İran devletinin düzenlediği uluslararası toplantıda Genel Başkanımız Dr. Doğu Perinçek, İsrail’in soykırım suçunu hukuksal çerçevede sundu. Perinçek Asya İnsanlık Mahkemesi’nin kurulması gerektiğine dikkat çekti.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı tarafından “Uluslararası Hukuk Perspektifinden Siyonist Rejimin Suçlarının Araştırılması” çevrim içi toplantısı önceki gün düzenlendi. 12 ülkeden katılımcının olduğu toplantının baş konuşmacısı Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek oldu. Toplantının açılış konuşmasını İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sakine Sadatpad yaptı. Toplantıda Türkiye, İran, Portekiz, Irak, Suriye, Filistin, Pakistan, İtalya, Romanya, Sırbistan, Venezuela ve ABD’den katılımcılar bulundu ve konuşmalar yaptı. İsrail‘in işlediği suçların yargılanması ele alındı.
‘İSRAİL ULUSLARARASI HUKUKU TANIMIYOR’
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sadatpad, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırıları kınadı. İsrail’in kadın çocuk demeden mazlum Filistin halkını öldürdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı, “Amerika bu cinayetlere destek veriyor. Toplantımız bu katliamlara karşı barış adalet ve hakikat için yapılmaktadır.” ifadelerini kullandı. Baş konuşmacı Perinçek de yaptığı sunuşta işlenilen suçları soykırım hukuku çerçevesinde katılımcılara aktardı. Perinçek’in sunuşu şu şekilde:
“İran İslam Cumhuriyeti’nin Sayın Cumhurbaşkanı,
İran Devletinin Sayın Yöneticileri,
Değerli Dostlar,
Sizleri kardeşlik duygularıyla ve saygıyla selamlıyorum,
Binlerce yıllık ortak medeniyetimizin erdemlerini bütün insanlığın gündemine getiren
Konferansımızı selamlıyor, başarılar diliyorum.
Bugün insanlığın ön cephesi olan Filistin’de, ABD emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine karşı savaşan kahraman halkı selamlıyoruz. Bu savaşta Hepimiz Filistinliyiz.
Burada İran İslam Cumhuriyeti’nin ev sahipliğinde, bağımsız, egemen, toprakları bütünleşmiş, Doğu Kudüs başkentli Filistin Devletinin kuruluşu için zafere kadar mücadele azmimizi dünya kamuoyuna ilan ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Dostlar, Uluslararası hukuk açısından, Siyonist rejimin yöneticileri ve zulüm memurları, Filistin topraklarında Filistin halkına karşı soykırım suçu işlemektedir.
Bilindiği üzere Birleşmiş Milletler “Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi”, 9 Aralık 1948 tarihli 260/A sayılı Genel Kurul kararıyla onaylanıp, üye devletlerin imza, kabul veya katılımına açılmış ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
SOYKIRIM SUÇUNUN TANIMI
Sözleşme’nin 2. maddesine göre soykırım suçu şöyle tanımlanmıştır:
“Bir millî, etnik, ırksal ya da dinsel grubun hepsini veya bir kısmını, sırf o gruba mensup bulundukları için yok etmek amacıyla; l gruba mensup olanları öldürmek,
- gruba mensup olanlara ciddi bedenî veya aklî zararlar vermek,
- grubun hepsini veya bir kısmını fizikî olarak yok etmek amacını güden yaşam koşullarını, gruba kasıtlı olarak ve zorla uygulamak,
- grup içinde doğumları önlemeye yönelik önlemleri dayatmak,
- grubun çocuklarını zorla başka bir gruba sevketmek.”
Bugün Siyonist Rejimin Filistin halkını yok etmeye yönelik harekâtlarının kararlarını alan, uygulama emri veren yöneticileri ve harekâtları yöneten ve uygulayan devlet memurları, Filistin milletini yok etmek kastıyla insanları öldürmekte, yaşam koşullarını ortadan kaldırmakta, hamile kadınları öldürmekte ve doğumları önlemektedir.
Bütün insanlık suçun tanığıdır. Suçun varlığı, binlerce kanıtla ispatlıdır.
SUÇUN KASIT UNSURU
Özellikle vurgulamalıyız: Bir eylemin soykırım olarak nitelenmesi için, “bir gruba mensup insanları sırf o gruba mensup oldukları için yok etme” kastının olması gerekir.
Filistin halkını yok etmeye yönelik harekâtların kararlarını alan, uygulama emri veren İsrail yöneticileri yanında harekâtları yöneten ve uygulayan zulüm memurları, insanları sırf Filistin milletinin mensubu oldukları için yok etme kasıtlarını bütün insanlık önünde ortaya koymaktadırlar.
