Ana Sayfa Yazılar Aykut Diş yazdı: Kurban Olmak ile Kahraman Olmak Arasındaki Kalın Çizgi

Aykut Diş yazdı: Kurban Olmak ile Kahraman Olmak Arasındaki Kalın Çizgi

1209

Aykut Diş,  Vatan Partisi Ankara İl Başkanı

Karadeniz’de yerleşim yerlerinin birbirine uzaklığı hep özgün yöntemlerin keşfiyle sonuçlanmıştır.

Bir dönem, yine uzak olduğu için insanlar seslerini, mesajlarını bağırarak dahi duyuramıyorlar. Bir el ateş ediliyor, karşı köydeki taraf mesajı alıyor, vadinin diğer tarafına çağrı bu yöntemle ulaştırılıyor. Temel de öyle yapıyor. Bir el ateş ediyor, Fadime mesajı alıyor ve fındıklıkta buluşuyorlar.

Günler böyle güzellikle geçerken Temel’in kadim dostlarından İdris askerden gelmiş. Ertesi gün Temel’le karşılaşmış. Bakmış ki Temel’in morali bozuk. Dayanamamış, sormuş: “Ula Temel ne oldu sana? Mutlu sonla noktalayamadınız mı? Ne iyi anlaşıyordunuz.”

Temel, “Bildiğin gibi değil” demiş ve eklemiş: “Öyle, bir el ateş ediyordum, geliyordu. Fındıklıkta buluşuyorduk. Av mevsimi geldi, Fadime kötü yola düştü.”

Arkada kalan bir yıla baktığımızda Türkiye’de, Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere kendisini solda tarif eden yapıların neredeyse tamamında böylesi trajik bir durum görürüz. Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmelere verilen tepkiler bunun yakın örneklerindendir. Bazılarının kendisini, “sekülerizm” sosuyla Amerika’nın ve İsrail’in petrol koridorunun kilidi Kobane’ye (asıl adı Ayn-El Arap’tır) adamasıyla olağanüstü şuursuz bir eylemler silsilesi doğmuştu.

PKK’ya yönelik operasyonlar sırasında yapılan “barış” çağrıları ve bu çağrılara bilerek ya da bilmeyerek eklemlenenlerin vaziyetleri de yukarıdaki gibidir.

İnsanlık ciddi bir tahribat döneminden geçiyor. Büyük bedeller ödenerek kazanılan değerler ve insanlığın tarihsel gelişimine katkı sunan akımlar, hakim güçlerin operasyonel hamlelerine malzeme yapılıyor.

1990’lı yıllardan beri emperyalistler, küreselleşme safsatasıyla birlikte “insan hakları”, “özgürlük”, “demokrasi”, “barış” gibi ilerici fikirleri büyük projelerini meşrulaştırmak ve kendilerine alanlar açmak için kullanıyorlar. Çünkü sistemin çarklarını çevirebilmesi için zor ve disiplin yeterli değildir. Rıza gerekir. Fakat toplumun geniş kesimlerinin rızası da yeterli değildir. Bilecek ve yapacak kuvvetlerin bilinci bulandırılmalıdır. Hedefli, planlı ve bilinçli bir akılsızlaştırma ve yüzeyselleştirme saldırısı gerçekleştirilmelidir. Hedef, bilecek ve yapacak kuvvetleri bilemeyecek ve yapamayacak, dolayısıyla zararsızlaştıracak bir konuma sürüklemektir.

Bu akılsızlaştırma ve yüzeyselleştirme hücumunun, emperyalist kapitalist sistemin küresel krizi ile Türkiye’nin krizlerinin örtüştüğü hassas bir döneme, yani geçiş dönemine denk gelmesi tesadüf değildir. Özellikle de kesişme günlerinde, doğruyla yanlışı, dostla düşmanı ayırt edebilme kabiliyeti ilerlemenin sağlanabilmesi açısından belirleyicidir.

Çin halk devriminin lideri Mao Zedung ‘Çin’deki geçmiş devrim hareketlerinin başarısız olmalarının nedenini, gerçek düşmana karşı gerçek dostlarla birleşmedeki beceriksizliklere’ bağlar.
Peki dostlar kimlerdir? Düşman nerededir?

Cihatçı teröristleri Toyota marka arabalarına(1) kadar donatarak hareketlendiren ve şişiren, iç savaşlar kışkırtan Amerikan emperyalizmi gerçek midir, hayal mi?

ABD’yle “her türlü fikri ve pratik işbirliği”(2) yaparak onun kara gücü sıfatıyla petrol bekçiliğini üstlenenler ve onların Türkiye’deki kurumları dost mudur yoksa düşman mı?

