Ana Sayfa Yazılar BAŞAK AKÇAKIN YAZDI: KEMALİZMİN FELSEFESİ

BAŞAK AKÇAKIN YAZDI: KEMALİZMİN FELSEFESİ

1477

Başak Akçakın, Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Öğrencisi

Kemalizmin tanımının ne olduğuna dair birçok görüş vardır. Kimilerine göre bir ideoloji kimilerine göre bir felsefedir. Kemalizm ‘Türk Devriminin yaptığı işlerin toplamı’ olarak tanımlanmıştır. Bu tanımı Atatürk’ün kendi el yazısı ile yazdığı CHP Kurultayı program taslağında görüyoruz. Kemalizm iş, fiiliyat yani eylem ve uygulamayla açıklanıyor. Toplumsal pratiğin belirlediği devrimci pratikle tanımlanmıştır.

Türk Devriminin yaptığı o işlerin yani devrimci pratiğin kuşkusuz bir felsefesi, bir ideolojisi vardır. Kurtuluş Savaşı yıllarımıza kadar Mustafa Kemal başarılı bir asker olarak bilinirdi. Milli Mücadelemiz ve Cumhuriyet devrimi ile tüm dünyanın tanıdığı bir lider haline geldi. Bağımsız bir devlet kurmak onun için yıllardır düşlediği ve bunun birikimlerini hazırladığı uzun bir süreçtir. Kemalizmin felsefesi de bu süreçte oluşmuştur. Mustafa Kemal bir anda var olmadı. Onu özgür, bağımsız Türk devleti kurmaya iten bir güç vardı. Bu güç artık dünyada değişen şartlar ve koşullardı. Fransız devrimi milliyetçilik akımı başlatmıştı, Rusya’da nardonik (halkçılık) hareketi ortaya çıkmıştı ve tüm bunlar olurken Osmanlı artık son zamanlarını yaşamakta, emperyalist ülkelerin paylaşacağı bir pasta konumuna gelmişti. İşte tüm bu değişen koşullar, yeni akımlar ve durumun gerçekliği Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk Devrimi yolunda şekillendirdi. Kemalizm de böyle oluşmuştu.  ‘Her siyaset ve felsefe akımı kendisinden önce ortaya çıkan toplumsal ilişkiler ve değerlerden beslenir. Belli bir tarihsel zeminler üzerinde yükselir.’ Kemalizm de devrimci pratikte yaptığı işlerin temelinde o dönemdeki belli felsefe ve ideolojilerden etkilenmiştir. Şimdi bunu daha detaylı inceleyeceğiz.

KEMALİZM VE FELSEFE

‘Burjuva demokratik devrimlerin ve milli demokratik devrimlerin ideolojsi materyalisttir. Bu akım içinde yer alan Kemalizmin tavrı da açıktır, esas unsuru doğada görmektedir.’

Kemalizm bilinmezciliğe karşıdır, insanın evreni bilebileceği kanısındadır. Toplum hayatı da tıpkı doğa gibi maddi süreçler içerisinde şekillenir. ‘Hayatın hayallere dayanmadığını, maddiyata dayandığını’ söyler. Atatürk’ün maddecilik felsefi görüşünü benimsediğini 1904 yılında genç bir subayken not defterine yazdığı bu cümleden anlıyoruz: ‘Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı.’ Bu anlayış Atatürk’ün tarihi anlamasına, yorumlamasına ve gerçekçi bir çizgide değerlendirmesini sağlamıştır. Atatürk tarihin maddesini anlamaya çalışmış, süreci gerçekçi değerlendirmiş ve buna göre çözümler üretmiştir. Osmanlı devletinin artık son zamanları olduğunu ve tek kurtuluşun yeni bir milli devlet kurmanın olduğunu bu bakış açısıyla görmüş ve gerçekleştirmiştir. Tarih konusundaki bilimsel bakış açısı yani tarihsel materyalizm onu başarıya götürmüştür.

Bununla beraber dünyada gelişen aydınlanma hareketleri, demokratik devrimler kemalizmin felsefesini etkilemiştir. Fransız Devriminde materyalist görüşleri Holbach’tan alırken, siyaset ve özgürlükler konusunda özellikle Jean-Jaques Rousseau’dan etkilenmiştir. Rousseau Fransız Aydınlanmasının siyaset teorisini inşa etmiştir. Feodal mutlakiyetçiliğe karşı halk hükümetini ve cumhuriyeti amaçlayan toplumsal hareketleri büyük ölçüde etkileyen bir düşünür olmuştur. ‘Rousseau’nun Genç Osmanlılardan başlayarak ülkemizdeki hürriyet hareketi üzerinde etkisi derindir.’

