Ana Sayfa Parti Tarihi ADİL TURAN

ADİL TURAN

2883

Aydınlıkçı Adil Turan’ı, PKK’ya 8 Eylül 1979 günü şehit vermiştik
Apo’nun gerçek yüzünü ilk görenlerdendi!
ERCAN DOLAPÇI

Aydınlıkçıların 12 Eylül 1980 öncesi partisi olan Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP)’in Tunceli İl Yönetim Kurulu Üyesi olan Adil Turan (23)’ı, 8 Eylül 1979 günü PKK’lıların kurduğa alçakça bir pusuda şehit verdik. 1974-75 yılları arasında Abdullah Öcalan’la Ankara’da birlikte kalan ve PKK’nin yeni oluşmaya başladığı günlere şahit olan Turan, Öcalan’ın gerçek yüzünü görerek TİKP’e geçmişti. Bu nedenle tehdit edilen Turan, korkmadan bölgede parti faaliyetlerini sürdürdü ve PKK’nın gerçek yüzünü ilk teşhir eden devrimci oldu. Geride bıraktığı mektubu tarihi öneme haiz. Turan, partisine bıraktığı mektupta Öcalan’ın örgüte kattığı gençleri elinde tutmak için suça bulaştırdığını ve onlara hırsızlık yaptırdığını söylüyor.

5 Aydınlıkçı şehit oldu

Adil Turan, PKK’nın Güneydoğu illerinde kendilerinden olmayan sol grupları tasfiye etmeye başladıkları günlerde katledildi. Apocular olarak bilenen PKK’lılar, bölgede birlik ve kardeşliği savunan TİKP’lileri öncelikli hedef yaptı. Aydınlık gazetesini bölgeye sokmamaya çalıştı. Gazetenin dağıtımını engelliyerek, dağıtıcılarını ölümle tehdit etti. Bunlara boyun eğmeyen Aydınlıkçılara karşı silahla saldırılarda da bulundu ve bu dönemde beş Aydınlıkçı devrimciyi şehit etti.

Pusu kurdular

İşte bu dönemde Apoculardan ayrılan Turan, 8 Eylül günü partili arkadaşı İmam Canpolat ile, parti binasından çıkarak arkadaşlarının evine giderken, Saat 18:30 sıralarında yolda pusuya düşürüldü. Kurşun yağmuruna tutulan Turan ve Canpolat aldıkları kurşunlarla ağır yaralandılar. Hemen hastaneye kaldırıldılar. Ancak Turan yolda hayatını kaybetti. Canpolat ise ağır yaralı olarak kurtuldu. Turan, daha önce de tehdit ediliyordu. Apocular, bir süre önce Turan’ı gittiği bir evde etrafını kuşatarak öldürmek istemişlerdi. Turan, bekâr ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiydi. O yıl okulu bırakıp Fizik okuyacaktı…

‘Devrime inanıyordu’

Bölgede sevilen bir devrimci olan Turan, 10 Eylül günü Tunceli’ye 2 km. uzaklıktaki Sinan köyünde düzenlenen törenle toprağa verildi. Gözüyaşlı babası onu “Adil ne bulursa onu yiyen, hiç bir kibirliliği olmayan bir insandı. Devrime inanıyor, devrimi yapacağız diyordu. Partisini ve arkadaşlarını da çok severdi” sözleriyle anlattı.

‘Bölücülüğe karşıydı’

TİKP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Turan’ın ölümü üzerine yaptığı açıklamada “Adil Turan, çevresinde ağırbaşlılığı, dürüstlüğü ve düşünce yeteneği ile tanınmış değerli bir devrimciydi. Apocular partimize, yöneticilerimize, taraftarlarımıza aylardan beri sürekli olarak saldırmasının bir tek nedeni vardır. O da partimizin bütün yurtta olduğu gibi, Doğu bölgemizde de anarşiye, zorbalığa ve bölücülüğe karşı kararlı bir mücadele yürütmesi, bu cinayet şebekesinin üzerine yürümede cesur davranmasıdır” der.

