Ana Sayfa Yazılar ŞAFAK ERDEM YAZDI: NACİ BEŞTEPE’NİN VERYANSINLARI

ŞAFAK ERDEM YAZDI: NACİ BEŞTEPE’NİN VERYANSINLARI

1432

Şafak Erdem, Öncü Gençlik Genel Yönetim Kurulu Üyesi

Emekli Tuğgeneral Sayın Naci Beştepe 28 Kasım tarihinde “VeryansınTV” sitesinde Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’i eleştiren bir köşe yazısı yazdı. Sayın Perinçek’in bu yazıya Aydınlık’taki Rota köşesinde 5 Aralık tarihli yazısında yanıt vermesinin ardından Sayın Tuğgeneral 7 Aralık tarihinde bir yazı daha kaleme aldı. Sayın Beştepe’nin karşı çıktığı temel nokta, Sayın Perinçek’in Vatan Savaşı mevzisine kazanılamayan üyelerin durumuna örnek verirken “Naci Beştepe gibi Türk Ordusunun ‘Saray Savaşı’ yaptığını ileri süren ve Vatan Savaşı kararına karşı oy verenler” ifadesini kullanmış olması.

SAYIN BEŞTEPE’NİN VATAN PARTİSİ’NDEN VE AYDINLIK’TAN AYRILMA SEBEPLERİ

Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu 1 Ağustos 2015 tarihinde “Vatan Savaşı Kararı” başlıklı bir dizi karar alıyor. MKK Üyeleriyle birlikte İl Başkanlarının da bulunduğu toplantıda alınan karara karşı oy veren yalnızca Naci Beştepe oluyor. Sayın Beştepe bundan yaklaşık iki ay sonra MYK’daki görevinden istifa ediyor.

Aydınlık’taki yazılarına devam eden Sayın Beştepe, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Abdullah Gül’le yaklaşık kırk yıl önce çekilmiş fotoğrafı konu alan yazısının gazete yönetiminin kararı sonucunda yayınlanmaması üzerine 2017 Mayıs’ında Aydınlık’tan ayrılıyor ve Vatan Partisi’nden istifa ediyor.

SARAY SAVAŞI TEZİNE ÇIKAN DOĞRUDAN VE DOLAYLI YOLLAR

24 Temmuz 2015’te Vatan Savaşı başladığından beri HDP/PKK’nın Saray Savaşı tezi yalnızca doğrudan değil, aynı zamanda dolaylı yoldan üretiliyor. Doğrudan olanı tespit etmek kolay, çünkü “bu savaş bizim savaşımız değil, Saray’ın savaşı”, “oy kazanmak için Mehmetçik kullanılıyor” diyerek açıktan Vatan Savaşının karşısında konumlanıyorlar. Bunun merkezinde HDP/PKK ve dostları yer alıyor. Tartışmayı çetrefilli hale getiren, Saray Savaşı tezinin dolaylı yoldan da üretiliyor olmasıdır. Bunu üretenler HDP/PKK’ya destek olma niyetiyle hareket etmiyorlar. Fakat savaşta konumu tayin eden şey niyet midir?

SAYIN BEŞTEPE’NİN VATAN SAVAŞI KARARI’NA İTİRAZI

Sayın Beştepe Vatan Savaşı Kararı’na karşı çıkmasını şöyle açıklıyor: “Cümleden ‘Saray Savaşı değil’ kısmının çıkarılmasını, ‘Vatan Savaşıdır’ demenin yeterli olacağını, Vatan savaşı ifadesinin ‘saray savaşı olmadığı’ anlamını da kapsadığını, ‘Saray Savaşı değil’ demekle HDP’ye karşı AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşeceğimizi, bunun bizim işimiz olmadığını söyledim.” Sayın Beştepe Vatan Savaşı Kararı’na doğrudan karşı çıkmıyor, fakat Vatan Savaşının Saray Savaşı olmadığının belirtilmesine edilmesine karşı çıkıyor. Gerekçesi ise “AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşmemek”. Meselenin düğümlendiği yer zaten tam da burasıdır.

 Eğer Vatan Savaşı diye bir tez öne sürüyorsanız, bu uzay boşluğunda değil, karşısına konulan düşman tezine karşı bir anlam taşır. Yoksa “Türkiye Vatan Savaşı veriyor” demek, “dünya güneşin etrafında dönüyor” demek gibi genel geçer bir şey söyleyip aslında hiçbir tavır belirtmemek anlamına gelir. Burada esas mesele, Saray Savaşı tezinin karşısına Vatan Savaşı tezini koymaktır. Bunu yapmadığınız zaman, sadece Vatan Savaşı diyerek aslında ciddi bir şey ifade etmemiş, yalnızca kendinizi kandırmış olursunuz. Bu, konuya karşı yönden yaklaşarak da anlaşılabilir: 24 Temmuz 2015’in hemen ardından Saray Savaşı diyen HDP başkanının kendisidir, amacı da TSK operasyonlarının vatan için yapıldığı düşüncesinin yaygınlaşmasının önüne geçmektir. Yani, Saray Savaşı uzay boşluğuna değil, halka “bu savaşı vatan için sanmayın” demek için söylenmiştir.

Sayın Beştepe söz konusu çekingen tavrı en anlaşılır biçimde kendisi ifade ediyor: “AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşmemek”. ABD emperyalizmi ve onun piyonu terör örgütleriyle mücadele eden AK Parti’yle birlikte olmaktan kaçarak Vatan Savaşı tezini hayata geçirmek gibi bir imkan olmadığı açık bir gerçektir. Vatan Savaşında Türkiye cephesinde olmamak, giderek karşı cephede olmak için Saray Savaşı tezinin doğrudan kabulü şart değildir; Vatan Savaşı tezinin, yani Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu’nun 1 Ağustos 2015 tarihindeki “Vatan Savaşı Kararı”nın, somutlaştırılmasına karşı çıkmak da bir yöntemdir. Siyasi eylemlerin doğasında, iyi niyetlerle önüne geçilemeyecek sonuçlar doğurması da vardır.

