Ana Sayfa Yazılar BERKE MUSTAFA BERKİL YAZDI: TÜRKİYE, AİHM’İN “PKK’YA DOKUNMA” KARARINA UYMAK ZORUNDA MI?

BERKE MUSTAFA BERKİL YAZDI: TÜRKİYE, AİHM’İN “PKK’YA DOKUNMA” KARARINA UYMAK ZORUNDA MI?

1606

Berke Mustafa Berkil, Öncü Gençlik MYK Üyesi ve İstanbul İl Başkanı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş hakkındaki kararı 22 Aralık 2020 tarihinde açıklandı. AİHM Büyük Daire’nin aldığı kararda özetle “Demirtaş’ın siyasi amaçlarla tutuklu bulunduğu, Meclis içerisinde ve dışarısında yaptığı konuşmalar sebebiyle tutuklanmasının ifade hakkının ve serbest seçilme özgürlüğünün ihlali anlamına geldiği” ve “söz konusu ihlali sona erdirmek adına Demirtaş’ın serbest bırakılması için Türkiye’nin bütün önlemleri alması gerektiğine karar verilmiştir.” denilmektedir.

Karar açıklandığı andan itibaren çok tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor. Bu yazımızda AİHM’nin kararını, kararın sonuçlarını inceleyeceğiz.

AİHM Kararı, Türkiye’nin Terörle Mücadelesini Hedef Alıyor

En sonda söyleyeceğimiz şeyi en başta söyleyelim: AİHM Büyük Daire’nin Demirtaş kararı baştan aşağı Türkiye karşıtı siyasi bir karardır! Bunu Türkiye mahkûm edildiği için söylemiyoruz. Kararda özenle seçilen her ifade bunun kanıtıdır.

AİHM’in bu kararı ile terörle mücadeledeki kararlılığımıza, vatanımızın bütünlüğünü koruma azmimize darbe vurulmak istenmektedir. Buna rağmen bir kesim karar açıklanır açıklanmaz “Demirtaş’a Özgürlük” naraları atmaya başladı. Bunlar arasında CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi Genel Başkanları, Parti Sözcüleri olduğu gibi FETÖ ile PKK ve güdümündeki yayın organları da bulunmaktaydı. Yani Biden’dan iktidar dilenenler veya Amerikan beslemesi yayın organları!

Çünkü söz konusu kararın gerekçesinde de ortaya konulduğu üzere AİHM’e göre Demirtaş terör örgütünün yöneticisi olduğu gerekçesiyle değil “siyasi amaçlarla tutuklanmıştır”. Mahkeme’de Demirtaş’ın tutukluğuna ilişkin alınan kararlarda terör bağlantılı suçlamalara ilişkin ikna edici deliller bulunmadığı ifade edilmiştir! Fakat Demirtaş’ın terör sicili hem millet hem de Türk mahkemeleri nezdinde sabittir ve suç dosyası kabarıktır. (https://www.aydinlik.com.tr/haber/demirtas-in-suc-dosyasi-kabarik-226599)

Fakat kılavuzu Amerika olanların çığlıklarının sebebi sadece bu değildir. AİHM’in bu kararı sadece Demirtaş’ı serbest bırakmak anlamına gelmemektedir. AİHM’in Demirtaş kararı aynı zamanda PKK’nın siyasal uzantısı HDP’nin yöneticilerine uzatılmış bir can simididir. Bu, kararda şu şekilde ifade edilmiştir:

HDP’den tanınmış birçok kişi ve seçilmiş belediye başkanları tutuklanmıştır. Her ne kadar bu kişiler hakkında başlatılan ceza yargılamalarının içeriğine erişilemese de Mahkeme değişik raporlara ve uluslararası gözlemcilerin görüşlerine göre, bu kişilerin özgürlüklerinden alıkonulmalarının tek sebebinin siyasi açıklamaları olduğunu gözlemlemektedir. Bu koşullarda Mahkeme, ulusal kanunların artarak muhalif sesleri susturmak amacıyla kullanılmaya başlandığını söyleyen İnsan Hakları Komiseri başta olmak üzere, üçüncü tarafların görüşlerine kayda değer bir önem atfetmektedir. Mahkeme, bu sebeple, başvurucunun tutuklanmasının ve tutukluluk halinin devam ettirilmesinin, münferit bir örnek olmadığını düşünmektedir. Tam tersine, belirli bir örüntü izlediği görülmektedir.”

AİHM’e göre Türk yargısının kararlılıkla üzerine yürüdüğü PKK’nın siyasal uzantılarına yönelik operasyonların sebebi muhalif sesleri susturmakmış! Hal böyle olunca “siyasi amaçlarla tutuklanan” Demirtaş’ın salıverilmesi diğerleri için emsal teşkil etmektedir.

