Ana Sayfa Yazılar TÜSİAD Hangi Cephede?

TÜSİAD Hangi Cephede?

372

Ülkemiz tam anlamıyla bir Ekonomik Kurtuluş Savaşı veriyor. Milli bağımsızlığın temeli olan bağımsız ekonomiyi kurma sürecindeyiz. Her savaşın cepheleri olur. Ekonomik Kurtuluş Savaşının da iki cephesi var. Bir yanda işçiler, çiftçiler, esnaflar, milli sanayiciler; en genel tabiriyle bu ülke için alın teri dökenler, üretenler var. Diğer yanda ise dolar vurguncuları, faiz komisyoncuları, mandacı iktisatçılar, Türkiye’yi yeniden Atlantik çukuruna atmak isteyen siyasi figürler var. 2. cepheye Türkiye düşmanı cephe de diyebiliriz çünkü saydığımız tüm zümreler Türkiye düşmanlığında birleşiyorlar.

Peki, Türkiye tarihinde açıklamalarıyla hükümetleri düşürmüş, darbelere zemin hazırlamış olan TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği) hangi cephede? Biz bu yazımızda, yaptığı açıklamayla rengini belli eden TÜSİAD’ın hangi cephede olduğunu işleyeceğiz.

BİZİ KURTARACAK OLAN NEDİR: FAİZ Mİ ÜRETİM Mİ?

TÜSİAD yaptığı açıklamada faiz indirimlerinin yanlış olduğunu savunuyor. Bu indirimler sonucunda yatırımların ve istihdamın düşeceğini ekliyor. Tüm bunlara, “genel kabul görmüş iktisat bilimi kuralları” diye kalıp bir cümleyle meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Türkiye gerçekleri ise bu çok bilmiş ve kabul görmüş (!) kuralların aksini söylüyor.

Ülkemizin önünde zorluklar var. Bu zorlukları TÜSİAD’ın, “genel kabul görmüş” diye açıkladığı kurallar önümüze getirdi. O kurallar devlet işletmelerini sattı, Kamu İktisadi Teşebbüslerini (KİT) özelleştirdi. Cumhuriyetin, “Her şeyi kendimizden bekleriz” felsefesi terk edilerek Türkiye dışa bağımlı bir ülke haline getirildi. Böylelikle dolar üzerinden devasa büyüklükte borçlanmalara gidildi. Yerli üretim engellendi. Ürettiğimizle borcumuzun faizini dahi ödeyemez duruma geldik.

Şimdi bu zorlukları aşacak programı tartışalım.

Faizin yüksek olduğu yerde üretim ve yatırım olmaz. Faizin yüksek olduğu yerde paradan para kazanmak -başka deyişle emeksiz kazanç- vardır. Kimse parasını üretim yapmak gibi nispeten meşakkatli yollarda değerlendirmez; yatırım yapmaz. Bunun devlet ekonomisine yansıması da sıcak para ihtiyacını doğurur. Çünkü üretimin olmadığı yerde faiz giderleri ancak küresel para efendilerinden gelecek sıcak parayla karşılanabilir. O efendiler de bedavaya akıtmıyor tabi sıcak parayı. Karşılığında Kıbrıs’tan elini, Doğu Akdeniz’den gemilerini çek diyor, sözde Kürdistan’a izin ver, Azerbaycan’ı yalnız bırak, topraklarını mazlum milletlere bomba yağdıracak ABD uçaklarına aç, kahraman Mehmetçiğin elini kolunu bağla…

Faizcinin, dolar vurguncusunun vatanı yoktur. Nerede faiz ve dolar vurgunculuğunun zemini oluşur oraya tüner. O nedenle milli bağımsızlıktan taviz vermekte gözünü kırpmaz.

Atatürk önderliğindeki genç Cumhuriyet de vatansız faizciye, tefeciye, vurguncuya karşı taviz vermemiştir. Atatürk’ün İktisat Vekili ve Türk Devriminin önder isimlerinden Mahmut Esat Bozkurt, “Tefecinin, faizcinin beni sövüp saymalarını bir şeref, bir bahtiyarlık sayarım. Fakat onlar överlerse o zaman kendimi bahtsız bulurum. Türk halkının, Türk köylüsünün derdine derman ararken bir Türk oğlunun uğrayacağı her hakaret, her ıstırap olsa olsa manevi bir zevktir. Köylümüzün hasımlarıyla sonuna kadar uğraşıp boğuşmak Türk aydınlarına borçların en kutsalıdır.” (1) der.

