Ana Sayfa Yazılar HAKKI ERMAN ERGİNCAN YAZDI: İPEK YOLU KORİDORU

HAKKI ERMAN ERGİNCAN YAZDI: İPEK YOLU KORİDORU

2335

Hakkı Erman Ergincan , Öncü Gençlik GYK Üyesi

Önümüzdeki yıllarda adından sıkça söz ettireceği aşikar olan Kuşak ve Yol Forumu, hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok ülkesi için büyük önem taşıyor. 14-15 Mayıs tarihlerinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de düzenlenen forumun hazırlıkları çok önceden başlamıştı. Çin Komünist Partisi genel sekreteri olan Xi Jinping’in devlet başkanı olmasının ardından geliştirdiği, ilk bahsi 2013 yılında geçen o günden bu zamana Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önderliğinde ülkeler arası ikili görüşmeler, öğrenci ve personel değişim programları, kültürel alışveriş ile zemin çalışmaları başlatılan proje özellikle Asya için büyük umutlar vaat ediyor. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyinin verdiği rakamlara göre 130 ülke ve 70 uluslararası organizasyonun delege göndermesiyle son yıllarda gerçekleştirilen en büyük uluslararası etkinliklerden biri tamamlandı. Projenin yoğunlaştığı alan olan Asya ülkeleri devlet/hükümet başkanı düzeyinde katılım göstererek bu projeye verdikleri önemi kamu oyuyla paylaştılar. Batının ekonomik baskısını kırması muhtemel bu birlikteliğe batılı liderler temkinli yaklaştı. Sahiden nedir bu forumun içeriği?
Bir Kuşak Bir Yol esas olarak iki temele dayanıyor. Bir ayağı İpekyolu Ekonomik Kuşağı, diğer ayağı 21.yy Bahri İpek Yolu. Bahri İpek Yolu Asya’nın güney kıyılarında yeni yapılacak ticaret alanı ve limanlarını dolaştıktan sonra Kızıldeniz-Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e bağlanıyor. İpekyolu Ekonomik kuşağı ise temelde 6 rotaya sahip.
1) Çin-Moğolistan-Rusya koridoru,
2) Çin – Hindiçin yarımadası koridoru,
3) Yeni Avrasya Kara Köprüsü: Çin’in batısından Rusya’nın batısına,
4) Çin – Pakistan koridoru
5) Çin – Myanmar – Bangladeş – Hindistan koridoru ve
6) Çin – Orta Asya – Batı Asya.
Asya Altyapı Yatırım Bankası (Türkiye’nin de 2.6milyar dolarla %2.5 payı var) ve İpekyolu Altyapı Fonu tarafından esasen finanse edilen ve güvence altında tutulan bu yatırımlar altyapı, enerji, ticaret, ulaşım alanlarına yoğunlaşırken eğitim ve kültür temelli projeler üretmekten de geri kalmıyor. İnisiyatif sadece devlet kaynaklarına değil, ek olarak özel sektörün de yatırımlara katkıda bulunabilmesini planlıyor.
Türkiye’nin en fazla faydalanacağı koridor Orta Asya- Batı Asya koridoru olacak. Bu koridor aynı zamanda Amerika’nın Kürt koridoruna karşıt Batı Asya ve Orta Doğu için alternatif sunuyor. Amerika’nın dayatmacı, amacına sahada ulaşıp masada kabul ettiren yöntemindense; Çin, masada görüşüp sahada uygulanan, değerlere saygılı ve karşılıklı gelişimden yana olan bir yöntem izliyor koridorlarda. Davos’taki Dünya Ekonomik Forum’unda yeni bir “küreselleşme” tezinden bahseden Xi’nin sunduklarıyla örtüşen bir proje niteliği taşıyor Kuşak ve Yol. Bu projenin Amerika’nın Marshall planı gibi görülmemesi lazım. Bunun için Çin’in hassasiyet gösterdiği üç nokta var:
İçişlerine ve bağımsızlığa müdahaleye,