SUÇUN BİREYSELLİĞİ
Ceza Hukuku, bilindiği üzere bireyleri cezalandırmayı öngörür. Soykırım suçunu, tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi bireyler işler. Suça katılmak da bireysel bir eylemdir.
Sözleşme’nin 4. maddesine göre, “Soykırımı teşvik eden veya 3. maddede sayılan eylemleri yapan; kurumsal sorumlu yöneticiler, devlet memurları veya bireyler cezalandırılacaktır.”
Yapılacak araştırma ve soruşturma, suç oluşturan eylemlerin kararlarını alan, emirlerini veren, uygulamayı yöneten ve suç kastını paylaşarak bizzat uygulamada bulunan memurları saptayacaktır. Bu şahıslar, bireysel olarak suç işlemişlerdir.
Suç kanıtları şöyle sıralanabilir:
- kararlar,
- emirler, beyanlar,
- Sözleşmede tanımlanan suç eylemleriyle ilgili her tür belge, tanıklık ve diğer kanıtlar,
- suç eylemleri ile suçu işleyenler arasındaki bağı ispatlayan her türlü kanıt.
YETKİLİ MAHKEME
Sözleşme’nin 6. maddesine göre, “Soykırımı işlemekle suçlanan kişileri yargılama yetkisi bulunan kurum, suçun işlendiği ülkenin yetkili mahkemesi veya tarafların kabul etmesi halinde bir uluslararası ceza mahkemesidir.”
Bu madde gereğince, öncelikle suçun işlendiği Filistin ve İsrail devletinin yetkili mahkemeleri şüphelileri yargılama ve cezalandırma yetkisine sahiptir. Örneğin bir Gazze Mahkemesi, kendi yetki alanında işlenen soykırım suçunun faillerini yargılayabilir. Yine İsrail Devleti yöneticilerinin ikamet ettiği yerlerin yetkili mahkemeleri de şüphelileri yargılayabilir.
YETKİLİ YARGILAMA İÇİN PRATİK VE ACİL ÇÖZÜM
Cinayetler ve kırım şu anda devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi uyarınca, cinayetlerin işlendiği Gazze veya başka yerlerin cezaî soruşturma makamları, derhal kanıtları toplayarak, suçun işlendiği yerin yetkili ceza mahkemelerinde dava açabilir ve soykırım suçunun yargılanmasını başlatabilirler.
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ (UCM)’NDE YARGILAMA
UCM’nin yargı yetkisi, Roma Statüsü’nde düzenlenen suçlarla ilgilidir. “Soykırım suçu”, “insanlığa karşı suç”, “savaş suçları”, Roma Statüsü’nün 6, 7 ve 8. maddelerinde tanımlanmıştır.
Soykırım suçunu işleyen İsrail yöneticileri ve memurlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanabilmeleri için, suçun ya UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf olan bir ülkenin topraklarında işlenmesi, ya da Statü’ye taraf olan bir ülkenin vatandaşı tarafından işlenmesi gerekir.
Kabul edilebilirlik şartlarından biri de; UCM’nin yargı yetkisini kullanabilmesi için olayların belirli bir vahamet düzeyine ulaşmasıdır. Gazze’de şu ana kadar çocuk dâhil 10 binden fazla insanın öldürüldüğü gerçeği karşısında, olayların UCM için “kabul edilebilir vahamet düzeyine” ulaştığı açıktır.
Gazze, Filistin Devleti’ne bağlı bir şehirdir ve Filistin Devleti de UCM’nin Roma Statüsü’ne taraftır. Dolayısıyla suçlar taraf devletin ülkesinde işlenmiştir. Haliyle UCM’nin yargı yetkisinin ön şartı gerçekleşmiştir. Bu durumda suçları işleyen kişilerin vatandaşı bulundukları devletin, yani İsrail’in Roma Statüsü’nde taraf olmayışının artık bir önemi yoktur.
UCM’de İsrail devlet yöneticileri hakkında açılmış bir soruşturma zaten vardır. UCM Başsavcılığı, Filistin topraklarında işlenen suçlarla ilgili “durum” incelemesini yıllarca oyalamış, Ocak 2015 tarihinden itibaren altı yıl sürdürmüş, 2021 yılı itibariyle de soruşturmaya başlamıştır. UCM Başsavcılığı, 7 Ekim 2023 sonrası yaşananları da bu soruşturmaya dahil etmek durumundadır. O zaman bir devlet başvurusuna zaten gerek kalmayacaktır. Bunun için mücadele edilmelidir.
