Toplumsal ya da bireysel olarak halkın içerisinde bulunan her sorun siyasidir. Çünkü her sistemin insana yönelik bir ekonomik anlayışı ve bunun doğurduğu bir yaşam tarzı vardır. Yaşamımız içerisinde karşılaştığımız her sorun bu yüzden bir yönü ile siyasidir. Yani bugün gençliğin yaşadığı yurt sorunu, eğitim sorunu, gençliğin ekonomik krizin altında ezilmesi gibi bütün sorunlar bu sistemin bir sonucudur. Üstelik bu sistemi gençliğe reva görenler de sorunlardan bihaberdir. Sorunlar ne kadar siyasi ise çözümler de o kadar siyasidir çünkü sorunlu sistem ancak siyasi mücadele ile değiştirilebilir. Bu yüzden sorunlu sistem bizleri siyasi mücadeleden uzak tutmaya çalışmaktadır. Sorun yaşayan herkese çözümsüzlük ve karamsarlık iklimi yaymaktadır. “Sen mi kurtaracaksın bu vatanı?” demektedir. Bu düzenin böyle gelip böyle gideceğini söylemektedir. “Sana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı ile gençliği bencilliğe itmektedir. Gençliği çözümden uzaklaştırmak için “Atanamazsın, kariyerinde sorun yaşarsın, önce kendini kurtar, siyaset senin işin değil” gibi birçok hatalı anlayışı gençliğin kafasına yerleştirmektedir. Fakat Türkiye’nin içerisinden geçtiği süreç bize gençliğin siyasetten uzaklaşarak hiçbir sorunu çözemeyeceğini göstermektedir.
Türkiye’nin dört bir yanında yurdunda kurtlu yemekler yemek zorunda kalan gencinden tutalım da kalacak yer bulamayan, kitap alacak parası olmayan gence ya da mezun olduktan sonra işsiz kalan, iş sahibi olsa bile aldığı eğitimin yetersizliğinden dolayı ne iş yapacağını bilemeyen gençlere… Eğitim hayatımızda, sosyal hayatımızda ve geleceğimizde birçok köklü sorun bulunmaktadır. Hiçbirimizin hayalinde bu sorunlar bulunmamaktadır. Üniversitemize giderken hepimizin düşünde iş sahibi olmak, vatanımıza ve milletimize faydalı ve refah bir şekilde hayatımızı kurmak bulunmaktadır. Karşılaştığımız bu sorunlarda önümüzde iki seçenek bulunmaktadır: Ya kendi bacağımızdan asılıp başarısızlıkla diplomalı işsizler yığınına katılmak ya da çözümün bir parçası olup siyasi mücadeleye atılmak, iktidar olarak hayalimizdeki Türkiye’yi ve dünyayı kurmak. Birincisinde kendimiz için çabalayıp bu sistemin soldurduğu insanlardan olmaktan başka bir yol yok. İkincisinde de iktidar olacağımız partide birleşmekten başka yol yok.
Siyaset Kirli Midir?
Türkiye’nin 1945’lerde girdiği Küçük Amerika süreci; silahlı, siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığını talan etmiştir. Kurulan talan sistemi siyasette de kendini göstermektedir. Bir tarafta tepeden tırnağa meclisteki kirlenmiş koltuğunda, belediyelerde; hazineden aldığı fonlarla milletimizin alın terini kendi çıkarlarına kullanan siyasetçiler ve siyasi partiler yaratmıştır. Siyaseti kendi çıkarı için kullanan siyasetçiler toplumdan kopmuş, toplumun sorunlarından bihaber hale gelmiştir. Aşağıda görülen fotoğraf gibi birbirini yemekten başka bir şeye yaramayan bire grup insan yaratmıştır. Yine yaratılan bu talan sistemi vatanseverliği ve Atatürk devrimciliğini kendine tehdit olarak gördüğü için toplumu bu ilkelerden uzak tutacak bir iklim kurmuş, toplumun içerisinde siyasetten uzak durması gerektiğine dair fikirler yerleştirmiştir. Bu iklimin en büyük dayanaklarından biri 12 Eylül 1980 Amerikancı darbesidir. Bu darbe, toplumu korkutmuş ve sindirmeye çalışmıştır.
Bizleri Siyasetten Uzak Tutanlar
1980 Amerikancı darbesi gençliği depolitize[1] etmek ve sindirmek için yapılmıştı. Zaten gençliği, Türk milletini karşı karşıya getiren ve bölen 1980 Amerikancı Darbesinin estirmek istediği rüzgâr bir korku rüzgârıdır. Bu korku iklimi bugüne de bazı izler bıraktı. Yine de Türk gençliğini siyasetten uzaklaştıramadılar.