Alman Aydınlanmasında Feuerbach’ın bilinmezciliği reddeden ve insan zekasının her şeyi keşfedebileceğini belirten görüşleri yine kemalizmin felsefesi ile örtüşmektedir.

Bununla beraber Kemalizm Fransa’nın sosyolojik tarihçiliğinden de etkilenmiştir. ‘Toplumsal gelişmenin tarihsel yasalarını keşfetmeye ve aynı zamanda kapitalist sistemin yasalarını kanıtlamaya yöneldiler. Sosyolojik düşüncenin gelişmesinde Fransız burjuva-liberal tarihçileri önemli rol oynamıştır.

 Özetleyecek olursak Kemalizm, kapitalizmin yükseliş çağındaki ortaya çıkan demokratik devrimlerden ve aydınlanma hareketlerinden etkilenmiştir. Ama Türk Devrimi Avrupa’dan farklı olarak emperyalist kapitalizmin sömürgeleştirmek istediği mazlum bir millet idi. Halkın tek sorunu bağımsız ve hür yaşamak değil aynı zamanda emperyalist güçlerin himayesine girmemek, kendi ekonomisini kalkındırmak ve geliştirmek, halkı aydınlatmak ve yeni bir devlet kurmaktır. Bu sebeple Türk Devrimi Fransa gibi bireyci ve liberal olamazdı. Çünkü ‘Fransız Devrimi felsefesinin saati, kapitalizmin hakimiyetinin devam ettiği yere kadar işler, ötesinde hayat durmuştur.’  Bunun için Türk Devrimi Avrupa’da olduğu gibi bireyci olamazdı. Topyekün bir mücadele, toplumsal dayanışma ihtiyacı içerisindeydi. Bu yüzden Kemalist hareket Sovyet Devriminden ve Narodnizmden (halkçı sosyalizm) etkilendi. Ve Kemalizm hareketi devletçi ve halkçı bir felsefeyi benimsedi

KEMALİZM VE BİLİMSEL SOSYALİZM

Osmanlı devleti ve Rus çarlığı dünyanın iki büyük feodal imparatorluğuydu ve birbirlerine rakiplerdi. Kapitalizmin çıkışı ve 1789 Devrimiyle birlikte yeni bir dönem başlıyor ve feodal imparatorluklar son zamanlarını yaşıyorlardı. Osmanlı ve Rus imparatorluğu artık yıkılıyordu ve ikisinin de tek kurtuluşu devrimdi. Bu ortak zorunluluk ortak bir kader oluşturdu. 1905 Rus Devrimini 1908 Genç Türk Devrimi izledi. Türkiye’nin 1915 yılında Çanakkale’deki zaferi Rusya’nın devrim yapabilmesine büyük ölçüde katkı sağladı. Türkiye, İngiliz ve Fransa’ya geçit vermeyerek Rus Çarlığına gidecek yardımı engelledi ve yıkılmasını sağladı.  1917 Ekim Devrimiyle, diğer devrimlerin yolu açıldı. Rusya’da gerçekleşen devrim sayesinde Rus Çarlığı yıkıldı ve yerine Kurtuluş Savaşı’mızı her yönden destekleyecek olan Sovyet devleti kuruldu. Bundan sonra savaş yıllarımızda sovyetlerle ilişkilerimiz ilerleyecek, emperyalist güçlerin karşısında mevzi alarak ortak amaçta birleşeceklerdi. 

