Baran Akkaya, Öncü Gençlik Antalya İl Yöneticisi
Dünya’da ve ülkemizde, siyasi kırılmaların, ekonomik krizlerin, askeri operasyonların gerçekleştirildiği, Amerikan hegemonyasının günden güne kan kaybettiği, neoliberal politikaların çöktüğü tek kutuplu dünya düzeninin yıkıldığı bir süreçten geçiyoruz. Batı Asya’da ulus devletlerin emperyalizme karşı verdiği haklı mücadeledeki zaferler bütün dünyaya umut olmaktadır.
Geçmişten Günümüze Asya Medeniyeti
Asya dünyanın uygarlık beşiğidir. Uygarlık, Asya’da 5000 yıl önce Sümerlilerin yazıyı bulmaları ile başladı. Anadolu ve Mezopotomya uygarlıklarının insanlık için büyük keşifleri ile yeni bir dönem açıldı. Alman filozof Goethe, “Divan (Batı-Doğu Divanı)” adlı eserinde Batı’nın “Doğu’nun büyük düşünürlerinin çırağı olduğunu” belirtir. Ustaları olarak Firdevsi, El Kındi, Hafız, İbn Tufeyl, Ferüdiddin Attar, Kays, Cami, Mevlana Celaleddin Rumi, Ebusuud Efendi gibi Doğululardır. Goethe’nin kaynağında ki islam medeniyeti, “şeriat sınırlarına sığmayan”, özgürlükçü ve aydınlanmacı Doğu’nun filozof ve şairleridir. Batılılar ne derlerse desinler, Doğu, Batı’nın oluşumunda başat bir rol oynamıştır. Batı, kendisini Doğu’nun karşıtı görerek benliğini bulmuştur.
Doğu hem ötekinin yaşadığı zengin ülke hem de İsa’nın doğduğu, Hristiyanlığı yaydığı ve Romalılar tarafından çarmıha gerildiği kutsal topraktır. Doğu’ya gitmek Batılılar için kendi kaynaklarına dönüş olarak görülmüştür. Doğu’ya gidebilmek bir ayrıcalık, herkesin eline geçmeyecek bir mutluluk, bir ömre damgasını vuran deneyimdir. Doğu’ya giden her gezgin eli biraz kalem tutuyorsa bu yolculuğunu ölümsüzleştirmek ve evde kalanlarla paylaşmak istemiştir.
Bilimlerin beşiği Asya, 17. yy itibariyle bilimsel çalışmaların öncülüğünü, Avrupa’daki Rönesans hareketine kaptırmıştır. Bilimsel faaliyetlerin Avrupa’ya kayması ile Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin temelleri de atılmıştı. Ancak Avrupa’nın yükselişi yaklaşık 300 yıl ile sınırlı iken, insanlık Asya’nın bereketli topraklarında yükseldi.
Bugün dünya tarihinde, genel olarak Yeni Çağ’ın başlangıcıyla birlikte Avrupa’daki ekonomik gelişmelerin dünyayı yönlendirdiği ön kabulü bulunmaktadır. Halbuki, Andre Gunder Frank’ın ortaya koyduğu görüşe göre Asya, dünya ekonomisindeki üstünlüğünü 1800’e kadar sürdürür. Hatta, en az 1750’ye kadar Asya’da üretim, ticaret ve nüfus Avrupa’dan hızlı büyümüştür. 1750 gibi geç bir tarihte bile dünya nüfusunun % 66’sından azını teşkil eden Asya’nın üretimi, dünya GSMH’sinin % 80’i idi. Bunların yanında Avrupa’nın Asya’ya karşı ticaret açığı vardı ve bunu fazla bir şey vermeden elde ettiği Amerika ile Afrika altın ve gümüşüyle kapatıyordu. Avrupa’dan dışarıya altın ve gümüş akışı, Avrupa’nın bütün ihracatının 2/3’ünü oluşturuyordu. Asya’da bu şekilde paranın artması Avrupa’daki kadar fiyat artışına yol açmadı. Bunun yerine Asya’da üretim ve satış arttı, hatta paranın dolaşım hızı da artarak ekonominin ticarileşmesine yol açtı.
