Ana Sayfa Yazılar TOLGA DİŞÇİ YAZDI: YEPYENİ BİR DÜNYA DOĞARKEN “YAPAY ZEKA”

TOLGA DİŞÇİ YAZDI: YEPYENİ BİR DÜNYA DOĞARKEN “YAPAY ZEKA”

1792

Tolga Dişçi, Öncü Gençlik Ankara İl Yöneticisi

Sezer ÖZSEVEN arkadaşımızın 27.01.2019 tarihli yazısı yapay zekanın gençlik içinde daha fazla tartışılmasının önünü açtı. Bu yoldan giderek, insanlığın geleceğinde tayin edici olacak bu tartışmayı genel hatlarıyla ilerletmek faydalı olacaktır. Umuyoruz ki hem toplum bilim hem doğa bilim alanındaki bilim insanlarımız tarafından halihazırda başlayan çalışmalara ek olarak yakın zamanda konuya ve ülkemizin yapması gerekenlere katkı sunacak verilere dayalı daha fazla çalışma ortaya konacaktır.

Yapay Zekanın Mümkünlüğü

Yapay zekanın nereye erişebileceği konusu şöyle dursun, insanın yaptığı ve kontrol ettiği bir şeyin insanı aşıp aşamayacağı dahi henüz tartışma konusu. Burada tabii ki fiziksel olarak aşmaktan ya da verileri çok daha hızlı işlemekten bahsetmiyoruz. Ancak aslında bu iki durumdan yola çıkarak dahi bazı çıkarımlarda bulunabiliriz.

Satranç oyunu için tasarlanmış bir basit yapay zekanın insanlar tarafından yenilemediğini biliyoruz çünkü oyunun başından itibaren ortaya çıkabilecek sonuçların sayısı çok fazla ama sınırlı. Burada unutmak, ihmal etmek, atlamak gibi eksikleri olmayan bir yapının bu sonuçlardan herhangi birini kaçırması ya da kandırılması için herhangi bir gerekçe yok. Dolayısıyla bu eksiklerle sahip insan tarafından mağlup edilme ihtimali de yeterli programlanmış bir yapay zeka için ortadan kalkıyor.

Peki bu basit örnek son derece karmaşık yaşamda ve başka alanlarda da yapay zekanın önümüze geçebileceğini, yani yapay zekanın “bilinç” gerektiren konularda bizden daha iyi kararlar verebileceğini gösteriyor mu? Biraz temel bilgi ve insan zekası ile bir hamlenin ve ardıllarının sonuçlarını tahmin edebildiğimiz satrançta yapay zekanın insanı yenebilmesini hemen anlıyoruz çünkü sınırları belirli bir alanda bütün bilginin yüklenmesi ve yapay zekanın bunlara göre işlem yapması bize gayet basit ve mantıklı geliyor. Ancak söz konusu insan kararlarını almak olunca, sınırsız ve öngörülemez bir alanda yapay zekanın bu kapasiteye erişemeyeceğini çünkü insan tarafından programlandığını söylüyoruz. Burada ortaya şu soru çıkıyor, bizim öngöremememiz ya da sınırlarına hakim olamamamız bir şeyi sınırsız yapar mı? Ya da aynı şeyi yapay zekanın da öngörmesini engeller mi? İnsan bilincini, tost makinesinin programlanmış davranışlarından ayıran sadece daha karmaşık olması ve tarafımızdan öngörülememesidir. İnsanın bir duruma/olaya verebileceği tepki sayısı çok fazla ama sınırlıdır. Doğal koşullar ve toplumsal normlar bunları daha da sınırlamaktadır, sınırlı olduğuna göre insan bilinci de kavranabilirdir. Dolayısıyla inşan bilincinin bir şeyi nasıl yaptığı ve bunu yapmasına sebep olan bütün nedenler teoride hesaplanabilirdir. Nasıl yaptığı öğrenilebildiğine göre, insan vücudunun ve bilinç denilen nöro-kimyasal sürecin çok daha fazla anlaşıldığı, tıbbın daha ileri bir aşamasında insan vücudunun tümünü ya da büyük bölümünü programlayacağımız ya da mekaniğini inşa edebileceğimiz durumda, insanla aynı özelliklerde oluşturacağımız yapay zeka insani bir bilincine kavuşacak, hatta çok daha fazla bilgiyi kat kat hızlı şekilde analiz edebilme ve bunları sentezleme yeteneği ile insanı aşacaktır. Aynı zamanda bu yapay zeka, acıkmak, susamak, yorulmak gibi canlıya özgü eksikleri içermeyeceğinden insandan çok daha büyük bir çalışma vaktine ve üretim kapasitesine sahip olur. Hem de yalnızca temel tüketim mallarını değil, katma değeri yüksek ürünleri ve hatta sanat eserlerini de üretebilir. Peki çok daha az insan gücü kullanarak çok çok daha fazla ürün üretebilmemiz sömürüyü ortadan kaldırabilir mi?

