Ferdi Tanhan/Vatan Partisi Öncü Gençlik Genel Başkanı
ABD’de gelişen halk hareketinin kongre binasını ele geçirmesi basit bir kriz değildir. ABD, o gün bütün emperyalist iddialarını yitirmiştir. Liberal Batı demokrasisinin mabedi olan Capitol’ün şatafatı, görkemi müesses nizama başkaldıran Amerikalıların ayakları altında kalmıştır. Dünya mafyasının yönetim merkezi basılmış, Pentagon’un ve Amerikan derin devletinin bütün itibarı yerle bir olmuştur. Dünya halkları açısından Amerika artık dalga geçilecek “çıplak kral” haline gelmiştir.
Aydınlık gazetesi olayların ertesi günü bir manşet atmıştı: “Amerikan Rüyası ve Kabusu Bitti.” Ancak meseleye Capitol binasının camlarından bakanlar, demokrasiye dönük büyük bir saldırı gördüler. Milyonlarca insanın Trump’ın kişisel fantezisiyle hareket ettiğini ileri sürdüler. “Cahillerin”, “barbarların”, “ensesi yanıkların” tarihi devinimi ve devrimleri sağladığını unutanların gözlerini Capitol’ün çürüyen parlaması kamaştırıyor.
Ayak Takımının Hareketi ve Tarihin Devinimi
Roma’ya isyan eden kölelere ve onu yıkan akınları yapanlara “barbarlar” diyorlardı. Fransız İhtilalini yapanlara “baldırı çıplaklar” diyorlardı. Kurtuluş Savaşımız ve Kemalist Devrim için Anadolu’da isyan edenler, eşkıya ve ayak takımı olarak görülüyordu. Aynı bakış açısını paylaşanlar, 15 Temmuz’da FETÖ’cülere karşı ayağa kalkan Türk milletine de “Erdoğan’ın talimatıyla hareket eden sürüler”, “cihatçılar” ve “gericiler” diyerek hakaret etmişlerdi. Amerikan medyasının sayfalarını süsleyen hakaretleri paylaşanların yıkılan sınıfların ve hâkim güçlerin yanında tavır aldığını görmek için birazcık tarih bilmek yetiyor. Çıkarları Capitol binasının içinde olanlar, kitlelerin hareketinden telaşa kapılıyor. Kitlelerin hareketinin önüne surlar, setler ve askerler çekiyorlar. PKK, FETÖ, Biden Tayfası, sahte solcular, sosyal demokratlar ve liberaller o askerlere selam duruyor.
Roma İlk Kez Titremiyor!
Kimileri, Atina ve Roma medeniyetlerine hayrandır. Ancak o medeniyetler ile Rönesans arasındaki Avrupa’nın feodal döneminden nefret ederler. Roma’yı yıkanlara düşmandırlar. “Karanlık Çağ” dedikleri dönem olmasaydı, Avrupa’nın “Aydınlanma Çağı”na geçemeyeceğini bilmezler. En koyu karanlığın Roma’nın son dönemlerinde olduğunu, aslında Roma’nın yıkılışının insanlığın önünü açtığını tespit edemeyen bir tarih okumasının hala canlı olduğunu biliyoruz.
Tarihi böyle değerlendirenler, Roma’nın ileriyi temsil ettiği dönemlerle gerici olduğu dönemleri birbirine karıştırırlar. Bütün uygarlıkların ilerici yükseliş dönemleri ve gerici çöküş dönemleri vardır. Tarihe karşı tavır aslında günümüze karşı tavırdır. Gerici çöküş dönemine isyan edenlere yapılan hakaretlerin Amerika’da Capitol binasını basanlara karşı da tekrar edilmesi çok öğreticidir.
Spartaküs, Roma’yı titreten ne ilk isyancıdır ne de son!
Roma yine çürümüştür ve yine yıkılmaktadır.
