Ana Sayfa Yazılar BERK CANDEMİR YAZDI: “DÜĞÜMÜ ÇÖZECEK HAREKAT: BARIŞPINARI “

BERK CANDEMİR YAZDI: “DÜĞÜMÜ ÇÖZECEK HAREKAT: BARIŞPINARI “

1454

Berk Candemir, Öncü Gençlik GYK Üyesi ve Konya İl Başkanı

Türkiye’nin terör ile mücadeledeki kararlılığı, PKK/PYD’ye karşı sınırötesi harekatı beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın duyurduğu Barışpınarı Harekatı başladı.

Terörle mücadeleyle geçen senelerin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri onlarca askeri başarıya imza attı. Güneydoğu Anadolu da PKK’ya vurulan darbelerle, Kuzey Irak’ta Pençe Operasyonlarıyla Suriye’de Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekatlarıyla rüştünü ispatlayan ordumuz harp kabiliyetinin üstünlüğünü tüm dünyaya gösterdi. Ordumuzun terörle mücadele birikimi ve sınır ötesi operasyonlardaki bu başarılarının ışığında söyleyebiliriz ki Türk Ordusu kuşkusuz Barışpınarı Harekatını da başarıyla noktalayacaktır.

SETLER, PINARIN AKIŞINI DURDURAMADI

TSK birikim ve yeteneğiyle elbette sahada PKK’ya karşı üstün gelecektir ancak sahaya girmek, teröre karşı silah kullanmadaki ısrar ve kararlılıkla mümkün olabilir. Türkiye siyaseten bu kararlılığı sürdürüyor ve taviz vermiyor.

Sınır ötesi harekata başlanacağının duyurusunun ardından PKK’nın hamisi Amerikadan tehditler gelmeye başladı. Ancak harekat, ABD Başkanı Trump’ın tehditlerine rağmen başladı. Trump Twitter üzerinden “ Türkiye benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp yok edeceğim( daha önce yaptım).” şeklinde açıklama yapmıştı.

Türkiye Cumhuriyetine sopa göstermeye kalkan bu açıklama elbette bir karşılık bulmadı. Gösterilmek istenen sopa kağıttan ve bir etkisi yok. Kendisini dünyanın tek hakimi zanneden ABD bir yenilginin daha eşiğinde. Amerikan emperyalizmi artık , çıkarları baltalandığında ve hedeflerine ulaşamadığında Türkiye Cumhuriyetini cezalandıramaz, iradesini kıramaz.

 ‘Daha önce yaptım’ paranteziyle gönderme yaptığı Rahip Brunson meselesi ise Trump’ın ve ülkemizdeki amerikancıların iddiası aksine Türkiye’yi ‘hizaya’ getirmemişti. Rahibin yargılanmasıyla ilgili süreci hatırlayalım. Atlantik sisteminden kopuş ve Amekrikayla açıktan savaşın getirdiği ekonomik bedel yalnızda Rahip meselesine indirgenmeye çalışılmıştı. Ancak bu savaşta bedel ödemekten kaçınmayan Türk Devleti, teröre yardım ve yataklığın cezasını hukuken kesmişti. ‘Türkiye ekonomik tehdide karşın Rahip Brunson’u serbest bıraktı’ tezinin aksine yaptırımlara karşı direnç göstermişti. Bugün de Türk Milleti her türlü baskı ve yaptırımı göze alııyor ve direnç gösteriyor. Bağımsızlık ve toprak bütünlüğü ‘hizasında’ ilerleyen Türkiye’nin buradan geri dönüşü mümkün değil.

Görülen o ki Trump’ın ‘büyük ve emsalsiz bilgeliği’ Türkiye’nin zorunlulukları ve kararlılığının yanında bir hiç.

TERÖRÜ BİTİRECEK KÖKTEN ÇÖZÜM

Suriye’de 2011 yılından bu yana süren savaşta istediğini ele edemeyen ABD kaybetmeye devam ediyor. Enerji Koridoru adını verdiği, Kuzey Irak başlayarak Akdeniz’e ulaşan kukla devletin Suriye kolunu oluşturmakta başarısız oldu. Aynı şekilde Kuzey Irak’ta bir referandumla bağımsızlık ilan ederek Kürdistanı kurma planı da Türkiye, Irak, İran, Suriye ve diğer bölge devletlerinin işbirliği ve müdahaleleriyle suya düştü.

Coğrafyamızda Amerikan emperyalizminin bu kayıpları yaşamasında Astana Üçlüsü olarak bilinen Türkiye, Rusya ve İran işbirliğinin büyük payı var. Eylül ayında, bu üç ülkenin liderlerinin Ankara’da buluştuğu zirvede, Suriye’nin toprak bütünlülüğünün korunacağına dair bir karar alındı. Komşumuz Suriye’nin egemenliğinin korunması kararı Türkiye için bağlayıcı ve uluslararası alanda elimizi kuvvetlendirmekte.

Bu işbirliğinin yanı sıra Suriye Devleti İle 1998 yılında imzalanan, Barışpınarı Harekatında sırtımızı yasladığımız Adana Mutabakatı, Suriye sınırları içerisinde ki varlığımızı meşru kılıyor. Bu mutabakata göre Suriye, PKK’ya karşı kayıtsız kalırsa Türkiye silahı bir müdahalede bulunabilir. Bugün için Esad yönetimindeki Suriye’nin PKK/PYD’ye karşı silahlı bir mücadelesi olmasa da egemenlik haklarından taviz vermeye niyeti olmayan Suriye askeri müdahaleye ikna edilebilir.

