- GİRİŞ
Öncü Gençlik 10. Olağan Genel Kurultayının
Değerli Delegeleri,
Değerli Arkadaşlar,
17 Nisan 1994’te “Türkiye Gençlik Hareketine Önderlik Etmek” ve “Türkiye’nin Geleceğini İnşa Etmek” iddialarıyla yola çıkan örgütümüz Öncü Gençlik, 23. yaşına girmeye hazırlanıyor. 10. Olağan Genel Kurultayımızı Türkiye gençlik hareketinin tartışmasız lideri olduğumuz, ülkenin geleceğini inşa etmeye en çok yaklaştığımız günlerde gerçekleştiriyoruz.
Gururluyuz!
Türkiye’nin Amerikan emperyalizmine karşı verdiği vatan savaşının yönünü belirleyen; kandırılamayan, davasından vazgeçirilemeyen ve yolundan bir milim saptırılamayan bir partinin gençliğiyiz!
Mutluyuz!
Memleketin vatansever ve devrimci hareketinin namusunu temsil eden partinin gençliğiyiz!
- TÜRKİYE’DE VE DÜNYA’DA GENEL DURUM
- Gençliğin Tarihteki Rolü:
Türk Gençliği Türk Devriminin İtici Gücüdür
151 yıllık demokratik devrimci geleneğimizin bir sonucudur: Türk gençliği Türk devriminin itici gücüdür. Öncü Gençlik’in arkada bıraktığı son on yıllık pratik bu sonucun sağlamasını tekrar yapmıştır.
Halk hareketinin 2012 ve 2013 yıllarındaki atakları; Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Fethullahçı çete (FETÖ) ve bölücü terör örgütü PKK arasındaki Amerikancı ittifakı dağıtarak Ergenekon-Balyoz tertiplerini bozdu. Ülkeyi, “Vatan Savaşı” olarak adlandırdığımız ve yönetenlerin Türkiye’nin zorunluluklarıyla yüzleştiği bir sürece taşıdı.
Türkiye ile Amerikan emperyalizmi arasındaki örtülü savaşın, 24 Temmuz 2015’te başlayan PKK terörüyle mücadele dalgası, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalarla birlikte bütün boyutlarıyla açığa çıktığı günlerdeyiz.
Partimizin öncülüğündeki milli güçlerin dirençli ve kararlı mücadelesi ile gelişen bugünlerin oluşmasında, Öncü Gençlik liderliğindeki gençlik hareketi önemli roller oynadı.
- Türkiye için Devrimci Durum:
Emperyalizmin Cenderesinden Kopuş
Adına devrim dediğimiz köklü değişikliklerin; daha da somut söylersek, vatanı kopmaz bağlarla bütünleştirmenin ve yeniden Atatürk Devrimleri rotasında ilerletmenin yolu bu savaşın başarısına bağlı. Bu savaşın başarısı ise tutarlı bir önderliğe…
Denklem açıktır: Vatan savaşından Türkiye’yi ve Türk milletini ekonomik, siyasi ve psikolojik olarak başı dik çıkaran iktidar olur.
Tarih, Türkiye’yi bu süreçten başı dik çıkarma görevini Vatan Partisi’nin ve Türk devrimcilerinin önüne koyuyor. Çünkü bu savaşı ancak ve ancak vatan ve cumhuriyet mevziisinde kararlı olanlar başarıya ulaştırabilir.
Abdülhamit’i ve Vahdettin’i aklama telaşıyla, baştan sonra uydurma bir cereyan olan neoosmanlıcılıkla Lozan’a düşmanlık edenler; en büyük meseleymiş gibi Türkiye’ye başkanlık sistemini dayatanlar, düşmana hizmet ederler.
Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu, 10. Genel Kurultay Rapor Taslağı’nda “devrimci durum” tespiti yapıyordu. Kesinlikle doğrudur.
İçinde bulunduğumuz çağın kanunudur: Emperyalist cendereden her türlü kopuş devrimci durumu doğurur. Sürecin içinde ya da başında olan kuvvetlerin tutarsızlıkları ve maceracılıkları da devrimci durumun parçasıdır.
Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) sıkı enstrümanları PKK ve FETÖ’yle geri dönüşü zor bir mücadeleye girişi, Rusya’yla yakınlaşması, Suriye’ye karşı yumuşaması, Fırat Kalkanı operasyonu ile ABD-İsrail güdümlü “Kürt koridorunu” yarma hamlesi ve Avrupa Birliği ve ABD ile yaşadığı gerginlikler devrimci durumunun varlığının göstergeleridir.
Kriz esintileri, Türkiye’ye yöneltilen ekonomik şantaj ve Cumhurbaşkanının Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile ilgili demeci de bu bağlamdadır.
- Tarihin Değil Emperyalizmin Sonu:
ABD’nin Tek Kutuplu Yeni Dünya Düzenine El Fatiha
Devrimci durum dünya ölçeğinde de kendisini hissettirmektedir.
Beşar Esad önderliğinde Suriye’nin Amerika’nın bölücü ve yobaz terör örgütlerine karşı direnişi…
Rusya’nın ve Çin’in ekonomik yükselişleriyle birlikte Batı Asya’da ve dünyada daha girişken olmaları…
Avrupa Birliği’ndeki (AB) iç çatlakların derinleşmesi…
Üçlü (ABD, AB ve Japonya) emperyalist blokta, AB ve Japonya’nın ABD hegemonyasından duydukları rahatsızlık…
Son olarak, ABD’de istenmeyen adam Trump’ın başkan oluşu…
ABD’nin tek kutuplu yenidünya düzeni sona yaklaşıyor. Neoliberal kalemşorların iddia ettiği gibi tarihin değil; emperyalizmin, “yıkım uygarlığının” sonu geliyor.
- Üniversitelerde Durum:
Mehmetçik Vurdukça Vatansever Gençliğin Önü Açıldı
Vatan savaşının yarattığı yeni atmosfer yargıdan polis teşkilatına, ordudan bürokrasinin çeşitli kademelerine, oradan da üniversitelerdeki ortama kadar farkını gösterse de; Türkiye’nin son 14 yıldır yürürlükte olan yükseköğretim ve bilim politikalarının ana ekseninde herhangi bir değişiklik getirmemiştir.
