Anıl Eren Yıldız, Öncü Gençlik GYK Üyesi
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını anlatan önemli yapıtlardan olan Tek Adam serisi, Cumhuriyet devriminde önemli görevlerde bulunan Şevket Süreyya Aydemir’in en çok okunan kitaplarıdır. Yazarın hayatı özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden iç ve dış koşulların içinde yetiştiği bir döneme denk düşüyor. Bu bakımdan eserleri yakından tanıdığı tarihsel şahsiyetleri anlatırken bize doğru bir pencere sunuyor. Sadece olaylara tanıklığı değil dönemin siyasi tartışmalarını ve çelişkilerine iyi tahlil etmesiyle Kemalist devriminin teorisine hizmet eden bir anlayışla hareket etmesini sağlıyor. Yazının sonunda kendisinin hayatına kısaca değindiğimiz bir bölüm olacak.
Aydemir’in Tek Adam eseri 3 ciltten oluşuyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını; 1881-1919 arasındaki dönemi birinci ciltte, 1919-1922 dönemini ikinci ciltte, 1922’den 1938’de vefat ettiği döneme kadarını ise üçüncü ciltte ele alıyor. Bu yazıda bu serinin birinci cildini inceleyeceğiz.
“Bir tarihi şahsiyetin belirişi, onun kendi vasıfları ve müdahaleleri ile, ümmetine, kavmine veya çağına şekil veren, yön tayin eden bir şahsiyetin, karar ve hareket sahasına çıkışıdır.”
Şevket Süreyya Aydemir, ‘’Mustafa Kemal Sahnede’’ bölümüne başlarken bu cümleyi yazıyor. Tarihsel koşullar elbette bireylerden daha güçlüdür. Ama tarihsel koşullarını kavrayan ve ona uyanların tarihe müdahalesinde etken rolü olduğunu söyleyebiliriz. Bir lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihin önünde duramazdı. Tarihsel koşulları kavrayan ve tarihten güç alan Mustafa Kemal, Türk milletinin önüne bir lider olarak çıktı ve milletine yön verdi.
Kitabın
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında hangi dönemi kapsadığını söylemiştik.
Kısaca, Mustafa’nın önce Mustafa Kemal ve ardından sancılı süreçlerde güneş
gibi doğan Mustafa Kemal Paşa oluşunu bize bir roman tadında sunuyor. Yazarın
aktarım biçimi ve üslubu bize Mustafa Kemal Atatürk’ün yerinde olsak ne
yapardık diye düşünmeye sevk ediyor. Onun sadece tanık olduğu, yaşadıklarını
değil dönemin tüm siyasi ve toplumsal olaylarını gerek mekânsal talihleri
gerekse kültürel öğelerle birleştirerek bizlere aktarıyor. Atatürk’ün ailesine
dair kısıtlı bilgilere sahibiz. Yazar bu kısıtlı bilgileri Atatürk’ün doğduğu
Selanik şehrinin sosyal yapısını ve ailesine dair portrelerle birlikte kullanarak
veriyor. Bu sayede ilk bölümlerden kitabın içine girmiş oluyorsunuz.
Kitapta Osmanlı Devleti’nin son yıllarında dönemin bürokratik ve askeri
yapısındaki belli başlı düşüncelerin, onun eğitim göreceği okuldan seçeceği
mesleğe kadar ki karar süreçlerine etkisini görebiliyoruz. Kitap aynı zamanda
Mustafa Kemal’in askerliğe girişi, Şam sürgünü ve ilk örgütü, 1908 Hürriyet
Devrimi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girişi ve görüş ayrılıkları,
Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya Savaşı’nda aldığı görevler ve özellikle
Çanakkale Zaferi’ndeki rolünü gördükçe Mustafa Kemal’i daha iyi anlamayı görev
olarak önümüze koyuyor.
İttihat ve
Terakki Cemiyeti ve Mustafa Kemal’in eleştirilerine de ciddi anlamda yer
alıyor. Özellikle Mustafa Kemal-Enver Paşa arasındaki farklılıkları,
kompleksleri ve hırslarını görebiliyoruz. Yazar dönemin İttihat ve Terakki’ye
karşı hakim görüşler olan; Osmanlı Devleti’ni I. Dünya Savaşı’na soktuğu,
savaştaki hataları, önderlerinin hayalperest olması gibi belli ezberleri
sıklıkla vurguluyor. Bu görüşlerde İttihat ve Terakki’nin faaliyetlerine ve
önderlerine karşı abartılı yanlarının da olduğunu söylemek gerekiyor.
Mustafa Kemal’in Mustafa Kemal Paşa olduğu yolların kolay olmadığını biliyoruz.