Asya’da nüfus Avrupa’dan hızlı artarken, fiyatlar Avrupa’dan daha yavaş arttı. Dolayısıyla, Amerika ve Japonya’dan gelen para Asya’da üretim ve nüfusu Avrupa’dakinden daha çok arttırmış oldu. 1500’lerden beri bir dünya ekonomik sistemi varlığına, bu sistemde dünya çapında bir iş bölümü ve çok taraflı ticareti bulunduğunu öne sürer. Bu ekonominin, kökleri Afro-Avrasya’nın bin yıl öncesine dayanan, kendi sistemli karakteri ve dinamiğidir. Bu yapı ve dinamik, Haçlı seferlerinden itibaren Avrupalıları, ekonomik olarak baskın olan Asya ile daha fazla bağlantı aramaya motive etmiştir.
Kemalistler Asya Mevzisinde
Cumhuriyetimizin kurulması [I1] ile beraber Kemalist önderler Türkiye’nin Asya ülkesi olduğunu özellikle vurgulamıştır. Mehmet Akif Ersoy; Doğu milletlerine müstemelek psikolojisinden sıyrılmasını sağlayacak yeni bir duygu ve moral vermeye çalışmıştır. Doğu medeniyetindeki geri kalmışlığın felsefi, sosyolojik ve psikolojik nedenlerini analiz etmiş ve İslam dünyasının büyümesi için yeni bir fikriyat önermiştir. Yeni medeniyet fikri Doğu ve Batı eleştirilerinin bir sentezidir. Çünkü Akif, Batı bilimi ile Avrupa yaşam tarzı arasında açık bir ayrım yaptı. Batı biliminin tam anlamıyla benimsenmesi çağrısında bulunurken, Avrupa medeniyetinin biçimini, ahlaki değerlerini ve üslerini tamamen reddetti. Batı yaşam tarzı ve ahlaki değerleri eleştirmesine rağmen, Batı medeniyetinin bilimsel ve teknolojik gelişmelerinden ve birikimlerinden faydalanmanın zorunluluğuna inanıyordu.
Mustafa Kemal ise Türk Milleti’nin kimliğini “Biz Türkiyalılar Asyaî bir milletiz, Asyaî bir devletiz” diyerek Asya’da tanımlar. Atatürk’e göre, Türkiye “Doğunun davası için” savaşıyordu: “Türkiye’nin müdafaa ettiği dava, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiya, kendisiyle beraber olan Doğu milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.”, “Anadolu, bütün Asya’nın, bütün mazlumlar dünyasının zulüm dünyasına doğru ileri sürdüğü bir vaziyette bulunmaktadır.”
2018 yılındaki gelişmeler tekrardan Asya medeniyetinin 200 küsür yıllık bir Batı üstünlüğü parantezinden sonra yeniden insanlığın gelişim bayrağını eline aldığını bizlere gösteriyor. Dünya ihracat listesinin başında Çin’i görmekteyiz. Dünyanın üretici güçleri, yalnızca Çin değil, Hindistan ve Rusya da dahil, dünyanın hızla gelişen ekonomileri artık Asya’dadır. Şhangay İşbirliği Örgütü ve BRiCS gibi oluşumlara üye ülkeler dünyada üretimi savunuyor ve ülkeler arasında karşılıklı fayda temelinde bir dünya kurulması için çalışıyor.
Yıkılan Batı
Karl Marx hayatının sonlarına doğru yüzünü Asya’ya dönmüş ve Avrupa’dan umudu kesmiştir. Dünyayı hegemonya altına alan ABD, Asya’nın ham madde ve üretim kaynaklarını sömürmüştür. I. Dünya Savaşı’nın sonrasında SSCB’nin bölgede büyük bir güç oluşturması, ekonomide kalkınması, bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin “paylaşarak gelişme” rotasına benzerdi. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme ilk tokadı atan Türkiye, Lenin önderliğindeki SSCB’den silah ve altın yardımları almıştı. SSCB’nin bölgesel güç haline gelmesi Batı tarafından NATO’nun kurulması ve Soğuk Savaş dönemi ile Amerikan hegemonyasını Batı Asya’ya taşımıştır. Bölgemize siyasi, ekonomik ve politik olarak müdahale etmiştir.
