Ana Sayfa Yazılar 6 Mayıs’tan Bugüne Emperyalizme Karşı Tam Bağımsızlık Mücadelesi Büyüyor

6 Mayıs’tan Bugüne Emperyalizme Karşı Tam Bağımsızlık Mücadelesi Büyüyor

8

Uygarlıklar tarihi, sınıf mücadeleleri ile bugüne değin süregelmiştir. Devrimler-karşıdevrimler, gericiler-devrimciler, mandacılar-bağımsızlıkçılar, doğru stratejiler- yanlış stratejiler… Asya uygarlığının özgün ve zengin coğrafyası olan Anadolu da tarihteki büyük çarpışmalara çok defa başkentlik yapmıştır. Büyük imparatorluklar, büyük savaşlar ve stratejiler, iç isyanlar, haklıyla haksızın savaşı, Türk devrimi ve emperyalist kabusların ezilmesi ve sonrası…

Türkiye Cumhuriyeti, tüm dünya halklarının bağımsızlık mücadelesi için bir mihenk taşı olarak,Tüm dünya devrimlerinden beslenerek, ama ne olursa olsun başka bir tarihin ve coğrafyanın devrimci pratiğini kopyalayarak değil kendi özgün devrimci pratiğin yaratılmasıyla kurulmuştur. İşte tüm bu sebeplerden dolayı Türk devrimi eşsizdir. Bizim ellerimizde tamamlanacak olan Türk devrimi de kendine uygun yöntem ve stratejilerle tamamlanacaktır. 

 6 Mayıs’a Nasıl Vardık?

71 yılının kökünü 68’de, 68’in kökünü 27 Mayıs ve 61 Anayasası sonrası Türkiye’deki sosyalist cereyanda bulabiliriz. 68 Gençlik Hareketi, mart ayında Ankara’da toplanan FKF Genel Kurulu’nda Doğu Perinçek’in Genel Başkan seçilmesiyle ve Milli Demokratik Devrim stratejisinin kabul edilmesiyle başlar. Bu Genel Kurul’un en önemli özelliği 27 Mayıs sonrasında her yerde tartışılan sosyalizmin, Türkiye’nin koşullarıyla beraber anlamlandırılması ve Türkiye özgü mücadele hattını belirlemesiydi. Çünkü dünyada hiçbir sosyalist devrim yoktur ki kendi demokratik devrimini atlayarak başarıya ulaşmış olsun. 68 yılında kabul edilen Milli Demokratik Devrim programı, Türkiye’nin önce tam bağımsız ve gerçekten demokratik olması mücadelesini temel mesele olarak belirledi. Emperyalizmin tahakkümünden kurtulmayı ve gerçekten demokratik olmak için Türk devrimini tamamlamayı yani feodalizmi tamamen tasfiye etmeyi önüne hedef olarak koydu. 

Milli Demokratik Devrim, esası itibariyle Türkiye’nin yarı sömürge ve yarı feodal bir ülke olduğunun tespit edilmesiydi. Sosyalist Devrimi gündeme almak için tam bağımsız ve kendi demokratik devrimini tamamlamış bir ülke olma ihtiyacı vardır. 

Bu programla beraber FKF en geniş gençlik kesimleriyle birleşmiş ve bir sosyalist- Kemalist ittifakı yarattı. FKF, sosyalist olmayan ancak anti emperyalist devrimci gençlik kitleleriyle beraber büyüdü. Devrimci gençlik kitleleriyle büyüyen FKF, belirlediği doğru programın da üzerine demokratik üniversite işgalleri, 6. Filo eylemleri, Samsun- Ankara yürüyüşleriyle devrimci seçeneği Türkiye’nin en yaygın gündemi haline getirdi.

Bugüne dair, özellikle altını çizmek zorunda olduğumuz mesele: 

Deniz Gezmiş ve tüm 68 gençliği vatansız ve bayraksız değildi.

Kemalist Devrim çizgisinde “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” için mücadele veriyorlardı. 

Etnik bölücülüğe, liberal özgürlük safsatalarına, sivil toplumculuğa ve LGBT gibi sistemin bütün yoz dayatmalarına karşılardı. Bugün Deniz Gezmiş’i vatansız, Türk bayraksız ve LGBT bayraklı kortejlerde yaşatmaya çalışanlar Deniz’in devrimci mücadelesinin dışında kalmış ve 6. Filo’nun dayattığı programa teslim olmuştur.

68 ve 6 Mayıs bugün hala yaşıyor ve Türk Gençliğine ait. Bugün Amerikan askerinin başına çuval geçiren gençlik 6. Filoyu denize döken gençlikle aynı kortejdedir ve beraber yürümektedir.
Ve üstüne üstlük Türk devrimcilerinin yılmak bilmeyen mücadeleleriyle bugün için devrimci koşullar çok daha uygun hale gelmiştir. 68’de sosyalizm Türkiye’ye özgüleşmesini ve pratiklerini yeni yaratan tecrübe bugün yepyeni pratiklerin yaratılmasının zeminini oluşturmuştur. O gün emperyalizme karşı mücadele nasıl sosyalist ve kemalist ittifakı yarattıysa ve o gençliği birleştirdiyse bugün emperyalizme karşı milliyetçi, sosyalist, kemalist ve muhafazakar gençliğin birleşebileceği ve birleştiği bir zemin oluştu. Bütün bu sebeplerle bugün Denizlerin yasını tutmak değil tecrübenin ışığında daha da geniş kapsamlı mücadeleye atılma günüdür. 

