Ana Sayfa Yazılar BERK CANDEMİR YAZDI: YALNIZCA KALDIRIMLARI KİMİN DÖŞEYECEĞİNİ Mİ SEÇTİK?

BERK CANDEMİR YAZDI: YALNIZCA KALDIRIMLARI KİMİN DÖŞEYECEĞİNİ Mİ SEÇTİK?

1601

Berk Candemir, Öncü Gençlik GYK Üyesi ve Konya İl Başkanı

Türkiye, coğrafi şartları ve siyasal vaziyeti gereği, çözülmesi gereken onlarca sorunuyla birlikte;

Batı ile çelişkilerin derinleştiği,

Amerikan emperyalizmi ve onun silahlı terör örgütleriyle hıncahınç bir mücadelenin içerisinde bulunduğu,

Sınır güvenliğini sağlama ve vatan bütünlüğünün koruma ihtiyacının en yakıcı şekilde hissedildiği,

Akdeniz’de ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ülkemizi hedef tahtasına oturtan tatbikatlar yaptığı,

Ekonomik krizin halkı derinden etkilediği,

Fabrikalarının bir bir satıldığı,

Muhalefet partilerinin, terör örgütlerinin payandalığına soyunduğu bir haldeyken yerel seçim sürecini tamamladı.

 Hal böyleyken, yerel seçimler elbette ki kaldırım taşlarını kimin döşeyeceğini seçmekten daha fazlasını ifade ediyor. Daha fazlasını ifade ediyor ancak sandıklardan çıkan oylar Türkiye’nin önüne çözüm getirmedi. 31 Mart seçimleri, halkın sorunlarını ve kaygılarını tahlil edebilmemize daha fazla imkân sağlamasından başka bir çözüm sunmadı. Şimdi sandıkların bir kez daha ayyuka çıkardığı gerçekleri görmek, sorunları saptamak, çözüm için yöntem üretmek ve bu yöntemleri uygulayarak Türkiye’nin sorunlarını çözmek önümüzde ki en önemli görev.

Bölücülük, Bölünüp Parçalanıyor

24 Temmuz 2015’ten bu yana bağımsızlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü tehdit eden kuvvetlere karşı giriştiğimiz silahlı mücadele halen ülkemizin kaderini belirleyen, belirleyecek olan en önemli etmen. Vatan Savaşı adını verdiğimiz bu süreç beraberinde yükselen bir vatanseverlik dalgasını getirdi. Sandıktan çıkan en önemli sonuçlardan birisi de vatanseverliğin halen yükselişte olduğu.

Türkiye’nin, Amerikan emperyalizmi ve onun silahlı terör örgütlerine karşı olan mücadelesinin etkilerini daha derinden hissedden doğu illerimizde HDP’nin birçok ili kaybettiğini ve seçimi kazandığı illerdeyse büyük oy kayıpları yaşadığını görüyoruz. Büyükşehirlerde CHP kazanımlarına HDP ile yapılan ittifakın payı olsa da, belediye meclisi üyeliği oylarında da HDP’nin oylarının azaldığı görülüyor.

Millet ittifakının HDP ile yaptığı işbirliğinin ne derecede olduğunu, seçim sonrası Selahattin Demirtaş’a ve HDP’ye edilen teşekkürlerden anlıyoruz.  Millet İttifakı, HDP ile ittifaka, FETÖ ve PKK yargılamalarını adaletsizlik olarak tanımlamalarına ve Amerikan Emperyalizmiyle hesaplaşmaya karşı tutumlarına rağmen halkın önünde bir seçenek olarak kalabildi ve büyükşehirlerde zafer kazanabildi. Bu durumun HDP oylarını almasının dışında da temel sebepleri var.

Sistem İçi Seçenekler Türkiye İçin Seçenek Değil

Güvenlik güçlerinin içerisindeki FETÖ mensuplarının derdest edilmesi, FETÖ ve PKK’nın belinin kırılması, kentlerimizde patlayan bombaların önüne geçilmesiyle birlikte batıdaki seçmen savaş koşullarını, geçtiğimiz yıllara göre daha az hissediyor. Elbette ki bu durum Türkiye’yi burun buruna olduğu tehditlere karşı birleştirme ihtiyacının olmadığı anlamına gelmiyor. Millet ve Cumhur ittifaklarının halkı kutuplaştırma tercihleri ve tavırları bu ihtiyacı karşılamaya yönelik değil. AKP hükümeti, MHP ile ittifakına rağmen Türkiye’yi birleştirmekten uzak..

Kutuplaşmanın artması, AKP’ye muhalefetin popülerleşmesi, ekonomik kriz, Türkiye’yi yönetemeyen, birleştiremeyen Erdoğan karşısındaki en büyük kuvvetin oy arttırmasına sebep oldu. CHP ve İYİ Partini seçimden kazançla ayrılmalarının sebebi Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirecek yöntem önerileri ve bu yöntemleri uygulayabilecek kabiliyetlerinin olduğu düşüncesi değil, AKP’nin karşısındaki en büyük sistem içi seçenek olmaları.