VATAN PARTİSİ’NDEN AYRILANLARIN ORTAK NOKTASI

Sayın Beştepe Vatan Partisi’nden ayrılanların uzun bir listesini yazıyor ve soruyor: “Hepsi mi hatalı?” İsim listesinin uzun tutulmasının ve “hepsi” zamirinin kullanılmasının daha fazla etki yaratacağı düşünülüyor olmalı. Fakat görünürdeki “hepsi” aslında “tek”tir: Vatan Partisi’nden ayrılanlar için meselenin düğümlendiği yer, Vatan Savaşı Kararı’na taraf olup olmamak ve bu Kararın gereklerini yerine getirecek bir tavır alıp almamaktır. Arkada kalan beş yılı aşkın sürede görülmüştür ki, burada birincil önemdeki sorun “AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşmemek” takıntısıdır. Düşünce bu noktada saplanıp kaldığında devamının gelmesi kolay oluyor. Bir yandan siyasi özneleri ve partileri bugünleriyle değil geçmişleriyle tartmak, diğer yandan da talî çelişmeleri başat çelişmeler haline getirip gerçek düşmanı tespit edememek o düşüncenin kaçınılmaz devamıdır. İlkiyle ilgili; siyasi öznelerin ve partilerin geçmişinde ve bugününde pirüpak olanı bulma isteği yerine gelmesi mümkün olmayan bir istektir. Her zaman isteğin tamamlanmasına engel olan bir unsur bulmak mümkündür. Arayanların bolca bulduklarını görüyoruz. Birçokları için son beş altı yıl, AK Parti’nin 2014 öncesi eylemlerinin geniş geniş eleştirisini yaparak ve ABD’ye ha teslim oldu ha teslim olacak diye bekleyerek geçti. İkinci noktayla ilgiliyse; kuşkusuz hükümette eleştirilecek noktalar vardır ve herkesin eleştiri hakkı vardır. Fakat eleştirmek ve farklı bir seçenek yaratmaya çalışmak ayrı bir şeydir, bu noktaları Türkiye’nin ABD’yle verdiği mücadeleyi gölgeleyecek şekilde ortaya koymak ve gerçekleri bulanık hale getirmek ayrı bir şeydir. Sayın Beştepe’nin yazılarında saplanıp kalan düşüncenin bu iki özelliği de çokça bulunuyor.

HULUSİ AKAR’A KARŞI ABD PROPAGANDASI

Sayın Tuğgeneral ironi yaparak “PKK’ya karşı yıllarca dağlarda mücadele eden biz askerler Amerikan gemisindeyiz” diyor. PKK’ya karşı verdiği mücadeleler için kendisine ancak minnettar olabiliriz. Diğer yandan geçmiş, bugünün koşulsuz bir garantisi maalesef olamıyor. Sayın Beştepe’nin Aydınlık’tan ve Vatan Partisi’nden ayrılmasına sebep olan olay bunu gösteriyor. Vatan Savaşının başından beri genel olarak TSK’ya, özel olarak ise Hulusi Akar’a karşı bir psikolojik savaş yürütüldüğü, bunun merkezinde ABD’nin ve Türkiye’deki terör örgütlerinin olduğu apaçık ortadadır. Söz konusu o kırk yıl önceki fotoğrafın, bugünkü cepheleşme konusunda kafa karıştırmak için kullanılması bu kampanyanın en önemli ayaklarından birisidir. Bugün ABD tarafında olduğunu herkesin bildiği Abdullah Gül ile ABD’yle savaşan ordunun başındaki ismi yan yana gösteren bir fotoğrafın basına servis edilmesinin kafaları karıştırmaktan başka hangi amacı olabilir? Sayın Beştepe bu gerçeği görememekte midir? Eleştiri yapmakla ABD propagandasına dahil olmak arasındaki farkı görememekte midir? “AKP/RTE savuculuğu yapar duruma düşmemek” konusundaki hassasiyetin bir kısmı “TSK’ya karşı psikolojik savaş yapar durumuna düşmemek” konusunda gösterilse, sonuç böyle olmayabilirdi.

HERKESİN BİR ŞANSI DAHA VARDIR

Kimse o güne değin taşıdığı fikirlerin esiri olmak zorunda değil. Konuştuğumuz bağlamda bu gerçek, Türkiye’ye bağlılığı olan herkes için geçerlidir kanımızca. Doğu Perinçek’in yazısını bunu akılda tutarak tekrar okumak belki en doğrusudur. Vatan Savaşı Kararı’ndan bahseden kısımda “bugüne” yapılan vurgu bu yüzden olsa gerektir:

“Bu karara bugün yüzü kızarmadan karşı oy verebilecek tek bir vatansever bulabilir misiniz?

‘Bugün’ sözcüğünü özellikle vurguluyoruz. Diyelim o zaman savaş yeni başlamıştı ve bu savaşın saray savaşı değil vatan savaşı olduğunu anlamadık. Bilincimize ve yüreğimize perdeler inmişti. Ama beş yıldır süren savaştan sonra hâlâ PKK’nın ‘Saray Savaşı’ çamuruna saplanıp kalmak ne anlama geliyor?”

Herkesin bir şansı daha vardır.