Serdar Sağlam, Öncü Gençlik GYK Üyesi
“Ordu, Türk ordusu!.. İşte bütün milletin göğsünü güven, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad! Onu, bu yıl içinde kısa aralarla iki defa, büyük kitleler halinde, yakından gördüm; Trakya ve Ege büyük manevralarında… Disiplinini, enerjisini, subaylarının anlayışlı gayretini, büyük komutan ve generallerimizin yüksek yönetim yeteneklerini gördüm. Derin övünç duydum, takdir ettim. Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz, Türk topraklarının ve Türkiye ülküsünü gerçekleştirmek için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi İmkânsız güvencesidir.”1
Mustafa Kemal Atatürk
Ülkemiz son dönemde konusu açılan ve askerlik sistemini düzenleyen bir yasayı halen konuşmaya, araştırmaya ve anlamaya çalışmaya devem ediyor. Peki, bu yasa tam olarak neleri etkileyecek veya değiştirecek?
Öncelikle Türk Ordusunun niteliği ve amacı üzerinde durmanın bu tartışmaların temeline inmek için en doğru yer olduğu kanısındayım.
Türk ordusu her şeyden evvel bir vatan ocağıdır. Bu ocak; sadece vatanı savunmayı değil o vatanın bir ferdi olmayı da öğretir. Türk milletinin en bütünleştirici kültürü olan “Mehmetçik” kültürü ve kavramı Cumhuriyet’in kurucu ideolojisin hedefi olan eşit toplumun şekle bürünmüş hali gibidir. Mehmetçik abimizdir, kardeşimizdir, amcamızdır, babamızdır. Zengin ve fakirin kader birliği yaptığı, aynı karavanadan yediği, aynı kulede nöbet tuttuğu, vatan savunmasını öğrendiği bir ocaktır. Iğdır’ın Aras ırmağının yatağından, Çanakkale’deki Avalkaburnu’na kadar her coğrafi bölgeden, her ekonomik sınıftan vatan evladını kader ortaklığı ve vatan savunmasında buluşturur. Bu vasıfla bir vatandaşlık okulu olan Türk Ordusunu Gazi Mustafa Kemal “Askerlik hayatını öyle bir okul hâline koymalıdır ki, hem vatanı savunabilecek derecede askerlik sanatını öğrensin ve hem de memleketine döndüğü zaman bütün köy için ve köy halkı için ve hayatı için faydalı olabilecek şeyleri öğrensin.”2 diyerek özetlemiştir.
Tarih Boyunca “Millet Ordudur, Orduda Millet”!
Türk ordusunu ve askerlik kurumun bu şekilde bir okul olarak tasarlanmasındaki bir başka amaçta tarihimiz boyunca tekrar ve tekrar içinden geçtiğimiz kurtuluş savaşları tecrübesidir. 1. Cihan Harbi’nden Kurtuluş Savaşına yedi düvelle savaşan Mehmetler her daim milletin varlığını ve gücünü arkalarında hissetmişlerdir. Oğulları çoktan şehit düşmüş annelerin, hala cephede savaşan vatan evlatlarına kendi saçlarından çoraplar örmesi bundandır. Elif’in ölen öküzü yerine kendisi geçerek cepheye mermi taşıması da bundandır. Bu tecrübeler vatan savunmasının bütün milletçe verilmesinin gerekliliğini bizlere öğretmenin ötesinde ezberletmiştir. Bu mücadele dolu tarihin bize ezberlettiği yegâne ders ise “Her Türk Asker Doğar” sloganıyla özetlene bilir. Türk ordusunun 2000 yıllık tarihi ve geleneğinde önemli bir yere sahip olan ordu millet kavramı ise tam bu noktada önümüzde durmaktadır. Türk milletinin her ferdi Türk ordusunun bir neferidir. Bu sebeple ülkenin her bir sorunu askerin kendi sorunu olur. Bu bilinçle asker 1908’de milletle istibdadı sonlandırır, aynı bilinçle 27 Mayıs’ta milletin arzusu hürriyeti onlara hediye edebilir.
Emperyalistlerin tarihi boyunca Türk ordusunu hedef alması boşuna değildir. Milli Ordu içinde bulunduğumuz emperyalist sitemin, vatan topraklarına karşı oluşturdu tehdidin karşısında ki caydırıcı güçtür. 1900’lü yılların başında itibaren Türk ordusunu içeriden ve dışarından bozguna uğratmak isteyenler, bu emellerine belki de en çok FETÖ aracılığı ile yaklaşmış. Fakat buna rağmen Türk ordusun ve Türkiye’deki milli güçlerin direnci ve direngenliği sayesinde ordunun başına örülmek istenen bu kumpaslar bozguna uğratılmış. Bu süreç Türkiye’yi halen devam etmekte olan vatan savaşı sürecinin içine sokmuştur. Bu verdiğimiz örnekten bile açıkça görüleceği üzere milli devletin varlığı milli orduya, milli ordunun varlığı da milli devlete bağlıdır.
Mehmet Olmak
”Bu güzel kalpli kahraman bakışlı arkadaşlarımın, bu küçük rütbeli, fakat düşmanı titreten büyük kumandanların gözünde vatan için ölmek aşkını okuyorum. İçimde büyük bir sevinç ve gurur ile kendilerine ‘vatan mutlak selamet bulacak millet mutlak mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini, memleketin ve milletin selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur’ diyorum.”
Türk Askerinin elinden “Mehmet” olma bilincini alırsanız Mustafa Kemal’in yukarıdaki cümlelerle tarif ettiği Mehmetçiği bulamazsınız.
Dünyanın en temiz yürekli en sağlam askeri olan Mehmetlerin arasına sen ben farkı koyarsanız, düşmanın yapamadığını yaparsınız.
Bilinciyle, inancıyla, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz kalbiyle düşmanın her daim karşısında olan Türk Askeri’nin milletiyle bağını zayıflatırsınız. Mehmetçik olmak Türk ordusu açısından bir seçenek değil, zorunluluktur. Hiç bir yasanın gücü bu tarihi zorunluluğu engellemeye yetmez.
Kimliğinden vazgeçen ordu başka kuvvetlerin etkisine açık hale gelir. Ordunun millet sathından koparılması ise tarihimizdeki acı tecrübeleri hatırlatmaktadır. Ordunun gelenekleriyle ilgili alınacak her karar bu tecrübelere bakarak alınmalıdır.
Bu ahval içerisinde askerlik vazifesinin bir “yük” olarak göstermek ve bedelli askerlik sistemi için “gençlerimizi bu yükten kurtarıyoruz” demek içinde bulunduğumuz mevcut durumda gençlerimiz sitemin neo-liberal vatansız söylemlerinin saldırısı altındayken böyle bir okuldan onları mahrum bırakmak en hafif tabiriyle bir gaflete düşmek olacaktır. Milletimizin elinden askerimizi, askerimizin elinden Mehmetçiği kimse alamaz. Ne olursa olsun, hiçbir duvar, hiçbir yasa Türk Gençliğî’ni Mehmetçik olma görevinden alıkoyamayacaktır.
1-1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 387)
2- MK ATATÜRK 1923 İzmit
oncugenclik.org.tr, 2.3.2019