafhanesini bulmak kabil olmuyor. Şimdi de haber almış olduğuma nazaran Derince’ye kadar tevessü ediyormuş efendim.

İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orasını da işgal ettiler galiba. Allah muhafaza buyursun.Burasını işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri geldiler.Kovmuşlar.

Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım efendim.

Şehzadebaşı Karakolu şuan İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin her gün önünden geçtiği Vezneciler Kız Yurdu’nun karşısında yer almakta ve o caddeye 16 Mart Şehitleri Caddesi adı verilmiştir.

Nâzım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı ve 1941’de bitirdiği, Kurtuluş Savaşı’nı baplar halinde anlattığı Kuvayi Milliye Destanı’nda bu olay “920’nin 16 Martı ve Manastırlı Hamdi Efendi ve Reşadiyeli  Veli Oğlu Mehmet ‘in Hikayesi” başlığıyla anlatılıyor:


920’nin 16 Mart sabahı,

karakolun karşısında

bırakmadım elimden silâhı,

yere serdim iki İngiliz’i.

Senin ırzını kurtardım İstanbul’um,

Sana can feda çakır gözlü gülüm.

Üçümüzü uykuda kesti kâfir,

kurşuna dizdi ikimizi.

Şimdi üçümüz :

Abdullah ve Osman ve Abdülkadir,

taşları yan yana yatar Eyüp’te.

Arama, bulamazsın ikimizin kabrini,

belki maşrıkta, belki mağripte,

biz de bilemeyiz yerini.

Uykuda kestiler üçümüzü,

kurşuna dizdiler ikimizi,

Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı,

Reşadiyeli Veli oğlu Memet benimkisi.

Bir de altıncımız var,

kara kaytan bıyıklı bir şehit,

son mekânı şöyle dursun,

adını da bilen yok…

Şiirin tamamını okumak için :

(http://www.siirleri.org/siir/1098/Kuv%E2yi+Milliye+-+Be%FEinci+Bap.html)

Fırka Mızıka Efradından Ahmed oğlu Nasuh (Balıkesir)

Fırka Karargâhından Onbaşı Veli oğlu Mehmed (Reşadiye)

Atatürk’ün Telgrafçı Hamdi’ye minneti
Atatürk, Telgrafçı Hamdi Bey’in İstanbul’un işgali sırasında yolladığı telgraf metinlerine ve Hamdi Bey’in fedakarlığına 1927 yılında okuduğu Nutuk’ta değinir:

 “Bu hamiyetli ve cesur Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı İstanbul’da geçen bu acı olayları öğrenmek için, kim bilir ne zamana kadar bekleyip duracaktık. İstanbul’da bulunan nazır,milletvekili, komutan ve teşkilatımız adamları içinden, bir kişinin çıkıp da,zamanında bize haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki hepsini heyecan ve çarpıntı kaplamıştı. Bir ucu Ankara’da bulunan telin İstanbul’da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir duruma gelmiş oldukları yargısına varmak, bilmem ki doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan Ankara’ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğum teşekkürü, burada açıkça söylemeyi millî ve vatan görevlerinden sayarım.”

İşgal sonrasında Telgrafçı Hamdi

İsmet Paşa’nın Batı Cephesi Komutanlığı’na atanmasından sonra onun yanında telgraf memuru olarak görev yapan Telgrafçı Hamdi Bey, bu görevi sırasında I. ve II. İnönü zaferlerini, top sesleri arasında karargâhtan Ankara’ya ulaştırdı. Cumhuriyetin İlanı’ndan sonra atandığı Akşehir’de iki yıl telgraf memuru olarak görev yaptı.

Manastırlı Hamdi Bey’e bu soyadı İstanbul Mebusan Meclisinin kapatılmasını 16 mart yani mart on altı tarihinde Atatürk’e haber verdiği için Manastırlı Hamdi Efendi’ye Atatürk tarafından “Martonaltı” soyadı verildi.

9 Aralık 1945’te henüz 54 yaşındayken hayatını kaybeden büyük kahraman Telgrafçı Hamdi Bey’i saygıyla anıyoruz.

oncugenclik.org.tr, 9.12.2018