Berat Karaaslan, İstanbul Üniversitesi
Yıllardır söyleniyor: Türkiye bir üretim devriminin eşiğindedir. Üreten, teröre karşı birleşen ve zorluklara karşı direnen, paylaşarak büyüyen ve kazanan bir devlet sistemine gidiyor ülkemiz. Bu tespit, alelade bir siyasi partinin projesi değil, bir hayal veya geçmişte kalmış bir hülya hiç değil. Bu tespit Türkiye’nin geleceğini çalan emperyalist politikaları devirecek bir siyasi program…
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in kaleme aldığı “Üretim Devrimi” adlı eser işte bu programın teorisidir. Bilimsel bir çalışma, var olan somut durumun tahlili ile başlar. Sayın Genel Başkan da bu şekilde başlıyor.
“Türkiye’nin neresine gitsek aynı saptama: Bu Böyle Gitmez!
Ardından Türkiye’nin getirildiği bu borçlanma ekonomisinin sorumlusu, emperyalist merkezli neoliberal politikaları gözler önüne seriyor.
“24 Ocak 1980 kararlarıyla başladı bu yıkım süreci. Dünya ekonomisiyle bütünleşiyoruz diye ilan ettiler yeni ekonomi politikasını. KİT’ler özelleştirildi. Çiftçiye destek akçaları kaldırıldı. Gümrükler indirildi. Yabancı paranın giriş çıkışı serbest bırakıldı. Konya’nın, Samsun’un, Gaziantep’in makinaları paslanmaya terk edildi.”
Emperyalizmin stratejisi 1920’lerden beri değişmedi.
-Ekonomik olarak üretimi engelle, kendine bağla
-Suni çelişkilerle toplumsal birliği parçala ve siyasetini kontrol et
-Direnen kuvvetlerin karşı koyma iradesini parçala…
Mustafa Kemal Atatürk “Siyasi zaferler ekonomik zaferle taçlandırılmadıkça gerçek zafer olamaz” demişti. Kitap, sistemin yıkıcılıklarını açıklarken adeta bir panzehir olan öcülerini de dikkatle tespit ediyor.
“Sistem, yıkımını dayatabilmek için, toplumu öcülerle korkutmuştur. Biz bu öcülere IMF’nin Öcüleri diyoruz. Gümrükleri kaldırıp yabancı mallara pencereyi açmak için üretilen korumacılık öcüsü; etimizi, sütümüzü, buğdayımızı, bezimizi, şekerimizi üreten KİT’lerimiz ile beraber mahkûm edilen Devletçilik öcüsü; Emperyalizme bağımlılık için bağımsız olması istenen Merkez Bankası ve Türk Lirası öcüsü”
Genel Başkanımız, Türkiye’yi ayağa kaldıracak olan Üretim Devrimi Programının hamlelerini ise açıkça belirtiyor. Bu hamleler ise nihai reçeteyi ortaya koyuyor. Türkiye’mizin önündeki yapılacaklar listesini kısaca yazalım.
-Yatırım için tasarruf edilmelidir. İsrafa kesinlikle son verilmelidir.
-İflas eden işletmeler acilen kamulaştırılmalıdır. Özelleştirmeler durmalıdır.
-IMF gibi emperyalizmin paravan kuruluşları ile ilişki kesilmelidir.
-İç talebi karşılayacak kadar Türk Lirası basılarak ekonomi rahatlatılmalıdır.
-Güçlü Merkez Bankası ve baş tacımız Türk Lirası esas değerimizdir. Dolar yasaklanmalıdır.
-Bağımsız Cumhuriyet Yargısı ile terör örgütlerinin kökü kazınacaktır.
-Tarımı ayağa kaldıracak ucuz mazot, gübre ve tohum sağlanmalıdır.
-Mavi Vatan’da tam emniyet için Denizcilik Bakanlığı şarttır.
Genel Başkanımızın kitabında bahsettiği neoliberalizmin öcülerinin, aslında virüsün panzehiri olduğunun anlaşılması ile sistemin de çarkları bozulmaya başlıyor ve burada Sayın Başkan çözümün anahtarını, dünyada insanlık savaşı veren yeni bir cephe üzerinden önümüze koyuyor. Stratejik Hedef Üretim Devrimi
Üretim Devrimi programının ilk aşaması ise Milli Direnme Ekonomisidir. Bu savaş ekonomisinin beş temel güvenlik çizgisi bulunuyor.
-Gıda Güvenliği: Milli Devlet vatandaşının karnını doyurmak, insanca yaşamı güvence altına almak zorundadır.
-Güvenliğin Güvenliği: İç ve dış cephede emperyalizme karşı savaşan asker ve polis’in güvenliği, temeldir.
-Sağlığın Güvenliği: Mili Devlet her türlü sağlık hizmetini görmeyi bir görev kabul eder.
-Eğitimin Güvenliği: Eğitim kalitesi ve nitelikli insan yetiştirmek Milli Devletin asli vazifesidir.
-Enerjinin Güvenliği: Doğal enerji kaynaklarımızın güvenliği, vatan güvenliğimiz açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
“Yalnız Türkiye’de değil, dünyada neoliberal ekonominin yaldızları dökülmüştür. Dünya yeniden karma ekonominin, kalkınma için kamuculuğun, korumacılığın, ithal ikameciliğin, güçlü merkez bankasının, milli para ve planlamanın kısaca üretim odaklı kamucu ekonominin değerlerini keşfediyor”
Türkiye’nin içinde bulunduğu sürecin çözümünü koyarken “Üreten ve Birleşen Türkiye” demiştik. Türkiye işçisiyle, çiftçisiyle, sanayicisi, iş insanıyla topyekûn üreticilerin milli hükümeti ile bu süreçten başarıyla çıkabilir. İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif’in dediği gibi:
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez”
Sayın Genel Başkanımız, Üreticilerin Milli Hükümetini şöyle tanımlıyor:
“1980 sonrası iktidar formülü şöyleydi: Türkiye’yi bölme programına teslim olarak borç bulanlar hükümet olur. Artık iktidar formülü şöyledir: Üretim ekonomisini kuranlar ve Türkiye’yi birleştirenler iktidar olacaktır. Bu iktidar Üreticilerin Milli Hükümetidir. Başlıca görevi üretici sınıfları kucaklayan Üretim Devrimine önderlik etmektir.”
Türkiye, Atatürk devriminin rotasına girmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde alınan kararlar ise bunun açıkça göstergesidir. Vatan Partisi bu sürece önderlik eden, programatik olarak durumu saptayan ve çözüm önerileri sunan tek partidir. Bundan sonraki süreçte Üretim Devrimi için yazılacak kitap ve yazılardan ziyade bizzat yaşayarak bu dönüşümü tatbik edeceğiz. Zira artık kesin bir gerçek ki, Türkiye bahsettiğimiz programın uygulanmaya başladığı bir sürece girmiştir.
Yaşadığımız süreçte, Üretim Devrimi kitabı her vatansever için mutlak değere sahip bir elkitabı. Memleketin ayağa kalkması mücadelesinde tüm vatanseverler gibi Öncü Gençlik’te vazife başında, milletin emrinde hazırdır.
Kitabın en başındaki saptama ile bitirelim.
BU BÖYLE GİTMEZ. GİTMEYECEK DE…
#OkuyanYazsın
oncugenclik.org.tr