“Çağımızın…tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden
kuşku yoktur… Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir.
Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar,
öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır.”
Türkiye, postmodernizmin bütün hoyratlığıyla, her şeyi silip süpürdüğü, yerle yeksan ettiği, toplumsal hayatı tamamen egemenliği altına aldığı, beyinlerin iğfal edildiği bir süreçten geçiyor. Kültürel peyzaja uğrayan, aşırı gerçeklerin ve sanıların hüküm sürdüğü imajlar toplumu: Türkiye.
Medya, yapısı gereği, onu elinde bulunduran güç tarafından yönlendiriliyor. Akılsızlaşma da medyada yeniden üretilen, en çok üretilen olgulardan biridir. Akılsızlaşma, çok farklı şekillerde kendini yeniden üretti.
Televizyon, evlerimizin baş köşesine oturtulduğundan beri bir sarhoşluğun içerisindedünya. Değerler, alışkanlıklar, eğlence anlayışları, söylemler en önemlisi de akıl televizyona endeksli. Televizyon, önceleri, belli bir kesimin mahremiyetini yansıtırdı, artık bütün toplumun, en ücra mahremiyetlerini yansıtıyor. Artık hayatlar, fikirlere değil görüntülere dayandırılıyor. Hakikat, imajlara yenik düşüyor. Bombardıman altındaki beyinler, düşünme, hakikati arama, insanlığı ilerletme yetisini kaybediyor.
Akılsızlaşan dünyada birey, kullanabileceği bir aklı kalmayınca vücudunun bazı yerlerini göstermeyi seçti. Gösterecek bir yeri de olmayanlar sahte acılar ve mutluklar yarattı, onları gösteriyor. Mahalle dedikodularını zaten ekranlar belirler olmuştu. Artık mahalleli, dizilerdekinin acısını da paylaşıyor.
Rollerin intikamlarını almak, sanılardaki çaresizlikten kurtulmak asgari ücretle çalışan milyonlara düştü. Milyonlarca akıl, kendi gerçek yarınını değil, programdaki mankenin yarın ne giyeceğini tartışıyor. Milyonlarca vicdan, teslim alınmış vicdan, ekranlardaki acıları paylaşıyor. Milyonlarca yürek, adadaki yarışmacıların birinin birinciliğiyle, onun mutluluğuyla avunuyor. Akılsızlaşmış bir dünya kurmak isteyenler, “görülecek şey toplumu”nun sanılarının, sahte bireylerinin acılarını, yoksulluklarını, entrikalarını, köşe dönmeciliklerini, sapıklıklarını, çaresizliklerini toplumun gündemine yerleştirdi. Önce yapay gündemler ve kültürel kodlar üretildi. Toplumsal değerler medyada, kültürel kodlarla yeniden üretildi. Yerleşiklik kazanan o kodlarla yeni yayınlar üretildi. Medya, artık, değersizleşmeyi ve akılsızlaşmayı yeniden üretiyor.
Boş Benlikler: İnsanın Olmanın Ne Olmadığı
Toplumun akılsızlaşması, kültürel güdüklük, boş benlikler yarattı. O boş benliklere sahip bireylerin dünü yok, tarihi yok, geçmişle bağı yok. Yalnızca kendi geçmişleri -geçmişlerinden bağımsız olmayan tarihleri değil- onlar için tarih yok. Fakat bugünleri var. Bugünleri “günü kurtarma” çabası içine giren emekçi söylemi gibi masumane değil. Yalnızca bugünü ve bir yerlere kapak atmanın derdi içinde olan yarınları var. Ufukta, düşünülebilen bir geleceği yok. Bugünü yaşamaktan başka çaresi olmayan bireyler…
Tüm toplumsal bağlarından giderek izole olan bireylerin boşalan benliklerini açığa vuran, “insan olmanın ne olduğu” sorusuna verdiği yanıtlardır. Akılsızlaşan birey o soruya kültürel faktörlerin merkeze alındığı, sınıfın öneminin yerine yaş ve cinsiyetin geçtiği, maddi sürekliliği olmayan bir dizi yanıtlar üretiyor. Yaşamındaki farklılıkları, olguları ayırt edemeyen, kendine yabancı kimlikler benliğin ifadesinin yerini alıyor.
