Eda Yücel, Öncü Gençlik İzmir İl Yöneticisi
Adına Kara Çarşamba denilen 21 Şubat 2001 Ekonomik Krizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük ekonomik krizi olarak tarihte yerini almıştır. Oluşma nedenleri 90’lı yılların ortalarından beri süre gelse de yaşanan siyasi kriz, bombanın pimini çekmiştir. 1994 Türkiye ve 1998 Asya Ekonomik Krizlerinden nasibini alan ülkemiz 2000’li yıllarda da 1945 yılında girdiği Küçük Amerika sürecinin hazin ilerleyişini sürdürmüştü. Zaten serbest piyasa ekonomisinin ve ABD’ye bağımlılığın sonucunda bu ekonomik çöküşlerin yaşanması kaçınılmazdı. Ayrıca, Türkiye tarihinin en büyük işçi ve memur eylemleri de 1999-2002 döneminde gerçekleşti.
2001 TÜRKİYE EKONOMİK KRİZİ VE NEDENLER
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 19 Şubat 2001 günkü MGK toplantısında dönemin başbakanı Ecevit’le tartışmış, elindeki anayasayı Ecevit’e fırlatmıştı.
Bülent Ecevit “Bu bir devlet krizidir” diye açıklama yapınca zaten dolmuş olan bardak bu damla ile taşmış, kriz patlamıştı.
Elbette bu krizin patlak vermesi sadece bu gerginlik yüzünden olmamıştı. 1998 Rusya krizi ile Türkiye en önemli ihracat ortağını kaybetmişti. Ardından gelen iki büyük depremle sadece can ve mal kayıpları yaşanmamış, Türkiye’nin en önemli sanayi ve ticaret merkezi olan Marmara büyük hasar almıştı. Tüm bu yaşananlar sonucu 2001 krizi olgunlaşmış ve nihayetinde patlamıştı.
Aynı gün Merkez Bankası’ndan 7,5 milyar dolar çekilmiş ve kriz adeta geliyorum demişti. Türk lirasına karşı ciddi saldırılar olmuş, ama hükümetin bunu kontrol edecek gücü kalmamıştı. Döviz rezervleri hızlı bir şekilde erirken, hükümet 21 Şubat tarihinde kuru dalgalanmaya bırakmıştır.
Türk lirasının devalüe edilememesi, finans sektöründeki zaten hassas olan ipleri koparmıştı. (Devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir.)
ABD’NİN TRUVA ATI
Kemal Derviş, ABD’nin Truva atı olarak Türkiye ekonomisini tasfiye etme göreviyle 3 Mart 2001 yılında koltuğa getirilmişti. Görevinin başına gelir gelmez ekonomi yönetimini değiştirmişti. 14 Mart 2001 tarihinde 3 aşamalı kurtuluş planı açıklandı. Kemal Derviş’in bütün faaliyetlerinde CHP’nin şu anki sözcüsü Faik Öztrak da bulunuyordu. Kurtuluş planı sonrasında IMF’ye niyet mektubu verilmiş, mektup sonrasında TBMM’den 15 tane Derviş Kanunu olarak adlandırılan kanun geçmişti. Kanunların en temel özellikleri ise özelleştirmeler ve rekabetin arttırılmasıydı.
Öte yandan Saddam Hüseyin’in iktidarının yıkıldığı Irak Savaşı öncesinde hükümetin ABD’ye destek vermemesi, erken seçimi beraberinde getirmişti. Sonucunda da seçimlerde AKP tek başına iktidara gelmiş, koalisyon hükümetinin sonuna gelinmişti.
Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Kemal Derviş için, “En büyük pişmanlıklarımdan birisidir. O, şeytani hesaplar içindeydi.” demişti. IMF projesi olan Kemal Derviş’in Hazine Müsteşarlığına atadığı ve kendinden sonra yerine geçecek kişinin mutlaka o olmasını savunduğu Faik Öztrak, 2002 yılında CHP’den milletvekili seçildi.
ABD, Ortadoğu’da ulus devletleri parçalama isteği doğrultusunda, 2001 krizi ile birlikte Türkiye’ye çok ciddi bir ekonomik saldırı başlatmıştı. Bu bağlamda daha sonra Kemal Derviş’in temsilcisi olarak Türkiye’ye getirdiği sistemi AKP içinde Ali Babacan uygulamıştı.
“DOLARA HAYIR, TÜRKİYE’DE TÜRK LİRASI-TÜRK BAYRAĞI!”
Sistem içerisinde debelenip duran partilerin yanı sıra, 2001 yılında o zamanki ismiyle İşçi Partisi “Dolar Yasaklasın, Türkiye’de Türk Lirası” kampanyasını başlattı. Doğu Perinçek, kampanyanın ilk afişlerini astı. Kısa sürede 1 milyon 300 bin imza toplandı. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın, Türkiye’nin içinde bulunduğu kötü durumun çaresinin iki sözcükten oluştuğunu belirtmişti: “Dolar Yasaklansın!”
Ulusal para, ulusal egemenliğin simgesidir. Yalnız güvenlikte değil, ekonomide de ağır tehditlerle karşı karşıya olduğumuz bu fırtınalı dönemde çıkış yolumuz Üretim Devrimi’dir. 24 Ocak 1980’de “Dünya Ekonomisiyle bütünleşiyoruz” diye ilan edilen günden bugünlere geldik. Günümüzde ise sıcak para ekonomisinin sonuna gelinmiştir. İşçilerin, üreticilerin hükümeti ile ülkemiz üretecek, gelişen Avrasya Uygarlığı içerisinde yerini alacaktır. Küreselleşmenin baş destekçilerine ve uygulayıcılarına karşı mücadeleye devam edecek, Üretim Devrimi’ni başaracağız. Atlantik sisteminin emperyalist-kapitalist prangalarından kurtularak gelişecek ve kendi kamucu kimliğini yaratacak bir Avrasya Uygarlığı gerçeği hiç olmadığı kadar yakındır.
oncugenclik.org.tr