Darbe sonrasında inşa edilen sistem milletimizin emeğini ve alın terini emperyalist devletlerin kontrolüne bağlamıştır. Bu sistem Türk milletinin ihtiyacını karşılayan bir sistem değildir, aksine şu anki sorunlarının sebebidir. O dönem Türkiye’yi yönetenler siyasetin bir üst makam işi olduğunu, toplumun bununla seçimden seçime ilgilenmesi gerektiğini, siyasetin kirli olduğunu ve siyaset yapanın kirleneceğini iddia etmiştir. Bu dayatmalarla siyasetin kapısı halk çocuklarına kapanmıştır. Siyaset bir avuç rantiyeciye, “Devletin malı deniz, yemeyen keriz” diyenlerin tekeline kalmıştır. Bunların hepsi toplumun rant ve talan sistemine karşı gelmemesi için dayatılmıştır. Fakat hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de iki taraf bulunmaktadır. Toplumun önünde de iki seçenek bulunmaktadır. Bir tarafta siyaseti kirli işlerini rahat yürütmek için kullanan, toplumu da buna göre şekillendiren sistem partileri, diğer tarafta temiz toplumu kurmak için alınteri döken ve sisteme karşı mücadele eden devrimci parti… Yani kirli olan toplumu sömüren sistem ve onun siyasi partileridir. Fakat toplumun bu sistemin dışında temiz bir seçeneği bulunmaktadır.
Bireyin Kahramanlığı Bizi Kurtarır mı?
Toplumumuzun içerisinde bulunan köklü sorunlar onu sistemin dışına çıkartmakta sistem dışı devrimci bir siyaset aratmaktadır. Bunu tahlil eden emperyalist sistem gençliğe ve toplumun sınıflarına bireycilik aşılamakta bunu da kılıfına uydurmaktadır. Gençliğe “önce kendin”, “sadece kendin için çabala kendini kurtar” demektedir. “Kendini kurtardıktan sonra ülkenin sorunlarına kafa yorarsın” palavrasını gençliğe dayatmaktadır. Fakat içerisinden geçtiğimiz süreç bize göstermektedir ki sadece kendi için çabalayan insanların sistem teker teker belini kırmaktadır. Hatta gençliğin sorunları sadece birkaç kişiye mahsus sorunlar değildir. Örneğin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde okuyan binlerce arkadaşımız işsiz kalmaktadır. Hatta birçok üniversite bölümüne insanlar artık nitelikli işsiz yetiştirme yerleri olarak bakmaktadır. Bu bölümler içerisinde Tarih, Edebiyat, İktisat, İşletme gibi çok önemli ve Türkiye’nin iş gücüne ihtiyacı olan bölümler bulunmaktadır. Buradan da işsizliğin binlerce gencin sorunu olduğunu anlıyoruz.
Yine sistem içerisinde gençliğe sıklıkla dayatılan kahraman bekleme ve sorunlarını çözecek bir önder bekleme anlayışı bulunmaktadır. Bu anlayış temelden hatalıdır çünkü değişimi ve dönüşümü kahraman yaratmaz. Toplumun mücadelesi yaratır. Yani sisteme karşı bireysel mücadeleler veya yetenekli ve birikimli bir bireyin mücadelesi bir şey değiştirmez. Kitle ile buluşmayan ve örgütlü bir şekilde haklı talepleri için mücadele vermeyen kimse başarıya ulaşamaz. Hatta ekonomik ve sosyal haklar için verilen mücadele politik mücadele ile birleşirse başarılı olabilir.
Temiz Olanda Birleşelim
Türkiye artık köklü sorunların çözümlerinin eşiğindedir. Vatan Partisi’nin verdiği 50 yıllık mücadele Türkiye’yi Atlantik limanından koparmıştır. Bu mücadele FETÖ ve PKK’yı hapse atmış, Türkiye’yi bağımsızlık rotasına sokmuştur. Fakat elimizde 1945’ten beri emperyalist devletler tarafından yıpratılmış bir devlet kalmıştır. Bu sebeple milletimizin ve özellikle gençliğin önünde devrimci seçenekler bulunmaktadır. Ne mutlu ki Türk gençliğinin bu kirli sistemden beslenmeyen, aksine bütün sorunlarını çözecek programa ve birikime sahip Vatan Partisi var. Gençlik bugün kirlenmeden mücadele edebileceği, kendisinin ve milletinin sorunlarını çözebileceği Vatan Partisi’nde birleşmelidir. Vatan Partisi 26 Kasım’da Ankara’da düzenleyeceği kurultayla Türkiye’nin sorunlarını kökten çözecek süreci ateşleyecektir. Türk milletinin seçenekleri iktidarın programsız, stratejisiz olarak verdiği mücadele ve ABD’den iktidar dilenen ülkemize tekrar Batı prangası vurmaya çalışan Altılı Masa değildir. Türk Milletinin, sorunlarını çözebilecek programa, siyasete ve stratejiye sahip Vatan Partisi vardır. Tüm milletimiz 26 Kasım’da Ankara’ya, tam bağımsız Türkiye’yi kuracak Vatan Partisi’nin Genel Kurultayı’na davetlidir.
[1] Depolitize: siyaset dışı kalmak, siyasetten uzak olmak
Mustafa Koz
Vatan Partisi Öncü Gençlik Konya İl Başkanı