Ana Sayfa Haberler VATAN PARTİSİ OHAL İZLEME KURULUNDAN KHK’LARIN UYGULANIŞINA DAİR AÇIKLAMA

VATAN PARTİSİ OHAL İZLEME KURULUNDAN KHK’LARIN UYGULANIŞINA DAİR AÇIKLAMA

1060

OHAL ve bu kapsamda Bakanlar Kurulunca çıkarılan KHK’lar konusunda daha önce Vatan Partisi’nin görüşlerini kamuoyuna sunmuştuk.

 

Özetle; darbe girişiminin ardından OHAL ilan edilmesinin doğru olduğunu vurgulamış ve uygulamaları, çıkarılacak KHK’leri izlemenin asli görevimiz olduğunun dile getirmiştik. FETÖ örgütüne ve ABD destekli darbe girişimine karşı yürütülecek mücadelenin Millet/Ordu birlikteliği gözetilerek başarılacağı tartışmasızdır.

 

ABD destekli FETÖ darbe girişiminin hesabının sorulması, karşılaştığımız saldırının yenilgiye uğratılması TSK’ya karşı özenli olmayı ve soruşturmaların darbe girişimini planlayan, fiilen yürüten FETÖ mensupları ile FETÖ örgütünün kilit elemanlarının yakalanmasına ve örgütün dağıtılmasına bağlı olduğunu vurguluyoruz. Bu hedeflerden sapılması faillerin kurtulmasına yol açar ve başarıya gölge düşürür.

 

Darbe girişimi soruşturmalarının “at izi it izine karıştı” yakınmalarına yol açtığı Cumhurbaşkanı tarafından dillendirildi. Benzer uyarıların Başbakan tarafından da dile getirildiği ve en son “imzasız ihbarların dikkate alınmayacağına dair genelge çıkarılacağı” ifade edildi. Bu durumun ve uyarıların idari makamlar ve adli makamlar yönünden önemi büyüktür. Ciddiye alınması gerekir.

27 Temmuz 2016 tarihinden itibaren Resmi gazetede yayımlanan KHK’lerin sayısı 8’dir. Bu kararnameler ile özellikle TSK’nın komuta yapısı ve askeri okullar ile GATA hakkında kabul edilen düzenlemelerin TSK’nın komuta yapısını ve yüzlerce yıllık tecrübe ve geleneklerini ortadan kaldıran son derece yanlış düzenlemelerdir. Ayrıca çıkarılan 668, 669, 670 ve 672 KHK’ ların ekinde yayınlanan listelerle savunma alınmaksızın binlerce kamu personeli meslekten çıkarıldı. Bu konudaki eleştirilerimizi söz konusu kararnameler yayınlanır yayınlanmaz Genel Başkanımız Doğu Perinçek ve İzleme Kurulumuz açıklamıştır. Bize göre darbecilerin başarılı olması durumunda yapmak istedikleri TSK’nın komuta birliğini ve eğitim kurumlarını yok etmekti. Kararnameyle emperyalist dayatmalar uygulamaya geçirilmiş oldu. Bunu son derece yanlış ve tehlikeli buluyor ve derhal bu uygulamalardan dönülmesini istiyoruz.

 

Konunun nihayet sürenin son günü Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüş olmasını olumlu bir girişim olarak görüyoruz ve destekliyoruz.

 

15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlayan, idari soruşturmalar kamu personelinin açığa alınması, meslekten çıkarılması, ceza soruşturmaları ve tutuklama kararları, hakkında OHAL İzleme Kurulu oluşturduk. Kurulumuza ulaştırılan çok sayıda başvuru bulunuyor. Yapılan başvuruları çok dikkatli şekilde ele alıyor, soruşturuyor ve yasal durumlarını inceliyoruz.