Roma’nın İkiz Kardeşi
Kulağa hoş geldiği için Roma benzetmesi yapmıyoruz. Amerika’nın kurduğu Dolar İmparatorluğuna bütün dünyaya egemen olmak bakımından en çok yaklaşan tarihsel örnek Köleci Roma olduğu için bu benzetmeyi yapıyoruz. Onun nasıl yıkıldığını hatırlamanın, Dolar İmparatorluğunun yıkılışını daha iyi anlamamıza yarayacağını düşünüyoruz.
Köleci Roma tarihin gördüğü en yaygın sınırlara sahipti, bilinen dünyanın bütün ticareti Roma’ya akıyordu ve o dönemin en önemli ticaret güzergahı olan Akdeniz havzası bir Roma gölüydü. Bu dönemde bütün yollar Roma’ya çıkardı.
Üretmeyenin Hazin Sonu
Meta ekonomisi o kadar gelişmişti ki insanlar bile alınıp satılıyordu. Ekonomi esas olarak köle emeğine dayanıyordu. Üretimin köle emeğine dayandığı bu sistemde zenginliğin yegâne kaynağı bir üretim aracı olarak köle sayısına bağlıydı. Roma savaş makinesi kusursuz bir şekilde işlediği dönemde köleler köle sahibine çok ucuza mal oluyordu. Öyle ki bu durum mevcut kölelere yaşam vasıtalarını sürdürecek kadar bile kaynak ayrılmamasına neden oluyordu. Ayrıca köleler bilgisiz ve cahil bırakıldıkları için de beceri gerektirmeyen toprak işlerinde ve ağır işlerde çalıştırılıyorlardı. Daha çok çalışmaları, ya da işlerini daha iyi yapmaları onlara ayrılan kaynağın artmasına neden olmadığı için de verimsiz üreticilerdi. Ayrıca yaşam vasıtalarının yetersiz olması nedeniyle kölelerin üreme ve aile kurma gibi özellikleri de çok sınırlıydı.
Bu koşullarda köle sayısını arttırmanın ve sürekli hale getirmenin tek yolu uzak diyarlara yapılan seferlerde zafer kazanarak ganimet olarak yeni kölelere sahip olmaktı. Zenginlik kaynağı daha çok köleye sahip olmak olduğu için teknoloji ve bilim üretimi bir süre sonra durdu. Kaynaklar lüks ve şatafata aktı. Peki bu sistemin yıkılmasının köleye dayanan ekonomik sistemin bu açmazlarının dışında esas sebebi neydi?
Yeni Eskinin İçinden Filizlenir
Roma uygarlığı doğal sınırlarına ulaşıp artık seferlerde zafer yerine yenilgi almaya başladığında, açılan savaşlar çok uzun süre neticeye ulaşmadığında, ekonomiyi döndürecek ucuz üretim aracı olan yeni köleler yabancı topraklardan ele geçirilemedi. Bunun sonucu olarak muazzam Roma ordusunu beslemek ve savaş makinesini takviye etmek güçleşti. Ordu güçsüzleştikçe savaşlarda zafer kazanmak giderek daha da zorlaştı hatta en sonunda Roma İmparatorluğu yalnızca kendi sınırlarını korumak maksadıyla savunma savaşlarına girmek zorunda kaldı. Bu durumda köle emeğine dayanan ekonomik sistem çatırdadı ve daha Roma yıkılmadan çok daha önce bazı köleler azâd edilerek toprağa bağlı serflere dönüştürülmeye başlandı. Feodalizm, Roma’da eski toplumsal sistemin içinde böylece filizlendi. Buna dışarıdan baskısını iyice arttıran kavimlerin akınları son darbeyi vuracak ve köleci Roma uygarlığı tarihe karışacaktı. Bu sistemin asla yıkılmayacağını düşünen Roma soylu sınıfının temel varsayımı Roma’nın asla yenilmeyeceğiydi. Özetlersek, köleci sistem hem büyük bir üretim gücüne hem de belli bir süre sonra önlenemez bir biçimde üretimin verimsizleşmesine ve üretimden kopmaya yol açıyordu. Bu noktada üretimden kopmayı izleyen askeri başarısızlıklar Roma uygarlığının tarihe karışma nedenleriydi. Sistemin iki önemli ayağı askeri ve ekonomik güç yitirilmişti. Biraz dikkatli bakarsak ABD’nin de aynı akıbeti paylaştığını görürüz.