AİHM’in İki Yüzü

AİHM’in Demirtaş Kararı, Türkiye’ye milli devletleri yıkıma uğratma programı olan küreselleşmenin yasalarının dayatıldığının kanıtıdır. O küreselleşme yasalarında Demirtaş’ın insan hakkı değil, Türkiye’nin bölünme hakkı tanınmaktadır. O küreselleşme yasalarında İspanya’yı bölmeyi amaçlayan ETA Terör Örgütü’nün siyasi kanadı Batasuna’ya özgürlük yoktur, fakat PKK’ya ve onun siyasi kolu olan HDP’ye sonuna kadar özgürlük tanınmaktadır. O küreselleşme yasalarına göre İspanyol mahkemelerinin bulguları parti kapatmak için geçerliyken Türkiye’nin Demirtaş’ın terörle bağına ilişkin hükümleri geçerli sayılmamaktadır.

Bu basit karşılaştırma bile başlı başlına AİHM’in ikiyüzlülüğünü ortaya sermektedir.

AİHM Karar Tebliğ Edemez, Hak İhlali Tespit Eder!

AİHM kararı üzerindeki en önemli tartışma yetki meselesinde düğümlenmektedir.

AİHM Türk mahkemelerinin yerine geçerek karar veremez. Bu yalın gerçeği Cumhurbaşkanımız Erdoğan da “Esasen AİHM bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez. Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimizce değerlendiriliyor.” diyerek ifade etmiştir.

Bilindiği üzere AİHM, Türkiye’nin de kurucuları arasında bulunduğu Avrupa Konseyi’nin bir organıdır. AİHM, Avrupa Konseyi üyeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri ’ne taraf ülkelerin AİHS kapsamında insan hakları ve özgürlüklerine yönelik yükümlülüklerinin uyulmasını denetleyen mahkemedir. Yani AİHM taraf ülkelerin Sözleşme’nin uygulanmamasından doğan hak ihlallerini tespit etmeye yönelik olup AİHM, yerel mahkemelerin yerine geçerek hüküm vermeye yetkili değildir. Yani AİHM’in kararlarını uygulamak için yetkili devletin mahkemesinin hüküm vermesi gerekmektedir.

Anayasamızın 9. Maddesinde yetkinin kim tarafından kullanılabileceği ifade edilmektedir. Türkiye’de yargı yetkisi Türk milleti adına Türk mahkemeleri tarafından kullanılmaktadır.

Nasıl ki AİHM Türk mahkemelerinin yerine karar vermeye yetkili değilse aynı zamanda Türk mahkemelerinin kararlarını inceleyerek karar hukuka uygunsa onamaya veya kararda hukuka aykırılık varsa bozmaya yetkili yer değildir. Yani AİHM temyiz mercii de değildir.

Anayasamızın 90. Maddesiyle Yargı Yetkisi Devredilmemektedir!

Anayasamızın 90. Maddesine 2004 yılında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” ibaresi eklenmiştir.

Bu ibareyle yasaları uygulanmasında öncelik değişmiş, uluslararası sözleşmeler normlar hiyerarşisinde en üst sıraya yazılmıştır. Fakat bunu uygulamaya geçirecek olan yine Türk yargısıdır. Bu açıdan 90. Maddenin 5. Fıkrası yetki devri anlamına gelmemektedir.

Türk yargısı karar verirken AİHS’i en başa yazarak karar vermektedir. AİHS’in de içinde olduğu yasaları yorumlama yetkisi Türk yargısınındır.

AİHM Büyük Daire’nin kararındaki bütün kararlarda sabit red oyunun sahibi Hakim Chanturia bu hakikatı dile getirmiştir. Şerh gerekçesinde Anayasa Mahkemesi’nin AİHS yükümlülüklerine uygun hareket ederek karar verdiği ve AİHM’in davanın yetkili mahkemesi gibi davranmaması gerektiği ifade edilmiştir. Yani Hakim Chanturia’ya göre dava baştan reddedilmelidir!

İplerini Biden’a Emanet Edenler Hukuki Haklarımızı Devretmenin Peşindeler

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Uluslararası sözleşmeye imza atıyorsun, sonra da ‘Ben AİHM kararını uygulamam’ diyorsun. Sonra da reform diyorsun. Tıpış tıpış uygulanacak bu karar, başka seçenekleri yok” açıklamasında bulundu. İstanbul ve Ankara’nın da içinde bulunduğu 23 Baro Anayasamızın 90. Maddesindeki uluslararası sözleşmelere ulusal norm hiyerarşisinde üstünlük tanıyan fıkraya ve Anayasamızın 2 maddesindeki hukuk devleti tanımına atıf yaparak bir açıklamada bulundu. Barolara göre de bu kararı uygulamak hukuk devleti olmanın gereğiymiş! Bu konuda AİHM’in lehine açıklamalarda bulunanları sıralamaya girişmeyeceğiz.

