Ana Sayfa Bilimsel Sosyalizm ŞEFİK HÜSNÜ DEYMER

ŞEFİK HÜSNÜ DEYMER

2756

İlknur KALAN
TEORİ DERGİSİ – Nisan 1996
TÜRKİYE PROLETER DEVRİMCİ HAREKETİNİN ÖNDERLERİNDEN ŞEFİK HÜSNÜ DEYMER:
İşçi Sınıfına Bağlılık ve Yıldırılamayan Devrimci Bir Kişilik

Dr. Yüzbaşı Şefik Hüsnü, Balkan Savaşında ve Çanakkale Cephesinde

18 Nisan 1887’de Selanik’te doğdu. Lise öğrenimini Selanik’te tamamladı. Fransa’da Sorbonne Üniversite’sinde Fen ve Tıp fakültelerini bitirdi. Ruh ve Sinir hastalıkları uzmanı oldu. Paris’te tanıştığı Polonyalı Leokadya Sterniaka ile Varşova’da evlendi. Kızları Meryem, 2. Dünya savaşında Varşova ayaklanmasında Naziler tarafından katledildi.
Balkan Savaşında ve 1. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale cephesinde doktor yüzbaşı olarak görev yaptı.

Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası Kuruluyor

Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul’da işçilerin ve aydınların mücadelesi yükseldi. Hâkim sınıfların bütün saptırma çabalarına karşın, Ekim devriminin coşkulu havası İstanbul’u etkiledi. 1918–1919 yıllarında Avrupa’da Ekim devrimininde etkisiyle devrimci mücadele yükseliyordu. Almanya’da bulunan işçilerimizde öğrenim için giden gençler, devrimci fikirlerden etkilendiler. Bunlardan bir grup, Almanya’da Spartakist ayaklanmasına da katıldı. Ethem Nejat, bu grubun içindeydi. 1 Mayıs 1919 yılında Berlin’de Kurtuluş adında bir dergi çıkardılar. Şefik Hüsnü’de, ilk yazılarını Kurtuluş dergisinde yayımladı. 19 Mayıs 1919’da Türkiye’ye dönen Ethem Nejat ve arkadaşları, Şefik Hüsnü ve İstanbul’daki komünistlerle birleştiler. Kurtuluş dergisi 20 Eylül 1919’dan itibaren İstanbul’da yayımlandı. Bu örgütlenme, Mustafa Suphilerle ve diğer Komünist örgütlenmelerle ilişkiye geçti.

22 Eylül 1919 günü kurtuluş dergisini çıkaran arkadaşları ile birlikte İstanbul’da Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nı kurdu ve partinin genel sekreterliğine seçildi.

Kurtuluş dergisinin üçüncü sayısında yayımlanan “Bugünkü Proletarya ve Sınıf Bilinci” başlıklı yazısında Şefik Hüsnü özetle şunları söylüyordu:

“Memleketimizde halk, çıkarları, gelenekleri ve ihtiyaçları ortak olan iki esaslı sınıfa ayrılır. Biri, çalışan ve hiçbir şeyi olmayan, diğeri herşeye sahip olan ve çalışmayan. Ancak, sınıfların varlığı, bu durumun bilincine varılmadıkça önem taşımaz. Bireysel geçim mücadelesi, sınıf bilinci vasıtasıyla sosyal sınıf kavgasına döner. Kurtuluşun başka çaresi yoktur. Kim olduğumuzu öğrenemez ve birleşmezsek, sermayenin gücü, kutsal haklarımızı kıyamete kadar ayaklar altında çiğnetir.”

İşçi Sınıfının Birliği için Mücadele

Şefik Hüsnü önderliğindeki komünist örgütlenme, işçi sınıfının mücadelesini birleştirmek için yoğun bir çalışma yürüttü. İstanbul’da örgütlü bulunan ve özellikle Harb-İş kolundaki işçiler arasında kök salmış olan Türkiye İşçi Derneği vasıtasıyla bütün işçi örgütlenmelerini birleştirmek için 1919 Temmuz ayında bir konferans topladı. İstanbul’daki tezgâh ve atölyelere mensup iki bin işçi delege konferansa katıldı. Toplantıda seçimlere katılacak işçi adayları belirlendi.