 

İdari ve hukuki açıdan tespit ettiğimiz sorunları, FETÖ örgütünün açığa çıkarılması ve tasfiyesi, darbecilerin lider kadrosunun açığa çıkarılması ve cezalandırılması perspektifiyle değerlendiriyor ve ilgili makamlara ulaştırıyoruz. Bu bağlamda yapılan yanlışların ABD destekli FETÖ örgütüne yarayacağı ortadadır. Adli ve idari makamlara ve Hükümete değerlendirmelerinde dikkate almaları dileğiyle, ulaştığımız saptamaları kamuoyu önünde açıktan sunuyoruz. Bu aşamada saptamalarımız şunlardır:

 

1) KAMU PERSONELİNİN İHRACINDA USUL SORUNU

 

Yürürlükteki mevzuata göre FETÖ ile irtibatlı olduğu düşünülen personelin derhal açığa alınması ve akabinde Devlet Memurları Kanunu’ndaki disiplin hükümleri işletilerek kamu görevinden çıkarılması mümkün olduğu halde 667 sayılı KHK’nın 4. Maddesi ile kamu görevlilerinin görevden çıkarılmalarına dair olağanüstü bir usul getirilmiştir. Ancak daha sonra bu olağanüstü usule de uyulmaksızın 668, 669, 670 ve 672 sayılı KHK’lerin ekinde listeler ilan etmek suretiyle görevden çıkarma işlemleri tesis edilmiştir. 667 sayılı KHK’nın 10. maddesi ihraç işlemlerinin idari yargı denetimine tabi olacağını açıkça öngördüğü halde Bakanlar Kurulunun kendi koyduğu usule uymaması ihraç işlemlerine karşı izlenecek idari ve yargısal yolları tartışmalı hale getirmiştir.

 

 

2) TSK’NDEN İHRAÇLARDAKİ SORUNLAR

 

a) Darbe girişiminin yaşandığı gece kimi askeri birliklerde bulunan tüm personel, girişime katılıp katılmadığına bakılmaksızın ihraç edilmiştir. Oysa KHK’nın tanıdığı ihraç yetkisi ancak “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” personel için kullanılabilecektir.

 

b) 2013, 2014, 2015 nasıplı bütün Jandarma Öğretmen Teğmenler (149 kişi) örgütle veya olay gecesi fiilleriyle hiçbir ilişki kurulmaksızın topluca ihraç edilmiştir. Olay günü memleketinde izinde olanlar dahi ihraç edilmiştir.

 

c) İhraç edilen hiçbir personelden savunma alınmamıştır.

 

 

3) DİĞER MEMURLARIN İHRAÇLARINDAKİ SORUNLAR

 

a) Sosyal medya taraması adı altında hükümet karşıtı paylaşımlar yapan kimi personel örgüt ile bir bağlantısı saptanmadığı halde ihraç edilmiştir.

 

b) Memurların ihracından önce kimi Bakanlıklarda ifade alınmış kimilerinde alınmamıştır. Hiçbirinde iddialar da belirtilmek suretiyle savunma alınmamıştır.

 

 

4) HÂKİM VE SAVCI İHRAÇLARINDAKİ SORUNLAR

 

a) 2014 HSYK seçimlerinde “yargıya siyaset karışmaması gerektiği” şeklindeki görüşlerini çevresinde ifade eden FETÖ ile ilgisiz kimi hâkim ve savcılar, salt bu nedenle yapılan ihbarlarla ihraç edilmiştir.

 

b) Bu hâkim ve savcıların, hâkim veya savcı olan eşleri de otomatikman ihraç edilmiştir.

 

c) İhraç edilenlere somut bir isnatta bulunulmamış, hiçbirinden savunma alınmamış, kendileri hakkındaki somut iddiayı bilmeyen kişilerin itiraz başvurularını da etkin biçimde yapabilmeleri önlenmiştir.

 

 

5) 15.000 ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ TOPLUCA KADROLARINI KAYBETTİ

 

a) 674 sayılı KHK’nın 49. maddesiyle 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununa eklenen bir madde ile Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında 2547 sayılı Kanun’un 33/a maddesi uyarınca görev yapan 15.000 kadrolu araştırma görevlisinin kadro güvenceleri kaldırılmıştır. Bunlar aynı kanunun 50/d maddesinde tanımlanan, doktora eğitimleri sona erdiğinde görevden çıkarılan, statüye geçirilmiştir.