68’den Sıkıyönetime Uzanan Yol 

1969 yılının ortalarında Milli Demokratik Devrimi savunan saflarda maceracı eğilimler baş göstermeye başladı. Kitleleri kendi tecrübeleriyle örgütleme ve seferber etme yolunun çok uzun süreceği görüşleri ortaya çıktı. Mahir Çayan, “Emperyalizmin Üçüncü Bunalım Döneminde” kitleler içinde kuvvet toplamak denilebilecek Lenin’in devrim teorisinin artık geçersiz olduğunu ilan etti. Ona göre kitleler ancak silahlı mücadeleyle uyanabilirdi. Bunun için oligarşinin zayıf olduğunu gösteren silahlı eylemlere ihtiyaç vardı. 1970’lerin sonunda silahlı mücadele amacıyla THKO ve THKP/C kuruldu.

Aydınlıkçılar daha doğru ifadeyle Vatan Partisi (o zamanki adıyla TİİKP) 15-16 Haziran 1970 İşçi Hareketinden sonra gelen sıkıyönetimle beraber faşist bir darbeye doğru gidildiğini tespit etti. PDA Aralık 1970 sayısında şöyle yazdı; “Hâkim sınıflar içinde, halkın mücadelesini faşist bir diktatörlükle bastırma eğilimi güç kazanmaktadır. Halkımızın mücadelesi AP’nin ipliğini pazara çıkarmıştır. Tekelci sermaye, iktidarını AP çerçevesi içinde sürdüremeyeceğini görmekte ve yeni iktidar formüleri aramaktadır… Tekelci sermayenin emrindeki bir kısım yüksek kumanda erkânının faşist bir diktatörlük hazırlıkları içinde olduğu anlaşılmaktadır… Bu eğilimler yanında, CHP’nin ortak olduğu bir koalisyonla tekelci sermayenin iktidarını bir süre daha, parlamenter bir kılıf altında devam ettirmenin çabaları vardır.”

1971 yılında, maceracı eğilimler arttı. Bankalar soyuldu, fidye için çocuklar kaçırıldı. Bu eylemler hem sosyalist hareketin itibarını zedeledi hem de çok sayıda devrimci gencin hayatını kaybetmesine, binlerce devrimcinin hapislere düşmesine ve halk kitlelerinin yılgınlaşmasına ve 12 Mart darbesinin başarısına hizmet etti.

Bu maceracı örgütlenmeler en başından itibaren, ordu içerisindeki devrimci subayların iktidarı ele geçirmesine bel bağlayan ve silahlı eylemlerin koşulları olgunlaştırdığını savunan Yön-Devrim çizgisinin denetimindeydi.

Halbuki o silahlı eylemler devrimin değil 12 Mart faşist darbesinin koşullarını hazırlamıştı.

 
Kitlelere Güvenmeyip Silaha Güvenenler Kaybetti

Tarihi Doğru Okuyup Teoriye ve Kitleye Güvenenler Kazandı

71’deki silahlı mücadele emekçi kitlelerle birleşmeyi reddetti. Kitleye değil silaha güvendi ve partileşme seçeneğine yönelmedi. Deniz Gezmiş de Mahir Çayan da maceracı eğilimleri sebebiyle hüsrana uğradılar ve en son 12 Mart Faşist darbesiyle beraber maalesef ki sistem tarafından mahpus ve idam edildiler.


Vatan Partisi ise 68’i aşarak partileşti. Emekçi kitlelere dayandı ve her şart altında mücadeleyi benimsedi. Türkiye’nin öncü partisini kurarak devrimi yapacak öncü birikimini yarattı. Marx, Lenin, Stalin, Mao gibi ustaları reddetmedi ve o teori ve pratiklerden beslendi. Vatan Partisi eşsiz pratik ve teorik mirasıyla “Gerçek Kahraman Kitlelerdir” siyasetiyle Türkiye’nin emekçileriyle birleşti. 20. Yüzyılda sosyalizmin bilançosunu ve Türkiye’ye özgü seçeneği nasıl yarattıysa 21. Yüzyılda da 21. Yüzyıla özgü sosyalizmin teorisini üretebildi. Çünkü Vatan Partisi maceracılığa savaş açarak yarın devrim olacakmış gibi hazırlıklı 100 yıl sonra devrim olacakmış gibi sabırlı bir parti yaratmayı başardı. 1968’in rantını yiyip köşesine çekilmek yerine teori ve pratiği ilerletti. Bugün de o mirasla “Üreticilerin Milli Hükümeti” programını yarattı. İşte bütün bu sebeplerden dolayı Denizlerin Kemalist devrim mevzilerindeki mücadelesi Vatan Partisi’nde büyümüş ve bugüne ulaşmıştır. Tıpkı 68’de emperyalizme karşı devrimci gençlik kitleleri nasıl birleştirildiyse bugün de Vatan Partisi Bağımsız ve Üreten Türkiye için Türkiye’nin bütün üretici sınıflarını ve emperyalizme karşı milliyetçileri, halkçıları ve sosyalistleri kucaklıyor ve Türk Devrimi’nin tamamlanması ve sosyalizme açılım çağında iktidar mücadelesini sürdürüyor.

Mirza Çelik
Öncü Gençlik Ankara İl Sekreteri