Şefik Hüsnü ve arkadaşlarının sınıfın birliğini sağlama yönündeki bu çabaları, hareketin genç olması ve Türkiye Sosyalist Fırkası, Sosyal Demokrat Fırkası gibi 2. Enternasyonalci örgütlerin bölücü tutumları yüzünden başarılı olamadı. Bunlar hakkında, Aydınlık’ın 10 Şubat 1923 tarihli 13. sayısında Şefik Hüsnü şöyle diyordu:

“Aczi ve miskinliği evvelce belli olmuş eski kadrolar, yeniden işçinin karşısına çıkarıldı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Partisi’ne ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne yaranmak moda olmuştu… İştirakçi Hilmi Efendi, bu gerici partilere ve bizzat İngiliz işgal kuvvetlerine dayanarak… azametli bir amale partisi ortaya çıkarmıştı. Ne oldukları bütün İstanbul içerisince anlaşılmış bulunan birkaç kişi, yabancı sermayesine yaslanarak… temeli, cebir, şiddet, hile ve dalavereden ibaret olan… bu partiyi yaklaşık olarak iki yıl yaşatmayı başardılar.”

Emperyalist işgale Karşı Mücadele

İngilizlerin 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgalinden sonra Damat Ferit Hükümeti, komünistlere ve yurtseverlere baskı uyguladı. Kurtuluş dergisi kapatıldı. TİÇSF’nın legal çalışma olanakları yok edilince, emperyalist işgalcilere karşı gizli çalışma sürdürüldü. Bir kısım önder ve üyeler Anadolu’ya gönderildi. Bunlardan Kerim Soyka (Modelci Kerim) gibi bir kısım militanlar Milli Kurtuluş Mücadelesinde en ön saflarda savaştılar. Bakû’de TKP Kongresi
Hareketin merkezi olması tasarlanan Anadolu örgütlenmesi, Türkiye Komünist Partisi adıyla 1920 Haziran ayında gizli olarak kuruldu. Tüzüğünün sonuncu maddesinde, bu tüzüğün geçici olduğu ve Bakû’de toplanacak TKP kongresi sonuçlanana kadar yürürlükte kalacağı belirtiliyordu. 10 Eylül 1920 günü Bakû’de TKP kongresi toplandı. Kongrede, Türkiye Komünist örgütlerinin birleştirilmesine ve parti merkezinin Anadolu’ya nakline karar verildi. Parti program ve tüzüğü kabul edildi. Merkez Komitesi Başkanlığına Mustafa Suphi getirildi. Ayrıca, dünya koşullarını tahlil eden, proleter enternasyonalizmini, mili mücadeleyi ve partinin bağımsızlığını savunan bir dizi karar alındı. Milli

Kurtuluş Mücadelesine Vargüçleriyle Katılıyorlar

Bu dönemde yapılan Komintern 2. kongresine Türkiye delegesi olarak Hilmioğlu İsmail Hakkı katıldı. 28 Temmuzda yaptığı konuşmada Türkiye Komünistlerinin Anadolu’daki Milli Kurtuluş mücadelesine vargüçleriyle katıldıklarını belirtti ve şunları söyledi:

“… Anadolu hareketi, itilaf devletleri tarafından Türkiye’nin maruz bırakıldığı hayasız istismara en iyi cevaptır…”

Şefik Hüsnü, 1922’de Ankara’da toplanan TKP’nin 2. Genel Kongresinde Merkez Komitesi bürosu üyeliğine, 1924’te Komintern’in (3. Enternasyonal) 5. kongresinde Kontrol Komitesine seçildi. 1925 yılında İstanbul Akaretler’deki evinde toplanan TKP’nin 3. kongresinde tekrar Merkez Komite üyeliğine ve Genel Sekreterliğe seçildi.

