Ana Sayfa Manşet 3 MAYIS TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN Mİ GÜNÜ?

3 MAYIS TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN Mİ GÜNÜ?

1954

    
Her 3 Mayıs resmi olarak olmasa da, herkes tarafından benimsenmese de, Türkçülük günü olarak kutlanır. Ancak işin garip tarafı milliyetçilik devletin kurucu ideolojisi olmasına rağmen, milliyetçilik ya da 6 Ok günümüz yoktur. 3 Mayıs 1944 ‘den itibaren kutlanan Türkçülük günü ise hem çıkış itibariyle hem de ortaya koyduğu değerler açısından, Türk Devriminin milliyetçiliğiyle uzlaşmaz haldedir. Nihal Atsız, Atatürk ve İsmet İnönü’ye karşı olumsuz bakmaktadır.

2. Dünya savaşı sırasında ve 40’lı yıllar boyunca Türkiye, ideolojik tartışmaların ve ciddi ayrışmaların yaşandığı bir yerdi. Hatta bir bakıma 1970’lerin provasıydı. 2. Dünya Savaşına girmemiştik ancak savaşın bütün sıkıntılarını çekmiştik. Yaşanan ekonomik kriz, savaşın ideolojik yansımaları ve siyasi ayrışmalar o yıllarda Türkiye’yi de etkiledi.

Aslında Uğur Mumcunun da belirttiği gibi, Nihal Atsız ve Sabahattin Ali arasında yaşanan tartışma Turancı-Sosyalist-Kemalist kavgasının nedeni değil sonucuydu. Dünya’da yaşanan olağanüstü gelişmeler Türkiye’yi de değişime zorluyordu, Atsız ve Sabahattin Ali olmasaydı başka Sabahattin Ali ve Atsız’lar bulunacaktı.(1) Bu değişim elbette Türkiye’de yoğun tartışmaların yaşanmasını sağlıyordu.

3 MAYIS’TA YAŞANANLAR

1 Nisan 1944’te Nihal Atsız, Orhun Dergisinde Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na açık mektup yayınladı. Mektupta, CHP içine komünistlerin çöreklendiğini ve MEB içinde komünistlere kolaylık sağlandığı yazıyordu. Atsız, özellikle Sabahattin Ali ve Hasan Ali Yücel’i hedef alıyordu. Sabahattin Ali ise bu mektuba karşılık Atsız’a dava açtı ve davayı kazandı.

26 Nisan 1944 tarihinde davanın ilk duruşması yapıldı. 3 Mayıs 1944’te ise Atsız yanlısı gençler, Ankara’da, Başbakanlık önünde ve çeşitli yerlerde gösteriler yaptılar. Gösteri yapan öğrencilere soruşturmalar açıldı. Dava sonuçlandıktan kısa bir süre sonra; İsmet İnönü Almaların, Stalingrad’da bozgun yaşadığı sırada 19 Mayıs 1944’te ünlü konuşmasını yaptı. ”Turancılık fikri, yine son zamanların zararlı ve hastalıklı göstergesidir”(2)

Konuşmanın ardından turancılara karşı soruşturmalar açıldı ve operasyonlar yapıldı. Operasyonlar sırasında turancı fikre sahip aydınlara, öğrencilere ve kamu görevlilerine kötü muamele yapıldığı, tabutluklara konulduğu gerçekti, zaten bu muamelenin savunulması söz konusu değil. Ancak biz işin siyasi ayağını esas almak durumundayız.

3 Mayıs evet özel bir gündür ancak bu turancılar için geçerlidir, 3 Mayıs CHP hükümetinin turancılara karşı açtığı mücadelenin günüdür. Milliyetçiler açısından herhangi bir anlamı bulunmamaktadır.

MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçilik, 1931 Kurultayında CHF programına, 1937 yılında Anayasa’ya girdi. Milliyetçilik bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir, temel 6 ilkesinden biridir. Atatürk, CHF programlarını bizzat kendisi kaleme almıştır. CHF programına göre milliyetçilik; bağımsızlık ve çağdaş ilerlemeyle uyumludur.(3)

Milliyetçiliğin kökleri Türkiye Cumhuriyeti öncesine kadar uzanıyor. 19.yy sonlarına doğru Rusya’da yaşayan İsmail Gaspıralı, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura gibi aydınlar Türkçülük (Türk milliyetçiliği) üzerine çalışmalar yapmaya başladılar ve milliyetçiliğin esaslarını ortaya koydular.

