Aykut Diş
(6 Mayıs 2013)
Sıklıkla duyarız. Teori pratikten üretilir. Yani siz hayatın gerçekliğine uymayan, ne kadar mükemmel taktikler geliştirirseniz geliştirin boşunadır. Devrimciler meselelere bilimsel, tarihsel ve sınıfsal yaklaşırlar. Doğrudan ya da dolaylı bilgiler yoluyla elde ettikleri verileri günün gerçekleriyle harmanlarlar ve yeniden kitleler içerisinde sınarlar. Devrimci teorinin döngüsü budur.
Yazımız doğrudan ve dolaylı bilgiler yoluyla elde ettiğimiz verilerimizi günün gerçekleriyle de buluşturarak ve sınayarak gençliğin bugün ne yapması gerektiği konusundadır. Bu açıdan yazımızda her 6 Mayıs’ta ve benzer günlerde dizini döven, yas tutan, gerçekten kopuk tutamayacağı sözler veren bir anlayışa da samimiyetsiz duygusallığı değil; somut olguları öne çıkarıyoruz.
Adına Dahi Tahammül Edilemeyen Cumhuriyet
Görünen ve bilinen gerçekleri uzun çözümlemelerle anlatmaya gerek yok. Fiilen yıkılan cumhuriyetin milli bayramları yasaklanıyor, adına dahi tahammül edilemiyor. Cumhuriyetin fiilen yıkılmasıyla milletin efendisi olan emekçi halk da yaşlısıyla genciyle zor günler geçiriyor. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren Amerikan emperyalizminin güdümünde bölücüler ve gericiler, “barış” yalanlarıyla milletimizi Türk-Kürt ayrıştırıp en büyük kardeşlik olan milleti, Türk Milleti’ni anayasadan çıkararak fiilen kurulan gerici diktatörlüğün anayasasını yapmaya, Türkiye’yi bölmeye çalışıyorlar. Ancak…
Türk Milleti Ayakta
“Büyük Türk Milleti!
Atatürk için toplanalım!
Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluş idealini yaşatmak için,
Mustafa Kemal devrimine saldıran karanlık güçlere dur demek için,
Milletçe yabancı uşaklığına düşmekten kurtulmak için,
Tam bağımsız geçekten demokratik Türkiye için,
Gazi Mustafa Kemal’in Milli Kurtuluşçu saflarında toplanalım.!
Yaşasın Türkiye!
Yaşasın yarının bağımsız Türkiyesi için mücadele!“
Yukarıdaki metin ve fotoğraf 1969 yılına ait. 68 Gençliği’nin meşhur “Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü” bildiri metni ve afişi. 2012 yılının 19 Mayıs’ıyla başlayan dirilişle birlikte (29 Ekim, 10 Kasım, 13 Aralık, 8 Nisan, 1 Mayıs) Büyük Türk Milleti çağrıya uydu. Adım adım yıkılan cumhuriyeti yeniden kurmak için halk işçisiyle, memuruyla, köylüsüyle ayağa kalktı.
“Üniversite Öğrencilerinin Rektörlüğe Hediyesidir”
Üniversite işgalleri başladıktan sonra devrimci öğrenciler, Rektör Şerif Egeli ile Deniz Gezmiş’in sözcülüğünde görüşmelere başlarlar. Rektörün öğrencilerin zor kullandığını ifade etmesi üzerine Deniz Gezmiş gençliğin görevi kimden aldığını gösterircesine cevap verir:
“Biz Atatürk genciyiz hocam.”
27 Haziran 1968 günü İstanbul Üniversitesi’nde işgal sona eriyordu. Öğrenciler rektörlük makamını Rektör Şerif Egeli’ye teslim ederken odada bir değişiklik göze çarpıyor. Duvardan indirildiği anlaşılan Atatürk portresi yeniden yerine asılmış, üzerinde bir not:
“Üniversite boykot savunma komitesinin rektörlüğe hediyesidir.”