YÖK’ün kuruluşu ile başlayan ve AKP iktidarı döneminde vitesi yükseltilen üniversiteleri neoliberal düzene eklemleme, bilimi ve sanatı prangaya vurma stratejisi uygulanmaya devam ediyor.
Özellikle sosyal bilimler fakültelerinde ve enstitülerinde, Avrupalı ve Amerikalı ezilen dünya karşıtları ve ulus devlet düşmanları parlatılıyor. Küresel sermayenin neoliberal ideologları akademik referanslar haline getiriliyor. Türk üniversiteleri Atatürk Devrimlerine ve Cumhuriyet aydınlanmasına aykırı fikirlere yönlendirilmeye çalışılıyor. Bunlara bir de neoosmanlıcılığın ve siyasal islamcılığın hurafeci sahte bilim akımları ekleniyor.
Hala mafya rejiminin ucuz ve nitelikli iş gücü ihtiyacı gözetiliyor. Hizmet sektörünü geliştirerek kentlerin ekonomik sorunlarına yardımcı olma mantığıyla, “Her Şehre Bir Üniversite” denilerek; akademik, teknik ve sosyal bakımdan hazır olmayan, yüksek kontenjanlı tabela üniversiteleriyle işsiz orduları kuruluyor. Kendi alanında istihdam edilemeyen bölümlerle gençlik geleceksizleşiyor.
Denetimsiz artışa bağlı olarak ortaya çıkan akademik, teknik ve sosyal eksiklikler yükseköğretimde nitelik kaybına yol açıyor.
Ticarileşme kaygısıyla çoğalan vakıf üniversiteleri sistemleriyle eşitsizlikler türetiyor.
Üniversite özerkliği ihlal ediliyor. Bir süredir seçimlerde en yüksek oyu alan rektör adayları atanmıyordu. En son çıkan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile rektörlük seçimleri kaldırıldı. Artık üniversitelerde rektör belirleme yetkisi tek başına cumhurbaşkanına verildi.
Tüm bunlarla birlikte PKK ve FETÖ’ye karşı yurt çapında girişilen mücadele üniversitelerde de olumluluklar biriktiriyor.
Bazı idari personellerin ve akademisyenlerin FETÖ operasyonlarıyla görevden alınması, açığa çekilmesi ya da tutuklanmasıyla vatansever öğrencilerin faaliyetlerinin engellenmesi azalmıştır. Gazi Üniversitesi’nde Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nu haksız yere kapatan rektörün tutuklanması, Celal Bayar Üniversitesi’nde Atatürkçü öğrencilere “Sizi okuldan atarım” diyen rektörün okuldan atılması ve Hacettepe Üniversite’sinde yeni gelen rektörün terör faaliyetlerine müsaade etmeyerek öğrenci topluluklarına alanlar açması bu durumun çarpıcı bir kaç örneğidir.
Gaflet zamanları olan açılım dönemlerinde kollanan bir azınlık olan ve şımarıkça eylemlerde bulunan bölücü terör örgütü PKK üyeleri, özellikle büyük merkezlerdeki üniversiteleri adeta bölücülüğün propaganda merkezlerine çevirmişlerdi. Amfileri, kantinleri ve bahçeleri örgütün çiftliği gibi kullanıyorlardı. Kendisinden olmayan herkese zorbalık uygulamaya kalkıyorlar, öğrencinin ifade özgürlüğünü kısıtlıyorlardı. Öldürmeyi göze alacak kadar pervasızlaşmışlardı. Nitekim Ege Üniversitesi öğrencisi, ülkücü kimliğiyle bilinen Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu bıçaklayarak öldürdüler. Bölücü ve Amerikancı terör örgütü, çıkardığı provokasyonlarla bir yandan öğrencinin eğitim hakkını gasp ediyor, bir yandan da can güvenliğini tehdit ediyor; üniversitelerde şiddet körüklüyordu. Üniversiteler PKK’nın militan kazanma yataklarına dönmüştü.
24 Temmuz 2015’de başlayan ve Halkların Demokrasi Partisi (HDP) milletvekillerinin soruşturulmasıyla devam eden kararlı mücadele ile birlikte PKK’nın üniversitelerdeki hegemonyası da kırıldı.
Mehmetçik vurdukça, o üniversiteler canlı bomba devşirme yuvaları olmaktan çıktı. Öğrenci huzur buldu. Açılım idarecilerinin kanatlarının altından, vatansever öğrencilerin eylemlerini saldırı girişimlerinde bulunarak sabote eden PKK üyeleri, terör operasyonları ve idareci değişiklikleriyle süt dökmüş kediye döndüler. Bir kısmı da terör örgütü üyeliğinden tutuklandı.
Hıyanet dönemlerinde, tüm engelleme ve saldırı girişimlerine rağmen örgütlenmekten ve çalışma yapmaktan vazgeçmeyen Öncü Gençlik, üniversitelere ağırlığını koydu.
- Gençlik İçinde Durum:
Gençlik Apolitik Değil
Emperyalistlerin kültürel hedefi, Türk gençliğini milli kimliğine yabancılaştırmaktı. Türk gençliği vatanının bölünmesine tepki göstermesin, Cumhuriyetinin yıkılmasına isyan etmesin, uluslararası tekellerin topraklarının ve milletinin zenginliklerini iç etmesine göz yumsun istiyorlardı. Bu uğurda eğitim ve öğretimi baştan kurgulayarak müfredatlar değiştirttiler. Gençliği etnik, dini, mezhepsel, cinsel kimlikler üzerinden bölmek ve bencilleştirmek için emperyalizmin ideolojik ve kültürel yayılma aracı olan “sivil toplumculuğu” pohpohladılar.
Yine de başaramadılar!
Amerikancı sistem uzun yıllardır uğraşsa da kendi gençliğini yaratamadı. Türk gençliğini milli kimliğinden koparamadı.
Öncü Gençlik önderliğinde üniversiteler “Türkiye’ye ve Şehitlere Sahip Çıkma” eylemleri ile ayağa kalktı. Ankara, İstanbul ve İzmir üniversitelerinin bütün yerleşkelerinden Elazığ Fırat Üniversitesi’ne kadar gençlik, yurdun dört bir yanından tek ses “Türkiye’yi Teröre Teslim Etmeyeceğiz” dedi.
