Osman Bilge KURUCA
TEORİ DERGİSİ
MART 1996 – SAYI: 75
Sınıf mücadelesinde bir hesaplaşma dönemini yaşıyoruz. Bu hesaplaşmanın sonucu
ülkemizin yakın geleceğini belirleyecektir. Bu şartlarda emekçi hareketinin bir öncüye
kavuşturulması kilit sorundur. 89’dan bu yana istikrarlı bir şekilde süren kitle hareketlerinin
bundan böyle patlamalarla devam edeceği işveren temsilcilerinin de üzerinde birleştikleri bir
tespittir. Emekçi hareketi kendisine yönelen saldırının büyüklüğünü, yürüttüğü mücadeleler
içinde gördü. Şimdi bir başarı elde etmek arayışı içindedir. Bu durumda emekçi hareketine
çözüm getirecek her politika ve örgütsel tedbir yankı bulacaktır.
Parti tarihin önündedir. Her zamankinden daha fazla müdahaleci olmalı, bütün gücü ve
birikimi harekete geçirmeliyiz. Tarihsel fırsat ancak böyle değerlendirilebilir. Sınıf
mücadelesi kuvvetler mücadelesidir. Kuvvet ise bir işi yapabilme yeteneğidir. Başarı ancak
kuvvet biriktirerek ve bu kuvvetleri harekete geçirerek kazanılabilir. Kuvvetin somut ölçüsü
nedir? Her şeyden önce üye sayısıdır ve bu üyelerin sınıf mücadelesindeki örgütlülük
derecesidir. Bunun etkisiyle yaratılan mali güçtür ve bir kitle desteğinin kazanılması
durumudur. Parti örgütlerinde görülen; üyeyi, kadroyu, mali gücü ve siyasal faaliyeti asgaride
tutma eğilimi, kuvvet yaratma görevinin kavranmadığını gösteriyor. Bu yaklaşım sınıf
mücadelesinde iktidar olma perspektifinin ve tarihsel fırsatın bilince çıkarılmadığını ortaya
koyuyor.
Kriz siyasetleri ve iradenin önemi genelde Partimizde, birleşilen bir konudur. Ancak
bir kısım Parti örgütünün yaptığı gibi sadece tespitte kalmak ve bu politikanın toplumsal
pratikteki karşılığını yaratmamak, politikalarında iradenin de içini boşaltacaktır. Kriz
politikaları kadar onun getirdiği görevleri örgütlemek de tayin edici önemdedir. İradeye hayat
verecek olan, buna uygun bir dizi örgütsel aletin yaratılmasıdır. Örgüt, iradenin cisimleşmiş
şeklidir. Politikaları hayata sokacak ve kuvvete dönüştürecek örgüt yoksa irade de yoktur.
Sorunları Doğru Bir Yöntemle Ele Almalıyız
Parti içinde kimi zaman sorunların yanlış bir şekilde tartışılması, çözümlerin de önünü
tıkamaktadır. Yanlış yöntem iki noktada kendisini gösteriyor. Bunlardan birincisi, kendi
pratiğimize ilgisizliktir ve tartışmaları bu eksende yapmamaktır. İkincisi ise örnekleyerek
göstermektense sadece tartışmayı yeğlemektir. Bu yanlış önderlik tarzı, örgütü mücadele
dışına çekmekte, örgütsel liberalizmi körüklemektedir.
Kendi pratiğinden öğrenmeme tutumunun kaynağında, kitlelerden ve Parti’nin
mücadele içindeki pratiklerinden kopukluk vardır. Parti’nin sınıf mücadelesinde elde ettiği
başarıları ve gerçekleştirdiği örgütsel hamleleri tartışmadan ve elde ettiğimiz kazanımları
belirlemeden eksikliklerimizi yenmemiz, daha güçlü bir atak yapmamız mümkün değildir.
Pratiğimiz tartışılmıyor ama “çözüm” tartışılıyor! Pratikten kopuk bir parti teorisi yaratılamaz.