Sınırsız Ürün Sömürüye Engel mi?

Sanayi Devrimi, insanlığın daha az insan gücü kullanarak çok daha büyük kapasitelerde üretim yapabilmesini sağladı. Sanayi Devrimi toplumsal üretimi artırdı ama sömürüyü azaltmadı. Aksine, üretim aracının zenginleşen sahibi, ulusal ve uluslararası rekabet içinde kendine daha fazla yer buldukça, daha fazla rekabet için daha fazla para ihtiyacıyla sömürüyü arttırdı. Üretim araçlarının sahipleri, aracı/sermayeyi/anamalı sömürmediler çünkü cansız bir şey sömürülemezdi ama üretimden daha da fazla payı alabilmek için, sermayedarlar, üretim aracının çalışanlarını, insanları sömürdüler. İleriki aşamalarda sermayedarlar yalnızca kendi çalışanlarını değil, köyden ekmek getirenleri, işçinin ulaşımını sağlayanları, sokağı temizleyenleri, daha küçük sermaye sahiplerini ve kendi ülkelerinden binlerce kilometre uzakta, sermayedarın ürettiği mevcut malla doğrudan bağlantısı olmayan, onun üretim aracında çalışmayan, belki o uzak ülkede hizmet üretiminde çalışan işçiyi de zorunlu bir yoksullaşmaya maruz bıraktılar, bu yoksullaşma birçok yerde bu kesimlerin de bildiğimiz gibi sömürülmesiyle sonuçlandı.

Sanayi Devrimi sonrasındaki koşullarda üretilen ürünün yapay zekanın yapabileceği üretimin kat kat altında olduğunu, yapay zekanın katılımı sonucu üretilecek ürünün belki bir sınıfın tüketebileceğinden çok daha fazla olacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla böyle bir bolluk ortamından, kimsenin saklama gereksinimi duymayacağı kadar çok ürünün ortaya çıkmasını bekleyebiliriz. Bu beklentimiz de şununla birliktedir: birilerinin azami tüketim durumuna ulaşabildiği noktada, hala diğerlerinin asgari gereksinimlerinden çok daha fazla malın ortada olması. Ancak şu da aşikar ki, “azami tüketim” bir ya da birkaç alanda kafamızda bir şeyler canlandırsa da, tüketim alanlarının ve her birindeki azami tüketimin miktarı hayal gücümüzün dahi çok üstündedir. Önümüze çıkan tablo bir sınıf için “azami tüketim” diye bir şeyin olamayacağıdır, azami tüketimin sınırı doğal kaynaklar ve bunlardan elde edilen diğer kaynaklardır, tüketilecek kaynak son bulduğu zaman tüketim de son bulur. Azami tüketim diye bir nokta olmadığından, üretim aracını elinde bulundurmayan sınıfların asgari tüketimlerinden fazlasına rahatlıkla erişmelerinin garanti olduğu bir üretim aşaması da yoktur.