Türk Milliyetçiliği tarih sahnesine halkçı karakteriyle ortaya çıktı, Rusya’daki Narodnik hareketinden etkilendi. Cumhuriyet öncesi faaliyete geçen, Türk Ocağı, Halka Doğru Dergisi, Yeni Lisan Hareketi Türk Milliyetçiliğinin eylem ve fikir merkezi oldu. Aynı dönemde Ziya Gökalp de Türk Milliyetçiliğinin esaslarını ortaya koyuyordu.

”Üç Tarz-ı Siyaset”, ”Türkçülüğün Tarihi” kitaplarının yazarı Yusuf Akçura da Kemalist Devrim’in ideologluğunu yapmıştı.

Kısacası Milliyetçilik;

-Antiemperyalist, bağımsızlıkçı, devrimci, halkçı karakterlidir.
-Milli egemenliği esas alan, millet dışında (padişah, ağa, kral vb.) hiçbir otoriteyi kabul etmez.
-Irki birlikteliği reddeder, vatandaşlığı ve siyasi birliği esas alır.

Bu karakteriyle Türk Devrimciliği ile özdeşleşmiş, onun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden olmuştur.


TURANCILIK

Gelelim tekrardan turancılığa. Nihal Atsız ve benzerlerinin 1940’lardan sonra ortaya attığı hiçbir teoride bu değerleri göremezsiniz. Her şeyden evvel 1940’larda Turancılık Nazi’lerle işbirliği yapmıştır.

” Almanya gerektiğinde Türkleri Sovyetlere karşı savaşa sürüklemek kararındaydı. Sovyetler Birliği’nde yaşayan Müslüman halklara karşı, Türkiye’nin savaşa girmesi koz olarak kullanılabilirdi. Bunun için de Pan Turancı akımlar desteklenmeli…”(4) Bu planları Alman Büyükelçi Popen yapmaktaydı.

Almanya, Sovyetler’i parçalamak, Türkiye’yi Sovyetler’in üstüne sürmek niyetindeydi. Bu sebeple Turancı ideallerle, SSCB sınırları içinde yaşayan Türkler, Türkiye tarafından ayaklandırmalı, gerekirse de bazıları Türkiye’ye bağlanmalıydı. Alman saldırganlığı bu aşamada Turancı fikirlerle birleşiyordu. Alman Büyükelçi Popen, bütün mesaisini bu işe ayırmıştı. Uğur Mumcu ”40’ların Cadı Kazanı” adlı kitabında, belgeleriyle bu gerçeği ortaya koymuştur.

Turancılığın değerlerinde devrimcilik, antiemperyalistlik, halkçılık, milli egemenlik, vatandaşlık ve siyasi birlik yok. Ancak fazlasıyla karamsarlık, hayalcilik ve büyük güçlere alet olmak var.

ALMANYA GÜDÜMÜNDE TURANCILIK


1940’larda başlayan ”Küçük Amerika” sürecinden en büyük zararı Kemalist Devrim gördü, yarım kaldı ve içeriği boşaltıldı. Milliyetçilik 1961 anayasasına dahi giremedi. Milliyetçilik tarihsel köklerinden koparıldı ve Turancı bir doktrine dönüştürüldü. 

Bu turancı doktrin önce Nazi’lerin daha sonra da ABD’nin dümen suyuna girdi. Hitler Stalingrad önlerine geldiğinde bir yandan da Kırım Türkleri’ni SSCB’ye karşı kışkırtmaktaydı.

