Ana Sayfa Yazılar SEZER ÖZSEVEN YAZDI: “TANZİME İHTİYACI OLAN: SİSTEM”

SEZER ÖZSEVEN YAZDI: “TANZİME İHTİYACI OLAN: SİSTEM”

1620

Sezer Özseven, Öncü Gençlik GYK Üyesi ve Ankara İl Sekreteri

Türkiye son 5 yıldır çok ciddi bir yapısal dönüşüm yaşıyor. Kabaca “Atlantik sisteminden kopuş” olarak tarif ettiğimiz bu süreç esasında Türkiye’nin bekasını tehdit eden PKK-FETÖ’nün yaşam kaynağının ABD olduğunun anlaşılmasıyla devlet düzeyinde de işlemeye başladı.

Atlantik Sisteminin Cenazesi Kaldırılıyor

                Emperyalizm basitçe sermayenin silah zoruyla ihraç edilmesinden ibaret değildir. Emperyalizm kültürüyle, ekonomisiyle, yönetim anlayışıyla topyekûn bir sistemi ifade etmektedir.

                Türkiye’de 1980 neoliberal Amerikancı darbesiyle birlikte mutlak teslimiyetçi iktidarına kavuşan Atlantik sistemi 2013 yılına doğru çözülmeye başlamıştır. 2013 yılına kadar İşçi Partisi(Vatan Partisi)’nin örgütlediği Cumhuriyet mitingleriyle, TGB’nin gerçekleştirdiği eylemlerle, Silivri kuşatmalarıyla dalga dalga yükselen ve 2013 yılında Haziran Ayaklanması’yla patlama noktasına ulaşan halk hareketi Türkiye’nin dinamiklerini baştan aşağıya değiştirmiş ve Atlantik sisteminden kopuşun fitilini ateşlemiştir.

                Türkiye’de Amerikancı sistemin kurulmasının en önemli aparatı olan AK Parti iktidarı yükselen halk hareketinin kendi tabanını da etkilemesiyle birlikte emperyalizmle karşı karşıya ve hatta emperyalizmin hedef aldığı kuvvetlerden biri haline geldi. Bu dönüşüm tek başına oy kaygısıyla açıklanamaz. Bu dönüşüm ancak Türkiye’nin yaşadığı köklü sistem değişiklikleriyle açıklanabilir.  Vatan Partisi önderliğinde Atlantik sistemine karşı savaşan milli kuvvetler emperyalizmin dayattığı sistemin önüne bir set çekmişti. AK Parti ise 2014 yılında PKK ve FETÖ’ye yönelik başlattığı operasyonlarla birlikte vatan mevzisinde yerini almış ve emperyalizmle karşı karşıya gelmiştir.

Ekonomi ve Yönetimde Kamucu Dönüşüm

                Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç son derece keskin bir süreçtir. Ortada değildir. Türkiye açısından bugün ya tam bağımsız olmak vardır ya da tam bağımlı olmak vardır. Yarı bağımlılık dönemini geride kalmıştır. Tam bağımsızlık ise ancak köklü bir sistem değişikliğiyle mümkündür. Atlantik sisteminin kalıntı kurumlarıyla, anlayışlarıyla hareket ederek bu köklü değişikliklere ulaşmak mümkün değildir. Kültürüyle, ekonomisiyle, yönetim yapısıyla bir sistem halinde ülkemize nüfuz etmiş olan emperyalizm yine yeni bir kültürle, ekonomiyle ve yönetim yapısıyla değiştirilebilir. Günümüzde bu değişimlerin de yavaş yavaş yaşandığını söyleyebiliriz.

Geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanının yaptığı açıklamayla birlikte çeşitli bölgelerde belediyeler üzerinden tanzim satışlar başladı. Belediyeler çeşitli sebzeleri market ve pazarlara nazaran çok uygun fiyatlarla halka satmaya başladılar. Çeşitli marketler hem yerli üretimin desteklenmemesinden kaynaklı hem de ekonomiye yapılan dış müdahalelerden kaynaklı çok yüksek fiyatlara bu ürünleri satmaktadırlar. Belediyelerin yaptığı tanzim satışlar sayesinde fırsatçılık sebepli fiyat artışlarında ciddi düşüşler meydana geldi. AK Parti iktidarının bu hamlesi aslında kamu yönetimi ve ekonomi anlayışında kamucu bir dönüşümün olduğunu gösteriyor. Devletin küçültülmeye çalışıldığı eski dönemden yeni döneme geçişte devlete yeni sorumluluklar yükleniyor. Yani sadece fiyatların değil aynı zamanda içinde bulunduğumuz sistemin de tanzim edildiğini(düzenlendiğini) ve bu düzenlemelerin kökten değişikliklere yol açacağını görmek gerekir.