Yapay zekanın bir aşamasında, onun henüz erişemediği ya da meta üretimine nazaran daha verimsiz olduğu alanlarda (mesela sanat, spor ya da şov dünyası) yapay zeka insan emeğinin sömürüsünü çok daha fazla artırmak için hakim sınıf tarafından kullanılabilir. Hatta yapay zeka, ona sahip olmayan ve yapay zeka sayesinde artık hakim sınıflar tarafından “ihtiyaç duyulmayan” kesimlerin yok edilmesinde de bir araç olarak kullanılabilir. Emperyalist aşamada bu, ulusların ve kültürlerinin ortadan kaldırılmasını çok daha hızlandıracaktır, çünkü sermayedarın artık daha az “köle”ye ihtiyacı vardır, mevcut entelektüel isteklerini ya da kişisel zevklerini karşılayan meta üretimi dışındaki alanlarda daha az insana ihtiyaç duyacağı için, geriye kalanlar emperyalist için “yük”e dönüşecektir. Yapay zekalı robotların üretimde insan emeğinin yerini alması, üretim aracınının üreticilerin elinde olmadığı bir toplumda, yabancılaşmanın ve kıyımın hat safhaya çıkmasına sebep olabilir. Yabancılaşma artacaktır çünkü yabancılaşmanın nispeten az olduğu ve insan yaratıcılığının da nispeten daha etkin kullanıldığı bahsettiğimiz alanlara büyük oranda sıkışan insan gücü, bu alanlarda parça başı daha düşük ücrete maruz kalacak ve bu yüzden de yapabildiği yerde seri üretime mecbur olacaktır ki buna rağmen talep sorunu da yaşanacaktır. Ürünlerin olabilecek en düşük ücretle üretildiği noktada talep azlığı rekabet alanını “niteliğe” kaydırır. Bu da ürünün değeriyle, üreticinin aldığı ücret arasındaki farkı açar. Uzun vadede bu fark azami noktasına ulaşır. Bunun sonucu olarak yapay zekanın sahibi, diğer alanlarda iş gücüne katılan insanların ürettiği artık değerin tümüne el koyar. Yapay zekanın çalıştığı alanlarda az miktarda insan emeği hala kullanılmaya devam ediyorsa, onların ürettiği artık değer için de aynısı geçerlidir.

Üretim araçlarının sahibi sınıf her zaman diğerlerinin ürettiği üründen, üretenin çalışmaya devam edebilmesi için gereken temel ihtiyaçları çıkarıldıktan sonra kalana yani artık değere el koymuştur. Artık değerin artması sömürünün bitmesinin koşulu değildir, daha fazla artık değer daha fazla sömürü anlamına da gelebilir. Sömürünün devam ettiği bir toplumda, hala iş sahibi olanlar için yapay zeka sömürünün en ileri ve en yıkıcı aşamasını karşımıza çıkarır.

Yapay Zekanın İnsanlaşması

Yapay zekalı robot, insanların dertlerini paylaşabileceği, arkadaş, dost, sevgili, eş ya da herhangi bir aile ferdi ya da düzenli olarak tavsiye alabilecekleri birinin özelliklerine bürünebilir. Ancak yapay zekalı robotun bu yolla insanlaşması ve belki gerçek insanlara ait hale gelmesi ihtimali hukuki tartışmalara yol açıyor. Yapay zeka insanın kullandığı bir araçtır ve hukuken yapay zekanın yargılanması ya da yapay zekanın toplum tarafından kınanması söz konusu olamaz, suçlu varsa yapay zekanın programcısı ya da sahibidir. Yani onun bir suçu işlemesine sebep olan suçlu olacaktır.

İnsanların birbirinin üzerine basarak yükselmelerini öneren, toplum içinde kendini ayrı görmeyi, bireyciliği ve başkalarına karşı nefreti körükleyen günümüz kapitalist toplumunda yapay zekanın tek tek bireylerin ellerinde toplanması, yasalarca suç ya da normlarca yanlış olarak ifade edilen ancak sistemin bütün propaganda araçları tarafından pompalanan sömürü, işkence, eziyet, darp vb.’nin yapay zekası ve fiziki koşulları aracılığıyla insana benzeyen robot üzerinden devam ettirilmesine sebep olabilir. Böyle bir durumda yapay zekalı robotlar, sahiplerinin üzerlerinde istediği denemeyi yapabilecekleri birer köleye dönüşür. Bu köleler adeta onlara bahşedilmiş ve üzerinden yaptıklarından dolayı vicdan azabı duymayacakları, yasal zorlamalarla karşılaşmayacakları (çünkü bunlar en nihayetinde birer alettir), herhangi bir maddi ya da manevi cezaya tabii olmayacakları birer insanımsıdır ve bu insanımsılar belki herhangi bir his dahi duymamaktadır. Dolayısıyla, kapitalist kültürün etkilerinin henüz tam olarak ortadan kalkmadığı sosyalist aşamada da bireylerin yapay zekalı robotlara sahip olması benzer sonuçlar doğuracak ve toplumda kapitalist kültürün etkilerini devam ettirecek araçlardan biri olacaktır.