Önümüzde bize tarihi bir fırsat sunan bir yol var. Fıratın doğusundaki PKK varlığını tamamen ortadan kaldırmanın yolu da başta Suriye olmak üzere bölge devletleriyle işbirliğinden geçiyor. Tıpkı Irak’ın kuzeyinde bağımsız kukla devletin kurulmasını engellediğimiz gibi PKK’yı bitirmek için de işbirliği yapmamız gerekiyor.

Güvenli bölgeyi oluşturmakta başarı elde edilecektir ancak güvenli bölgeyi oluşturmak kesin çözüm değil. Fıratın doğusunda devletleşmeye çalışan PKK’nın mekanizmalarını ve kurumlarını imha etme ve teslim alma fırsatı önümüzde duruyor. Güvenli bölgenin oluşturulacağı 30 km derinliğinde ki alandan atılmaya başlanan PKK bu mekanizmalarını daha güneye taşıyacaktır. PKK/PYD (ABD Özel Kuvvetler Komutanı Org. Thomas, ABD’nin isimlerini SDG olarak değiştirdiğini itiraf etmişti) kan kaybeder ancak yaşamaya devam eder.

PKK/PYD’yi imha etmek ve teslim almak Suriye ile işbirliğinden geçiyor.

Esad yönetiminde ki Suriye’nin ise bu işbirliğini kabul edebileceğine dair emareler mevcut;

  • Suriye’nin senelerdir verdiği mücadele, sınırları içerisinde bir kukla devlet veya kendi ordusu haricinde bir silahı unsura izin vermeyeceğini ortaya koyuyor. Bu durumda SDG yapılanması, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenlik hakları açısından tehdit oluşturuyor.
  • Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim 16 Eylül 2019 tarihinde BM’ye gönderdiği açık mektupta PKK,PYD,YPG,SDG’yi Amerika ve İsrail güdümündeki terör örgütleri olarak tanımladı. Aynı mektupta bu terör örgütleriyle mücadele kararlılığı vurgulandı.
  • Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat, El Vatan Gazetesinin ABD’nin SDG bölgede bir başına bırakmasına yönelik sorusuna “Biz başından itibaren kendi ülkelerine ihanet edip başka ülkelerin planlarıyla hareke edenlerin kullanım tarihi bittikten sonra rafa kaldırılacağını söylemiştik. Tarih kendini ucuza satanları bir kenara atıyor.” şeklinde cevap verdi.
  • Faysal Mikdat basına yaptığı bir başka açıklamasında, “ülkelerine ihanet eden ayrılıkçılar” olarak tanımladığı SDG için “Yabancı güçlere rehin olanlarla diyaloğa girip, konuşmayacağız. Washington’ın ajanlarının Suriye topraklarında yeri olmayacak” şeklinde demeç verdi.

Bu operasyonda Suriye ile işbirliğinin birçok getirisi olacaktır;

  • Fırat Nehri’nin doğusuna yerleştirilecek ülkemizdeki Suriyeli mültecilerin sorumluluğunu vatandaşı oldukları Suriye’ye bırakabiliriz. Bu işbirliği mültecileri yerleştireceğimiz şehir ve köylerdeki güvenlik, hukuk, ekonomik ve sosyal sorunlarını ortadan kaldıracaktır.
  • Egemenlik haklarından korumakta kararlı olan Suriye Devleti, kuzeydoğusundaki terör yapılanmasına son vermek istediği için silahlı mücadeleye girerek ordumuzun üzerinde ki yükü hafifletecektir.
  • Batılı devletlerin Türkiye’yi işgalci göstermeye çalıştıkları şu sıralarda Suriye ile işbirliği içerisinde SDG(Suriye Demokratik Güçleri)’nin üzerine yürümek ordumuzun sınır ötesindeki varlığının meşruiyetini kuvvetlendirecektir.

DÜŞMANIMIZ ORTAK

Komşumuz Suriye ortak bir düşmana sahibiz. Bu düşman;

-Şehirlerimizde tuzakladığı bombalarla sivilleri, çocukları hedef almaktan çekinmeyen,

-Yüzlerce askerimizi ve polisimizi şehit eden

-Binlerce Suriyeliyi yurdundan eden,

-ABD’nin 30 bin tır silahla beslediği,

-IŞİD ile mücadele bahanesiyle cümle emperyalist devletin desteklediği,

-Türkiye, Suriye, Irak ve İran toprakları içerisinde kukla Kürdistanı kurmayı hedefleyen,

-Amerikan emperyalizminin beslemesi PKK’dır.

Dolayısıyla bu hain terör örgütüyle mücadele için iyi seçenek olan Suriye işbirliği zorunluluk haline gelmiştir. Görünen odur ki Suriye ile işbirliğinin önünde çözülemeyecek bir sorun yoktur.

Ardında Türk Milletinin birleştiği Türk ordusunun karşısında hiçbir terör örgütü duramaz. Önüne doğru bir hedef ve strateji koyulan Türk Silahlı Kuvvetleri, bağımsızlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü korurken hiçbir engel tanımayacaktır.

Ordumuza ve Milletimize güveniyoruz. Türkiye bu zorlu süreçten zaferle çıkacaktır.

oncugenclik.org.tr, 15.10.2019