Gençlik, “demokratlık”, “özgürlükçülük” vb. niyetlerin arkasına gizlenerek terörle mücadeleyi zayıflatmaya ve itibarsızlaştırmaya çalışan bozgunculara aldanmadı.
Şehir merkezlerinde düzenlenen Mehmetçik yürüyüşleri, 29 Ekim 2016 ve 10 Kasım 2016 günlerinde Anıtkabir’deki gençlik akını ve mezuniyet törenlerinde “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” sloganları atan üniversiteliler; Türk gençliğinin tamamına yakınının vatansever olduğunun kanıtıdır.
Türkiye gündemine dair tepkilerini sosyal medyadan dile getiren milyonlarca genç gösteriyor: Gençlik apolitik değil!
Öncü Gençlik dışındaki örgütlü gençlik kesimlerinde ise, içe kapanma; öğrenciden, üniversiteden ve Türkiye gerçeklerinden kopma durumu söz konusu.
Milliyetçi ve muhafazakâr oluşumlar istisnalar dışında tasavvufi etkinliklerin ve belirli gün müsamerelerinin dışına çıkmaz ve yerinde sayarken; “solcu”, “devrimci” olduğunu öne süren gruplar büyük bir akılsızlaşma yaşıyor. Bu grupların büyük çoğunluğu kraldan da kralcı bir tavırla bölücü terör örgütü PKK’nın yörüngesinde, Türkiye düşmanı Amerikancı bir hatta savrulmuş ve erimiş vaziyette.
İktidar partisi gençliği üniversite konseyleri ve belediye gençlik meclisleri üzerinden, çıkar ilişkileri temelinde kendisini var ederken; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gençlik Kolları ise çok parçalı… CHP Gençlik Kolları merkez yönetimi PKK’nın kuyruğuna takılmayı ve devlet düşmanlığı yapmayı “solculuk” zanneden irili ufaklı gruplara özenen, özgüvensiz bir ruh hali içinde… Alt örgütler ise doğru siyasi çizgiyi temsil etmelerine rağmen bir araya gelemeyecek derecede dağınık ve etkisiz…
Diyebiliriz ki bir tek Öncü Gençlik, Türk gençliğinin vatanseverlik ve devrimcilik damarını tam manasıyla temsil ediyor!
Öncü Gençlik dimdik ayakta!
- BAŞARILARIMIZ
- Başarıların Sırrı:
21 Mayıs 1969’dan Beri Sırtımızı Yasladığımız Tecrübe
Öncü Gençlik’in tüm başarıları 21 Mayıs 1969’da kurulan Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’nden (TİİKP) bugünün Vatan Partisi’ne; 4 Eylül 1919 ruhuyla bütünleşen Aydınlıkçılığın tarihinden gelmektedir. O tarih manda ve himayeciliğe karşı tam bağımsızlığı, teslimiyete ve kendiliğindenciliğe karşı partili devrimciliği, ithal devrimciliğe karşı Türk devrimciliğini ve maceracılığa karşı doğru eylem çizgisini temsil ediyor.
12 Mart darbesinde Mamak cezaevinin arka hücrelerinde yaşadıklarını popüler kültür için ranta çevirmeyenlerin, 12 Eylül’de ve Ergenekon tertibinde hapishane günlüklerini piyasada bozdurmayanların terbiyesine dayanıyor.
Dört tek bir esasla (tek parti, tek program, tek merkez, tek disiplin/ her şart altında mücadeleyi sürdürmek) yürüyenlerin kültürüne yaslanıyor.
“Teori gridir, hayat ise yeşil” diyerek Türkiye’nin milliyetçi, halkçı ve sosyalist birikimini kucaklayan partimiz yolumuzu ışıklandırıyor.
- Genel Kurultaydan Bugüne Başarılarımız
Doğadaki her şeyin olduğu gibi, toplumsal hareketlerin de yasaları vardır. Her toplumsal hareket bir neden sonuç ilişkisi içerisinde kaynama ve patlama; sonuçsuz kaldığı takdirde duraksama ve yeniden güç toplamak için geri çekilme ya da alternatif alanlara yönelme gibi evrelerden geçer. Bu dolaşımın kaynama ve patlama zamanları iradenin (örgütlü gücün) belirleyici olduğu; duraksama ve geri çekilme zamanları ise nesnelliğin (koşulların) ihtiyaç duyulduğu zamanlardır. İradenin belirleyici olduğu zamanlarda da, nesnelliğe ihtiyaç duyulduğu zamanlarda da değişmeyen tek şey önderliğin tayin ediciliğidir.
Mart 2014 yerel seçimleriyle başlayan, 7 Haziran sonrasında doruk noktasına ulaşan kitle hareketindeki duraksama sürecinden ve “ilerici” çevrelerdeki akılsızlaşma döneminden doğru tespitler ve hamlelerle; öz gücümüzü, kadro birikimimizi, örgütümüzün bilincini koruyarak çıktık.
Mehmetçik yürüyüşleri, üniversitelerdeki PKK protestoları, Cumhuriyet değerlerine ve Türkiye’ye yönelik saldırılara karşı anlık ve etkili eylemlerle reflekslerimizi diri tuttuk. Doğru eylem çizgimizden kaymadık.
Aydınlanma Sempozyumu ve Teröre Çözüm Konferanslarıyla 8. Ve 9. kurultaylarımızın hedefi olan üniversitelere yerleşme stratejisinde önemli aşamaları tamamladık. Bire bir örgütlenmenin her türlü örgütlenmenin temeli olduğunu kavrayarak ve yarattığımız araçlarla tıkanıklıklarımızı açtık. Binlerce gençle kırkın üzerinde yerel üniversite dergisi çıkarıyoruz.
Yalnızca üniversitelerde değil; liselerde de gençliği ayağa kaldırdık. 8. Olağan Genel Kurultayımızda “Liseli Mücadelesi Stratejiktir” diyerek önümüze koyduğumuz hedefimize ulaştık. Geleceğin geleceğini garanti altına alan merkezi, kurumsal, atik ve coşkulu bir liseli pratiği yarattık.
