Ana Sayfa Yazılar EREN ÖZTÜRK YAZDI: CENNETİ YERYÜZÜNDE YARATMAK

EREN ÖZTÜRK YAZDI: CENNETİ YERYÜZÜNDE YARATMAK

1492

Eren Öztürk, Öncü Gençlik İstanbul İl Yöneticisi

Cenneti  Yeryüzünde Yaratmak” insanlığın ortak ütopyasını  anlatan bir kitap. Eserin oluşturulma fikri Aydınlık yazarı Yıldırım Koç’un Thomas Moore ile Şeyh Bedrettin’i karşılaştırdığı yazısından sonra oluşuyor. İnsanlığın ortaya çıkışından bugüne kadar ortaya atılan ütopya fikirlerinin ortak yönler ve farklılıkları eserin omurgasını oluşturuyor.

Başka Bir Dünya Mümkün mü?

Kitabın girişinde tahliller hayatımızdaki karşılığını hemen buluyor, bu nedenle kitap bizi içine çekiyor . Vahşi kapitalizmin doğayı, insanı bencilleştirmesi ve yabancılaştırarak yıkıma uğratmasına insanlık “Başka Bir Dünya Mümkün mü?” sorusunda cevap arıyor.

Sömürünün ve baskının olmadığı, insanların toplumsal üretime yeteneklerine göre katkıda bulunup üretilen ürünlerden ihtiyaçlarına göre pay aldığı, insanların bencillikten kurtulup birbirine kardeşçe, yoldaşça, dostça yaklaştığı, doğanın sunduğu zenginliklerin akıllı bir biçimde kullanıldığı bir dünya yaratılamaz mı?

İnsanlık tarihi böyle bir dünyayı düşleyenler ve mücadele edenlerle dolu. Bazı insanlar kurdukları dünyayı kitaplarına aktarmışlar, bazıları ise çölde bir vaha misali o ütopyayı gerçekleştirmenin koşulunu yaratmışlar. Geçmişte bu hayali kuran ve yaşatmaya çalışan devrimciler ile günümüz arasında uzun bir zamanın olması ve kurulan ütopyaların eksiklikleri bugünkü ütopyalarımız ile geçmişteki ütopyaların farklı olmasına neden olabiliyor. Fakat insanın içinde yaşadığı topluma göre ileri bir dünya hayali yaratmasından çıkarılacak büyük dersler vardır.

Altın Çağ’ı Arıyoruz

İnsanlığın geçmişinde herkesin üretim sürecine gücü ve yeteneği oranında katıldığı, buna karşılık toplam üretimden ihtiyacına göre pay aldığı, kimsenin başkalarını ezmediği, başkalarına üstünlük taslamadığı ve ayrıcalık sahibi olmadığı bir dönem vardı. Özel mülkiyet ve ona bağlı olarak sömürücü sınıf ve sömürülen sınıf, yöneten ve yönetilen yoktu. İnsanlık tarihinin bu dönemi “Altın Çağ” olarak anılır.

Ütopya kurucuları da eskiye duydukları özlem sonucu veya geleceği yaratma hissiyatıyla farklı bir düzen kuruyorlar. Ne yazık ki ütopyaların birçoğunda sömürünün tamamen ortadan kalktığını göremiyoruz. Bazılarında kölelik sisteminin devam ettiğini görürken, bazı ütopyalarda ise kadınlara yer olmadığını görüyoruz.

 

ÜTOPYAN KADAR İNSANSIN

Ütopyalar genelllikle tüm karasal bağlantılardan uzak bir adada tasvir ediliyor ve yazarın, yaşadığı toplumun baskılarından kurtulma çabalarını içeriyor. Ütopyalar, bazen sömürünün baş aktörlerinden biriyken  yazılıyor, Thomas Moore gibi; bazen insanlığın en umutsuz anında, 27 yıl hapiste kalıp ağır işkenceler altında yazılıyor, Tommaso Campanella gibi; bazen de sömürüye başkaldırının destanı şeklinde yazılıyor, Kalenderoğlu gibi…

İnsanlığın en büyük kaynağı umuttur, umudun ise en büyük kaynağı Ütopyalarımız… Kötüye razı olmayıp, daha iyisini istemek ve yaratma isteğinde bulunmak ise en büyük insanlık mücadelesi.

Cenneti Yeryüzünde Yaratmak” kitabı doğu ve batıdaki ütopyaları birlikte incelemesi bakımından farkını ortaya koyuyor. Thomas Moore’u, Münzer’i Camponella’yı inceleyenler Şeyh Bedrettin’i, Yunus Emre’yi, Baba İlyas’ı görmezlerken tam tersi bir durum da doğudaki incelemeler için geçerlidir. Değerli hocamız Yıldırım Koç’un insanlık tarihinden damıttığı ütopyaları inceledikçe insanın ütopyaları daha da çeşitleniyor ve güç kazanıyor. Sizleri sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesi tarihinden sayfalarla baş başa bırakıyoruz. İyi okumalar…

oncugenclik.org.tr, 21.02.2017