Samsun’a henüz çıkmamış bir Mustafa Kemal’in bile nice çetin süreçlerden
geçtiğini ve en başından beri bir öndere yakışan incelik ve stratejide olduğunu
görüyoruz. Yılmak, pes etmek adeta sözlüğünde yok. Türk milletinin kurtuluş
yollarını öğrencilik yıllarından sürekli aradığını bu uğurda görevden kaçmadığı
her fırsatta tanık oluyoruz. Özellik kitabın ‘’Mütarekede İstanbul’’ bölümünde,
İstanbul’un işgalinden Samsun’a çıkışına kadarki dönemi hem ruh halini hem de
kurtuluş reçetesi arayışındaki mücadele azmi çok iyi bir şekilde veriliyor. O
sırada neler yapmıyor ki, İttihat ve Terakki kurucularından Ahmet Rıza Bey’den
İngiliz Frau’ya kadar çok çeşitli isimlerle görüşüyor. Aynı dönemde Mustafa
Kemal’in Harbiye Nazırı olma girişimleri de var. Bunların yanı sıra İstiklal
Savaşı’nı verecek arkadaşlarıyla ilk planları yine bu dönemde yapıyor. Bu bir
devrimcinin kurtuluş taktik ve strateji arayışı…
İncelememizi kitaptan bir alıntıyla bitirelim. Mustafa Kemal’in Şişli’deki evinin karşısında bulunan İtalyan komutanlığından İtalyan şahsiyetlerle belli görüşmeler yaptığını geçiyor. Kimler olduğu belirtilmiyor. Bu görüşmelerden birini Mustafa Kemal şu sözlerle anlatıyor: ‘’O halde rahatsız etmeyelim, dedim ve kalktım. Görüyorsunuz, bir millet esirliğe düşünce, o milletten olan herkes nasıl hiç olur Ben bu yabancının evinden çıkarken, bütün uşaklarının, arkamdan güldüklerini duyar gibi oluyorum. Caddenin kalabalığı içinde kendimi kaybettirmeye çalıştım ve beni buraya sürüklemiş olanlara küstüm.’’
Mustafa Kemal Atatürk elbette küsmüyor. O çöldeki hayatı o dönemlerde görüyor ve Samsun’a çıkıyor… Şevket Süreyya Aydemir incelemiş olduğumuz Tek Adam yapıtının karakteri ve amacını şu satırlarla anlatıyor: ‘’Tek adam sadece bir tarih değildir, bir belgeler kitabı, bir kronoloji denemesi de değildir. Ama tarihe, belgelere ve kronolojiye sadakatle bağlı kalmaya çalışan ve Mustafa Kemal’in hikayesini mümkün olduğu kadar tam ve toplu olarak vermek isteyen, her evde, herkesin her zaman el atabileceği bir kitaplık eseridir.’’
Şevket Süreyya Aydemir’in Kısaca Hayatı:
Şevket Süreyya Aydemir, Osmanlı Devleti’nin son döneminin en hareketli şehirlerinden birinde Edirne’de doğuyor. II. Abdülhamit’in istibdadına karşı oluşan Jön Türk hareketlerinin merkezi Balkanlar’a geçiş konumunda olan Edirne’de büyümesi ve Edirne’nin işgaline şahit olması yetiştiği şartlar için bize ipucu veriyor. Bu yüzdendir ki henüz 11 yaşındayken İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oluyor. Ailesini küçük yaşta kaybeden Aydemir, ağabeyinin Sarıkamış’ta şehit olması üzerine I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya cephesinde gönüllü olarak savaşa katılıyor. Bu dönemden sonra da macera dolu bir hayatı oluyor. Öğretmen olarak gittiği Azerbaycan’da Ermeni komitacılara karşı gönüllü birliğin kumandanı oluyor, Bakü’de toplanan Doğu Halkları Kurultayı’na katılıyor burada sosyalizme ilgisi oluşuyor. Moskova’da bulunan Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne kaydolarak Ekonomi eğitimi alıyor. Bu sırada Nazım Hikmet ile tanışıyor bir dostluk kuruyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Cumhuriyet devrimine mesafeli duruyor ve TKP’nin önderleri arasında yer alıyor, bu sırada cezaevi tecrübesi de yaşıyor. Sonrasında kendisinin olgunluk döneminde Cumhuriyet devrimini yakından takip etmesiyle bugün bile en önemli kaynaklar olarak görebileceğimiz eserlerini var ettiği bir süreç başlıyor. Şevket Süreyya yalnızca yazdıklarıyla değil 1928’den itibaren bir eğitimci ve ekonomist olarak çok önemli devlet görevlerinde bulunuyor. 1932 yılında Atatürk’ün isteğiyle Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte Türk devrimin ideolojik yapısına özellikle ekonomide devletçiliğin önemini vurgulayan katkılar sunmak üzere Kadro dergisini çıkarıyorlar.
#OkuyanYazsın
oncugenclik.org.tr