Hepsinin ağzında aynı terane! Fakat yanılıyorlar ve Türk milletini yanıltıyorlar.

Doğu Akdeniz’de, Suriye’nin kuzeyinde, Kıbrıs’ta, Karabağ’da ve Türkiye’nin FETÖ-PKK ile mücadelesinde Amerikan planlarına teslim olanların AİHM’in bu kararını fırsat bilerek hukuki egemenliğimizi de devretmenin peşinde olduklarını net bir şekilde görüyoruz.

Milli Devlet Direnir, Milli Yargı Direnir!

AİHM’in kararını uygulamaya mahkûm değiliz! Anayasa Mahkemesi’nin FETÖ’cü bir hâkime ilişkin verdiği tutuklama kararı hakkında AİHM’in hak ihlali tespiti üzerine 14 Temmuz 2020 tarihinde açıklanan karar bir örnek olarak önümüzde durmaktadır.

Anayasa Mahkemesi kararında özetle “AİHM’in kesinleşmiş kararları bağlayıcı olmakla birlikte AİHM’in ulusal mahkemelerin yerine geçerek ulusal hukuku ilk elden yorumlaması uygun görünmemektedir. Aksine ulusal hukukumuzdaki kanun hükümlerinin anlamlandırılmasında ve yorumlanmasında Türk mahkemeleri AİHM’e göre çok daha iyi konumdadır.” diyerek kararında direnmiş ve AİHM’in kararını reddetmiştir.

Çünkü Türkiye’de AİHS’in de dahil olduğu yasaları uygulamak için anlamlandırmaya ve yorumlamaya yetkili olan Türk yargısıdır. Böyle olduğu için AİHM’in “Demirtaş’ın serbest bırakılması” adına verdiği karar Türk yargısının yetkisini gasp etmek anlamına gelmektedir.

Fakat sadece Türkiye’nin ve Anayasa Mahkemesi başta Türk yargısının karara direnmesi yetmez. Egemenlik en üstün otoritedir ve paylaşılamaz. Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli sözlerinden olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Sözü sadece bir slogandan ibaret değildir. Milletin egemenliğine ipotek koyan Anayasamızın bu hükmüyle ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve bu anlaşmaların sonucunda ortaya çıkan kararlar Türk mahkemelerini sınırlayabilmektedir.

Yapılacak şey basit! Vatan Partisi olarak Milli Hükümet Programı’mızın 11. Maddesinde de belirttiğimiz üzere milli yargıyı emperyalist merkezlerin siyasi denetimine açma anlamına gelen 90. madde Anayasamızdan derhal kaldırılmalıdır.

Hukuk ve Yargı Vatan Bütünlüğünün Emrinde

Teröre karşı devletimizin kararlılıkla verdiği mücadele Diyarbakır annelerimizin cesaretiyle başka bir boyuta ulaşmıştır. HDP’nin PKK’nın programına ve amacına bağlı olduğu, HDP’nin PKK’nın komutası altında olduğu bütün kanıtlarıyla ortadadır.

Demirtaş’ın suç dosyası için mahkemelerin gizli klasörlerine girmeye gerek kalmamıştır. Eylemler gün gibi ortadadır, yasanın emri açıktır!

AİHM’in Demirtaş kararı, emperyalist merkezler için malumun ilamıdır. AİHM, kendi teamüllerini ve haddini aşarak açıkça “HDP’ye, PKK’ya dokunma!” demektedir.

Çünkü Türkiye’de başı dik Türk hakimleri vardır! Türkiye’de hukuk ve yargı vatan bütünlüğünün emrindedir. Mehmetçiğin iradesi, milletin kararlılığı boğulmadıkça Türk yargısı bölücülüğün üzerine kararlılıkla gitmeye devam edecektir.

Hiçbir kuvvetin Türk yargısının egemenliğini çiğneme, onun yerine karar verme yetkisi ve gücü bulunmamaktadır. Hele şimdi, hiç bulunmamaktadır!

Sıradaki adım ve Türkiye’nin bu emperyalist müdahale girişimlerine vereceği en iyi cevap, HDP’yi kapatarak terörün kökünü temelli olarak kazımaktır. Vatan Partisi olarak bunun çok yakında gerçekleşeceğini biliyoruz. Çünkü siperin gözünden bakıyoruz.

Kaynakça: