O’na en çarpıcı niteleme Yaşar Kemal’den geldi ve yapıştı kaldı.
Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş. Garipliğin simgesi olan Bozkır’ın tezenesi.
Bir geleneğin devamı olan Neşet Ertaş gibisini bulmak kolay değil. Türkülerinin dilden dile dolaşıp da popülaritesinin kendi deyimiyle “mahalli sanatçı”lığı çoktan aşmasına rağmen düzeyini, üslubunu hep korumayı başardı. Son nefesine kadar hep mütevazi kaldı.
13 yaşından son nefesine kadar hikmet burcundandı.
Bir kere bile karşılaşmamış, yüzyüze gelmemiş, yalnızca konserlerine ve kasetlerine yetişmiş biri olsam da O’nunla aynı yörelerde farklı zamanlarda bulunmuş olmanın bile hatrı sayılır mutluluğu vardır.
Gönülden gönüle, gönülden milyonlarca gönüle giden yolu keşfeden Neşet Ertaş’ın sırrı insana ulaşmasında yatar. Bu yüzden genç, yaşlı, dertli, mutlu kim varsa hepsinin gönlüne dokunmuştur Neşet Ertaş.
Halktandı. Halktan olmayan her şeye düşmandı. Bu yüzdendir Neşet Ertaş dediniz mi aklınıza yüzlerce sahne gelir; ceketini çıkarmak için müsade istemesi, babasının heykelini katırın üzerinde istememesi, konserlerini parasız yapması…
Bugün Neşet Ertaş’ın ölümünün dördüncü yıldönümü. Sabahtan beri O’na dair şeylere rastlıyoruz. Okuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz. Bir araya geldiğimiz arkadaşlarla Neşet Ertaş’a dair sohbet ediyoruz. Yarasına dokunmadığı yüzünü güldürmediği yok.
Neşet Ertaş’ın yaşamında ve eserlerinde sıkça duyulan bir kelime: Gönül. Dünyadan göçüp gitse de aramızda sonsuz bir bağın olması sanırım bundandır.
Gönüllere dokunmuş olmasından… Dünyaya, gönüllere hizmet için geldiğini söyleyen Neşet Ertaş görevini “Gönüllerinizin hızmatçısıyım” diyerek yerine getirdi. Kürsüyle salon arasındaki, sahneyle meydan arasındaki uçurumları kaldırdı, gönülleri bir kıldı.
Bu düzenin insanı insanlığından çıkaracağını biliyordu ve seslendi dünyaya:
“İnsan doğan yine insan ölseydi
Belki de dünyada hayvan kalmazdı.”
İnsanı, babasının peşinden gittiği Anadolu’nun bozkır köylerinde genç yaşta tanıdı. Bu yüzden kendini insana adadı, hep halkı için üretti, hep ondan yana oldu.
İnsan doğdu, insan öldü.
Garipliğin kökenleri Neşet Ertaş’tan başlamasa da anlamını onunla bulmuştur. Gariplik Anadolu topraklarının gerçeğidir. Azla yetinmiş, fazla mala sırt dönmüş, yokluğu bölüşmüşlerdir. Dünyanın rengine kana kana eskitmişlerdir ömürlerini garipler.
Neşet Ertaş, dünyayı döndürenin de garipler, yakarsa da gariplerin yakacağını bilirdi. Gariplerden yana oldu. Gariplerin sesi oldu.
Neşet Ertaş aramızdan ayrılmadı. Gönüllere dokunan, yarayı kanatmadan okşayan bozlakları her an her yerde karşımızda.
Neşet Ertaş gariplerdendi.
Gariplerin sesiydi.
Sınıfın aydınıydı.
Garipler sınıfındanız.
Barış Demiralay
Öncü Gençlik Genel Başkanı