CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, geçtiğimiz günlerde paylaştığı bir tivitte, “Bir ev bir araba sahibi olmak isteyenler oyunu CHP’ye versin” dedi. Kimilerinin kulağına hoş gelse de ülkemizin sorunlarına dair hiçbir çözüm içermeyen bu bol keseden atılan vaatler millet nezdinde karşılık bulmuyor.
Biz bu yazımızda, “1 ev 1 araba” aldatmacasının anatomisini işleyeceğiz.
1 EV 1 ARABANIN MUCİDİ KİM?
1 ev 1 araba üfürükçülüğünün mucidi, Amerikancılığıyla Türk siyasi hayatında yer edinmiş olan Tansu Çiller’dir. Çiller’in sloganı, “Her eve 2 anahtardı.” Çiller, aynı bugünkü muhalefet gibi, var olan ekonomik bunalımı fırsat bilerek bol keseden vaatler sıralamış fakat Türkiye’nin sorunlarını çözecek bir program ortaya koyamamıştı. Kaldı ki kendi başbakanlığı döneminde ekonomik kriz bitmemiş, aksine harlanmıştı. Devlet kurumları özelleştirilmiş, enflasyon artmış ve 1994 krizi yaşanmıştı.
Bununla beraber Çiller’in başbakan ve ardından başbakan yardımcısı olduğu dönemde, cumhuriyet aydınlarımızın sözde faili meçhul saldırılarla şehit edilmeleri, Madımak ve Başbağlar katliamı, Gazi olayları, Susurluk kazası gibi yüzlerce gladyo operasyonu tertiplenmişti. Çiller’in CIA adına çalıştığı tescillenmişti. Millete 2 anahtar vaat eden Çiller, Ankara’nın anahtarını Washington’a teslim etmişti.
CHP’NİN DURUMU FARKLI MI?
Günümüze gelelim. Bugün de 2 anahtar vaat edenler, Ankara’nın anahtarını Washington’a teslim etmek istiyor. Her şeyden önce CHP’nin başını çektiği ve “Biden ittifakı” ismini verdiğimiz partilerin ekonomik programı nedir?
CHP ve İyi Parti, Faik Öztrak ve Durmuş Yılmaz eliyle gizlice IMF yöneticileri ve küresel para efendileriyle görüşmeler yapıyor. Kılıçdaroğlu, her muhtarın yanına 1 yardımcı atayarak işsizliği bitireceğini söylüyor. 2000’lerin başında ABD’nin mazlum Irak halkına bomba yağdırmasıyla gözlerinde dolar işareti beliren Ali Babacan da ilk ağızdan Atlantik zorbalığının sözcülüğünü yapıyor. Saadet Partisi’nin, Necmettin Erbakan’ın milli kalkınma programıyla yakından uzaktan alakası yok. Davutoğlu’nun bir ekonomi programı var mı onu bile bilmiyoruz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları çözecek, milletimizin dertlerine derman olacak, gençliğin gelecek kaygısını ortadan kaldıracak bırakın programlarını tek bir cümleleri dahi yok. Aksine, Türkiye’nin 1945’lerden beri, 70 yılı aşkın süredir içinde kaldığı ve siyasi, ekonomik, toplumsal tüm sorunlarımızın kaynağı olan Atlantik sistemini milletimize tekrardan dayatmaya kalkıyorlar. Güzel ülkemizi, 2015’ten bu yana adım adım yardığımız Atlantik çemberinin içine yeniden dahil etmek istiyorlar.
Biden ittifakının siyasetleri de ekonomi programlarındaki gibi hezeyan dolu. PKK ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütlerine ve elemanlarına özgürlük isteyenler, HDP/PKK’yla kahvaltı hayalleri kuranlar, Soros ajanlarına kalkan olanlar, ABD’nin kaos ve kargaşa planlarına bekçilik yapanlar, Türkiye’nin bölünmesine yol açacak özerkliği ve ana dilde eğitimi savunanlar…
Yani işin gerçeği, vaat ettikleri evin salonunda FETÖ’cü teröristler oturuyor. Yine vaat ettikleri arabanın camlarını sözde PKK bayrakları süslüyor. Arabanın bagajındaki keleşler de cabası… Vaat ettikleri ev ve araba ancak Ankara’nın ABD’ye teslim edilmesiyle var olabiliyor.