TÜSİAD’ın dayattığı programın çözümsüzlüğü budur. TÜSİAD’ı yöneten iş insanlarının zorluğu göğüsleyecek yüreği, yenilen emperyalizme karşı çıkacak cesareti yok. En önemlisi de ülkesini ve milletini düşünen bir siyasi ve ekonomik programları yok. Üreterek değil Türkiye’nin milli bağımsızlığından taviz vererek ceplerini doldurmak istiyorlar. Dünyanın dört bir yanında yenilen Amerikan emperyalizmini ve çöken dolar saltanatını (dolar saltanatının çöküşü ayrı bir yazı konusudur) görmüyorlar. Yenilmez ABD safsatası Kıbrıs’ı, Doğu Akdeniz’i feda edecek kadar perdelemiş gözlerini.

Bunların yanında TÜSİAD açıklamasında, “denenmekte olan ekonomik programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir” diye buyuruyor. Hangi program bu kadar hızlı sonuç verebilir? Ekonomik Kurtuluş Savaşı veriyoruz diyoruz. Savaşlarda hemen sonuç alabiliyor musunuz? Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda 1919 Haziran’ında zafer ilan edebilir miydi?

TÜSİAD yetkilileri de biliyor bu işin böyle değerlendirilmeyeceğini. Mesele Ekonomik Kurtuluş Savaşına karşı güvensizlik ve başarısızlık algısı yaratmak.

Peki Türkiye’nin çıkış yolu nedir?

Doların TL karşısında değer kazanması günlük hayatımızı dahi derinden etkiliyor. Çünkü kullandığımız ürünlerin büyük çoğunluğu ithalat yoluyla önümüze geliyor.

Dövizin düşürülmesi, faiz artırımı gibi geçici ve çözümsüz adımlarla sağlanamaz. Bu kısır döngüden çıkmanın tek yolu dolara bağımlılığı bitirmektir. O da yerli ve milli üretimle mümkündür. O nedenle kesin çözümün reçetesi bellidir; Türkiye’nin önünde istihdam odaklı bir üretim ekonomisi var.

Dolar üzerinden aldığınız ürünleri ülkenizde üretirseniz doların artmasının bir anlamı kalmaz. Bunun en büyük örneği Çin Halk Cumhuriyetidir. 1 ABD Doları 6.3 Çin Yuanı ediyor fakat Çin ekonomisinin 5 yıl içinde dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. Çünkü dolara bağımlılığı yok. Dolar 10 kat da değerli olsa etkilenmiyor.

Türkiye’nin üretim ekonomisini kurmak için, 70 yıldır içinde bulunduğu, siyasi ve askeri yönden koptuğu Atlantik sisteminden ekonomik olarak da kopması gerekiyor. Son 40 yılı çok ağır olmakla birlikte bu denli uzun bir üretmeme ve dışa bağımlılık alışkanlığını terk etmek zorluklar içeriyor. Önümüzdeki dönem devletçe ve milletçe mütevazı yaşayacağımız ve çok çalışacağımız bir dönem. Kuşkusuz Atatürk’ün dediği gibi, Türk milleti çalışkan bir millettir. Türk gençliği çalışmak ve üretmek için fırsat beklemektedir. Türk milletinin bu zorlukları aşmaya cesareti vardır. Kurtuluş Savaşı’nda ve devamında zorlukları nasıl aştıysak yine aşarız. Yeter ki doğru program olan üretim ekonomisini uygulayalım.

Ekonomik Kurtuluş Savaşımızı zafere götürecek kavramlar var: Planlı kalkınma, kamuculuk düzleminde karma ekonomi, disiplin…

Atatürk döneminde yaptığımız gibi planlı kalkınacağız. Önümüze 5, 10, 50 yıllık hedefler koyacağız. Ülkemizin dört bir yanına fabrikalar açacağız, başta gençlerimiz olmak üzere tüm vatandaşlarımıza istihdam sağlayacağız. Kamuculuğu gözettiğimiz fakat özel sektörün de katkı sunduğu karma ekonomiyi kuracağız. Türk milletine yakışır şekilde disiplinli olacağız ve çalışacağız. Türkiye’nin zorluklardan çıkış ve tam bağımsızlığı kazanma yolu bu programdan geçiyor.

ÇALIŞAN GENÇLİK ÜRETEN TÜRKİYE KURULTAYI

Türk gençliği olarak tüm bunları konuşmak, tartışmak ve yeni fikirler üretmek için, 62 üniversite topluluğunun çağrısıyla 25 Aralık’ta Hacettepe Üniversitesi’nde, Çalışan Gençlik Üreten Türkiye Kurultayı’nda buluşacağız. Çalışmak, üretmek ve Türkiye’nin geleceğine imza atmak isteyen tüm gençleri Çalışan Gençlik Üreten Türkiye Kurultayı’na davet ediyoruz.