Emperyalizm piyonu terör örgütlerinin bombalı eylemleriyle Türkiye’yi dize getirmeyi ve Türk milletini korkutmayı denediği günlerde 19 Mayıs Birinci Vazife Yürüyüşüyle ve üniversitelerdeki “Korkmuyoruz Kararlıyız” eylemleriyle korku iklimine boyun eğmedik; millete cesaret, umut ve güven verdik.
Yürüttüğümüz güçlü, etkili ve istikrarlı kitle çalışmasıyla Türkiye gençlik hareketinin doğru yataklardan gelişmesini sağladık. Gençliği vatan ve cumhuriyet değerleri etrafında sağ sol demeden birleştirdik.
Temel örgütlerden kitle örgütünün birimlerine, oradan da üniversite topluluklarının komisyonlarına ve yerel dergilere kadar inen, derinlikli ve çok yönlü bir çalışma hattı ördük. Fikir kulüplerimiz de var, meslek kulüplerimiz de; alan kulüplerimiz de.
12 ülkeden 24 gençlik örgütünü birleştirerek dünya gençlerinin antiemperyalist birliğini kurduk.
- Genel Kurultayda kabul edilen, 9. Genel Kurultayda da yeni bir aşamayla birlikte tarif edilen ve devamlılığının sağlanması hayati önem taşıyan; Öncü Gençlik’ten parti örgütlerine ve kurumlarına kadro aktarımını sistemleştiren “Gençleşme Programını” sürdürdük. 2013 yılının Eylül atında düzenlediğimiz 9. Genel Kurultay’dan bugüne 4’ü Öncü Gençlik Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi, 12’si Öncü Gençlik Genel Yönetim Kurulu üyesi olmak üzere 70’in üzerinde Öncü Gençlik yöneticisi parti örgütlerinde ve kurumlarında görev aldı.
Propaganda büromuzu kurumsallaştırdık. Diğer partiler, bir tanıtım filmi yapabilmek için şatafatlı reklam şirketlerine milyonlar ödeyedursun; biz, grafik tasarımdan metin yazarlığına, filmden sosyal medyaya örgütümüzün fikir fabrikasını, ortak akıl ve karşılıksız emekle inşa ettik.
- Marmara Brifinginden Beri:
En İddialı, En Teşkilatçıyız
12 Mart askeri darbesiyle işbaşına gelen generallerin Marmara Köşkü’nde devletin üst düzey sorumlularına verdiği, resmi adı “Devlet Brifingi” olan, Kaynak Yayınlarının “Marmara Brifingi” ismiyle kitaplaştırdığı istihbarat raporlarında TİİKP ile ilgili şöyle demekteydi:
“Milli Demokratik Devrim stratejisini benimsemiş olmasına rağmen, diğer örgütlerin aksine, terörcü, kendiliğindenci ve aceleci eylemlerden kaçınarak, uzun devrede faaliyet gösteren bu örgüt, aynı zamanda militanı en çok, teşkilatı en yaygın olanıdır.”
Aynı raporlarda Genel Başkanımız Doğu Perinçek için de “En azılı, En Teşkilatçı” yazmaktaydı. Aydınlıkçılar bugün de Vatan Partisi’yle, Amerikancılar için “en azılı” düşman olmaya devam ediyor.
Öncü Gençlik, bu Amerikancı sistem için en tehlikeli gençlik örgütüdür. Marmara Brifinginden beri en iddialı, en teşkilatçıyız.
- EKSİKLERİMİZ, YANLIŞLARIMIZ ve GÖREVLERİMİZ
- Çeliğe Su Vermenin Teşkilatçası:
Öncü Gençlik’i Büyütmek
Dört birimin dört birime eşitliği yalnızca matematikte geçerlidir. Örneğin dört elma dört elmaya pazarda ya da markette eşit değildir. Dört büyük elma, dört küçük elmayla eşit değildir. Hayatın ve teşkilatın matematiği, kâğıt üstünde olandan farklıdır.
Bin üyeli bir Öncü Gençlik, on binlerle ifade edilen kalabalıkları harekete geçirebiliyor, sevk ve idare edebiliyorsa; daha büyük bir Öncü Gençlik, daha büyük kitleleri seferber eder.
Daha büyük kitlelerin seferber edilmesi ve örgütlü gücün büyütülmesi, hayalini kurduğumuz Türkiye ve dünya için olmazsa olmazdır. Öncünün müdahale etmediği ya da edecek kuvveti yaratamadığı, planla(ya)madığı her duruma sistem müdahale eder. Güçler çarpışması olan iktidar mücadelesinde örgütlü gücün rolü kritiktir.
Özellikle 15 Temmuz Amerikancı darbe girişimin ardından net olarak görülmüştür ki; koşullar Öncü Gençlik’i büyütmek için hiç olmadığı kadar elverişlidir. Vatan savaşı süreci her düzlemde Öncü Gençlik’in önünü açmıştır. Vatan Partisi’nin haklılığının her platformda ve her meselede bariz olarak görülmesi, elimizi kuvvetlendirmiştir. Söylemlerimiz hiç olmadığı kadar kolay anlaşılmakta ve kabul görmekte, partimizin itibarı olağanüstü biçimde artmaktadır. Yağ vardır, un vardır, şeker vardır.
Derinleşen kitle çalışmasıyla birlikte çevremizde doğrudan içinde bulunduğumuz geniş bir ilişki ağı oluştu. Vatan Partisi’nin bu süreçte sürekli artan itibarının biriktirdiği gizli ve henüz dokunamadığımız ilişki ağı da düşünüldüğünde potansiyelimiz çok yüksektir.
İnternet üzerinden, ilçe başkanlıklarımıza giderek ya da doğrudan Öncü Gençlik temel örgütlerini bularak üye olanların sayılarındaki artış iyi okunmalı. Sempatizan kitlemiz üye sayımızın kat be kat fazlası…
Temel sorumluluğumuz olan partiyi büyütme, Öncü Gençlik’e yeni üyeler kazanma görevini tesadüflerden çıkaracağız. Öncü Gençlik’i büyütme görevini temel örgütlerden il yönetim kurullarına kadar hedefli ve bilinçli olarak önümüze koyacağız. Bütün Öncü Gençlik üyeleri, kadroları ve yöneticileri aşağıdaki soruları her ay sonunda kendilerine ve birbirlerine sormalıdırlar:
“Bu ay kimi Öncü Gençlik’e üye yaptım?”