Apo’yu anlatıyor

Adil Turan, 1974-75 yılları arasında Ankara’da okurken Abdullah Öcalan’la birlikte kalmış ve ona sempati duyarak örgütte bir süre faaliyette bulunmuştu. Daha sonra örgütün karanlık yüzünü görerek önce Halkın Yolu daha sonra da TİKP’e katılmıştı. Bu nedenle hedef olan Turan, yaşadıklarını ve örgütün iç yapısı ile bölgedeki faaliyetlerini TİKP’e ve Aydınlık’a iletti. Aydınlık da bunları günlerce gazetede yayımladı. Turan’ın, Öcalan’ı anlatan mektubu ise ölümünün ardından Aydınlık’ın 11 Eylül 1979 tarihli sayısında yayımladı. Turan, mektubunda Öcalan’la yaşadıklarını ve örgütün karanlık yüzünü cesaretle anlatır. “Öncelikle son zamanlarda Doğu halkının başına bela olan bir çete var: Apocular. Ben de bir zamanlar bu çetenin elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yanında kalmış ve bunlara sempati duymuş bir kişi olarak bunlar hakkında bildiklerimi halka duyurmak istiyorum” diyerek başlayan tarihi mektupta şunları belirtir:

‘Bu çete ortadan kaldırılmalı’

“Apocular ilk olarak 1974 baharında Abdullah Öcalan ve yanındaki iki arkadaşının Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneğinin (ADYÖD) ayrılmalarıyla ortaya çıktılar. O zamanlar kimsenin bunları ciddiye aldğı yoktu. Apo Ankara’daki, yüksek okulları tarayarak Kürt gençleri tespit etti. Onlarla temas kurdu. Apo, henüz dünyadan haberleri bile olmayan gencecik unsurları kazanabilmek için çeşitli taktikler uyguladı. Onlarla konuşurken hiç bir ideolojik meseleye yer vermiyordu. Zaten kendisinin de bu konularda hemen hiç bilgisi yoktu. Onlarla konuşurken bir tek şey yapıyordu: “Türk düşmanlığı!”

“Bu arada, 1975 yılında Apo çok ilginç bir öneri ortaya attı. Apo şöyle diyordu: “Başta Doğu
illeri olmak üzere birçok yerde sabotajlar yapalım. Yakalanırsak diğer Kürt unsurların ismini verelim. Cezaevinde bunları kazanalım. Böylece dışarı çıktığırnızda 500 kişiyi bulursak hemen silahlı mücadeleyi başlatırız.” Apo’nun o zaman bu öneri üzerinde ne kadar önemle durduğunu, benim gibi, bır zamanlar Apo’nun yanında kalmış şimdi ondan ayrılmış birçok insan da hatırlar.”

TAM BİR FEODAL ZORBA

“Apo çevresindekiler üzerinde tam bir terör estiriyordu. Tam bir despottu. Bunda da feodal geleneklere ve zorbalığa dayanıyordu. öyle ki ağzından çıkan her şey emirdi. Onun dediğine karşı çıkan veya üzerinde düşünülmesini isteyen herkesi hemen “Milli hain” ilan ediverirdi. Yemeklerde
hiç kimse Apo’dan önce sofraya oturamaz, o kalkmadan da kalkamazdı.”

“Apo özel yaşamında da kendisine çok düşkündü. Kandırdığı gençleri büyük mağazalara gönderir
ve yiyecek, içecek, giyecek çaldırırdı. Böylece onlan hem suça alıştırır, hem de bütün ihtiyacını
karşılatırdı. öyle ki onun etrafındaki insanlar adeta profesyonel hırsız olmuşlardı. Çokellalar, ballar ve reçeller özellikle Apo ‘nun deposuna giderdi. Apo, gençlere memleketlerinden gönderilen paralara da el koyardı. Onun gözünde çalışan, üretim yapan okuyan insanların bir değeri yoktu.”

“Ortaya çıkışlarından bugüne kadar Apocular sadece “Kürdistan ‘ın sömürge olduğundan” bahsetmişler ve tam bir milli intikamcılık politikası gütmüşlerdir. Ciddiye alınabilecek bir tek fikirleri bile yoktur. Bütün söyledikleri ve yaptıklanyla tam bir provokasyon ve kargaşalık örgütü olduklannı göstermişlerdir.”

“Apocuların Doğuda neredeyse ellerini kollarını sallayarak cinayetlerini sürdürmeleri onların karanlık güçler tarafından korunduğunu göstermektedir.”

“Apocuların, Doğunun başına bela olması, ne Apo’ nun saçma sapan fikirlerinin çok etkili olduğundan, ne de Doğuda halkın bunları desteklemesindendir. Bu yüzden bu çetenin ortadan kaldırılması demokrasi mücadelesidir. Bunlara karşı mücadele yurtseverlik görevidir. Bu çete açığa çıkarılmadan arkalarındaki karanlık gücün yakasına yapışılmadan Doğuya huzur gelmez, kargaşa ve bülücülüğün önü alınamaz.”