Amerika; Suriye’de, Venezuela’da, Türkiye’de vb. ezilen ve gelişmekte olan ülkelere terör ihraç etmiş, ekonomilerine saldırmış, darbeler tertiplemiş fakat yine de başarılı olamamış ve ağır darbeler almıştır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelere söz geçiremez olmuştur. Brexit (Britanya Exit) ile Avrupa Birliği ve NATO ağır darbe almıştır. Almanya’nın Avrasya ülkeleri ile yakınlığı, Fransa’nın değişimleri bunları pekiştirmektedir. Amerika Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den Amerikan askerini geri çekme açıklamaları Avrasya ülkelerinin emperyalizme karşı sürdürdükleri mücadelenin başarıya doğru gittiğinin en önemli göstergelerinden olmuştur.
Sonuç
Batı hegemonyasına dayalı tek kutuplu dünya düzeni yıkılırken, Asya’dan medeniyet güneşinin tekrardan doğduğu bir süreçteyiz. Türkiye büyük bir kararın eşiğindedir. Atlantik’te 1945’ten beri tükenen, üretmeyen, kültürü yozlaştırılan, Cumhuriyet değerlerinden kopartılan Türkiye mi, Avrasya’da üreten, milli değerlerini koruyan, Atatürk ilkelerine bağlı bir Türkiye mi? Türkiye, Avrasya cephesinde yerini almaya adım adım ilerliyor. Üreten, başı dik ve bağımsız bir Türkiye, Atatürk Türkiye’si tekrardan kurulmakta. Türkiye’nin komşu ülkeleriyle tekrardan barışması Batı Asya’dan terörü temizlemek için biricik şarttır. Özelleştirmelerle satılan devlet kurumlarının tekrardan, devlet eli ile üretime geçirilmesi, milli sanayici, esnaf ve zanaatkarlarımızın desteklenmesi, ekonomimizin yabancı şirketler tarafından tekelleştirilmesine karşı büyük mücadele bizi bekliyor. Sözlerimizi Aydınlıkçı şair Hüseyin Haydar’ın “12. Tablet: Avrasya” şiiri ile bitirelim.
Şimdi, doğacak güneşe bakın, doğudan.
Gövdelerinizi uyandırın, gözlerinizi açın.
Kalkın yataklarınızdan, koltuklarınızdan doğrulun,
Güneşe bakın! Doğu’dan yükselen güneşe!
Hani, ihanet eden kardeş büyük kapıyı açmıştı,
Hani, ülkemiz dörtbir yandan kuşatılmıştı ya!
Haydi, kalkın ayaklarınızın üstüne, yurttaşlarım,
Bahçelere çıkın, sokaklara çıkın, meydanlara çıkın.
Güneşe bakın! Doğu’dan yükselen güneşe!
Düşman kargıları yel gibi odalarımıza dalardı,
Cesetlerimiz kirli, bayraklarımız yerde yatardı,
Ot bitmez denilirdi toprağımızın üstünde…
Yanıldılar! Bakın nasıl da fışkırıyor badem ağaçları.
Heyy, yüreklerinizin kabuğundan çıkıp da bakın,
Bozkırdan yükselene, çölden yükselene…
Güneşe bakın! Doğu’dan yükselen güneşe,
Bizim güneşimize!
KAYNAKÇALAR
- Teori Dergisi, 316. sayı,Doğu Perinçek, Paylaşmacı Asya Çağı sf.6
- Teori Dergisi, 339. sayı, İrfan Erdoğan,21. YY’da emperyalizm: Durum ve belirleyiciler sf.44
- https://www.aydinlik.com.tr/on-ikinci-tablet-avrasya
- Arzu Etensel İldem, BİR YAZIN TÜRÜ OLARAK DOĞU SEYAHATNAMELERİ sf.2-3
- Hasan Aydın, Mehmet Akif Ersoy’un Uygarlık İmgesi: Doğu’nun ve Batı’nı Eleştirisinden “Medeniyet-i Fazıla’ya
- Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.13, s.136; Hâkimiyeti Milliye, 9 Temmuz 1922.
- Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, s.50; Hâkimiyeti Milliye, 20 Kasım 1921
- Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, 3. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2015, s.297; Hâkimiyeti Milliye, 5 Mart 1922.
- https://www.aydinlik.com.tr/ataturk-un-stratejik-asya-mevzilenmesi-dogu-perincek-kose-yazilari-ekim-2017
- Konuralp Ercilasun,FRANK’IN “YENİDEN DOĞU”SU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- Andre Gunder Frank, Yeniden Doğu s.23-52-53-72-74-157-158-163
- Goethe, West-Östlicher Divan, çev. Senail Özkan, Ötüken Yayınları, İstanbul 2009
oncugenclik.org.tr, 1.2.2019