“Önümüzdeki ay kimi Öncü Gençlik’e üye yapacağım?”
“Sırada hangi fakülte/ yerleşke/ lise temel örgütünü kurma görevi var?”
Kitle çalışması bu soruların yanıtlarını olumlu olarak vermeye engel değildir.
Ne kadar büyük Öncü Gençlik; o kadar büyük, yaygın ve derinlikli kitle çalışması!
- Öncü Gençlik’i Kurumsallaştırmak:
İddiasıyla ve Kültürüyle Var Olan Kimliğiyle Var Olur
Öncü Gençlik kimliği ile kitle örgütü kimliği arasındaki farkın silikleşmesi sorununa, kitle örgütü çalışmasına giderken partili kimliğini evde bırakarak çözüm getiren yaklaşımlar hatalıdır. Öncü Gençlik çalışmasında farklı, kitle çalışmasında farklı karakter sergileyen anlayışlar da hatalıdır.
Öncü Gençlik üyesi, kitle mücadelesine öncü parti gözüyle baktığı için kitle çalışmasında özverili olandır. O gözün açısı iktidar perspektifidir.
Özverinin kaynağının parti olduğunu hissettiren, partililik düşüncesi hakkında saygı uyandıran; kimliğiyle var olur. Farkın silikleşmesinin önüne olumluluklarımızın partili olmaktan geldiğini, kitle çalışmasının hukukuna uygun şekilde yansıtarak geçeriz.
Bütün Öncü Gençlik üyeleri partili olmanın ufkunu kitle çalışmasına katarak ve o ufkun pınarını gururla ifade ederek kitle çalışmasında yer alacaklar.
Partili olmanın erdemi hayatın içinde, iş üzerinde fark ettirilir.
Öncü Gençlik’i tepeden tırnağa, pratiğimize yakışır bir idrakle kurumsallaştıracağız. Çünkü kurumsallaşma, Öncü Gençlik’i büyümeye götürecek köprüdür. Partili kimliği var etmenin ikinci adımı, Öncü Gençlik kurullarını var etmektir.
Yönetim kurullarını, genel üye ve temel örgüt toplantılarını düzenli olarak gerçekleştirmeyenler; yönetim kurulundan alt kademelere düzenli olarak iş ve hedefler üretmeyenler kurumsallaşamaz ve büyüyemezler.
Teori Dergisi tartışmaları düzenlemek, Aydınlık’ın meydan satışlarını yapmak, Bilim & Ütopya Dergisi’ni ve Teori Dergisi’ni kitle araçlarımız vasıtasıyla üniversitelere taşımak, Öncü Gençlik’e özel eğitimler & söyleşiler örgütlemek; Öncü Gençlik görevlerinin yanında parti il ve ilçe başkanlıklarının etkinliklerine katılmak, her Öncü Gençlik örgütünün rutin faaliyetleri arasındadır.
Propaganda düzleminde de kurumsallaşacağız. Öncü Gençlik’in internet sitesi açılmış, merkez sosyal medya sayfaları aktifleşmiştir. “oncugenclik.org.tr” partili gençliğin ideolojik ve siyasi tankı olmalı. Bu tankı Öncü Gençlik başkanları kullanmalı.
Propaganda düzleminde kurumsallaşma adımını merkezden yerellere yaymak görevi masamızdadır.
Öncü Gençlik başkanlarının kitle çalışmasında doğrudan sorumlu pozisyonlarda bulunmadığı modelleri uygun ve olgun olan her yerde hayata geçireceğiz.
- Üniversitede Kökleşme ve Yeşerme Stratejisi:
Süreklilik ve Büyüme
- ve 9. genel kurultaylarımızın hedefi olan “Üniversitelere Yerleşme Stratejisi” esaslar itibariyle başarıyla tamamlanmıştır.
- Genel Kurultayımızın ek metninde bu stratejiyi, “Eğitim çalışmalarımızı, toplantılarımızı bile yerleşkelerde yapmayı önümüze koyalım.” diyerek tarif ediyorduk. Bugün temel örgüt faaliyetlerini okullarda planlayan, üniversitelere öncü parti karargâhları kurmuş bir Öncü Gençlik var. Fakat yetmez!
- Olağan Genel Kurultayımızda Öncü Gençlik olarak “Üniversitelerde Kökleşme ve Yeşerme Stratejisi”ni önümüze koyuyoruz.
Kökleşme ve yeşerme nedir? İşleyişte süreklilik kazanmak, araçlarımızı geliştirmek ve her dönem büyümeye hazır zeminlerde saf tutmaktır. Çarkları durmayan sistem kurmak, yerel gelenekler yaratmaktır.
Başarılarımızın ve kazanımlarımızın katlanarak devam etmesi, örgütlü gücümüzün perçinlenmesi ve artması, etki alanımızın genişlemesi ve önderlik kabiliyetlerimizin gelişmesi için bu stratejiye odaklanmalı ve sonuç almalıyız.
- Hayat Damarlarımızın Selameti İçin:
Kimlikli, Gündemli, Sistemli ve Hedefli Topluluk Çalışması
Her yıl yüz binlerce genç yeni hayallerle ve yeni fikirlerle üniversitelere başlıyor. Eğitim sisteminin gençliğin yeteneklerini keşfetmesindeki ve kendisini gerçekleştirmesindeki yetersizliği, gencin açtığı her sayfada büyük bir açlık ve beklenti yaratıyor. Ancak bu beklenti her seferinde hüsranla sonuçlanıyor. İnsanın giderek nesneleştiren ve özünden uzaklaştıran bu sistem, gençliğin açlığını giderecek araçlar yaratamıyor. Çünkü insan özneleştikçe gelişimini ve varlığını sürdürüyor.
Sistemin en büyük açığı insanın kendisidir.