Mustafa Suphi ve Arkadaşları Karadeniz’de Katlediliyor

TBMM’nin daveti üzerine, 1921 Ocak ayı içinde Kars’a gelen Mustafa Suphi önderliğindeki TKP heyeti, çeşitli tertiplerle Trabzon’a gitmek zorunda bırakıldı. Mustafa Suphi ve ondört arkadaşı 28–29 Ocak 1921 gecesi Karadeniz’de katledildiler. Mustafa Suphi ve arkadaşları, burjuvazinin onları milli mücadeleden uzak tutma isteklerine boyun eğmediler. Yurtseverlik ve fedakârlıkları öyle güçlüydü ki, burjuvazinin ikiyüzlü teminatları karşısında uyanıklıklarını kaybettiler. Bu katliam acı ama önemli bir derstir. Proleter devrimcileri burjuvazinin ikiyüzlü tutumuna karşı olmalıdırlar. Burjuvazinin verdiği teminatlara değil, herşeyden önce kendi güçlerine dayanmalıdırlar.

Halk İştirakiyyun Fırkası ve Burjuvazinin Baskı Hareketi

TKP’nin Anadolu’da doğrudan doğruya legal olarak örgütlenmesinin engellenmesi üzerine, Anadolu’daki Komünistler ayrı bir legal örgüt kurma çabasına girdiler. Halk İştirakiyyun Fırkası bu çabanın sonucudur. Bu yasal partinin kurulmasından bir süre sonra, emperyalistlerle uzlaşma umudu belirince, hükümet komünistlere karşı şiddet uygulamaya girişti. 1921 yılında komünistlere yönelik tutuklamalar oldu.

Anadolu’daki komünist hareketin yediği bu ağır darbe sırasında İstanbul’da Şefik Hüsnü önderliğindeki hareket işbirlikçi Osmanlı Hükümetinin ve emperyalist işgal kuvvetlerinin baskısı altında gizli faaliyet yürütüyorlardı. 1920 yılının sonunda ilk legal devrimci işçi örgütü olan Beynelmilel İşçiler İttihadı kuruldu. Bu örgüt, özellikle deniz ve yapı işçilerini örgütledi.

İşçi Sınıfımızın Emperyalist İşgale Karşı Grevler Örgütlüyor

1920–21 yıllarında işçi sınıfımız, emperyalist işgale rağmen mücadeleyi sürdürdü. Tünel, tramvay, tersane, demiryolu işçileri yerli ve yabancı patronlara karşı grevlere gittiler. 1921 yılında Şirket-i Hayriye, Seyr-i Sefain, Haliç idaresi, Tramvay Kumpanyası, Elektrik İdaresi işçileri 1 Mayıs’ı kutladılar ve işgalcilere karşı gösteriler yaptılar.

Aydınlık Çıkıyor

1921 yılı başlarında milli mücadelenin gelişmesi üzerine İstanbul Hükümetinin baskısı nispeten hafifleyince, TKP İstanbul’da legal çalışmalara hız verdi. Türkiye İşçi Derneği ve Beynelmilel İşçiler İttihadı canlandı. Haziran 1921’de Aydınlık dergisi çıkmaya başladı.

Devrimci çalışmaların gittikçe artması karşısında, emperyalistler 1921 yılı sonunda tekrar baskılara başladılar. Aydınlık 6 sayı çıktıktan sonra kapatıldı. Türkiye İşçi Derneği ve Beynelmilel İşçiler İttihadı çalışmalarını sürdürdü. Aydınlık, 1922 yılının Temmuz ayından itibaren tekrar yayınlanmaya başladı. Türkiye İşçi Derneği 21 Temmuz 1922’de yedi işçi örgütünün katıldığı büyük bir konferans topladı. İşçi derneklerini birleştiren merkezi bir konfederasyon kurulmasına karar verildi. Beynelmilel İşçiler İttihadı da birleşmeyi savundu.

Konfederasyon gerçekleşmedi. Şefik Hüsnü, bu örgütlerin çalışmaları ve birlik çabaları hakkında, 10 Şubat 1923’te Aydınlık’ın 13. sayısında şunları yazıyor:

“Bunların tek hatası, işçi arasında yeteri kadar propaganda yapmadan, mümkün olduğu kadar çok zümreleri ilgilendirmeyi başarmadan, bütün Türkiye işçilerini kapsaması istenen pek genel bir birlik programıyla ortaya atılmalarıdır. Bununla beraber, işçinin ortak çıkarlarını ve sınıf mücadelesini zorunlu gören bu örgütlenmeler, yaşamak kabiliyetine sahip olduğunu göstermişlerdir… ektiğimiz tohumların kök salmaya başladığını fark etmek kabildir.”

