Ana Sayfa Yazılar “Patlayan Bombalar Bilinçleri Sardı”

“Patlayan Bombalar Bilinçleri Sardı”

857

Neoliberalizmin, iç dünyasını çöküntüye uğrattığı insan;
yalana, fısıltıya mecburdur. “

Türkiye’de, son 5 ayda gerçekleşen canlı bomba saldırıları ve 13 Mart günü Türkiye’nin kalbi Ankara’da patlayan bombadan sonra söylentilerin, dedikoduların had safhaya ulaştığını ve toplumun geniş kesiminin etkilendiğini gördük.


Ankara metrosunun Kızılay durağında, birbirini ezerek metroya binen insanlar bombalı saldırıdan sonraki günlerde yoktu. Bu saldırıların ardından sosyal medyada ve çeşitli iletişim ağlarında dolaşan “ihbar mesajları” insanları “önlemler” almak zorunda bıraktı. Dolaşan mesajların hepsi de en meşru kanallardandı; kimisinin subay olan abisi, kimisin bakanlıkta çalışan annesindendi, mesajlar.
Yaklaşık bir hafta sonra gelen İstanbul’daki canlı bomba saldırısı, fısıltıları “doğruladı”. İstanbul’un en kalabalık meydanlarından diyebileceğimiz Beşiktaş, Kadıköy ve Taksim adeta tehlikeli bölgeydi ve boştu. Dolaşan ihbarlar ve mesajlar, etkisini ilerleyen günlerde de gösterdi.
Ankara patlamasının ardından ortaya çıkan söylentiler, insanların davranışlarını şekillendirebildi. Söylentiler, tüm toplumu sardı.
Gündelik yaşamın her alanında karşımıza çıkan dedikoduların kökleri oldukça eski. Ancak dedikodu ve söylentilerin, toplumu etkileyebilme, davranışlarını belirleme, onları kuşatma yeteneği yirmi birinci yüzyılda doruğa ulaştı.


En genel anlamıyla, gerçeğin yeniden üretilmesi olarak tanımladığımız medya; toplumsal düzenin bozulduğu, düzene milletin dışında bir kesimin egemenlik ettiği koşullarda “fısıltı” üretir. Fısıltı, bir belirsizlik zamanlarında ortaya çıkar. Belirsizlik ortamı son bulmadıkça fısıltıların dinmesi mümkün değildir. O belirsizlik, fısıltıların sonuçlanmasıyla değil, toplumsal düzenden kaynaklanan belirsizliklerin, açmazların ortadan kalkmasıyla mümkündür.
Belirsizliğin sürdüğü ortamda, fısıltıların yayılması hız kazanır. Kötü haber diyebileceğimiz fısıltıların yayılması kolaydır, çünkü güvensiz ortamda endişeleri, korkuları azaltmanın yolu, onu çok kişiye dağıtmaktır, herkese ait kılmaktır, bu bir gereksinimdir.

BİLİNÇDIŞI TESLİMİYET


Fısıltılar, belli aşamalardan geçerler: düzeye inme, keskinleşme ve özümleme(1).
Bireylerin bilinçlerinde düzeye inme uzun zaman alırken, fısıltının toplumsal yaşama karışması, bu süreci kısaltır. Söylentiler, daha özlü hale getirilir. Sonuç olarak, ortaya çıkan bombanın Ankara veya İstanbul’da kesin patlayacağıdır.
Fısıltının keskinleşmesi sürecinde göz ardı edilen, “neden ülkemizde bombalar patladığıdır”. Göze sokulan fısıltı ise “Gaziantep’ten yola çıkan 3 IŞİD üyesidir”.
En önemli süreç özümsemedir, çünkü fısıltı burada toplumun en geniş kesiminin dünya görüşüyle birleşmektedir. Fısıltıların özümsenmesi mevcut egemen ideoloji ile benimsetilirken, egemen ideoloji, yeni politikalar üretmekten geri kalmaz.
Türkiye’nin terörle mücadelesi devam ederken patlayan bombalar, yalnızca AKP’ye bir açılım dayatması değil, toplumun da bombalarla teslim alınmasıdır. Terörle mücadeleyle ortaya çıkan toplumsal koşullara, fısıltılar da eklenince ideolojik hegemonyanın sağlanması için teslim alma operasyonu daha tutarlı hale getirilir. Operasyonun tutarlı hale getirilmesine “Cumhuriyet”in(2) teslim alınması da dahildir. Bilinç operasyonunda, hiçbir boşluk kalmayacak şekilde bir öykü oluşturulmuştur.


Fısıltılar, duygusal gereksinimlerin izlerini taşırlar. Gerçek olmayan bu fısıltılara, toplumun itibar etmesinin maddi nedenleri bulunmaktadır. Psikolojik savaş amacıyla, korku toplumu amacıyla pompalanan fısıltıların maddi temelinde ihtiyaçlardır ve bu ihtiyaçları üretim biçimi belirler. Kapitalist üretim biçimi, iç dünyası körelmiş insana ihtiyaç duyar.


Hiçbir güvencesi olmayan, yol haritası olmayan, değerlerinden sıyrılan insanın, yaşamını açıklayabilmesi için sınıf bilincine sahip olması gerekir. Bu bilinçten yoksun insan için her gün kazanlar kaynar.


İnsanın, bu durumda bir kaçışa ihtiyacı vardır. O kaçış, 13 Mart günü yayınlanan “Survivor”dur. Yayın yasakları(3) gerçeğe ulaşma da bir engeldir, birey de bu gerçeklikten kaçışın ve kendisini kurgulanmış yaşamın içerisine bırakmanın peşindedir.


Türkiye’de, 30 yılı aşkın bir zamandır, emperyalizmin kültürel hegemonyası budalalar yaratma çabasındadır. O budalalaştırma çabalarının sonucunu, “estetize edilmiş yaşamlar(4)”a her geçen gün daha çok sarılan halk, ders niteliğinde kavratıyor. Çarpıcılığını ise Survivor’un 13 Mart tarihli reyting sonuçları…(5)
Neoliberalizmin, iç dünyasını çöküntüye uğrattığı insan; yalana, fısıltıya mecburdur.

Dipnotlar


1. G. Allport ve L. Postman, “Söylenti Veya Fısıltı Gazetesinin Temel Psikolojisi”. çev. Ünsal Oskay, Kitle Haberleşme Teorilerine Giriş, s. 157-183, Der Yayınları, İstanbul, 2000.
2. İstanbul’da gerçekleşen canlı bomba saldırısının ertesi günü olan 20 Mart Pazar tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti için: http://gazetemansetleri.co/cumhuriyet-gazetesi-manseti-20-03-2016/
3. 13 Mart tarihinde PKK’nin Ankara’da gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısının ardından yayın yasağı getirildi: http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-ankaradaki-patlama-haberlerine-yayin-yasagi-40068015
4. Estetize edilmiş yaşamlar: Televizyon yayınlarında gerçekle ilgisi olmayan fakat gerçekmiş gibi ortaya konan ürünler.
5. İlgili bir haber ve reyting tablosu için: http://www.medyago.com/haber/3275/patlama-gununde-en-cok-survivor-izlendi

Kaynakça

1. Guy Debord, Gösteri Toplumu, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014.
2. İrfan Erdoğan, Dünyanın Çarpık Düzeni/Uluslararası İletişim, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1995.


Barış Demiralay
Öncü Gençlik Genel Başkanı