Dolar İmparatorluğu Yıkılıyor
Bugün ABD’nin kurduğu “dolar saltanatı” da önce üretimden koptu, sonra askeri olarak yenilgiler almaya başladı. Bu olayın iç cepheye yansıması Amerikalıların yoksullaşması oldu. Dolarla kurdukları haraç sistemi başlarına yıkılıyor.
Amerikalılar üretimden kopmanın ve çürümenin bedellerini LGBT, uyuşturucu bağımlılığı, hurafe ve tarikatların yaygınlaşması olarak ödedi. Kelimenin bütün manasıyla evli, arabalı, çocuklu ve mutlu “Amerikan Rüyası” artık gerçek değil.
Bu durumda tıpkı Roma hukukunun iflas etmesi gibi Amerika’nın istikrar döneminde düzeni sağlayan hukuk kuralları iflas etti. Artık kılıçların kuralları geçerli. Artık çürüyen sisteminin içinden filizlenen güçler ile tutucu küreselci güçler arasında bir hesaplaşma kaçınılmaz.
İşte Amerika’nın asla yıkılmayacağını düşünen Amerikancıların bütün varsayımları çürüdü. Dünyada Amerika’ya tapan, Biden’den medet uman kim varsa hepsinin karalar bağlamasının bütün nedeni bu.
Üretimden kopan ve insanlığı haraca bağlamaya kalkan bir Amerika’yı insanlığın elinden kimse kurtaramaz. ABD mazlum dünyanın namlusu ve gelişimi önünde diz çökmek zorunda. Hala diş göstermeye çalışan küreselcilerin insanlığa vaadettikleri hiçbir şey yok. Bunu görmek istemeyenler sadece kendisini kandırıyor.
Çürüyen Toplumun Tek Çaresi: Devrim
Çürüyen toplumun tek çaresi devrimdir. 340 Milyon ABD vatandaşı kendisini okyanusa atmayacağına göre o tek çareyi bulmak durumundadır. Hegemonyacı emperyalist devletin tekelci sermayesine karşı diğer gelişmiş kapitalist ülkelerin sermaye sınıflarının ve Ezilen/Gelişen Dünyanın burjuvazileri ile emekçilerinin çıkarlarının buluştuğunu biliyoruz. İşte bu büyük buluşmaya “globalizme ve kapitalizme” karşı ayağa kalktığını söyleyen o boynuzlu adamın sembolü olduğu kitleler de katılmıştır. Uluslararası alandaki sınıflaşma ve saflaşma gerçeği budur. Boynuzlu adamı kendi safında görmeyen bir bakış açısı tarihsel, sınıfsal ve dolayısıyla bilimsel değildir. Capitol’ü titreten isyancılara selam olsun.
Son olarak, ağacın dibini testereledikten sonra onu devirip yıkmak işten bile değildir. Köhnemiş çınarın dibini testereleme görevi henüz bitmemiştir. Bu yüzden işin büyüğü hala mazlum uluslara ve gelişen dünyaya düşmektedir. 1945 sonrası süreçte insanlığın geleceği açısından en tarihsel olay, en umut verici gelişme, ezilen ulusların en büyük başarı göstergesi nedir diye sorarsanız, Mehmetçik’in silahıyla 2. İsrail planını bozguna uğratmasıdır. Bugün yaşanan gelişmelerin kaynağı da ABD’nin Kürdistan projesinin 2017 yılındaki yenilgisidir. Dolar İmparatorluğunu yıkmak için güncel görev ABD’nin dolaylı ve dolaysız silahlı kuvvetlerini yenilgiye uğratmak, ABD’yi kendi kabuğuna çekilmeye mecbur bırakmaktır.