ULUSLARARASI ALTERNATİF CEZA YARGILAMASI:
ASYA İNSANLIK MAHKEMESİ VEYA DÜNYA İNSANLIK MAHKEMESİ
Soykırım suçunun yargılanmasında, Uluslararası Ceza Mahkemesi, biricik uluslararası yargılama makamı değildir. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 6. Maddede “tarafların kabul etmesi halinde bir uluslararası ceza mahkemesini” yetkili kılıyor. Bu durumda tarafların kabul etmesi şartına bağlı olarak herhangi bir uluslararası ceza mahkemesi de yetkili olacaktır. Bu düzenlemeye dayanılarak, Alternatif bir yargı makamı kurulabilir.
Bilindiği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uluslararası hukukta bir yargılama makamı olarak kabul edilmektedir.
Avrupa’nın uluslararası hukuk adına yargılama yapan bir mahkemesi olduğuna göre, Asya’nın niçin böyle bir mahkemesi olmasın? Filistin Asya topraklarındadır. Asya, devlet ve medeniyet birikiminin kıtasıdır. Dahası Asya, insanlık birikiminin kıtasıdır. Dünyanın ilk yargı kurumları Asya’da kurulmuştur ve bugün Asya’dan yeni bir uygarlık yükseliyor. Bu uygarlık, zulme karşıdır ve insan odaklıdır.
Bu tarihî mirastan güç alarak, Asya Devletlerinin ve İslam milletlerinin yaşadığı toprakları yöneten devletlerin Asya İnsanlık Mahkemesini oluşturmaları için çalışmalara başlamanın zamanıdır. Asya’da kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü, bu konuyu gündeme taşıyabilir.
Esasen bu yönde bazı girişimlerin olduğunu saptıyoruz. 2010 yılında Asya Anayasa Mahkemeleri ve Muadili Kurumlar Birliği (AAMB) kurulmuştur. Filistin Anayasa Mahkemesi AAMB’ye 22. Mahkeme olarak katılmıştır. Güney Kore Anayasa Mahkemesi Başkanı Park Han-Chul, AAMB’nin 2014 yılında İstanbul’da yapılan 2. Kongresi’nde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) örneğine dikkat çekerek AAMB’-nin Mahkemeye dönüştürülmesini gündeme getiriyor. (Konuşmasının Türkçe ve İngilizce metinlerini ekte sunuyoruz) Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın uluslararası kuruluşları, İslâm İşbirliği Teşkilâtı, Türk Devletleri Teşkilâtı ve Arap Birliği gibi örgütler, Asya İnsanlık Mahkemesi kurulması girişimini destekleyebilir ve uluslararası yargı, Atlantik emperyalistlerinin ve Siyonizmin denetiminden kurtarılabilir.
SİYONİST REJİMİN SOYKIRIM SUÇUNU İŞLEYEN SORUMLULARI MUTLAKA YARGILANACAK VE CEZALANDIRILACAKLARDIR
Bugün yedi iklimin halkları, soykırım suçunu işleyen Siyonist Rejimin yöneticilerinin yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyor. Hiçbir güç bu insanlık tufanının önünde duramaz.
İsrail Devletinin soykırım suçunu işleyen sorumluları mutlaka yargılanacak ve cezalandırılacaklardır.
Bu büyük insanlık davasında hepimize sorumluluk ve görev düşüyor.
Bu amaçla bugün İran İslam Cumhuriyeti’nin girişimiyle gerçekleştirilen toplantımızın açtığı yolda, dünya kamuoyunu harekete geçmeye teşvik eden çalışmaları yoğunlaştırmalıyız.
Bunun yanında soykırım suçunun faillerini ve kanıtlarını araştırmak için çalışmalara bugünden başlamalıyız. Bu amaçla seçkin şahsiyetlerden ve seçkin hukukçulardan oluşan bir Uluslararası Araştırma ve Soruşturma Kurumu bugünden örgütlenmelidir.
SİLAHLI ZULME KARŞI SİLAHLI KARARLILIK
En önemli gerçeğin elbette bilincindeyiz: ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizmini hiç kimse lafla ve yargı tehdidiyle durduramaz.
Silahlı zulüm, en başta silahlı kararlılıkla göğüslenir ve yerle bir edilir.
Şairin dediği gibi “Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.”
İnsanlığın bütün tecrübeleri göstermiştir ki, ancak bir yaptırım gücü varsa, hukuk ve yargı da vardır. O nedenle Adaletin bir elinde terazi bulunmakla birlikte diğer elinde de kılıç bulunmaktadır.
Bugün Adaletin hem uluslararası bir teraziye hem de kılıca ihtiyacı bulunduğu açıktır.
Bu tarihî toplantıda, kardeşinize baş konuşma sorumluluğunu verdiğiniz için, yürekten teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.”
Kaynak: Aydınlık Gazetesi