Aykut Diş, Vatan Partisi Ankara İl Başkanı
“Harbiye Nezaretinin üst katındaki odasından
Süleymaniye’nin minarelerine dalmış gözleri,
üç günlük bir tren yolculuğundan sonra
geç vakit vardığında İstanbul’dan Erzurum’dan,
aklına bile getirmemiş evine dönmeyi.
Bekliyordur oysa Naciye Sultan.”
Sözcü Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan* “Cumhurbaşkanı” Tayyip Erdoğan’ı Rus uçağı meselesinde aldığı tavır üzerinden Enver Paşa’ya benzeterek, Enver Paşa’nın da zamanında ülkeyi 1. Dünya Savaşı’na sokarak felakete sürüklediğini ifade etmişti. Benzer fikirler bazı muhalif yazarlarca**, Erdoğan’ın Suriye kalkışması sürecinde de dile getirilmişti.
Şüphesiz Enver Paşa’ya yönelik eleştirilerin bir kısmında haklılıklar var. Sarıkamış Harekâtı ve hayalci planları bunların başında geliyor. Ancak Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na Enver Paşa’nın hayalciliğinin kurbanı olarak girdiğini söylemek ve bu olay üzerinden Enver Paşa’yı Tayyip Erdoğan’la bir tutmak hem tarih hem de siyaset bilmemektir!
Tarih bilmemektir çünkü 1. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’ni paylaşma savaşıdır. Magazin broşürlerinde yazıldığı gibi bir Sırp’ın Avusturya prensini vurmasından dolayı çıkmamıştır. Tarihin en büyük paylaşım savaşıdır. Mondros ve Sevr gibi tekliflerden de resmen anlaşılabileceği üzere paylaşımın konusu Osmanlı topraklarıdır ve savaşmaktan başka kurtuluş yolu yoktur.
Siyaset bilmemektir çünkü Enver Paşa hatalarına rağmen bir hürriyet kahramanıdır. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’ndaki direnç merkezinin lideridir. Her bakımdan, Recep Tayyip Erdoğan’la bir tutulamayacak bir namus abidesidir ve devlet adamıdır. Popülizme kurban edilemez! Nasıl mı?
Haziranın 12 ve 13. perşembe ve cuma günleri arasındaki gece, her şeyden vazgeçerek hükümetin bütün kuvvetlerine karşı, alenen ve silahlı olarak ilan-ı isyana kalkar.
Bu hareketinden yalnızca cemiyetin merkez idaresi haberdardır.
Takma adı “Suavi”dir.
Tek başına Bulgar çetecilerinin arasından geçerek Köprülü’ye gelir.
Köy köy dolaşarak ordusunu kurar ve halkı örgütler. Aynı tarihlerde Kolağası Niyazi de Resne’de benzer eylemler içerisindedir.
Öyle teşkilatçıdırlar ki, bu olaylar sonunda istibdad yanlısı Manastır Valisi Hıfzı Paşa, “Manastır’da benden başka herkes İttihatçıdır” der.
23 Temmuz 1908 günü Enver, Köprülü’de Meşrutiyet’i ilan eder.
Rumeli halkı Köprülü’de, Tikveş’te, Selanik’te Enver’i bağrına basar, onun için “Hürriyet Kahramanı” der.
“Yaşasın Vatan”, “Yaşasın Millet”, Yaşasın Enver” sloganlarıyla uğurlanır, karşılanır.
Namı, başta tüm yurda olmak üzere dünyaya yayılır.
Meşrutiyet’in yeniden gerçekleşmesinden bir süre sonra memleket yine yolunda değilken vazifeyi üstlenir.
Gözü pek olanlar yine bir araya gelirler. Vefa’da, Emin Beşe’nin evinde gizli bir toplantı yapılır. Toplantıda Talat Bey, Cemal Bey, Sait Halim Paşa, Ziya Gökalp, Fethi Okyar, Kara Kemal ve Doktor Nazım da vardır. Enver buluşmaya yetişemediği için katılamaz. Toplantı sonuçsuz kalır. Enver, toplantıyı tekrarlatır. Toplantının karar safhasında ağırlığını koyar ve:
‘Arkadaşlar! Geçen seferki toplantınızda verdiğiniz karardan haberdar olduğumda hayretler içinde kaldım. Bin türlü bahane ve vesilelerle hükümete ilişmeyi doğru bulmamışsınız. Bu husustaki görüşlerinizi bilmiyorum. Yalnız hepinizden bir şey sormak isterim. Şayet memleketin geleceğini bu hükümetin kurtaracağına inanıyorsanız, mesele yoktur. Burada toplanıp beyhude yere dedikodu yapmayalım. Dağılalım, vazifemize bakalım. İnanmıyorsanız, o halde bir takım nazariyata kapılıp kararsız davranmayalım. Derhal çaresine bakalım ve hükümeti devirelim. Yarından tezi yok, işe başlayalım. Yanımda bulunacak 60 fedakar arkadaşla ben bu işi, muvaffakiyetle yaparım.’ der.
İkinci toplantıda Babıali’nin basılması kararı alınır.
23 Ocak 1913’te Babıali basılır.
Baskında Enver’in yanında Yakup Cemil ve Ömer Naci de vardır.
Meclis-i Mebusan toplantı halindeyken içeriye girilir.
Yakup Cemil, Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı cansız yere serer.
Enver, Sadrazam Kamil Paşa’nın istifasını alır ve beyanatı zabıtlara geçirtir.
Ömer Naci yine görevdedir. En fiyakalı nutuklarıyla çevresindekileri eyleme dahil eder.
İstanbul sokakları ve meydanları coşkuyla ayaklanır: “Yaşasın Vatan, Yaşasın Millet”, “Yaşasın İttihat ve Terakki”.
Baskından bir kaç saat sonra Sadrazamlığa Mahmut Şevket Paşa getirilir.
İttihat ve Terakki artık iktidardadır.
Gelişmeleri duyan padişaha ise şu cümleleri söylemekten başka bir şey düşmemektedir:
“Pekiyi, öyle olsun”.
Enver Paşa vatanseverliği, partizanlığı ve teşkilatçılığıyla; sevaplarıyla ve günahlarıyla dünün, bugünün ve yarının tüm Jön Türklerine örnektir. İstibdata karşı mücadelesiyle hep anılacaktır.
4 Ağustos 1922’de çılgınca çekip gitmiştir.
İsmail Enver, muhalif popülizmine malzeme edilemez.
Ettirmeyiz!
Dipnot:
*http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/emin-colasan/enver-pasadan-tayyipgillere-dipsiz-kuyu-1004590/
**http://odatv.com/basbakan-erdoganla-enver-pasanin-ortak-noktalari-ne-1810121200.html
Kaynakça:
Enver Paşa’nın Anıları, Halil Erdoğan Cengiz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa, Şevket Süreyya Aydemir, Remzi Kitabevi
Enver, Murat Bardakçı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
*** Bu yazı Mart 2016 tarihinde yazılmıştır. Enver Paşa’nın 94. ölüm yıldönümü nedeniyle bugün tekrar yayınlanmıştır.
oncugenclik.org.tr, 04.08.2016