Hiçbir şeye sıfırdan başlamıyoruz. Sınıf mücadelesi içindeki önderlik deneylerimiz ve elde
ettiğimiz başarılar ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Bütün mesele olumlu ve olumsuz
pratikleri karşı karşıya getirmektir. Bunu yaptığımızda, başarılı pratiklerimizin, 3. Kongre
Raporu’nda belirtilen örgütsel politikaların hayata geçirilmesiyle gerçekleştirildiğini
görüyoruz. Bu durum günübirlik çalışmadaki darlaşma içinde unutulan Parti politikalarının
bilince çıkarılması görevini önümüze koyuyor.
Çelikleşme İle Büyümek Birbiriyle Çelişir mi?
Parti içinde süregelen bir tartışma var. Bir düşünceye göre Parti’nin çelikleşmesi içe
dönük düzeltme ve daralmayla düzelecektir. Bu düşünceler çeşitli biçimlerde bazı Parti
kadroları tarafından dile getiriliyor. Bu yaklaşım zaman zaman uygulamaya ve görevlerin
belirlenmesine de yansımaktadır. Bu düşünceleri ve uygulamaları şu noktalarda toplamak
mümkündür.
Birincisi, “geri ve gevşek üyeleri Parti’den çıkaralım” düşüncesidir. Bu düşünce Parti
tabanına, “geri insanları üye yapmamak gerekir” şeklinde yansımaktadır. Bir kısım Parti
örgütü bu nedenle üye yapmayı tatil etmiştir. Ancak Parti’ye başvuranlar üye yapılmaktadır.
Yapılan bütün üyeler ilk başlarda geri olduklarından ötürü yöneticiler tarafından
önemsenmemekte ve ilgi gösterilmemektedir.
İkincisi, profesyonel yapılacak işi sınırlı gören ve mükemmeliyetçi “işe göre
profesyonelleştirme” düşüncesidir. Bu düşünce sınıf mücadelesinin her alanında çeşitli
düzlemlerde yığınla işin ve görevin profesyonel kadro beklediğini görememektedir. Her
mücadele alanının özelliklerine göre kadro bulacağız. Kimi işte uygun olmayan kadro bir
başka işte verimli olabilir. Önemli olan kendi işinin ve alanının önderi olmasıdır. Bu
mükemmeliyetçi anlayış kendi koşulları içinde örgütlerin mücadelelere önderlik etme çabasını
frenlemektedir. Yeni profesyonel kadrolar yapılmamakta, yapılanlara ise ilgi gösterilmemekte
ve onları yetiştirmek için özel bir çaba sarf edilmemektedir.
Üçüncüsü, mali bütçenin büyütülmemesi ve bütçe içinde kadro ve siyasi çalışma
giderlerinin düşüklüğüdür. Dışa açılmayan Parti örgütleri maliyeyi büyütecek yeni kaynakları
ortaya çıkaramamaktadır. Kaynakları olmayan örgüt ise siyasi faaliyetini ve kadro giderlerini
asgaride tutmaktadır. Büyüme ile mali kaynak yaratma arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Dördüncüsü, genel siyasi propagandayı yeterli gören, siyasi faaliyette derinleşmeye ve
yerelleşmeye önderlik etmeyen anlayıştır. Bu yaklaşım siyasi önderliğin sadece yetişkin
kadrolar tarafından yapılacağı gibi bir sonuç yaratmakta, kitle çalışması ile siyasi önderlik
arasındaki bağı koparmaktadır. Bu durumda Parti’nin gövdesi, siyasi çalışma yapmayan ve
bekleyen bir konuma sürüklenmektedir. Böylece büyüme kanalları daraltılmaktadır.
Tüm bu görüşlerin ortak noktası, Parti’nin çelikleşmesi ve önderlik sorununu
büyümeyle karşı karşıya getirmeleridir. Bunun sonucu olarak Parti örgütleri üye yapmamakta,
kadro çıkaramamakta, büyümeyi ve dışa açılmayı önlerine koymadıkları için asgari mali
güçle yetinmekte, siyaset yapma işini önderlere bırakmaktadır. Parti’nin içe kapanarak
sorunları aşacağı düşüncesi gelişmektedir.
Öncü Parti’nin sınıf mücadelesindeki önderliği büyümek ile açıklanabilir. Siyasal
etkinin büyümesi, harekete geçirilen kuvvetlerin büyümesine ve güçlenmesine bağlıdır.
