Aykut Diş, Vatan Partisi Ankara İl Başkanı
Emperyalizmle mücadelede bağışıklık sistemini zaafa uğratan, çağımızın ağır hastalığı neoliberalizmin belirtilerinden “akılsızlaşma”, bireyin kendi gövdesi üzerinde kendi kafasını taşı(ya)maması durumudur.
Bir diğer belirti olan “yüzeyselleşme” ise hastalığın “akılsızlaşma” evresine geçmeden önceki aşamasıdır.
“Yüzeyselleşme”, insanın bilgiye yabancılaşmasıyla başlar. Buradaki yabancılaşma, bir çeşit duyarsızlaşmadır. Bilgi denizinde yüzme zahmetini göze al(a)mayan canlı, bilgiye karşı hissizleşir. Su birikintisine ayaklarını daldırabilmenin kolaycılığıyla davranır. Kulaktan dolma bilgiyle fikir söylemeyi alışkanlık haline getirir. Bilgiye yabancılaşan insan kendisine yabancılaşmıştır ve artık kimin kafasıyla düşündüğünün bir önemi yoktur. Bu sonuç dışsal nedenlerden ötürüdür.
Zararlı Bakterilerin Taşıyıcıları: Demagoglar
Her toplumun görece ileri, orta ve geri kesimleri bulunur. Sürekli biçimde oluşumlar ve değişimler yaşansa da herkesin bilinç düzeyi aynı değildir.
Kitlelerin bilgi ve bilinç yetersizlikleri, neoliberalizmin zararlı bakterilerinin üreme ve yaşama ortamlarıdır. Bakteriler, çoğunlukla dostmuş gibi görünen demagoglar tarafından bulaştırılır. Bu demagogların en tanıdık özellikleri boş ama tumturaklı cümleler kullanmalarıdır. Can Dündar, Ayşenur Arslan, Özgür Mumcu, Hakan Demir, Fatih Yaşlı, Ahmet Şık gibi isimler –liste uzatılabilir- bu virüslü demagoglardandır. Sosyal medyada “like” alarak, “retweet” edilerek beslenen virüslü demagoglar aklın en büyük düşmanlarındandır. Bu demagoglara göre:
Diyarbakır Sur’da apartman önlerini tuzaklayarak sokaklara hendekler kazan bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele eden asker ve polis katliam yapıyordu(!)
24 Temmuz 2015’ten beri ülkenin Güneydoğusunda yaşananlar Tayyip Erdoğan’ın siyasi egolarını tatmin için yaşanmaktaydı(!)
Suriye’nin kuzeyinde Amerika’nın hava saldırılarıyla IŞİD’i uzaklaştırmasından sonra boşalan alanlara giren PYD’liler büyük insanlık savaşçılarıydılar(!)
Ancak bir yıl geçmeden hakikatler ortaya çıktı. Şimdi de yeni zehirlerini saçıyorlar:
15 Temmuz darbe girişimine karşı sokağa çıkanlar Neo-31 Martçılarmış(!)
Sivil, asker, polis yurttaşlarımızın katledildiği terör eylemlerine methiyeler düzen PKK’nın yayın organı müsvedde Özgür Gündem’in kapatılması “özgür basın”a darbeymiş(!)
Antikapitalist olunmadan antiemperyalist olunmazmış(!)
Rusya’yla olan yakınlaşma emperyalizmle pazarlık taktiğiymiş(!)
“Uşaklar efendilerinden daha küstah olur” derler. Çünkü efendiler gerçekler dünyasında, uşaklar sorumsuzluk dünyasında düşünürmüş. Türk milletini 31 Martçı ilan etmek ancak Amerikan ideologlarının işidir!
Süreklilik ve Kopuş
Olaylara bakışta, ajitasyondan ve isimlendirmeden daha önemli olan, sürekliliklerin ve kopuşların belirlenmesidir. Hiçbir ilişki ebedi değildir. Öz, biçim, eski ve yeni ayrımlarını yapamayanlar slogancılıktan öteye gidemezler. Burjuva liberal sosyal bilimcilikle, tarihsel materyalist sosyal bilimcilik arasındaki keskin çizgi budur.
Burjuva liberal tarihçilerine göre Kemalistlerin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti ile Necmettin Erbakan’ın yönettiği Türkiye Cumhuriyet aynıdır. Hitler, Mussolini, Lenin, Stalin ve Mao farklı ülkelerde aynı rejimleri uygulayan “totaliter diktatörler”dir. Lenin Sovyetleriyle, Brejnev Sovyetleri arasında süreklilik vardır. Oysaki karşılaştırmalar her bakımdan zıtlaşmaktadır ve kopuşları ifade etmektedir. Burjuva liberal yaklaşım biçimcidir. Burjuva liberal metoda göre süreklilikler ve kopuşlar öze göre değil, biçime göre tescillenmektedir.
Tarihsel materyalist yaklaşım ise özcüdür. Maddenin hareketinden yola koyulur. Mustafa Kemal Türkiyesi ile Erbakan Türkiyesi bir değildir. Tıpkı Lenin’in Sovyetleri ile Brejnev Sovyetlerinin bir olmaması gibi.
2008 yılındaki Türkiye ile 2016’daki Türkiye de bir değildir. Vatan Partisi’nin öncülüğünde milli güçlerin Ergenekon-Balyoz tertiplerini yıkmasıyla başlayan süreç memleketi yönetenleri Türkiye’nin mecburiyetleriyle yüzleştirmiştir.
Burjuva liberal demagoglarının çabaları boşadır.
Emperyalizmin muktedirlik devri bitiyor.
Demagogların mekanik “sosyalizm” anlayışları iflas etmiştir. Artık kendilerini gizlemelerine gerek yoktur.
Zorunluluklar ve Sorumluluklar
Aydınlık bir ülke emperyalizmle ve bölücülükle birleşerek değil; Türkiye düşmanlarıyla mücadele ederek kurulur. Atlantik sisteminden her uzaklaşma, Aydınlık Türkiye’ye yaklaşmadır. Baş düşman şu veya bu kişi değil; Amerikan emperyalizmidir. Savaşta tarihsellik duygusallıktan, bilimsellik tepkisellikten kopmak zorundadır. Türkiye-Amerika savaşı büyük bir sınıf savaşıdır.
Türkiye’nin içine girdiği bu yeni süreci Vatan Partisi dışında hiçbir kuvvet okuyamadı. Okuyamazdı da… Yalnızca tarih bilgisi ve değiştirme iradesiyle olgunlaştırılmış bir bilinç fırtınalı denizlerden rotasını şaşırmadan çıkabilir.
Türkiye’nin zorunlulukları Vatan Partisi’nin sorumluluklarıdır.
oncugenclik.org.tr, 20.08.2016