Sovyet devleti, emperyalistlerin Anadolu’da kurmak istediği Ermeni, Kürt devletlerine karşı tavrını koymuş, Türkiye’nin mücadelesini desteklemiştir. Türk Devrimi ve Sovyet Devrimi arasında askeri alanda da işbirliği olmuştur. ‘Büyük Taaruz öncesinde Mustafa Kemal Paşa’nın cepheyi Sovyet elçisi Aralov, Sovyet askeri Ataşesi Zvonavyev ile birlikte denetlediği ve askeri sırları paylaştığı biliniyor.’ Tüm bu karşılıklı yardımların temelinde yatan şey sadece oluşan koşullarda ortaklaşan kader değil, dünya görüşüne dair benimsedikleri felsefelerdi. Rus devrimi, emperyalist amaç gütmüyor aksine emperyalizmin mazlum milletlerin üzerinde yaptıkları zulmün karşısında durarak Doğu devrimine yol göstermiştir. Türkiye’de ezilen dünya ülkesi olarak Rusya’nın halkçı sosyalizmini benimsedi. 1921’de ilk anayasa Mustafa Kemal’in Halkçılık Programı’nın görüşülmesi sonucu kabul edilmiştir. Kurtuluş Savaşı ve Kemalist devrim halkçılık programı ile gerçekleştirildi. ‘Halkçılık programı özel kar dürtüsünü değil, halkın ihtiyaçlarını esas alır.’

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Kemalist hareket bireyci bir çizgide ilerlememiştir. Hedef cumhuriyetin kurulması, halkçı bir yönetim, ortaçağın karanlığından kurtularak aydınlanan bir toplum ve devletçilikle yapılacak olan planlı bir kalkınmadır. Sovyet Birliği’nden esinlenen bu kamucu ekonomi anlayışı Türk mucizesi diye adlandırdıkları büyük ekonomik atılımını bu sosyalist anlayış ile gerçekleştirdi.

Mustafa Kemal aynı zamanda sınıfsız bir toplum oluşturma görüşünde idi. Atatürk’ün Sovyet temsilcileri ile yaptığı görüşmelerde ifade ettiği görüşler, ‘amaç olarak sosyalizmi benimsediklerini, hatta sınıfsız bir toplum için mücadele ettiklerini ancak Türk toplumunda henüz keskin bir sınıf farkının olmadığını ve tüm halkın ezilen millet konumda olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple Türk devriminin milli ve demokratik karakterde olduğuna dikkat çekmiştir. Bu görüşler Sovyet yöneticileri tarafından da yerinde görülmüştür.’

Atatürk’ün sosyalizmi benimsediğini bu sözünden de anlayabiliriz: ‘Yurtta sulh, cihanda sulh.’ Emperyalizmin yarattığı savaşlardan, zulümden, sefaletten yana olmadığını, herkesin daha eşit, özgür ve barış içinde yaşadığı bir dünyayı hayal ettiği ve bunun için mücadele ettiğini anlayabiliriz.

‘Türkiye, emperyalizm çağının zalimler-mazlumlar kutuplaşması içindeki yerini çok kesin tanımlamıştır. Türkiye Avrupalı değil, Asyalıdır ve Doğu Devriminin bir ürünü ve parçasıdır.’

Atatürk’ün ölümünden sonra, iki devrim arasındaki dayanışma duraksama yaşar. Sovyet devrimi ve Türk devriminin birbirinden kopuşları en sonunda iki devrimin de yıkımını getirmiştir. Türkiye İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika’ya doğru çekilir. Sovyetler Birliği ise kapitalizme geri dönüş yoluna girmiştir. Türk ve Sovyet devrimleri uzaklaşarak kapitalist sistemin içine çekildiler. Bu sebeple ‘Atatürk’ün vasiyeti olan Sovyet Devrimi ile dostluk, basit bir dış politika seçeneği değil, Kemalist Devrimin biricik yaşama olanağı olduğunu’ anlamaktayız.

Kemalizmin felsefesinin oluşması ve bunda  hangi kaynakların etkili olduğunu kısa bir özetle anlatmaya çalıştık. Buna dair detaylı bilgiyi KEMALİZM FELSEFESİ VE KAYNAKLARI  kitabında bulabilirsiniz. Mustafa Kemal Atatürk tarihe bilimsel bakış açısı sayesinde büyük başarılar elde etmiş ve bizlere büyük bir miras bırakmıştır. Atatürk’ün bilime verdiği önemi ‘Eğer bir gün benim sözlerim bilime ters düşerse bilimi seçin.’ cümlesi ile daha da iyi anlıyoruz. Bu sebeple Büyük Önderimizin işaret ettiği gibi bizler, bilimle geçmişimizi ve geleceğimizi aydınlatmak için hep burada olacağız.

#OkuyanYazsın

oncugenclik.org.tr