Mücadele içinde olmanın ve mücadeleye önderlik etmenin en önemli ölçütü kitleler içinde
giderek daha fazla üye kazanmak ve örgütler oluşturmaktır. Bu da ancak kitleler içindeki
siyasi çalışmaya ağırlık vermekle mümkündür. Parti’nin çelikleşmesi ancak hızla dışa
açılmakla, mücadele alanlarına karargâh kurmakla gerçekleşecektir. Üyeleri dönüştürmenin
ve kadroları çelikleştirmenin başka bir yolu yoktur. Türkiye’nin kriz tablosu da doğru
kavranmalıdır. Türkiye devrimi bir savunma döneminden geçiyor. Ancak bu aktif bir
savunmadır. Emekçiler bulundukları mevzilerden geri çekilmemek için mücadele alanlarına
çıkıyorlar. Mevzileri terk etmek gibi bir durum söz konusu değildir. Bu durumda daralarak
çelikleşme yerine hızla dışa açılarak, mücadele içinde örgütlenerek sınıf mücadelesinin
ihtiyaçlarına cevap verebiliriz.
Kitle Çalışmasını Yöneten Önderlik
Parti’nin emekçi kitleleri içinde büyütülmesi, ideolojik ve siyasi çalışmanın doğru bir
şekilde kavranmasıyla mümkündür. İdeolojik ve siyasi mücadelenin amacı kitleleri
değiştirmek ve iktidar mücadelesinin öznesi haline getirmektir ve bir kuvvet olmalarını
sağlamaktır. Belirlenmiş bir devrimci siyasetin kuvvete dönüşmesinin yolu, kitleler içindeki
ideolojik ve siyasi çalışmayı esas almaktır. Siyaset ile kuvvet yaratma arasındaki ilişki
kavranmazsa, kitleler içindeki ideolojik ve siyasi çalışma küçümsenecektir. Parti’de siyasi
önderliği yukardan bekleyen ve zaman zaman kampanyalarda yapılan bir iş olarak gören
anlayış sonuç olarak kuvvet de yaratamamaktadır. Kitle içinde siyasi çalışma yapmamanın
somut ifadesi ise bir mücadele ve iktidar hedefine sahip olmamaktır. Bir hesaplaşma dönemi
yaşadığımıza göre, uzun vadeli çalışmalarla kuvvet alanları hazırlamak tayin edici bir önem
kazanmıştır.
Önderlikler içinde, binalarda bekleyen, yukardan propagandayı esas alan, kitle
hareketlerinden kopuk eğilimleri aşmalıyız. Bütün Parti politikaları kitleler içinde nasıl kuvvet
olacağımızı çözümlemelidir. Bunun gerçekleştirilmesinin tek yolu dar pratikçi, günübirlikçi
önderlik çalışmalarını düzelterek, önderlerin kitleler içinde, mücadele alanlarında uzun süreli
projelerin sorumlusu ve denetçisi olmalarıdır. İstikrarlı bir kitle çalışmasına girişmeden temel
örgütleri geliştirmek mümkün olmaz. Temel örgütler Parti’nin kitlelerle buluştuğu
noktalardaki örgütlenmelerdir. Temel örgütler kendi gerçekleri içinde politika yapmazlarsa ve
bunun nasıl yapılacağı önderlik tarafından gösterilmezse zaman içinde işlevsiz kalacaklardır.
Yeni üye yapmanın, kitle desteği sağlamanın yolu ideolojik ve siyasi çalışmadır.
İl ve ilçe örgütlerimizin bazıları son birkaç ay içinde kitleler içinde siyasi çalışmaya
yönelerek üye sayılarını birkaç misli artırdılar. İzmir ve İzmit İl Örgütleri, Kadıköy, Ümraniye
ve Kartal gibi İlçe Örgütleri bunun örnekleridir. Bu örgütlerde önderlerin kitle çalışmasının
başında olmaları, kitleler içinde mevzilen-meye yönelmeleri ve büyümenin nesnel şartlarının
olduğunu kavramaları belirleyici olmuştur. Kitleler içinde siyasi çalışma konusunda yaklaşım
farklılıkları son seçim çalışmaları sırasında da görülmüştür. Anadolu yakasındaki 1. Bölgede
24 mahallede seçim bürosu açılarak mahalle zemininde bir bir siyasi çalışma hedeflendi.