Sonuç

Bütün bu yozlaşmaya mahal vermemek için, insanlaşan yapay zekalı robotlar yalnız mal, hizmet ve bilgi üretim aracı olarak değerlendirilmeli ve mülkiyeti de üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu değerlendirme sonucunda yapay zeka artık insanın elinde yalnızca bir araçtır ve kontrolündedir. Yapay zeka, insanlığı çok yüksek bir toplumsal üretim seviyesine eriştirerek, herkesin istediği alanda çalışmasını, yeteneklerini ortaya çıkarmasını, birden fazla iş ve etkinlik ile dilediğince ilgilenebilmesini toplumun tümüne ait bir üretim aracı olarak sağlayacaktır. İnsanlık için olumsuz ihtimalleri içermekle birlikte, onun bolluk toplumuna ulaşmasını çok daha hızlandıracak bir araç olan yapay zekanın, kim tarafından kullanıldığı önem kazanmaktadır. Yapay zeka içinde iyiyi ve kötüyü aynı anda barındırmaktadır, ancak bu barındırma durumu yalnız gelecek için değil şimdi için de geçerlidir. Emperyalist sistemde yapay zeka, ezen uluslar için, ezilen uluslarla arasındaki teknoloji ve askeri güç farkını çok daha hızlı açmak ve sömürüsünü artırmak adına çok kıymetli bir araçken, ezilen uluslar için de bağımsızlıklarını kazanma adına o denli önemli bir araçtır. Çünkü emperyalistlerin aradaki farkı açmak için kullanabilecekleri araç aynı zamanda ezilen uluslar için aradaki farkı kapatmanın ve emperyalist sömürüyle mücadelenin de araçlarından biridir.

Yapay zeka, yukarıda bahsettiğimiz koşullarda bireyin özel mülkiyetine ait oldukça daha çok sömürü, yabancılaşma ve kıyım getirecektir. Bir üretim aracı olarak toplumsal mülkiyeti ise insanlığın bolluk toplumuna ulaşmasında önemli bir aşamadır. Emperyalist dönemde de ezilen uluslar için yapay zekanın konumu, diğer birçok üretim politikasının gereklilikleriyle ortaktır. Devlet teşviğiyle, karma bir ekonomik model içerisinde halkçı amaçlar için kullanılmalıdır. Bu politikalar ışığında yapay zeka, yerli üretimin uluslararası büyük sermaye ile topyekün mücadele edebilmesinde ve kısa vadede toplumsal refahın artması, uzun vadede bolluk toplumuna erişilmesinde yeri yadsınamayacak bir araçtır. Araçlar ise doğru politikalarla istenilen sonuçlara ancak doğru kuvvetin elinde ulaşabilirler. Araç ne kadar gelişirse gelişsin o gelişmenin insanlığın lehine ya da aleyhine kullanılması onu yöneten kuvvete bağlıdır. Yapay zekanın, ülkemizin de içinde bulunduğu ezilen uluslar ve emekçiler için bir kurtarıcı haline gelmesi ancak milli bir hükümetin onu yönetmesiyle ve emeğini/bilgisini satarak hayatını sürdüren tüm ücretli çalışanların, emekçilerin partisinin iktidara gelmesiyle olacaktır.

Teknoloji araçtır ve aracı insan yönetmektedir. İnsanlığın geleceğini kuracak olan aracın kendisi ne seviyeye gelirse gelsin, onu yöneten insandır. Teknolojiyi hangi seviyeye getirirsek getirelim, onu yönetme yetkisini sömürenlerin eline bıraktığımız sürece, insanlığın geleceğini kurmamızın yolu yoktur. Tartışmanın detaylanarak sürdürülmesini ve önümüze güncel görevler çıkarılmasını diliyorum.

oncugenclik.org.tr, 11.3.2019