1922 yılının Ağustos-Eylül aylarında işgalcilere karşı zafer kazanılırken, TKP de bildiriler yayınlanarak, işgalcilere ve işbirlikçi Osmanlı Hükümetine karşı mücadeleyi sürdürüyordu. Sultan Hükümeti ve emperyalistler, buna saldırıyla cevap verdiler ve Aydınlık Ekim ayında çıkamadı.

1923 yılı başlarında TKP, işçi kuruluşlarını birleştiren çalışmalarına hız verdi. Birlik Meclisi adı verilen çalışmaya katılarak önderlik etmeye başladılar. Ancak, eski mandacı “sosyalistler”, bu kez burjuvazinin koruması altında işçi sınıfının birliğini bölmeye giriştiler. İşi, zorbalık yaparak toplantıları basmaya kadar vardırdılar.

Şefik Hüsnü ve Aydınlık Grubu iktisat Kongresi’nde

Aydınlık bu sıralarda toplanacak olan Türkiye 1. İktisat Kongresi için yirmiüç maddelik bir “Asgari işçi talepleri” programı açıkladı, işçileri bu talepler etrafında birleştirmeye çalıştı. Aydınlık grubunun inisiyatifi sayesinde İstanbul’lu işçiler örgütlenerek, kongreye aralarından üç delege gönderdiler. Şefik Hüsnü’de bu delegeler arasında yer alıyordu. Şefik Hüsnü, İzmir Kongresinde tüm işçi delegasyonunu kendi arkasında almayı başardı. Kongrenin işçi sorunu ile ilgili program maddelerinin çoğu Şefik Hüsnü’nün katkısı ile hazırlandı. İşçi delegasyonunun grup toplantılarında, iş güvenliği, sekiz saatlik işgünü, sendika kurma ve toplu sözleşme hakkıyla ilgili maddeler tartışıldı ve kabul edildi. Aydınlık hazırladığı program, işçi örgütlenmeleri tarafından benimsendi ve kongreye sunuldu. Aydınlık programında sunulan taleplerden bazıları kongrede kabul edilen “İşçi Programı’nda” yer aldı.

Burjuvazinin Zorbalığı ve TKP’nin Tutumu

1923 yılında bir bildiriyi bahane eden polis tekrar tutuklamalara girişti.

Kemalistlerin işçi düşmanı uygulamaları karşısında Şefik Hüsnü, 1924 yılı Mayıs ayında, Aydınlık’ın 21. sayısında, iktidara karşı tutumlarını şöyle açıklıyordu:

“… Biz, başlangıçta, henüz siyasal inançları ve sınıfsal vasıfları şekillenmemiş bazı ülkücü önderlerin, kurtuluş savaşımızı gereği gibi başardıklarını ve değeri inkar edilmez bir siyasi devrimi başlattıklarını dikkate alarak, Cumhuriyet yöneticilerini geniş bir kredi açmıştık.

“Bizim gibi, halkı yoksul ve orta hallilerden ibaret olan bir milletin, yabancı kapitalizmin sömürü ve tahakkümünden uzak kalmasının, ancak milletin büyük çoğunluğunu teşkil eden işçi ve köylü sınıflardan güç alan, kolektif yaşayışa dayanan ekonomik kuruluşlarla mümkün olabileceğini ileri sürüyor ve yazılarımızda, bu yönde devrimimizi derinleştirmesini hükümetten temenni ediyorduk.