                Etkilerini yakıcı şekilde hissettiğimiz ekonomik kriz, sandığa giden seçmenin kararını vermesinde ki en önemli etkendi. AKP hükümeti artık çarşılarda, pazarlarda kendisini daha fazla gösteren ekonomik buhrana bir çare bulamıyor. Borç batağına saplanmış Türkiye’ye bir çözüm sunamıyor. Tahılını, pamuğunu, şekerini dahi ithal etmek durumunda bırakılan Türkiye’nin üretim yapabilme yetisinin halen tahrip edildiği bir ekonomik politikayı sürdürüyor. Üretim yapmanın ekonomideki biricik çözüm olduğunu göremeyen hükümet çareyi fabrikaları satmakta arıyor.

Yaşadığımız buhranın gümrüklerimizin kaldırıldığı, pazarımızın ve kaynaklarımızın uluslararası sermayedarlar tarafından talan edildiği serbest piyasa ekonomisinin kurallarından vazgeçmek veya bu kuralları esnetmek AKP başta olmak üzere hiçbir sitem partisinin istemediği bir yöntem. Bu partiler yalnızca günlük çözüm önerileriyle sahneye çıkıyorlar ve adına yapısal reform dedikleri yalnızca burunlarının ucundaki soruna hedeflenen çözüm önerileri sunuyorlar. Ancak Türkiye, ufka bakmadan ve bilimi yol göstericiliğiyle rotasını çizmeden yönetilemez. Ekonomimizi batılı emperyalistlerin, uluslararası sermayedarların inisiyatifinden kurtarmak ve müdahale alanlarını ortadan kaldırmak sadece üretim atağı yaparak mümkün olabilir. 

Böylesine zorlu koşullarda ancak devrimci bir parti köktenci bir çözüm uygulamayı tercih edebilir ve yalnızca burnunun ucuna değil ufka bakabilir. Tıpkı Vatan Partisinin, mevcut krizi seneler öncesinden tespit edip aynı zamanda bağımsızlığımızı da üretim devrimi ile birlikte garanti altına alabileceğimizi saptaması gibi.

                Kökten değişim toplum için zorunlu hale geldiğinde kaçınılmaz olsa da halen sitem içi revizyonlarla çözümün mümkün olduğu düşüncesi hakimse korkulan şeydir.

Cumhur ve Millet ittifakı kutuplaşmasından bunalan ve bu ittifakların çözümsüzlüğünü gören seçmen ise bir arayış içerisinde. Ancak elindekini koruyabilme yetisiyle hareket eden ve kökten değişiklikten korkan toplum çözümü halen sistem partilerinde aradığı için Vatan Partisini keşfedebilmiş değil.

Türkiye’nin Önündeki Biricik Çözüm: Milli Hükümet

Türkiye’yi birleştirmek, Amerikan emperyalizmi ile silah silaha savaştığımız şartlarda en büyük ihtiyaç. Ve bu ihtiyaç sadece, Türk Milletinin tamamını temsil eden ve yönetime katan milli hükümet ile karşılanabilir. Bugün, Türkiye’yi savunan cephede yer alan iktidar partisi AKP ve ortağı MHP dışlanarak bir milli hükümet kurmak olanaksız. CHP de bulunduğu cendereden kurtularak veya vatansever Atatürkçüler tarafından kurtarılarak milli hükümetin içerisinde yer alması gerekmektedir.

CHP lideri Kılıçdaroğlu seçim sonrası mevcut ekonomik krizi baz alarak ‘‘Biz sorumluluğumuzun bilincinde bir parti olarak, bize düşen her görevi yerine getirmeye hazırız. Bunun aşılması için siyaseten ne gerekiyorsa fedakârlıkta bulunmaya hazırız.’’  açıklamasında bulundu. Bu açıklama CHP’nin önünde halen kendisini PKK ve FETÖ’nün attığı kancadan kurtarma ve milli hükümetin içerisinde yer alma seçeneğinin bulunduğunun önemli bir göstergesi.

Fakat sistem içerisinde sıkışıp kalan bu kuvvetler içinde Vatan Partisi’nin bulunmadığı bir bileşimi oluştursalar dahi milletimizin önündeki sorunları saptayacak ve çözüm getirecek milli hükümeti kuramayacaklardır.

Ancak Vatan Partisinin içerisinde bulunduğu bir milli hükümet Türkiye’yi birleştirebilir.

Ancak Vatan Partisinin içerisinde bulunduğu bir milli hükümet vatan savaşını zafere ulaştırarak vatan bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızı koruyabilir.

Ancak Vatan Partisinin içerisinde bulunduğu bir milli hükümet, ekonomiye kesin çözümü getirecek olan üretim devrimini gerçekleştirebilir ve bağımsızlığımızı teminat altına alabilir.

Ancak Vatan Partisinin içerisinde bulunduğu bir milli hükümet Türkiye’yi Avrasya’daki öncü konumuna getirebilir.

oncugenclik.org.tr, 9.4.2019