CİA’nın PYD’ye verdiği 50 ton silah haberinin(3) mürekkebi henüz kurumamışken ve bahsi geçen örgütün ÖSO, El Nusra gibi bir kısım cihatçı örgütle ittifak halindeyken, hatta ele geçirdiği bazı bölgelerde şeriat hukuku anlaşmaları yaptığı(4) bilinirken kendilerini ilerici olarak addedip PKK’nın siyasal gölgesinde derman arayanlar bu soruları yanıtlamalıdır.

PKK’nın ve onun Suriye’deki kolu PYD’nin emperyalizmin taşeronu olduğu olgusu üzerinden atlanamayacak boyuttadır(5)

İkiyüzlülükte sınır tanımayan ve Türkiye’nin devrimci potansiyelini PKK üzerinden etkisizleştirmek amacıyla CİA ve MİT tarafından kurulan HDP’nin(6), ülkeye barış ve kardeşlik getireceği, bu hareketin bağrından bir devrim çıkacağı fikri ise gerçekten cahilcedir. Cahilcedir, çünkü hem ilişkilerinin, hem de ilkelerinin ve programının yaratacağı şeyler iddia edilenin tam aksinedir.

Tüm bunlar cahil olmanın ötesinde bilinçli bir tercihse, vaka beterleşmiştir. Gönüllü bir işbirlikçilik söz konusudur.

Yapılacaklar yine de bellidir. “İmparatoru” tahtından alaşağı etmek isteyen bin hançer darbesinden korkmayacaktır. Bu kanun en çok da bu düzeni değiştirmek isteyenler için geçerlidir. Sırtımızı Gezi’de “darbeyi görenlere”, her an Erdoğanlara can simitliği yapmaya hazır olanlara(7) değil; “Hükümet İstifa” diyerek ellerinde Türk bayraklarıyla kapsüllere kafa atanlara yaslayacağız. Eylemlerimizi asfalt altında uyuklatılmış mayınlarla Mehmetçiği vuranlarla değil; “Hepimiz Mehmetçiğiz” diyenlerle yapacağız.

En önemlisi, en büyük mirasımız olan antiemperyalizm bayrağını elimizden düşürmeyeceğiz. İdam sehpasında dahi “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” diyebilen bir kuşağın bayrağıdır o bayrak…

Emperyalizm “demokrasi” naralarıyla Irak’ta bir milyon kişiyi katletti. AKP, “özgürlük” kisvesi altında Türkiye’yi tarikatların, cemaatlerin ve terör örgütlerinin cenneti haline getirdi. PKK “barış” çığlıklarıyla bombalar patlattı, saldırılar düzenledi. Sistem ise yine “barış” diye diye AKP sonrasının Türkiye’sini kurmaya çalışıyor.
Kuvvetlerin ve şahısların konumlarını niyetler ve söylemler değil, eylemler ve eylemlerin karşılık düştüğü düzlemler belirler. Örneğin, CHP Gençlik Kolları’nın Suruç Katliamı’nın ardından gerçekleştirdiği “Kobane” ziyareti(8) ve dün Ankara’da PKK’yla yan yana yaptığı çağrı(9) hangi niyetle gerçekleşmiş olursa olsun, siyaseten düştüğü karşılık dikkate alındığında perde arkasında Amerika’nın sırıtan suratı görünmektedir. Amerika’yı keşfetmeden, her “barış”, “demokrasi”, “özgürlük” üfürenlerin peşinden gidenler kurban olur.

Kurban değil kahraman olmanın ve katliamların hesabını sormanın biricik formülü ise dünyanın en büyük teröristine meydan okumaktır.

Vatan Partisi bu formülün sadece teorisyeni değil, icracısıdır.

Vatan Partisi bu nedenle geleceğin partisidir. O gelecek yakındır.

Aykut Diş
27.11.2015

Dipnotlar:

(1) http://www.aydinlikgazete.com/dunya/isid-in-toyotalari-abd-den-h77295.html
(2) http://haber.sol.org.tr/dunyadan/ypg-sozcusu-polat-can-abd-koalisyonunun-komuta-merkezinde-temsilcimiz-var-haberi-98613
(3) http://www.ulusalkanal.com.tr/dunya/abd-suriye-ye-50-ton-silah-ve-cephane-indirdi-h77901.html
(4) http://haber.sol.org.tr/dunya/afrinde-ypg-ile-muhalifler-arasinda-seriat-mahkemesi-anlasmasi-107241
(5) http://www.aydinlikgazete.com/dunya/obama-pkk-kara-gucumuz-h73476.html
(6) http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/imrali-tutanaklari-6-hdp-projesi-mit-onayli-h50204.html
(7) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/391507/Demirtas__Koalisyona_haziriz…_AKP_ile_de_CHP_ile_de_olur.html
(8) http://www.imctv.com.tr/chp-genclik-kollarindan-kobani-ziyareti-aciklamasi/
(9) http://www.hurriyet.com.tr/chp-ve-hdp-genclik-kollarindan-ortak-aciklama-40006037