“… Halk Fırkasında toplanmış olanların sınıfsal durumlarına göre, bu tarihsel zorunluluğu anlamalarına pek az ihtimal vardı. Biz, özellikle uluslararası şartların baskısı altında, bazı kökten tedbirleri başvurma zorunluluğunun duyulacağını mümkün görmüştük. Olaylar, bununda olmayacağını gösterdi. Bugün, artık, yüzeyde bile olsa, hiçbir girişimde bulunulamayacağı açıkça ortaya çıkmıştır. Halk fırkasının toplumsal temeli, bu yola gidilmesine engeldir.” TKP, İşbirlikçilere ve Gericilere Karşı Milli Devrimin Kazanımlarını Savunuyor
Öte yandan Şefik Hüsnü, 1924 yılı Mayıs ayında Aydınlık’ın 21. sayısında, eski ittihatçıların başını çektiği işbirlikçilere ve gericilere karşı milli devrimin kazanımlarını korumanının önemine de işaret ediyordu:
“Bugün Cumhuriyet Partisine muhalefet edenler, yabancı sermaye ile olan ilgi ve ilişkilerinin, yani sınıf çıkarlarının yöneltmesiyle, devrimin yıktığı bütün kuruluşlara, hilafete ve saltanata ve karşı devrim programının bütün isteklerine taraftar olmak zorunda kalmışlardır. Bu yüzden, geçmişin zulüm ve facialarına tekrar dönmeye karşı olan işçi sınıfı, yarın iki grubun birleşeceğini bilmekle beraber, tutucuların her türlü saldırısına karşı Cumhuriyeti savunmaya hazır olduğunu ilan etmelidir.”

“…Bu gerici muhalefeti oluşturan unsurların incelenmesi, bize bu akımın zafer kazandığı takdirde, bunun Kemalistlerin rejimine göre muazzam bir geri dönüş anlamına geleceğini gösteriyor.

“Emekçi kitleler, bu akıma karşı bütün güçleriyle mücadele etmelidirler, çünkü burjuvazinin bu kesiminin iktidarı ele geçirmesi, anti-emperyalist mücadelenin tamamen terk edilmesi olur. Buna karşılık genç milliyetçi burjuvazi hayati çıkarları, halk partisi’nin daha uzun bir süre emperyalist sermayeye kuşkuyla bakması ve güvensizlik beslemesini gerektirmektedir…”1

Şefik Hüsnü Yurtdışına Çıkıyor

Şefik Hüsnü, 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile bütün muhalif partilerin kapatılması üzerine yurtdışına çıktı. Gıyabında 15 yıla mahkûm edildi. Aydınlık kapatıldı. Daha sonra ilgili yasa maddesinin kalkmasıyla bu ceza bir yıla indirildi.

Yurtdışında iken TKP’nin Viyana’da bir bürosunu oluşturdu. 1926–27 yılarında Komintern’in Çin bürosunda çalıştı.

Devrimci Çizgi Sağ ve Sol Hatalara Karşı Mücadele İçinde

TKP’nin devrimci çizgisi sağ ve sol hatalara karşı mücadele içinde gelişti. TKP önderliği, 1920 ile 1923 yılları arasında Sadrettin Celal’in temsil ettiği Troçkist fikirlerle mücadele etti. Celal, anti-emperyalist mücadeleyi küçümsüyordu. Kemalist burjuvazi ile her türlü ittifaka ve Milli Kurtuluş Savaşına karşı çıkıyordu. TKP ise, bu dönemde milli mücadeleyi destekleyerek doğru çizgiyi temsil etti.

Milli mücadele zafere ulaşınca, Sadrettin Celal, Vedat Nedim Tör ve Şevket Süreyya Aydemir gibi kişiler bu kez de Kemalist burjuvazinin peşine takılmayı savundular. Bunlar, 1 Şefik Hüsnü, Komintern Organlarındaki yazı ve konuşmalar, Aydınlık yayınları, Ağustos 77, s. 58

Türkiye’de işçi sınıfının zayıf olduğunu, demokratik devrimi burjuvazinin yapacağını ileri sürüyorlardı. Broşürlerinde, TKP’nin o günkü görevinin Türkiye’de kapitalizmin gelişmesine çalışmalarını kayıtsız şartsız desteklemek olduğunu açıkladılar.

Sadrettin Celal 1925 mahkemelerinde dönekliğini ilan etti. Vedat Nedim ve Şevket Süreyya ise, Şefik Hüsnü’nün yurtdışında olmasından yararlanarak, parti yönetimine kendi tutumlarını hâkim kıldılar. Partiyi tasfiyeye giriştiler. Şefik Hüsnü’nün eleştiri ve uyarılarını dinlemediler ve örgütten gizlediler.