Topluluklar/kulüpler ve yerel dergiler, üniversite gençliğinin yeteneklerini keşfetmesi ve kendisini gerçekleştirmesi noktasındaki boşlukları doldurmanın eşsiz araçlarıdır. Bu noktalardaki boşlukları doldurmak geleceğin tuğla tuğla inşasıdır. Yani seçeneğin örgütlenmesidir. Gençliğin üniversitelerdeki sosyal, kültürel, mesleki ve politik üretim merkezleri olan topluluklar/kulüpler ve yerel dergiler, Öncü Gençlik’in üniversitelerdeki hareketlerinin özünü oluşturur. Tabiri caizse hayat damarlarımızdır.
Topluluğa/kulübe ve onun çalışmalarına dair tüm kararları, kuralları ekseninde topluluk/kulüp yönetim kurullarında alacağız. 3k (Kural-Kurul-Karar) ilkesini çiğnemeyeceğiz.
Topluluklarımızın/kulüplerimizin üniversiteye, ülkeye ve yöneldiği alanlara ilişkin; merkezi gündemler dışında, kendi olağan gündemleri ve planları olmalıdır. Örneğin, bir düşünce kulübümüz bir yandan Öncü Gençlik Genel Merkezinin “NATO’yla Mücadele Haftası” kampanyası kapsamında kendi çalışmalarını bu kampanyayla uyumlulaştırabilirken, diğer yandan da olağan faaliyetlerine; dergi çıkarmaya, atölye çalışmalarını sürdürmeye vs. devam edebilmelidir.
En küçüğünden en büyüğüne, her etkinliğimizin bir siyasi ve örgütsel hedefi olmalı.
Öncü Gençlik’in örgütlü gücünün ve hoca çevresinin dışında okulun hoca ve öğrenci birikimine kesin olarak yaslanan; partili olmayanların da çalışmalarına katıldığı, sahiplendiği, üretim sürecine dâhil olduğu bir sistemi kurmak zorundayız. Topluluk/kulüp çalışmasında üyelerin ve yöneticilerin siyasetlerimizi tamamıyla benimsemesi şart değildir. Topluluk/kulüp aidiyetini taşıma iradesini gösteren herkesi sahiplendireceğiz. Herkesin yeteneğine göre yapabileceği şeyler vardır. O iradeyi gösteren her öğrencinin yeteneklerinden faydalanmak ve onlarla dostluklar kurmak devrimciliğin ve insanlığın gereğidir. Topluluğun/kulübün çevresinde ikinci, üçüncü halkalar inşa etmek; bu halkaların döngüsel bir sistemle çalışmalarımızı beslemesi, büyütmesi ve etki alanımızda olması meselemizdir.
Partili olma konusunda diğer üyelere göre daha açık ve yakın olan topluluk/kulüp mensuplarını tereddüt etmeden Öncü Gençlik’e üye yapacağız.
- Bire Bir Örgütlenme:
“Derinden Gidelim Sürprizler Yapalım”
Bu noktada bire bir örgütlenme devreye girmektedir. Bire bir örgütlenme vazgeçilmezimizdir. Örgütsel stratejik hedeflerimizin hangi aşamasında olursak olalım bire bir örgütlenme gündemimizde olacak. Devrimden sonra bile…
Hayatın içinde, örgütlenecek kişinin yaşam alanında mümkün olan bu örgütlenme tarzı Öncü Gençlik’in okul çalışmasının özüdür. Eskiler buna, “Derinden Gidelim, Sürprizler Yapalım” diyorlardı.
- İktidar Perspektifi ve İnisiyatif:
İşleyen Temel Örgüt Işıldar
Temel örgütler iktidar alanları yaratma görevinin doğrudan sorumlusu olmakla birlikte, parti üyelerine ve halka siyasal bilincin taşındığı kanallardır. Yaşanan süreçler defalarca göstermiştir ki, Öncü Gençlik üyeleri siyasal olarak sağlam durabildiği ölçüde örgütlü güç vardır.
Öncü Gençlik temel örgütleri, çelik çekirdekten en alt uzva kadar (temel örgüt > kitle örgütü > üniversite topluluğu > çevreler) genel politikalarımızın alanın özgün diline uyarlandığı, özel politikalarımızın belirlendiği ve genel politikayla birleştirildiği yerler olacaktır. Temel örgütlerimizin gündemi kitle çalışmasının pratik işleri olmayacaktır. O işlerin siyasi boyutlarının tartışılacağı, iktidar mücadelesi açısından değerlendirmelerinin yapılacağı ve toplam olarak çalışmaların ve mücadelenin içinden partiyi büyütmenin yollarının aranacağı yerlerdir temel örgütler.
“Üniversitede Kökleşme ve Yeşerme Stratejisi”nin en önemli başarı kıstası, temel örgütlerimizin kendi başına yaşama yeteneği kazanmış örgütler olmasını sağlamak ve bu durumu devamlı kılacak bir sistem kurmaktır.
Temel örgütlerimiz dört haftalık planlar dâhilinde düzenli iş ya da işler geliştirmelidir. Yarın ne yapacağını, o hafta ne yapacağını, o ay ne yapacağını bilmelidir.
Ülke gündemine dair sıcak gelişmelerde merkezden emir gelmeden genel politika doğrultusunda refleksler gösterebilmelidir.
Öncü Gençlik temel örgütleri kitle çalışmasına önderliğin organlarıdır.
- Gerçeği ve Bilinci Yeniden Üretmek:
Eğitim Bürosunu Kurumsallaştıracağız
Eğitim çalışmalarındaki düzensizliğe Merkez Yürütme Kurulu’nun önderliğinde son veriyoruz. 10. kurultayımızla beraber güçlü bir eğitim bürosu oluşturma kararımızı hayata geçireceğiz.
Gerçeğin ve bilincin her an yeniden üretildiği, bilginin zamanla yarıştığı bu günlerde, yalnızca merkezden beklemeyen bir tarzla ve o tarzı besleyecek canlı fikir hayatıyla eğitimler örgütleyeceğiz.
Şanslıyız. Türk devriminin yayınevi Kaynak Yayınları gibi bir hazinemiz var.
Ulusal Kanal’daki tartışma programlarını, Aydınlık Gazetesini, Teori Dergisini ve Bilim & Ütopya Dergisini de temel alacağımız çok yönlü bir atılım bizi bekliyor.