Böyle bir yöneliş, üye sayısının artırılmasının ve insan kazanmanın önemini üyelere gösterdi.
Bu yönelişle üye sayısı hızla artırıldı. Bu örgütlerin bütçeleri son üç ay içinde birkaç misli
büyüdü. Yeni üyeler arasında birçok kadro adayı tespit edildi. Ancak halka açılmada kitleler
içindeki siyasi çalışmayı önemsemeyen ilçe örgütleri ise az sayıda seçim bürosu kurarak
kitleler içinde özelleşmiş bir siyasi ve örgütsel çalışmaya yönelmediler ve az sayıda üye
kazandılar. Yaşadığımız pratikler ne yapmamız gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir.
Kitleler içindeki ideolojik ve siyasi çalışmanın en önemli alanı kitle örgütleridir. Kitle
çalışması esas itibariyle kitle örgütlerinde yapılan çalışmadır. Kitlelerin çeşitli deneylerden
geçen ileri unsurları kitle örgütlerinde birleşmektedir. Kitleler içindeki bütün ideolojik
eğilimleri ve politik yaklaşımları buralarda görebiliriz. Kitlelere ideolojik ve siyasi önderliği
ancak kitle örgütlerinde çalışarak ve etkinliğimizi artırarak gerçekleştirebiliriz. Kitle örgütleri
aynı zamanda Parti ile emekçi önderleri arasında sürekli tekrarlanan küçük küçük iş
ortaklığını da yaratır. Kitlelerin güvenini kazanmak, acil durumlarda harekete geçecek
eylemci bir kuvvet yaratmak, kitle önderleriyle beraber çalışmada sabırlı ve istikrarlı
olmamıza bağlıdır.
Üye ve Kadro Sayımızı Nasıl Artıracağız, Nasıl Örgütleneceğiz?
Çevremizde önemli bir sempatizan kitle var. Üye sayımızı birkaç misli artırabiliriz.
Kitlelere açılan, büyük hedeflere gözünü diken örgütler üye sayılarını istikrarlı bir şekilde
artırmayı sürdürüyorlar. Buna bağlı olarak örgütlülükleri, mali güçleri ve profesyonel
kadroları da artıyor. Ancak örgütlerimizin önemli bir kısmı bu konudaki tutuculuğunu devam
ettiriyor.
Üye ve profesyonel kadro yapmadaki tutuculuğun en önemli nedeni, örgütlerin bir
mücadele hedefine sahip olmamalarıdır. Bu yaklaşım, var olan üyelere karşı bir ilgisizliği de
beraberinde getirmektedir. Bu zaaf daha çok, üye beğenmezlik şeklinde kendisini
göstermektedir. İnsanı kazanmaya ve yetiştirmeye duyulan ilgisizlik aslında mücadeleye
duyulan ilgisizliğin somut bir göstergesidir. Daha büyük mücadelelere girmek isteyen
gözlerini iktidar hedefine dikmiş Parti örgütü insanın değerini bilir. Her insanın en küçük
olumlu yanını bile seferber etmeye özen gösterir. Çünkü mücadele kuvvetle yani insanla
kazanılır. Tek tek üyelerimizin çeşitli zaafları elbette vardır. Ama önderliklerin görevi onları
eğitmek ve dönüştürmektir. Bunun da tek yolu mücadeleye sokmaktır. Mücadele ortamı
insanın özgürleşmesine, sistem tarafından sürekli geriye itilen olumlu özelliklerinin ortaya
çıkmasına neden olur. İnsanların olumsuz taraflarını hemen görebiliriz ancak bu önder tutumu
değildir. Önemli olan içteki cevheri aramak, bulmak ve değerlendirmektir. Tek tek
üyelerimizin olumlu taraflarından yakalayarak zaaflarını yenebiliriz. Hep olumsuz taraflar yan
yana getirilirse hiçbir zaman çalışan bir örgüt yaratılamaz.