TKP’nin Bilimsel Sosyalist 1926 Programı kabul ediliyor

Şefik Hüsnü bunun üzerine, 1926 yılında Viyana’da TKP konferansı topladı. Konferansta 1926 programı kabul edildi. Bu program, TKP’nin bilimsel sosyalist çizgisini ifade etmektedir. Programda, Kemalist burjuvaziye karşı barışmaz ve devamlı bir mücadele, bağımsızlığın tek teminatının örgütlü halk kitleleri olduğu, devrim, işçi ve köylülerin demokratik diktatörlüğü, proletarya önderliğinin ve işçi köylü ittifakının zorunluluğu, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, proleter enternasyonalizmi ve halkın acil talepleri savunuluyordu. Vedat Nedim ve arkadaşları bu programı ve karalan da uygulamadılar.

Vedat Nedim Tör Şefik Hüsnü’yü İhbar Ediyor

Bunun üzerine, Şefik Hüsnü gizlice İstanbul’a gelerek Viyana Konferansı kararlarını uygulamayan Vedat Nedim ile arkadaşlarını görevden aldı ve yeni bir Merkez Komitesi atadı. Bu olayın arkasından Vedat Nedim tarafından ihbar edildi. 1927 yılında yargılanarak eski cezası ile birlikte bir buçuk yıla mahkûm edildi. Şefik Hüsnü’nün

Komintern’deki Çalışmaları

Cezaevinde iken Komintern’in 6. kongresinde Yürütme Komitesi asil üyeliğine seçildi. Mayıs 1929’da tahliye olunca tekrar yurtdışına çıktı. Komintern’in merkezi Berlin’de olan Batı Avrupa bürosunu yönetti. Berlin’de TKP’nin organı İnkılâp Yolu isimli dergiyi yayımladı. Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesinden sonra Reichstag yangını nedeni ile suçlanarak Georgi Dimitrov ile birlikte tutuklandı. Altı ay sonra serbest bırakıldı. Tahliye olduktan sonra bir bankanın kasasında bulunan Komünist Enternasyonal arşivini Nazilerden kaçırmayı başardı. 1935’te Komintern’in 7. Kongresinde Divan Başkanlığında yer aldı ve Kontrol Komitesi üyeliğine seçildi. Şefik Hüsnü Tekrar Askere Alınıyor
Savaş tehlikesi üzerine 1937 yılında Paris’e geçti. Kasım 1939’da Türkiye’ye döndü. Temmuz 1940’ta doktor yüzbaşı olarak tekrar askere alındı. Bu dönemde Sivas’ta çalıştı. Geçirdiği bir ameliyat nedeni ile Eylül 1941 ‘de terhis edildi.

Bu yıllarda çalışmalar daha çok legal yayınlar etrafında toplanmıştı. Ankara’da yayımlanan iki devrimci dergiye önderlik edildi. Günlük bir gazetede, genel siyaset ve savaş hakkında parti görüşünü günü gününe anlatan yazıların yayımlanması sağlandı.

Faşizme Karşı Cephe Politikası

Faşist Saraçoğlu hükümetinin işbaşına gelmesiyle birlikte TKP, Faşizme ve Vurgunculuğa Karşı Demokrat Mücadele Cephesinin kurulması için bütün olanakları seferber etmek ve faşist hükümete karşı en şiddetli bir şekilde mücadeleye atılmak kararı aldı.

Şefik Hüsnü, 2. Dünya Savaşı yıllarında anti-faşist cephe politikasını uygulamaya çalıştı. Ama, 1944 TKP tutuklamaları, İlerici Gençler Birliği, Feshane İşçileri davası ve Tan olayı gibi gelişmeler bu politikayı sonuçsuz bıraktı.

Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi Kuruluyor

Halkın anti-faşist muhalefeti, dünya çapında faşizmin uğradığı yenilgi Saraçoğlu hükümetini çekilmesini sağladı. Sınıf temeline dayanan partilerin kurulması serbest bırakıldı. Şefik Hüsnü, 20 Haziran 1946 yılında Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’ni kurdu. TSEKP, Programında anti-faşist, anti-feodal talepleri temel aldı. Esat Adil gibi burjuva sosyalistleri ve Hüsamettin Özdoğu gibi bazı Troçkist unsurlar partiyi baltalamak için çok çaba sarfettiler. Türkiye Sosyalist Partisi adında bir parti kurdular. Ama, bu çabaları sonuçsuz kaldı. Parti çok kısa zamanda İstanbul, Adana, Ankara, Gaziantep, İzmit, İzmir ve Samsun’da örgütlendi. Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’ne on bin üye kaydoldu. İşçi sendikalarının ve sendika birliklerinin kurulmasına öncülük eden TSEKP, 16 Aralık 1946 yılında sıkıyönetim tarafından kapatıldı. Halktan gizil yürütülen yargılamalarda 5 yıl hapse mahkûm edilen Şefik Hüsnü, 14 Temmuz 1950’de çıkan afla tahliye edildi. 1951 TKP Tutuklamaları ve Şefik Hüsnü’nün Ölümü
27 Ekim 1951’de başlatılan TKP tutuklamaları sırasında 28 Şubat 1952’de yeniden tutuklandı. Ertesi yıl açılan dava, 7 Ekim 1954 yılında sonuçlandı ve Şefik Hüsnü, 5 yıl on aya mahkûm edildi. Temyizde cezasının indirilmesi üzerine 20 Şubat 1957’de tahliye edildi. 1951 tutuklamalarında, 1927 yılından beri ilk kez Merkez Komitesi meydana çıkarılıyordu. Yine de Adana, İzmit, Bursa, Samsun örgütleri ve pek çok üye dava dışında kaldı.

8 Nisan 1959’da yetmiş iki yaşındayken sürgünde bulunduğu Manisa’da öldü.

Türkiye’de ve yurtdışındaki çeşitli dergi ve gazetelerde konuşma ve yazıları yayımlandı. Şefik Hüsnü’nün Türkiye ve İçtimai İnkılâp (1922), Seçme Yazılar (1971 Aydınlık dergisinde çıkan yazılarından derleme) ve Komintern Organlarındaki Yazı ve Konuşmalar (1977) adlı kitapları vardır.

Şefik Hüsnü, Ömrünü İşçi Sınıfı Davası İçin Mücadeleye verdi

Şefik Hüsnü, ömrünü işçi sınıfı davası için mücadeleye verdi. TKP’yi örgütlemek ve mücadelesini emekçi kitlelere mal edebilmek için baskı, işkence, hapis ve sürgünlere fedakârca göğüs gerdi. Uzun yıllar boyunca Türkiye Proleter Devrimci Hareketine önderlik etti. Hareketin Proleter bir karakter kazanması, bilimsel sosyalist çizgide mücadeleyi sürdürmesi ve öncü bir parti yaratmak için çalıştı.

İşçi sınıfının örgütlenmesi ve birliği için büyük güçlüklere göğüs gerdi.

Türkiye işçi sınıfı, 3. Enternasyonal içinde en itibarlı görevlerde bulunmuş, uluslararası komünist hareketin en önemli isimleri ile birlikte görev yapmış yetenekli ve saygın bir önder yetiştirmiştir.

Şefik Hüsnü işçi sınıfı davasına bağlılığı ve yıldırılamayan devrimci kişiliği ile bugün de Türkiye proleter devrimcilerine önderlik ediyor.

KAYNAKLAR

1. TİİKP Savunma, Aydınlık yayınları, 3. baskı 2. Türkiye Komünist ve İşçi Hareketi, Aydınlık yayınları, Mart 1979 (Komünist Enternasyonal Belgelerinde Türkiye dizisi–4) 3. Şefik Hüsnü, Komintern Organlarındaki Yazı ve Konuşmalar, Aydınlık yayınları, Ağustos 1977 (Komünist Enternasyonal Belgelerinde Türkiye Dizisi–3) 4. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 6. cilt 5. Ana Britannica, 7. cilt 6. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, İletişim yayınları, 6. cilt.