- Hukuku ve Çalışma Kurallarımızı Tahsis Etmek:
Öncü Gençlik Yönetmeliğini Güncelleyeceğiz
Parti hukukunun ve Öncü Gençlik’in çalışma standartlarının uygulanması bakımından eksiklikler taşıyan Öncü Gençlik Çalışma Yönetmeliğini güncelleyeceğiz. Daha geniş gençlik kitlelerini partimizde kucaklamak, Öncü Gençlik’i büyütmek ve kurumsallaştırmak için kara düzene ve bireysel güvene son vereceğiz.
Parti tüzüğümüzün ve programımızın gereklerini daha iyi yerine getireceğiz. Üyelerin ve alt organların girişkenliğini, parti yönetim kurulları ile Öncü Gençlik yönetim kurulları arasındaki uyumu geliştireceğiz.
- Öncü Gençlik Kadrosu:
Sistemin İçinde Değil Hayatın İçinde Olacağız
Emperyalist sistem gençliğe; iddiasızlık, miskinlik, sorumsuzluk, vicdansızlık, disiplinsizlik, bağımlılık, yüzeysellik, samimiyetsizlik ve bencillik veriyor. “Sınır tanımayan gençler”, “itaat etmeyen çocuklar”, “anarşist inisiyatifler” ve “ferrarisini satan bilgeler” rollerini biçiyor. Tüm bu rolleri reddedeceğiz!
Spor yapacağız. Sinemaya ve tiyatroya gideceğiz. Film kültürümüzü geliştireceğiz. Yaşadığımız şehri tanıyacağız. Konsere gideceğiz, doğa gezisi yapacağız. Dostlarla ve arkadaşlarla buluşmalar düzenleyeceğiz. Roman okumak hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak. Düzenli takip ettiğimiz yayınlar dışında farklı kaynaklardan besleneceğiz. Gündemi bileceğiz. Sistemin-medyanın yarattığı önemli fikir tartışmalarını izleyeceğiz ve bunları tartışacağız.
Teorik çalışmalarımız, yoğunlaşma alanlarımız olacak.
Fazla internet, akıllı telefon, televizyon, alkol vb. kullanımıyla zamanımızı öldürmeyeceğiz.
Partiyi ve mücadeleyi hayatının merkezine koymak denilen şey tam olarak budur: Öncü Gençlik kadrolarının, bir gencin hayatını oluşturan her alanda onun ilerlemesini sağlayacak seçenekleri daima yaratacak bir çokyönlülüğe sahip olması, nitelikli bir yaşam sürmesi…
Hepsinden önemlisi, dünyayı değiştirme arzusunu ateşle taşımaktır.
- Devrimci Kültür Devrimci Ruh:
Her Şart Altında Mücadele Azminin Sahibi ve Bekçisiyiz
Devrimci ruhun ve kültürün kaynağı davanın haklılığına olan inançtır.
Bölücü terör örgütü PKK’nın uzantısı HDP’nin Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ için, tutuklanmalarına rağmen sokaklara dökülen kimsenin olmaması bir tesadüf değildir. Seçimlerde yaklaşık 6 milyon oy olan bir partinin en üst iki yöneticisi tutuklanmıştır ancak onlara sahip çıkan kimse yoktur. Nerededir bu partinin yöneticileri ve kadroları?
Aynı durum FETÖ mensupları için de geçerlidir. FETÖ’nün öve öve bitiremedikleri “altın nesilleri” Amerikan çıkarları uğruna Türkiye’yi kana buladılar. Şimdi, Yunanistan’a kaçmak için kayık aramaktadırlar.
Her şart altında mücadele azmi, her koşulda örgüte ve partiye güven duygusu davanın haklılığından gelir.
Ergenekon Tertibi zamanlarını hiç kimse unutmamalıdır. Öncü Gençlik, işte o devrimci kültürün ve ruhun sahibi ve bekçisidir.
İnsana, doğaya, emeğe ve emeğin ürününe; geçmişe ve mücadelenin birikimine tevazu ile yaklaşan geleneğimizin farklılığını her adımımızda taşıyacağız.
- Ne Kadar Disiplin O Kadar Başarı:
Ortak Aklın İradesi Demiri Keser
Parti bir disiplin hiyerarşisidir. O hiyerarşi ortak aklın egemenliğine dayanır. İlkelerin ve esasların yukarıdan aşağıya sıkı sıkıya uygulanması öncü partide hayatidir. Çünkü öncü parti her zaman savaş halindedir ve saldırı altındadır.
Vatan savaşı da bir tür sınıf savaşıdır ve bu süreçte Vatan Partisi bir kez daha haklı çıkmıştır.
İşler ve görevler çıkarıldıktan sonra sorumluluk duygusu ve ortak aklın hiyerarşisi tayin edicidir. Disiplinle demokrasi arasında zıtlık değil; birlik vardır. Disiplinin olmadığı yerde demokrasi ve fikir özgürlüğü tanımsız kalır.
Fikirlerimizi organlarda, kurullarda; yetmiyorsa genel başkana mektup yazarak, yüz yüze görüşerek en açık sözlülükle ifade edeceğiz. Demokrasiyi sonuna kadar kullanacağız. Ama sıra göreve geldi mi organların, kurulların iradesini gerçekleştireceğiz.
Bir kere ortak aklın iradesi netleşti mi, emir demiri keser! İşte demokratik merkeziyetçilik budur.
Parti disiplini ortak emeğin verimini; özgürlüğü güvence altına alır.
Parti siyasetleri, sosyal medya gibi ortak aklın ve emeğin güvencesiz olduğu yerlerde ulu orta tartışılamaz, eleştirilemez!
Öncü Gençlik kadroları bu konuda bütün partiye örnek olmuştur. Olmaya da devam edecektir.
- Gelenekten Geleceğe:
Kadro Politikası
27 Mayıs 1960 Devrimi ile başlayan, 1968’de üniversitelerden yükselen gençlik hareketi ve o eksende gelişen deneyimler Vatan Partisi’nin önder çekirdeğini yarattı. Türkiye’nin seyrine yön veren fedailer kadrosu; Türkiye İşçi Partisi içindeki ideolojik mücadeleden, Aydınlık Dergisi çevresindeki teorik çalışmadan, üniversitelerdeki ve emekçi yataklarındaki kitle hareketlerinden geçerek yola çıktılar. Yedi ateşte sınanarak, demirleri eriterek bugünlere geldiler.