Kendisini tanıtan ben, yani birey bu işi dil ile yapmaktadır. Dil ile ifade edilen gerçek veya yanlış, ne olursa olsun bir imajdır. Boş benlikler de kendilerini yeni ortaçağın imajlarıyla tanıtıyorlar.
Akılsızlaşma ve değersizleşme, birbirini tamamlayan yıkımlar şeklinde devam ediyor. Akılcılık, aklın kullanımı değersizleşiyor. Yerini öznelcilik, indirgemecilik alıyor. Değerlerin ise akılsızca içi boşaltıldı. Akla ve değerlere saldırmanın, içini boşaltmanın ve akılcılığın zahmet, değerlerin eskimiş olduğu uydurularının dayanılmaz hafifliği sürüp gidiyor. Postmodern dünyada, insanlığın ortak ve yüksek değerleri giderek yok edilmeye çalışılıyor.
Emek, namus, paylaşma, hoşgörü gibi değerler toplamda insanlık değerine çıkıyordu. Aklın ve değerlerin yıkımı aşağılıklaşma gibi bir durumu da doğurdu.
Popüler kültür, insanları ahmak, robotlara dönüştürdü. Ekranlarda görünen o robotlar, akılsızlaşmayla birlikte insanlığın değerlerinden de kopunca aşağılıklaştı. Son örneğini “kocalarının eşlerini tepeden tırnağa değiştirdiği”, sıradışı diye sunulan “Böyle Çok Daha Güzelsin( https://youtu.be/SFYrKRV3Vdc )” isimli bir programda görüyoruz. Akıl-mantık dışı, insanlık dışı tarifi daha yerinde olacaktır. Onlara aptallaşmadan da güzel olunabileceğini öğretmemiz gerekiyor.
Postmodernizmde Akıl
Akılsızlaşmanın zıttı denebilecek akılcılık, cumhuriyet değerlerinden olan akılcılıktan farklılaşıyor. Akılsızlaşmayı yaratan postmodern kültürde akılcılık, bir nevi kurnazlıkoldu. Aklın yetmezliğinin kabul edildiği, izin verildiği ölçüde kullanılan bir akılcılık. Doğru söyleyenin dokuz köyden kovulduğu bir toplumda akılcılık ya da kafayı çalıştırma, yalan söyleyip yerini garantiye almak şeklinde değişti. Akılsızlaşma artık kendi akılcılığını üretir oldu.
İnsanlar, aklı kullanarak anlam üretirler. Gerçekleştireceklerini, planlarını, hedeflerini, pişmanlıklarını, maddeyi akıllarını kullanarak anlamlandırırlar. Aklın biçimlendirilmesi, toplumun anlam üretme süreçlerine darbe indiriyor. Akılsızlaşan toplum bir kaçış toplumudur. Gerçeklerden kaçan; yalana, gösteriye, eğlenceye sığınan bir toplum.
Dipnot:
1. Ludwig Feurbach, Hristiyanlığın Özü, İkinci baskıya yazdığı önsöz.
Kaynakça:
1. Erdal Atabek, Modern Dünyada Değer Kayması Ve Gençlik, Alkım Yayınları,
İstanbul, 2003.
2. İrfan Erdoğan, Küresel Pazarın Küresel İdeolojisi: Postmodernizm, Bilim ve Ütopya
Dergisi, 2012, S.217, s.7-16.
3. Jacques Lacan, Televizyon, Monokl Yayınları, İstanbul, 2012.
4. Jean Baudrillard, Amerika, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2013.
5. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014.
Barış Demiralay
Öncü Gençlik Genel Başkanı