Üye yapma ve örgütlemede ikinci olarak dikkat edeceğimiz nokta ideolojik ve siyasi
çalışmayı doğru bir şekilde yapmaktır. İdeolojik ve siyasi çalışma nihai olarak tek tek insan
üzerinde politika yapmaktır. İdeolojik ve siyasi çalışma tek tek hedeflediğimiz kitle önderleri
ve ve emekçiler üzerinde özelleşmiş bir çalışmaya dönüşmezse verimli bir sonuç elde etmek
mümkün değildir. Unutmayalım ki kuvveti tek tek insan kazanarak yaratacağız. Birçok
yöneticimiz ve üyemiz sadece politikalarla insan kazanmaya yöneliyor. Yerel alanlarda
ideolojik mücadeleye önem verilmiyor. Bu nedenle üyelerimizi ve taraftarlarımızı
dönüştürmede sıkıntı çekiyoruz. Kitleler içinde birçok ideolojik eğilim söz konusudur. Canlı
ve atak bir tartışma yapmanın zemini vardır. Parti önderleri dışa karşı ideolojik mücadeleye
önem vererek ve bu mücadelenin cihazını okuma grupları şeklinde oluşturarak üyelerimizi ve
taraftarlarımızı dönüştürebilir. Parti yayın organlarının önemi ve örgütleyiciliği ise ancak bu
zeminde kavranabilir.
“Üyeye ne görev vereceğiz” sorusu hep gelir. Üyeye vereceğimiz ilk görev, onun yeni
üye kazanmasını istemektir. Parti üyeleri bunu ancak yerel kitle örgütlerine girerek
gerçekleştirebilirler. Her üyenin görevini doğru tanımlamalıyız. Parti sadece 100 kilo kaldıran
süperlerin toplamı değildir. Partide binlerce 3 kilo, 5 kilo, 10 kilo kaldıracak üye olacaktır.
Önemli olan alabileceğimiz verimi almak ve bunu adım adım geliştirmektir. Ya hep ya hiç
mantığıyla bakıldığı taktirde toplam olarak bu büyük enerjinin değerlendirilemeyeceği açıktır.
Kitle çalışması uzun süreli ve istikrarlı sürdüğü taktirde sonuç verir. Kuvvet alanlarını
ancak böyle yaratabiliriz. Bunun için nokta çalışmasına önem vermeli, insan insana
çalışılmalıdır. Sabır ve inatla insan kazanırken, kendimizi de kazanmış oluruz. Yenilenmenin
başka bir yolu yoktur. Mücadele alanlarında karargâh kuran, emekçilerin hayatını paylaşan bir
çalışmanın başarıya ulaşması kaçınılmazdır.
Birçok örgüt kadro istiyor. Bazı örgütler de yapacak üye bulamıyorlar! Gözümüzü
kitlelere ve mücadele alanlarına dikelim, orada binlerce kadro adayı bizi bekliyor. Ülkemiz
gibi, emekçisinin ve gencinin capcanlı olduğu bir yerde kadro ve üye yoksunluğundan söz
etmek olsa olsa bir önderlik yetersizliğini ifade ediyor.
Tavır Eğitimi
Üye ve örgütlülük bilinci yaratmak için tayin edici olan önderlik bilincini sağlam
tutmaktır. Önderler bütün yaşamlarıyla örnek olarak en iyi eğitimi verirler. Her zaman bir
kurs yapmak ya da okuma grubu toplamak mümkün değildir. Ama yönetici ile üye her an
beraberdir. Yöneticinin hayat tarzı, Parti çalışması, disiplini, yeni katılan üyeler için önemli
örnek oluşturacak ve onları eğitecektir. En iyi eğitim hayat içinde yapılan eğitimdir. Üyenin
Parti’den öğrenmesi, ancak önderlerinin Parti’nin birikimini yansıtmalarıyla mümkündür. Her
Parti yöneticisi tavır eğitiminde bulunmalıdır. Bunun için kendini sürekli gözden geçirmeli,
eksiklerini yenmede proleter devrimci bir kararlılık içinde olmalıdır.