Etki alanını (sphere of influence: bir devlet ya da kurumun üzerinde önemli derecede kültürel, ekonomik, askerî ve politik etkisinin olduğu bölgelere verilen ad) artırmanın peşinden koşmaya,
Hegemonya/hakimiyet için çabalamaya HAYIR.
Ayrıca , Çin’de yabancı firmaların ticaret yapmalarındaki kurallar, toprak bütünlüğüne verilen önem, kamu kaynaklı yatırımın yoğun olması, özel sektörün kamuya tabi olması, destekçi ülkelerin ikili görüşmelerine kısıtlama getirilmemesi, ülkelerin kendi para birimleriyle ticaret yapmayı artırmaya çalışması, başka ülkelerde üs edinme ve asker bulundurma gibi bir talebin söz konusu olmaması küreselleşmenin eski içeriğinden farklılaşan unsurlar olarak göze çarpmakta.
Türkiye jeopolitik konumuyla da, ekonomik potansiyeliyle de Kuşak ve Yol için önemli rol oynuyor. Bunun yanında politik olarak Amerika ve AB ile karşı karşıya gelişleri ve çelişkilerinin artması/berraklaşması açısından Türkiye Kuşak ve Yol ülkeleri için dostane bir özellik taşıyor.
Çin Komünist Partisi’nin veya Çin Büyükelçiliğinin davetlisi olarak defalarca Çin’e giden Vatan Partisi heyetlerinin dile getirdiği öneri ve tezlerle bugün Türk-Çin ilişkilerinin uyuştuğu ortadadır. 1996’da 1.si, 2000’de 2.si Vatan Partisi öncülüğünde düzenlenen ve 1.sinde 34, 2.sinde 48 partiyi bir araya getiren Uluslararası Avrasya Konferansının sonuç bildirgelerinde bugün sevinçle karşılanan gelişmelerin köklerine/izlerine rastlamak mümkün. Benzer şekilde 2004’te Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın, Alexandr Dugin’in, ÇHC Ankara büyükelçisi Song Aiguo’nun, Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Koray’ın da katıldığı Avrasya Sempozyumu’nun sonuç bildirgesinde de bu tezler kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu tezler ve öneriler Aydınlık hareketinin kadroları başta olmak üzere, TSK’nin değerli kadrolarından Orgeneral Tuncer Kılınç gibi komutanların FETÖ’nün Ergenekon kumpasına dahil edilmesine sebep olmuştur. Ancak Türkiye’nin milli çıkarlarını her şeyden öne koyan bu kahramanların fikirlerine pranga vurulamamış ve bugün onların çözümlerine/çizgilerine gelinmiştir.Bu çözümler Vatan Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nda “Avrasya’da işbirliği ve ittifak” başlığıyla sunulmakta.                     Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelik hedeflenmiş,bunların Amerika’yla olan ilişkilerin normalleşmesine ve karşılıklı yarar esasına oturtulması için araç olacağı belirtilmiştir. AKP’nin programına ise somut hedeflerle belirtilmeyen, Amerika’dan ve Avrupa’dan medet uman bir vizyon çizilmiştir. Bugün ise, Türkiye ŞİÖ’de diyalog partneridir, üyeliği düşünülmektedir/görüşülmektedir; AB hayali her geçen gün rafa kalkmaktadır, programlarında belirttikleri ABD’nin askeri desteği ise Türkiye’nin can düşmanlarına tahsis edilmeye başlanmıştır.
Çin firmalarının özellikle iki yıldır Türkiye’de yer alma çabaları, Edirne-Kars hızlı tren yolu projesinin Çin’den alınacak krediyle yapılacak olması ve İpek yolu tren hattının önemli rotalarından birini oluşturması, bu rotanın Zonguldak Filyos, İzmir Çandarlı ve Mersin limanlarıyla denizyolundan desteklenecek olması, forumun aile fotoğrafında Xi’ye en yakın isimlerin Rusya ve Türkiye delegeleri olması, forumun ikili görüşmeler kısmında bir araya geldiklerinde teröre karşı işbirliğini vurgulaması ve Suriye başta olmak üzere orta doğuda barış ve istikrarın sağlanması için Çin’in tüm taraflarla iletişimi kuvvetlendirmedeki gönüllülüğü, Türkiye’nin ŞİÖ’ye üyeliğinin gündemde olması emperyalizme karşı ekonomik direnme alanı ihtiyacı olan bir Türkiye için umut verici.