TÜRK MİLLETİNİN ÇÖZÜMÜ
Ekonomik kriz hepimizin canını yakıyor. Biz gençlerin gelecek kaygısı, aklımızın bir köşesinde sürekli kendini hatırlatıyor. Zor zamanlardan geçtiğimiz gerçek fakat bir gerçek daha var; Türk milletinin tarihi zorlukları alt etme tarihidir. Tarihimiz, katıksız vatanseverliğimizle zorluklara karşı azim ve kararlılık tarihidir.
Türk milleti, vatanı, bağımsızlığı ve ulusal egemenliği için canını düşünmeden veren millettir. Bu milleti, perdenin arkasında yaptığınız kirli pazarlıkları içi boş vaatlerle maskeleyerek kandıramazsınız.
Türk milleti üretmek istiyor. Türk gençliği ülkesi için çalışmak istiyor. Bunlar, Atlantik temsilcilerinin içi boş vaatlerindeki hamaset cümleler değil. Ülkemiz, tarlasını ekemediği, iş bulup çalışamadığı için fellik fellik düşünen, hem kendisi hem de içinde bulunduğu ülkesi için üzülen insanlarımızla dolu. Ankara’yı Washington’a teslim edip, dağıtacağınız dahi şüpheli olan 1 ev 1 arabayla bu insanlarımızı mutlu edebilir misiniz? Türk milletinin mutluluğu, hedefleri, umutları bu kadar aşağılanabilir mi? Siz ABD tarafından aşağılanmaya alışkın olabilirsiniz, bu millet buna izin vermez.
Peki Türkiye bu zorlukları nasıl aşacak? Onun cevabını da Vatan Partisi’nin sınanmış Üretim Devrimi programında buluyoruz. Üretim Devrimiyle ekilmedik tarla, işlenmedik tezgâh kalmayacak. Türkiye, Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi kendi kendine yeten bir refah seviyesine ulaşacak.
ABD silahıyla dayatılan dolar saltanatı son bulacak. ABD silahının dünyanın dört bir yanında yenilmesiyle doların hakimiyeti de bitiyor. Madde boşluk tanımaz. Başta komşularımız ve bölgemizdeki dost ülkelerle yapacağımız ticareti milli paralarımızla yapacağız. Türkiye, Rusya ve Çin gibi Türk Lirası, Ruble ve Yuan da önümüzdeki sürecin kahramanları olacak.
Üreten Türkiye’de gençliğin kaygıları ortadan kalkacak. Kamuculuk odaklı karma ekonomiyle açılacak fabrikalar, tesisler, işyerleri gençleri kucaklayacak. Meslek liselerinden mezun olan gençlerimiz, ülkemizin kalifiye eleman ihtiyacını karşılayacak.
Gençlik, niteliksiz ve üretim faaliyetlerinin potansiyelini azaltan üniversitelere mahkûm olmayacak. Devlet üniversitelerinin vereceği nitelikli ve yetkin eğitim programı akademik gelişmeyi sağlayacak. Üniversiteden mezun olan gençler, okumuş işsiz olmayacak.
Türk milletinin içinden filizlenmiş Üretim Devrimi Programının başat ilkelerini sıraladık. Bu programla Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok. Her şeyden önce necip milletimize güveniyoruz, tarihimizi biliyoruz. Ülkemizin kullanılan kullanılmayan tüm kaynaklarını ve potansiyelini görüyoruz. Fırsat verildiğinde ülkesini ileri taşıyacak, tarih yazacak Türk gençliğini tanıyoruz.
Bu kararlılığın yanında 1 ev 1 araba aldatmacasının esamesi okunabilir mi?