Türkiye’deki Turancılık hareketi 2. Dünya Savaşı boyunca Naziler ile birlikte hareket etti. Turancılar bu süreçte Almanya dostluğunu ve SSCB düşmanlığını esas alan siyasetler yürüttüler. Bu temelde örgütlenme yaptılar, CHP ve ordu içinde etkili olmaya çalıştılar, kamuoyunda ABD ve Almanya karşıtlığıyla bilinen (Sabahattin Ali, Pertev Nail Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes) aydınlara karşı düşmanca bir politika güttüler. Hatta gayri resmi olarak Almanya’ya ziyaretler yapıp ortak birimler kurma kararı aldılar.(5)

Niyetleri Türkiye’yi Almanya yanında savaşa sokmak, Almanya’nın imkanlarından yararlanarak SSCB sınırları içinde yaşayan Türkleri SSCB’ye karşı kışkırtarak hem SSCB’yi dağıtmak hem de sözüm ona Turan birliğini kurmaktı. Kök dışarıda olunca, niyet ne olursa olsun Türk vatanseverliğinden uzaklaşıyorsunuz. Almanya himayesinde Turancılık yapmak ile ABD himayesi altında Yeni-Osmanlıcılık yapmak esas itibariyle aynı işlevi görüyordu.

1940’lardaki Turancıların hali, 1 verip 3 alma hedefi olan, Musul hayalleri kuran Turgut Özal ve Çillere ne kadar da benziyor. İkisi de Türkiye’yi büyütme amacıyla çıktıkları yolda, 2. İsrail Devleti’nin kurulmasının zeminini oluşturdular.

 
AMERİKA HİTLER’İN ÇİZMESİNİ GİYİYOR

Almanya yenildikten sonra, Hitler’in çizmesini ABD giydi. Artık ABD için esas düşman SSCB ve müttefikleriydi. Nazilerin kadroları savaştan sonra ABD’ye götürüldü. Artık özel savaş yöntemlerini ABD adına uygulayacaklardı. Eski ideolojilerini, ABD maskesiyle yerine getireceklerdi.

Emperyalist patron değişikliği Turancılığın da eksen değiştirmesini sağladı. Artık bütün Turancılar Amerikancı olmuştu, Komünizm şeytanına karşı ABD, Özgür Dünya’nın ve Türklüğün dostu olmuştu.

ABD’ye göre, SSCB’ye karşı Türkiye, kenar Kuşakta yer alıyordu. Stratejik bir öneme sahipti. SSCB’ye ve Çin’e karşı faaliyetlerde Türkiye üs olarak kullanılmalıydı. Türk Devleti NATO üyeliğiyle birlikte bu stratejiye göre dizayn edildi, komünizm stratejik düşmandı.

Devlet, Kemalist Devrim’den ve milliyetçilikten vazgeçmeli Türk-İslam sentezi hakim olmalı, liberal sosyal-hukuk Devleti olmalıydı. Bu kapsamda 1960’lar ile birlikte NATO koruması altında Gladyo örgütlendi. İdeolojisi; anti komünizm ve turancılıktı.

SSCB içinde ayrılıkçı faaliyetler desteklendi, örgütlendi. Çin’in içinde Sinciang Özerk bölgesinde Uygur Kışkırtıcılığı yapıldı, Anti-Amerikancı hareketlere karşı Türkiye içinde terör uygulandı, darbeler yapıldı.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte Kemalist Devrim yerini resmi olarak da Türk-İslam ideolojisine teslim etti. Bu faaliyetler SSCB dağıldıktan sonra da Orta Asya’da, Güney Kafkasya’da, Balkanlar’da ve Batı Asya’da devam etti.

Kısacası Turancılık; SSCB’yi, İran’ı, Çin’i vb. Amerikan karşıtı ülkeleri parçalamanın bahanesi oldu. Mafya, terör, gladyo tetikçiliği Turancı akımlardan beslendi. 

GÜNÜMÜZDE AKILSIZ MİLLİYETÇİLİK

Günümüzde ise Milliyetçilik her geçen gün büyürken, akılsız milliyetçilik(turancılık) İYİP içine sıkışmıştır . Dün Almanya’nın direktifleriyle Avrasya’nın üstüne sürülmek isteyenler, bugün ABD’nin direktifleri doğrultusunda Çin’in, Rusya’nın ve İran’ın üstüne sürülmektedirler.