Erdoğan’ın Amerika ziyareti öncesi BRICS ülkeleri olan Rusya’ya 10 Mart ve 3 Mayıs’ta, Hindistan’a 30 Nisan’da ve Çin’e 14-15 Mayıs’ta ziyarette bulunması mesaj niteliği taşıyor. Özellikle Kuşak ve Yol Forumu’ndaki konuşmasında verdiği birkaç mesajı seçmek gerekir. En önemlisi Erdoğan forumda -üstüne üstlük Amerika’nın Türkiye’nin can düşmanı PKK/PYD/YPG’ye silah vermeyi kabul etmiş ve Trump’la görüşmesinde bunun teröre hizmet olacağını dile getireceğini açıklamışken- bu birlikteliğin terörü yerle yeksan edebileceğini söyledi. Erdoğan’ın gümrük işbirliği önerisini ise AB’nin gümrük yapılandırmasına karşı alternatif geliştirme hamlesi olarak okuyabiliriz. Buna karşın sadece inisiyatifin fonu değil ulusal fonla da bu yatırımlar desteklenmeli diyen Erdoğan, varlık fonunun harcanabileceği yer konusunda şüpheye yol açtı. Diğer ikircikli nokta ise G20 Antalya zirvesinde Çin’le imzalanan mutabakat anlaşmasından duyduğu memnuniyeti belirtmesiydi. Oysaki tam da o günlerde Çin’le anlaşmaya varılan füze sistemi anlaşmasını bozmuş ve Amerika’nın istediğini yapmıştı. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığına denk gelen o gelişmeye karşın, bugün Erdoğan’ın Amerika ziyareti arifesinde yaptığı çıkışlar Türkiye’nin doğudan daha fazla beslenmesine fırsat yaratması açısından heyecan verici. ABD’nin Türkiye’nin özellikle PYD/YPG terör örgütlerine dair taleplerine olumlu yanıt vermesi ihtimali yok, bunu Erdoğan’la birlikte düzenlediği basın açıklamasında Trump’ın PYD ve YPG’yi terör örgütleri arasında sayan bir cümle geçirmemiş olması ve basın açıklamasının sonunda Rus dış işleri bakanıyla yaptıkları ve oldukça iyi geçtiğini belirttiği görüşmeden bahsetmesinden öngörebiliriz. Rusya’nın da Suriye meselesinde ABD’yle maalesef ortaklaştığı nokta olan IŞİD’e karşı PYD/YPG’nin en azından bir süre daha kullanılması yüksek olasılıkla önümüzde belirmektedir. Buna karşın Erdoğan’ın da, Yıldırım’ın da Türkiye Cumhuriyeti adına bu terör örgütlerine karşı tavrında geri adım atmaması olumludur. Erdoğan’ın ABD’den bulamadığı destek ipleri gerecek, ipler gerildikçe İran’dan veya Çin’den destek bulması daha mümkün olacaktır.
İşte bu durumda, kadim iki milletin ipek yolu macerası yeni görünümüyle uzun yıllar devam edecek. Bu umut verici macera, katılımcı ülkelerin işbirliğiyle bir solo parçadan, Avrasya orkestrasının eserine dönüşecek, İpek Yolu eskisinden daha görkemli şekilde tarihte yerini alacak. Aydınlıkçıların yıllardır söylediği, Erdoğan’ın ise 2012 Kasım’ında Endonezya Demokrasi Forumu’nda söylediği “21. yüzyıl Asya çağı olacak” sözünü hem kendisine hem de milletimize son olarak hatırlatmakta fayda var. Çin Seddi’nin uzaydan/Ay’dan görüldüğü iddiası abartıya dayalı olsa da, bu gelişmelerin ufkunda bir Avrasya Seddi görüldüğü aşikardır. Bu set, emperyalizme karşı direnme, tek kutuplu düzene bağımlı kalmama seddidir.

oncugenclik.org.tr , 17.5.2017