Tarihte istisnasız her savaş nihai olarak iyimserler ve kötümserler arasındaki savaştır. Her savaşta iki cephe vardır, daha azı veya çoğu yoktur. Savaşları kazanmanın yolu, bir cephenin kendi içinde iyimserliği, umudu büyütmesi; karşı cephede ise karamsarlığı ve kötümserliği büyütmesinden geçer. İyimserlik, savaşı kazanma inancını diri tutarken kötümserlikse bu inancı yıkmaya yarar. Bu durum sadece savaşlar için değil, hayatın her anı için geçerlidir. Bir sınavının kötü geçeceğine kendisini inandıran bir öğrenci çalışma azmini kaybeder. Sınavından iyi not alacağına inanan bir öğrenci ise çalışır.
İyimserlik, insanlığın özündedir. İnsan, iyimser olduğu için insandır. 4 ayağı üzerine basarken 2 ayağı üzerinde binlerce yıl durma çabası sayesinde ayağa kalkmıştır. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran sadece bedeninin ayağa kalkması değil, umudunu da ayağa kaldırabilmesidir. Bunu fark eden insan avcı toplayıcı olarak sınıfsız toplum halinde yaşarken kabile içinde büyü yoluyla av yapacağına dair bir inanç geliştirmiş ve kolektifi harekete bu inanç sayesinde geçirmiştir. İletişim kurabileceğine dair iyimser olduğu için mağaraya resimler çizmiş, tekerleği bulmuştur. İyimserlik, karamsarlığı her zaman yendiği için insanlık bugünlere gelebilmiştir.
Karamsarlığın sistemli olarak yayılması ise sınıflı topluma geçtikten sonra artı değere el koyan hakim sınıf sayesinde olmuştur. Hakim sınıf, ezilen ve kendisine verilenle yetinmesi istenilen insanlara artı değerden pay almaya layık olmadıkları karamsarlığını yaymaya çalışır. Meşruiyetlerini bu sayede kazanırlar. Halka, kralın aynı zamanda tanrı olarak yeryüzündeki her şeye kudretinin yeteceği şeklinde bir iyimserlik aşılanırken aynı zamanda krala kul olmanın ve ondan aşağıda olmanın karamsarlığı da aşılanmıştır. Bu karamsarlık bir süre sonra norm halini almıştır. İnsanlığın on binlerce yıl beraber hayatta kalmaya dair geliştirdiği iyimserlik, hakim sınıfça hedef alınmış ve insanlar köleye dönüştürülmüştür. Bu olduğundan beri nerede bir halk köleleştirilmek istense düşman tarafından aşağılık olmanın verdiği karamsarlık yayılmak istenmiştir.
Aklın Kötümserliği İradenin İyimserliği
Nerede akıl esaret altına alınmak istense orada kötümserlik yayılır. İnsanın kendisini veya çevresindekileri bazı şeylere layık görmeyip başkalarını o şeylere layık görmesi bu kötümserliğin aklımıza kazınmasındandır. Halbuki insanlığa dayatılan binlerce yıllık sistemli kötümserliğe karşılık insanlığın yüz binlerce yıllık iyimserlikle hayatta kaldığını bilmek gerekir. İnsanın içindeki bu cevheri görenler iradesini ortaya koyar ve kötümserliğe iyimserlikle cevap verir. İtalyan sosyalist Gramsci’nin dediği gibi “Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği”.
Başarı hikayesi olarak okuduğumuz her şey, sistemin kötümserliğine karşılık iradesini ortaya koyan iyimserlerin hikayesidir. Bu sebeple her iyimserlik, biraz militanlık ve ısrar içerir. Tarihi değiştiren herkes militan iyimserdir.
Mekkeli müşrikler vazgeçmesini istediklerinde “Güneş’i sağ elime, Ay’ı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm.” diyen Hz Muhammet ardından çok az sayıdaki Müslümanla Hicret ederken de militan iyimserdir.
Timur’un karıncası militan iyimserdir. (1)
İçerideki her türlü muhalefete rağmen “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u” diyen ve gemileri karadan yürüten Fatih Sultan Mehmet militan iyimserdir.
Ampulü bulmak için yüzlerce kez deney yapan Edison militan iyimserdir.
“Bu vatan çöle dönmüştür, mandadan başka kurtuluş yoktur” diyenlere karşılık 19 kişiyle Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk militan iyimserdir.
ABD ne zaman Türkiye’yi hedef alsa hapislere atılan, her türlü psikolojik savaşa maruz kalan ama bugün iktidara yürüyen Vatan Partisi militan iyimserdir. Militan iyimser olduğu için iktidara yürümektedir.