Tuzu Kurular

                Türkiye’de ise muhalif, cumhuriyetçi, devletçi, Atatürkçü olduğunu iddia eden bazı kişilerde bu gibi meselelere karşı ciddi bir akıl mayışması durumu mevcut. Bu kişiler için kendi dar dünyaları dışında gerçekleşen hiçbir şey gerçek değil. Onlara göre 15 Temmuz tiyatro, Tayyip Erdoğan gizliden gizliye PKK ve FETÖ’yle işbirliği içerisinde, aslında her şey cumhurbaşkanının “diplomasız” olduğunu unutturmak için… Türkiye’nin çoğunlukla zengin semtlerinde yaşayan, evinde beslediği kedi dışında hiçbir canlıyla temasa geçmeden topluma dair tahliller kasan bu kişilerin tüm yaşam gayesi o diplomanın unutturulmamasıdır… Diplomayı unutturmamaya odaklanan akıl bağımsızlıkçılığı, anti emperyalizmi, Atatürkçülüğü unutmaya yüz tutmuştur.

Vatandaşın geçim sıkıntısından bihaber yapılan bu yorumlar aynı zamanda bir kibrin de ürünüdür. Devletin ekonomide kamuculuğa yönelmesine karşı alaycı ve küçük gören bir bakış tuzu kuruların sınıf kibrini de yansıtmaktadır. “Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan insanlar” dedikleri kişilerin aslında kendi savundukları “devletçilik, bağımsızlıkçılık” gibi fikirlerle tanışmaları ve bağımsızlık mücadelesinde onlardan daha ileri bir mevzide bulunmaları bu kişilerde ciddi bir öfkeye sebep olmuştur. Kendi basiretsizliklerine duydukları bu öfkeyi de alaycı bir sınıf kibri olarak dışa vurmaktadırlar. Ancak dünya, etliye sütlüye karışmayanların dar bakış açısından ibaret değildir ve dönmeye devam etmektedir.

                AK Parti’nin tanzim satış uygulaması, stokçuluk yapanlara karşı aldığı tedbirler ekonomide ve yönetimde kamucu bir dönüşüm yaşandığının göstergesidir. Bu kamucu dönüşüm esasında Türkiye’de Atatürkçü kesimlerin yıllardır vurguladığı programı ifade etmektedir. Bu sebeple Atatürkçülerin bu dönüşümlere destek olması gerekir. Ancak bu dönüşüm içerisinde çelişkileri de barındırmaktadır. Bu çelişkileri çözmek de yine Atatürk devrimi mirasına yaslananların önünde bir görev olarak durmaktadır.

Çelişkiler Nasıl Çözülecek?

                Emperyalizmle mücadelenin kültüründen ekonomisine topyekun bir sistemle mücadele olduğunu daha önce belirtmiştik. AK Parti iktidarı ABD’nin piyonu konumundaki PKK ve FETÖ ile mücadele ederken emperyalizmle mücadelenin diğer boyutlarıyla da tanışmış oluyor. Ancak tek parçalı bir yapısı olmayan, içerisinde hala Atlantik kanadından yöneticiler bulunduran AK Parti iktidarı emperyalizmle mücadelenin boyutları bakımından çelişik davranabiliyor. Bir yandan ekonomide devlet müdahalesinin gerekliliğini anlayıp bir yandan da Türkiye’nin üretim kaynağı olan fabrikalarının sıcak para ihtiyacıyla satılması bu çelişkinin bir göstergesidir. Türkiye’nin ekonomik ambargolara karşı kaynaklarını verimli kullanması gerekirken AK Partili belediyelerin kaynak israfına yol açan abartılı harcamaları bu çelişkinin bir göstergesidir.

                Türkiye’nin köklü sistem değişikliklerinin içerisinde olduğu, yeni bir sisteme gebe olduğu gün gibi ortadadır. Türkiye yıllarca neoliberalizmin pençesi altına fakirleşmeye mahkum edilmiştir. Üretime yapılan destekler israf olarak görülmüştür. Çiftçiye ve işçiye yapılan kolaylıklar devletin sırtında kambur olarak görülmüştür. Halbuki devletin sırtındaki esas kambur devletin etrafında kümelenen neoliberal fırsatçılar ve kriz vurguncularıdır. Türkiye ancak bu asalakları sırtından atarak belini doğrultabilir. Borçlanma sisteminde sona gelinmesi de Türkiye’yi kamucu, köklü değişiklikler yapmaya zorlamıştır. Son 5 yılda ekonomide ve yönetimde yapılan değişiklikler bunun en önemli göstergesidir. Ancak bu değişiklikler hala içerisinde çeşitli çelişkiler barındırmaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi kriz koşullarında bu çelişkilerle yoluna devam etmesi bu süreci daha da sancılı bir hale getirecektir. Vatan Partisi’nin üretim ekonomisi programının iktidarda Türkiye’nin kaynaklarının israf edilmemesinin, üretime harcanmasının ve toplumsal refahın tek koşuludur. Vatan Partisi’nin bölgede birlik, ülkede bütünlük programı terör sorununa köklü çözümün tek çaresidir. Bu çelişkileri çözmek adına Türkiye’nin Vatan Partisi’ne ve onun hükümette söz sahibi olmasına ihtiyaç vardır.

oncugenclik.org.tr, 12.2.2019