“Ellerinizi Kıracağız”
1 Nisan 1966’da Atatürk heykeline yapılan gerici saldırı üzerine üniversiteli gençler İstanbul, Ankara ve İzmir’de Atatürk’e Bağlılık Nöbetleri tutmaya başlarlar. Ankara’daki nöbete Mahir Çayan’ın başkanlığını yaptığı SBF Fikir Kulübü de katılır. Kendisi de nöbete gelir ve heykelin başında şu bildiri okunur:
“Biz bu çirkin saldırılara araç olan uyutulmuş zavallı kişilere değil; bu anlayışın bilinçli, çıkarcı sözcülerine sesleniyoruz. Kuvvetini Atatürk devrimlerinden alan bir gençlik örgütü olarak biz, SBF Fikir Kulübü tüm bu yurtsevmez hareketin karşısında sonuna dek direneceğiz ve Ata’nın büstüne kadar uzanmaya cüret eden ellerinizi kıracağız.”
Gençliğin Manifestosu: Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe
Atatürk’ün Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe’si üniversite boykotlarıyla başlayan ve yurtsever karakterinden dolayı giderek halkla kucaklaşan gençlik hareketinin manifestosu gibidir. Üniversite forumlarında Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe tüm öğrencilerce tekrarlanmaktadır. Deniz Gezmiş bu durumu Doğan Avcıoğlu’nun başını çektiği Devrim Gazetesi’ne şöyle ifade eder:
“…Tertipleriyle gençliği ordunun karşısına düşürmek hedefine ulaşamadıkları gibi, devrimci gençlik eylemi, Mustafa Kemalci zinde güçler saflarını biribirlerine kenetlemiştir. Mustafa Kemal adı, geniş öğrenci kitlelerinde daha fazla ağızdan ağıza dolaşır olmuş, forumlarda Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe tekrarlanmış ve bunlar uygulanmıştır. Emperyalistler ve işbirlikçileri, Gazi Mustafa Kemal’in çizgisinin geniş kitlelerde ve bütün zinde güçlerde yankılanmasından korkmuşlardır bugün…”
Atatürk Düşmanlığına Tahammül Yok
“Vietnam Kasabı” olarak anılan ABD Büyükelçisi Commer’in arabasının yakılarak emperyalizme meydan okunan ODTÜ’de Sosyalist Fikir Kulübü toplantısında Atatürk’e hakaret edilir. Bunun üzerine Hüseyin İnan hakaret eden öğrenciye “Polis, provokatör” diyerek üzerine yürür, haddini bildirir.
Gericiliğe Taviz Yok
Sultanahmet’te gerçekleşen FKF binasındaki toplantıda Doğu Perinçek’in yazdığı bir bildiride gerici hareketler içerisinde Şeyh Sait’in de adı geçiyordu. Bazı Kürt gençleri Doğu Perinçek’in Şeyh Sait’in gericiliğini yazdığı bildiriyi eleştirirler. Uzun tartışmalar yapıldıktan sonra söz alan Deniz Gezmiş, Şeyh Sait’in feodal bir şeyh olduğunu ısrarla vurgulayarak hareketin gerici olduğunu söyler, gericiliğe taviz vermez.
Polatlı’ya Kadar Gelirler, Oradan Geri Dönerler
“…Biz halkımızın çocukları ve Atatürk’ün memleketi emanet ettiği gençleriz, nasıl ki o, Yunan orduları ta Polatlı’ya gelmesine rağmen önlerinden kaçmadıysa ve yolundan dönmediyse biz de dönmeyiz, ve eğer dönersek işte o zaman vatana ihanet etmiş oluruz. (…) Elli sene önce Mustafa Kemal’in hakkında gıyabi idam kararı verilmesi gibi idamımız isteniyor. Gene belirtmekte fayda vardır ki biz de O’na ve halkımıza ihanet edip bağımsızlığımızı tekrar kazanma yolundaki mücadelemizden dönmeyiz…” (Deniz Gezmiş, T.H.K.O. Savunması)
Avukat Halit Çelenk’in T.H.K.O. Davası olarak kitaplaştırdığı ortak savunma metninde Türkiye’nin Jön Türklerle birlikte başlayan demokratik devrim mirası da önemli tahlillerle sahiplenilir.