 

b) ÖYP’li araştırma görevlileri Türkiye üniversitelerine hiçbir torpil olmadan giren belki de tek akademisyen grubudur. Bu göreve atanırken mülakat vb. sözlü aşamalardan geçmemişlerdir. Mezuniyet notu, ALES puanı ve YDS puanlarının ortalamaları alınarak hesaplanan puan ile yerleştirmeleri yapılmıştır. FETÖ ile irtibatlı olanları elbette temizlenmeli ancak bu şekilde toplu ve genel uygulamalardan geri dönülmelidir.

 

 

6) CEZA SORUŞTURMALARINDAKİ SORUNLAR

 

a) CMK m.108 kapsamında yapılan tutukluluğun incelenmesine dair kararlar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ilgilisine tebliğ edilmemektedir. Tebliğ edilmediği için bu kararlara itiraz edilememektedir.

 

b) Tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda basmakalıp gerekçeler bulunmaktadır. Suç ile şüpheli arasında somut bağ kurulmamaktadır.

 

c) Darbe fiillerine katılmadıkları halde ilk günlerin olağanüstü şartları nedeniyle tutuklanan çok sayıda subay, astsubay ve uzman çavuş halen tutukludur. Darbe girişimine katılan ve katılmayan personelin belirlenmesinde Genelkurmay Başkanlığı ile C. Başsavcılıkları arasında karşılıklı güvene dayanan etkin bir işbirliği yapılmamaktadır.

 

d) Örneğin, olay günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayından sivil otobüslerle komutanları tarafından çıkarılan, geceyi MSB Lojmanlarının bahçesinde hiçbir fiile katılmadan geçirdikten sonra birliklerine aynı otobüslerle geri dönen 100 uzman çavuşun hepsi hala tutukludur.

 

 

7) CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR
a) Koğuşlarda kapasitenin çok üzerinde tutuklu bulunmaktadır. Örneğin Ankara 1 nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 28 kişilik A10 numaralı koğuşta 46 kişi kalınmaktadır.
b) Avukatlar sadece hafta içi ve hafta sonu 09.00-16.00 saatleri arasında müvekkilleriyle görüşebilmektedir. Personel yetersizliği gerekçe gösterilerek cezaevlerindeki avukat görüş odalarının bazıları kullanıma sokulmamaktadır. Özellikle Ankara’da L ve T tipi cezaevlerinde avukatlar gün içinde görüşme yapabilmek için sabah saat 06.00’da cezaevinde sıraya girmektedir.
c) Ankara 1 ve 2 no’lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında tutuklu ile avukatı arasındaki görüşme hem görüntülü ve sesli kayıt altına alınmakta hem de görüşme odasında bir infaz koruma memuru hazır bulunmaktadır. Oysa Ankara 1 no’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, görüşmede infaz koruma memuru bulunmamaktadır. Tutukluların hukuksal statüleri aynı olduğu halde cezaevlerinde uygulanan kurallar farklıdır.
d) Tutuksuz olan şüpheliler avukatlarıyla istediği gibi görüşebilmekte, evrak alıp evrak verebilmekte iken tutuklu olan şüphelilerin avukatlarıyla görüşmeleri kısıtlanmış, evrak alıp vermeleri yasaklanmış ve hatta Ankara 2 nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda avukatın görüş odasına şüpheliye ait ifade tutanağı dışındaki evrakı sokması dahi yasaklanmıştır.
e) Her cezaevi müdürü farklı uygulama yapmakta, uygulamaların dayanağı olan Savcılık kararları gösterilmemektedir. KHK ile veya savcılık kararıyla getirilmeyen kısıtlamalar cezaevi idareleri tarafından getirilmektedir.

 

oncugenclik.org.tr, 29.09.2016