Kötümserlik, düşmanla buluşur
Kötümserlikte ısrar edenler iyimserlerin safına geçmezse niyeti ne olursa olsun her zaman kötümserliği yayanlarla buluşur. Kötümserler, özgüvensizdir. Özgüvensiz oldukları için irade ortaya koymazlar. Başkalarının iradesine teslim olurlar. Başka bir iradenin esiri olduktan sonra ancak kendilerini özgüvenli hissederler.
Bakalım Türk milletini aşağılayanlara. Kendi iradesini ortaya koyup milletin iradesini hakim kılmaya çalışmayanlar düşmanın iradesinde buluşuyor. Ali Kemaller, Damat Feritler düşmanın kölesi oluyor. “Bu milletten bir halt olmaz” diyen sözde akademisyenler, bilim adamları, medya kuruluşları Atlantik kuvvetlerinden fonlanıyor. Fonlandıkça da karamsarlık yaymaya devam ediyorlar.
Bakalım CHP’ye, İyi Parti’ye, Deva Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne… Hiçbirinin bağımsız ve başı dik bir Türkiye yaratma derdi bulunmuyor. Atlantik kaynaklı dolar spekülasyonlarının bitmesinin çözümünü papağan gibi tekrarlayarak erken seçimde görüyorlar. Çözümü sıcak parada arıyorlar çünkü Türk milletine güvenmiyorlar. Türkiye’ye sıcak para getirmenin tek yolunun BOP eşbaşkanlığından, PKK ile açılımdan, FETÖ ile helalleşmekten, Kıbrıs’tan vazgeçmekten geçtiğini kendileri de biliyorlar ancak özgüvensiz oldukları için güven kaynaklarını Atlantik’te buluyorlar. Kendi iradeleri yok. Atlantik’in iradesi var. Bu sebeple Atlantik’in Türkiye’ye dayatmak istediği programda buluşuyorlar. Bu sebeple Atlantik’in Türkiye’de yaymaya çalıştığı karamsarlığın sözcülüğünü yapıyorlar.
Tam da bu sebeple kazanma şansları bulunmuyor. Çünkü iyimserlik her zaman kötümserliğe üstün geliyor.
İyimserliğin Gerektirdikleri
İyimserlik-kötümserlik noktasında dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus daha vardır. Ayakları yere basmayan her iyimserlik ütopyacılıktan ibarettir ve bulutların üzerindedir. Bu sebeple gerçekleşmesi imkansızdır ve bulutların üzerinde duranlar gerçeklerle karşılaştığında yere çakılırlar. Bilimsellikten uzak her iyimserlik, nihai olarak karamsarlıkla buluşur. Yerçekimini karşısına alarak uçabileceğini düşünenler yere çakılırlar. Bu sebeple düşman kötümserliği yaymakla kalmaz, yok edemediği iyimserliğin gerçeklerle bağını kesmeye çalışır.
Atatürk militan iyimser olmak haricinde bilimsel olduğu için de ordusunu Selanik’e sürme hedefi gütmemiştir.
Hz Muhammet, gerçekler zemininde hareket ettiği için Hicret etmiştir.
Türkiye’nin bugün yaşadığı zorlukların çözümü bize göklerden gelmeyecektir. Bir kişinin militan iyimserliği yetmez, o militan iyimserliği yaymak için örgütlü hareket etmek ve doğru programı halkla buluşturmak esas çözümdür.
Örgütlü hareket etmeyen kişi istediği kadar iyimser olduğunu iddia etsin, tek başına bir şey yapamayacağı için bulutların üzerinde yaşar ve varacağı nihai nokta karamsarların yanıdır.
Militan iyimserlik bugün Vatan Partili olmaktır.
Vatan Partisi bugün doğru programın tek temsilcisidir.
Vatan Partisi, Türkiye’nin önündeki zorlukları görerek halka sadaka değil, zorlukları beraber paylaşmayı vaat etmektedir.
Vatan Partisi, doğru bildiği programı kitlelere ulaştırmak için çalışan militan iyimserlerin partisidir.
Vatan Partililer, Türkiye’nin en mutlu ve umutlu insanlarıdır. Çünkü zorlukların sonundaki çıkışı en iyi onlar görür. İyimserliğimizin kaynağı işte buradadır.
Emre Oflaz
Öncü Gençlik İstanbul İl Başkanı, GYK Üyesi
Kaynakça
(1) https://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/rota-yazilari/dogu-perincek-timur-un-karincasi-22856