Kerim Öztürk, Bora Gözen, Adil Turan, Mehmet Çetin, Zeki Ön, Halit Güngen, Erkan Yücel, Halil Alkan, Hasan Yalçın, Suphi Karaman, Feyza Perinçek, Işık Soner, Muhyettin Öksün, Servet Cömert, Durmuş Uyanık, Ali Tokgöz, Fikret Otyam, Levent Kırca ve daha nice devrimcinin hayatlarıyla simgeleşen mücadeleleri; bizlere güç veriyor.
Bugün Vatan Partisi’yle temsil edilen şanlı Aydınlık Geleneğinin mirasçılarıyız.
Örgütlü ve partili mücadeleyi dönemsel bir uğraş ve gençlik hevesi olmaktan çıkaracak, son nefese kadar sürecek bir yaşam biçimi haline getireceğiz.
Son sınıfa geçmeden bütün üyelerimizin mezuniyet durumlarını ve hayat tasarımlarını öğrenecek; gelecek planlamalarına dâhil olacağız. Bir Öncü Gençlik üyesini bile ihmal etmeyeceğiz, irtibat kaybına izin vermeyeceğiz. Meslek, yetenek, yaşayacağı yer, partide aldığı görevler, önümüzdeki dönemde almak istediği görev vb. sınıflandırmaları yaparak, mezuniyetiyle birlikte bilgileri genel sekreterlik üzerinden üyenin sonraki durağında bulunan il ve ilçe başkanlıklarına ileteceğiz.
Türkiye yakın gelecekteki üç-beş yılda yaşanması muhtemel bir alt üst oluşa doğru giderken, Vatan Partisi’nin elli yıllık tecrübesiyle hem hal olacak genç profesyonel devrimciler Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden Atatürk Devrimleri rotasına girmesinde ve yükselmesinde belirleyici olacaktır.
Öncü Gençlik içinden çıkan profesyonel devrimci kadroların sayısının artması için özel bir çalışma yürüteceğiz. Mesleklerin mesleği profesyonel devrimciliği, birçok genç yöneticinin hayalindeki meslek konumuna taşıyacağız.
Bozkırın yanık yüzlü köy çocuklarını önce işgalci çizmelerinden, sonra tarikatların müridi olmaktan kurtaran; elinde tahta bavulla cumhuriyet aydınlığını köşe bucak yayan fedai kuşak gibi olacağız.
Varlığını milletinin varlığına ve büyük insanlık davasına adamaktan daha yüksek bir statü yoktur.
Hasan Yalçın, Halil Alkan ve Suphi Karaman gibi olacağız!
- ÖNCÜ GENÇLİK İLERİ
“Her toplum önündeki sorunları çözer” yasası işliyor.
Şehirlerimizin ve insanlarımızın geleceğini terörle, hendeklerle ve bombalarla karartmaya çalışan, arkasını emperyalizme vermenin nafile azgınlığı ve şımarıklığıyla hareket eden bölücülük; askerlerimize, polislerimize, kamu görevlilerimize ve yurttaşlarımıza saldırmaya devam ediyor.
Devletin her kademesine sinsice yerleşerek uluslararası güçlerin çıkarları için darbe girişiminde bulunan suç şebekesi karışıklıklar için fırsat kolluyor.
Dışarıda ise; Güneydoğu sınırımıza konuşlandırılmış bölücü ve yobaz terör örgütleri vasıtasıyla Suriye’nin kuzeyini parçalayan, Musul’dan Doğu Akdeniz’e kadar uzanan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail güdümlü, Türkiye’ye terör ihraç etmenin kapısı olacak bir “Kürt koridoru” yaratılmak isteniyor.
Vatan bütünlüğüne yönelik tehditler savuşturulmadan Türkiye diğer sorunlarını çözemez.
Laiklik ve cumhuriyet, vatan ve millet mevziisinden savunulur.
Üniversiteler ve bilim, vatan ve millet mevziisinden savunulur.
Türkiye’nin bütün sorunlarına öncelik ve zorunluluk hiyerarşisiyle yaklaşacağız.
Türkiye’yi, ABD menşeili senaryolara teslim etmeyecek en önemli gücümüz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) hiyerarşisini bozarak askeri okulları kapatıp, attıkları her adımla ordunun itibarını zedeleyenler bizi bu savaştan başı dik çıkaramaz.
İçinde bulunduğumuz durumun ciddiyetinden bihaber şekilde, Cumhuriyetin niteliğini ortadan kaldıracak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) işlevsizleştirecek “Başkanlık Sistemi”ni “en büyük meselemizmiş” gibi dayatanlar bizi bu mücadelelerden başarıyla çıkaramaz.
“Demokrasi” ve “özgürlük” kavramlarının arkasına sığınarak bölücü teröre ve darbeci çeteye kol kanat gerenler de beceremezler.
Bir tek Vatan Partisi Türkiye’yi güvenliğe, huzura, refaha ve çağdaşlığa kavuşturur, vatan savaşından ülkemizi başarıyla çıkarır.
Çünkü bir tek Vatan Partisi, vatan, cumhuriyet ve emek değerlerine sadık…
Türk gençliğinin geleceği, vatanın ve cumhuriyetin geleceğine sıkı sıkıya bağlı…
Gençlik hareketini Amerika’nın gölgesinde tutmak isteyen Türkiye düşmanlarına karşı uyanık olacağız!
Üniversiteleri ve liseleri vatanseverliğin kaleleri yapacağız!
Adı ne olursa olsun, Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ süren, saltanat heveslisi hiçbir sisteme geçit vermeyeceğiz!
Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, cumhuriyeti yıktırmayacağız!
Partimize güveniyoruz!
Kendimize güveniyoruz!
Türk milleti müsterih olsun:
Partisiyle buluşmuş gençlik, Türkiye’nin geleceğidir!
Vatansever gençlik, Vatan Partisi’ne!
Vatansever gençlik, partiyle ileri!