Mücadelenin Ana Ekseni: YANKEE GO HOME
Fabrika işgallerinden, köylülerin toprak talepleri için gerçekleştirdikleri eylemlere kadar halkla omuz omuza olan 68 gençliğinin mücadelesinin ana ekseni ise gericiliğe ve faşizme karşı üniversiteleri, emperyalizme karşı Türkiye’yi savunma olmuştur. Emperyalizmin Türkiye de dahil olmak üzere mazlum milletlere yönelik saldırılarının dünya düzeninin baş çelişkisi olarak tespit eden gençlik, kendisini devrimin dinamik kuvveti olduğunun farkında olarak konumlamıştır.Bu yönüyle tüm dünyada yükselen diğer gençlik hareketlerinden daha nitelikli ve daha ileri konumdadır.
Bugünün Eylem Takvimi ve Sorular
“NATO’ya Hayır” haftaları ve “6. Filo Defol” eylemleri gerçekleştiren, “Atatürk’e Bağlılık Nöbetleri” tutarak “Sağ-Sol Yok Boykot Var” pankartıyla forumlarda, üniversitelerde Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe okuyan; mazlum milletlerin tereddütsüz yanında olan 68’liler bugünün Türkiye’sinde hangi eylemleri yaparlardı?
Atatürk heykellerinin kırılarak iplere bağlanıp direklerden sallandırıldığı, Türk bayraklarının ayaklar altına alındığı, milli bayramların yasaklandığı bu günlerde gençlik yerinde durur muydu?
Fiilen ortadan kaldırılan T.C.’nin ismen de yok edilmeye çalışılmasına tepkileri ne olurdu?
Mazlum milletlerin kanını alnında taşıyan haydut devletlerin askerlerinin Türkiye’de dolaşıp şımarıklıklar yapmasını izlerler miydi?
“Barış” yalanlarıyla karış karış gezerek Türk’üyle Kürt’üyle Türk Milleti’ni dağıtmaya çalışan piyonlara ve emperyalizmin kucağında solculuk taslayanlara ne söylerlerdi?
Üniversiteleri ve bilimi gericiliğe ve bölücülüğe teslim ederler miydi?
Uzun Yürüyüş Sürüyor
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin suratlarında tokatlar ardı ardına patlıyor. 68’den bugüne mücadele büyüyor. Namık Kemallerden 1908’e, Tıbbiyeli Hikmetlerden bugüne, uzun yürüyüş devam ediyor. Şüphesiz 68 gençliğinden çok daha şanslıyız. Onların pratikleri dedahil olmak üzere doğruları ve yanlışlarından dersler çıkardığımız iki yüz yıllık demokratik devrim mücadelemize yaslanıyoruz. Bu topraklarda ezenlere karşı mücadelenin tarihi çok daha derin olmakla birlikte esas olarak iki yüz yılın birikimi ile bağımsızlık bayrağımızı daha da yükseltiyoruz.
İşte o derin birikimle insanlığın büyük düşmanı yankilere çuval geçirdik ve üniversitelerimizin kapısını gericiliğe kapattık. Bağımsızlık bayrağımıza, büyük önderimize ve onun emanetlerine sahip çıktık;milletimize ve geleceğimize kurulan barikatları yıktık.Üniversitelerimizi ve bilimi kararlılıkla savunduk.
Şimdi yükselen halk hareketini tarihin öznesi olacak maddi bir güce çevirmek ve yarını kuracak o gücün hamalı olmak görevi ile karşı karşıyayız.
Milletimizi parçalamak için planlar yapanlara karşı kardeşliğimizi pekiştirmek, fiilen yıkılan ve adına dahi tahammül edemedikleri T.C.’yi yeniden kurmak için; tam bağımsız ve gerçekten demokratik, emekçilerin baş tacı olduğu bir cumhuriyet için 19 Mayıs’ta Sıhhiye’ye…