Erkam Tufan Aytav, FETÖ’nün kapatılan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın son başkanıydı. Vatanını sattıktan, sonra da vatansız kalanlardan oldu. Onun vatansızlığı ülkemizi terk etmesinden gelmiyordu, o bu topraklardayken de vatansızdı. Şimdilerde ise yurtdışında; küresel efendilerinin çizdiği yolda, durmadan yürüyeceğine ant içmiş durumda.
2013 yılı sonlarına doğru, cümle vatansızın yaşadığı lale devrinin son zamanlarında bir kitap yayınlamıştı, adı ‘’Aydınlık’tan Kaçanlar’’. Cengiz Çandar, Oral Çalışlar gibi isimler Aydınlık’tan kaçışlarını anlatıyorlardı. Haliyle ‘’geçmişlerine küfrederek’’ başlıyorlardı mesaiye. Geçmişine küfrederek işe koyulmak ne de olsa dönekliğin şanındandır.
Döneklik Firar İle Başlar
Kitabın ismini güya aşağılamak için koymuşlardı. Ama bir bakıma gerçeğe parmak basmışlardı. Aydınlık’ı fırtınalı sularda sağlam, kendinden emin bir şekilde yüzen gemi olarak ya da savaşan bir ordu olarak tasvir ettiğimizde bunların dönekliğinin adı düpe düz firar oluyordu. Ya da onların deyimiyle kaçmak.
Hasan Yalçın onların ciğerinin röntgenini çekmiş, kitap diye yayınlamıştı. En az 100 yıllık geçerliliğini koruyacak bir eser var ortada. Şimdi o dönekler artık nefesleri kadar var bu Dünya’da. Dönekler nefesleriyle birlikte bu Dünya’dan göçüp giderken, dönmeyenler insanlık var olduğu sürece yaşayacaklar. Gerçi bize düşmez bu ünlü döneklerin röntgenini çekmek, biz ibret alıyoruz sadece. Çömezlik aşamasında olan, yeni dönek adayları ibret alırlar mı? Şimdilik bilemiyoruz.
Tarihi Günler Yaşıyoruz
Türkiye’nin son 6-7 yılı 200 yıllık Türk Devrim tarihimizin bir nevi özeti. Aynı zamanda 200 yıllık devrimci mücadelemizin, 1945’ten sonra girdiği bunalımdan çıkışının sancısı. Bu 6-7 yıllık dönem, Türk Devrimi’nden, Çin Devrimi’ne oradan Rus Devrimi’ne ve nice devrimci mücadeleye kadar bir şekilde yansıtıyor.
Kitlelerde yaşanan bilinç sıçramaları, hakim sınıflarının çözülüşü, öncü partinin yükselişi, tarihi kahramanlıklar ve tabi ki de döneklikler. Kahramanlığın ve dönekliğin arasındaki ince çizgi ve müthiş diyalektik. Hepsini en ince ayrıntısına kadar yaşıyoruz.
Şövalyelik Siz De Kalsın
İnsanlık kahramanlıklar çağını aşalı çok oldu. Ancak süper kahramanlık hayal dünyamızda Süperman ve benzerleri olarak hala yaşıyor. Süper kahramanlar sadece hayal dünyasında var olabilirler. Aydınlık’ta süper kahramanlığa, Don Kişotluğa yer yoktur.
Şövalyelerin davaları kendileridir. Kendi namları ve kendi kariyerleri için savaşırlar. Kendilerinin olmadığı savaş savaş değildir, kendilerinin kazanmadığı zafer değildir. Ancak tarih ordusuz, örgütsüz kazanılan bir zafer yazmamıştır. Tarihi şövalyeler değil, örgütlü topluluklar yazmıştır. Şövalyeler şövalyelikleriyle kalmıştır.
Ordular çamura batar, kirlenirler, hata yaparlar, bazen de yenilirler. Şövalyeler temiz giyimlidir, atının eğeri, kılıcı ve zırhı parlar. Prensesten aşağısı kesmez onları, sıradan bir oduncu kızı için hayatlarını tehlikeye atmazlar.
Aydınlık’ın Erdemi
Aydınlık’ın en büyük erdemidir; 50 küsur senedir hiçbir zaman savaş dışı kalmamıştır. Localardan, plajlardan, arka sokaklardan savaşlara katıldığı görülmemiştir. İşte bütün erdemi buradadır.
Savaşan bir müfrezenin en büyük silahı gerçeklerdir, gerçeğe sadakatin olmadığı yerde mağlubiyet kaçınılmaz olur. Bu açıdan eğer Aydınlık’taysanız gerçekten kopmak, şımarıklık yapmak gibi bir lüksünüz yoktur.
Herkes, her şey esir alınabilir, teslim olabilir ama Aydınlık teslim olmaz, esir alınamaz. Bakalım Türkiye’nin son 50 yılına, bütün devrimci ve vatansever kuvvetlerde yılgınlığın, karamsarlığın hakim olduğu zamanlar olmuştur ancak bir kere bile Aydınlık’ın of dediğini, aman dilediğini görmemişizdir.
Aydınlık’tan Kaçmak Savaştan Kaçmaktır
Karayılan, Karayılan olmazdan önce bir korkakmış. Nice Karayılanlar Aydınlık’ta vatan fedaisi olmuştur. Fedailikle korkaklık arasında gidip gelen diyalektik bu sebeple en yoğun Aydınlık’ta yaşanır. Aydınlık’ta savaşanlar Soner Polat olur. Soner Polat olamadığın yerde, firar başlar. Aydınlık’tan kaçanlar aslında savaştan, Soner Polat olmaktan ve devrim yapmaktan kaçmışlardır.
Dönüp bakalım geçmişimize, yakın tarihimize ve günümüze. Aydınlık’tan kaçanların iflah olduğu görülmemiştir. Maceracılık, Sovyet revizyonistliği, Atatürk ve Bayrak düşmanlığı, teslimiyetçilik, neo – liberal savrulma, 2. Cumhuriyetçilik şimdi de Vatan Savaşı bozgunculuğu hepsinin içinde Aydınlık’tan kaçanlar vardır, şaşmaz.
O sebeple kimin dün ne yaptığına değil bugününe bakmak, yarınları anlamak açısından daha iyi olacaktır. Bu partiyi Filistin’de satanlar da, 12 Eylül’e teslimiyet bayrağını çekenler de bir zamanlar Aydınlık’taydı. Aynı şimdi sistemin çukurlarında, maaşları kadar Aydınlık’a çamura atmaya kalkanlar gibi.
Aydınlık’tan kaçanların; pusulası bozulur, ayaklarının bağı çözülür, gözlerine perde iner, hantallaşır, uyuşuklaşır. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmadan, sıkı sıkıya Aydınlık’a sarılalım.
Samet Kunt
Öncü Gençlik İzmir İl Başkanı