Nazi-ABD işbirlikçisi Ruzi Nazar’ın öğrencisi Enver Altaylı’nın İYİP ile ilişkisi tesadüf değildir, örgütsel geçmişi en az 50 yıla, ideolojik kökleri en az 75 yıl öncesine kadar dayanmaktadır.

İYİP ve diğer akılsız milliyetçiler de bugün ABD adına faaliyet yürütmektedirler. Çin’e karşı Uygur Kışkırtıcılığı ABD adına yapılmaktadır. Bu destek Mehmetçiğe kurşun sıkan Doğu Türkistan İslam Partisi’ne verilen destektir. Aynı zamanda bu kışkırtmalarla birlikte Türkiye, ABD ile savaşırken Çin ile karşı karşıya getiriliyor, Uygur Türkleri ateşe atılıyordu.

Aynı durum İran’da yaşayan Türk kökenli İran vatandaşları ve Kırım tatarları için de geçerlidir. Türklük adına yapıldığı ilan edilen bu faaliyetler özetle Türk’e karşıdır.

-ABD’ye karşı savaşan Türkiye’nin Çin, Rusya ve İran gibi müttefikleriyle arasını açmaya çalışmaktadırlar.
-Orada yaşayan soydaşlarımızı istemedikleri bir maceraya iterek, ABD’nin kara gücü yapmayı hedeflemektedirler..
-ABD karşısında duran milli devletleri zayıflatarak ABD hegemonyasının gerilemesini durdurmak istemektedirler.

Nereden bakarsak bakalım bu planlar tüm insanlığa da, Türklüğe de karşıdır. İYİP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun akrabası Enver Altaylı’nın ve onun hocası Ruzi Nazar’ın hayatları ABD adına ajanlık yapmakla geçmiştir. Şimdi ise Enver Altaylı CIA ajanlığından yargılanmaktadır. Enver Altaylı’nın ise hala bir eli CHP’de bir eli de İYİP’tedir.(6)


3 MAYIS’LARI GERİDE BIRAKTIK

2015’ten sonra başlayan Vatan Savaşı, Amerika’nın mağlubiyetleri ve Avrasya’nın yükselişi ülkemizde ki ABD hegemonyasını geriletti. ABD ideolojik üstünlüğünü kaybetti, 2. Cumhuriyetçilik, neoliberalizm, irtica, bölücülük, Turancılık(akılsız milliyetçilik) ciddi yara aldı, iktidar koltuklarından atıldı ve muhalefet koltuklarına yerleşti. Bununla birlikte Devrimci Atatürk yükselişe geçti ve partimizin büyük mücadeleleri sonucu Devrimci Atatürk tekrardan keşfedilmeye başlandı.

Türk Milliyetçiliğine olan düşmanlığın sembolü 3 Mayıs’a karşı, Türk Milliyetçiliği tekrardan devletin temel değerlerinden biri olmaya başlamıştır. Elbette Türk Milliyetçiliği’nin özel bir günü olmasında faydası olacaktır. Milliyetçilik, 10 Mayıs 1931 yılında düzenlenen CHF 3. Kurultayı’nda diğer 6 ok ile birlikte CHF’nin resmi programı haline geldi. 10 Mayıs, 3 Mayısa alternatif olarak Milliyetçilik günü olarak kutlanabilir.  Küçük Amerika ile hesaplaşma bizi Amerika’nın bütün ideolojik dayatmalarına karşı mücadeleye mecbur bırakacaktır.

Samet Kunt
                                 Vatan Partisi Öncü Gençlik İzmir İl Başkanı

KAYNAKÇA

1) Uğur mumcu, ”40’ların Cadı Kazanı”, Tekin Yayınevi, Ankara, 1990, s.72
2) a.g.e s.61
3) Doğu Perinçek, ”Kemalist Devrim-3/Altı Ok”, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999, s.31
4) Uğur mumcu, ”40’ların Cadı Kazanı”, Tekin Yayınevi, Ankara, 1990, s.38
5) a.g.e, s.20
6) https://www.aydinlik.com.tr/haber/enver-altayli-nin-chp-ve-iyi-parti-deki-hucreleri-241014-1