Berke Berkil, Öncü Gençlik GYK Üyesi ve İstanbul İl Başkanı
“Savaşlar siyasetin başka araçlarla devamıdır.” ile aslında savaş ve siyaset arasındaki ilişkiyi özlü ifade etmeye çalışmıştır Clausewitz. İnsanlık tarihinde bu ilişkiyi derinden yaşayarak öğrendiğimiz tecrübeler bolcadır. Tarih, doğası gereği çıkarları çatışan sınıfların birbirleri ile giriştikleri mücadeleden ibarettir. Bu önemli saptamayla olayları ve hayatı göz önünde bulundurmak ve değerlendirmek hayati önemdedir. Çünkü ancak bu bakış açısı ile tarihin gidişatı anlaşılmakta ve ona müdahale edebilmenin araçları yaratılmaktadır.
Amerikan emperyalizminin dünya çapında kurmaya çalıştığı hegemonya özellikle Sovyetler’in yıkılışı ile birlikte yeni bir Amerikan rüyası olarak kurgulandı. Bu rüya Mazlum Milletler için gerçek hayatta kâbus yaşamak anlamına gelirken Amerika’nın kendisi için dünya üzerindeki bütün zenginliklerde hak sahibi olmaktı. Ancak bu hegemonya çok kısa sürede kırıldı. İçinde bulunduğumuz dönem ise Amerikan hegemonyasının çöküşünün çıplak gözle rahatlıkla görülebileceği bir dönemdir. Bu emareler Amerikancı teröre karşı her geçen gün zaferler kazanan Suriye’de; 15 Temmuz’da Amerikancı-Fetullahçı Darbe Girişimi’ni bastıran Türkiye’de; her geçen gün birleşen Avrasya ülkelerinde görülmektedir.
Emperyalizme karşı mücadele birçok alanda sürmektedir. Popüler tabirle, varlık yokluk savaşı verdiğimiz bu günlerde; Doğu Akdeniz’de uzun süredir yaşanan olaylar Türkiye’nin kısa vadede emperyalizmin giderek artmakta olan kuşatması altına girebileceğinin işaretlerini vermektedir. Bu noktada sorunu ve çözümü doğru şekilde ortaya koymak Türkiye’ye çizilen bölünme planlarını yırtıp atmamızı sağlayacaktır.
Namlular Türkiye’ye Dönmüş Durumda!
Durumun kısa bir özetini baştan yapalım: Dört bir yanımızda namlular bize dönmüş durumda! Son günlerde Doğu Akdeniz’de yoğunlaşan tatbikatlar, Yunanistan’ın “12 deniz mili” açıklamaları, Doğu Akdeniz’de 152 ada-adacık-kayalığın Yunanlılar tarafından işgali, Amerikan Exxon Mobile firmasının Doğu Akdeniz’de petrol ve arayışları, Ukrayna’nın Rusya’yı kışkırtması ve Münbiç’te ABD-PKK ortaklığının her geçen gün daha da ilerlemesi…
Kilit konumda olmasından ötürü Türkiye’ye yönelik gerçekleştirdikleri ilk adım ülkemizin güneyinde 2. İsrail’i kurma girişimidir. Kara gücü PKK-YPG denetimindeki bölgeler üzerinden 2. İsrail’i kurmayı amaçlamaktadır. Bu bölgede kurulacak bir kukla devlet ile Türkiye’yi rahatlıkla tehdit edebilecektir. Bu kuşatmaya karşı 3 yıldır süren operasyonlar ile Amerikan koridorunun önlenmesine yönelik belirli adımlar atılmış bulunmaktadır. Ancak, Fırat’ın doğusunda süren Amerika-YPG ittifakının her geçen gün daha da gelişmesi ve bölgenin sıkı güvenlik önlemleri ile korunması Türkiye’ye yönelik güneyimizden gelen tehdidin sona ermediğinin kanıtıdır. Bununla birlikte özellikle Suriye’de yaratılan karışıklıklar ile İran’a yönelik ambargo da 2. İsrail planlarının kurulmasında Amerika’ya bölgede alan açmaktadır.
Türkiye, İran ve Suriye üzerinde bölgede yaratamadığı etkiyi Doğu Akdeniz’e taşıyan ABD, bölgedeki umudunu ve emperyalist çıkarlarını bu alana kaydırmaktadır. Denizlerdeki saflaşma ve enerji mücadelesi, bölge milletlerinin geleceklerini doğrudan etkileyecektir.
Doğu Akdeniz Neden Önemli?
Doğu Akdeniz’in Türkiye açısından önemini 3 başlık altında toplayabiliriz:
1) Doğu Akdeniz’de Yer Alan Enerji Rezervleri
2) Türkiye’nin Egemenlik Hakları
3) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Enerji Potansiyeli
Son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda bölgede bulunan petrol ve doğalgaz rezervlerinin çok yüksek düzeyde olduğu ortaya çıkmıştır. Enerji kaynaklarının öneminin yüksek olduğu günümüzde, Doğu Akdeniz’de keşfedilen rezervler bütün dünyanın gözünü kulağını bu bölgeye dikmesine sebep olmuştur. Çünkü söz konusu rezervlerin çıkartılması bugün Türkiye’nin geleceğini ciddi şekilde etkileyecektir. Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını giderebilmesi, dünyadaki toplam rezervlerin daha fazlasına sahip olan bu bölgede kaynaklarını çıkarması ile mümkün olacaktır. Bununla birlikte Asya’da yer alan enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasında da Doğu Akdeniz’in kritik bir bölgedir. Amerika’nın İsrail’deki enerji kaynaklarını bu bölgeden Avrupa’ya taşıma planını hesap edersek, Doğu Akdeniz’deki suların her geçen gün neden ısınmakta olduğunu anlayabiliriz.
Egemenlik Hakları
Dünya üzerinde hiçbir ülke kendini sadece kara parçasından ibaret saymamıştır. Kara ile birlikte denizler de vatanın bir parçası sayılmaktadır. Dolayısıyla kara parçasında nasılsa denizler üzerindeki egemenlik de devlet için esastır. Türkiye’nin denizlerdeki karasularının, kıta sahanlığının ve münhasır ekonomik bölgelerinin varlığı en temel egemenlik hakkıdır. Egemenlik ile denizler arasındaki bu bağlantıyı kopardığınız anda bu topraklarda yaşayamayız. Gemilerimiz Akdeniz’de, Ege’de emniyetle yolculuk yapamaz. Denizlerimizde yer alan doğal kaynaklarımızı ülkemizin refahı için değerlendiremeyiz. Yakın geçmişte Sevr’i hatırlayalım. Türklere dayatılan o anlaşma ile Türkler Anadolu’nun içerisinde hapsedilmişti. Denizlerinde kontrol hakkı dahi tanınmamıştı. Ancak bağımsız Türk devletinin kurulması ile denizlerimiz de devletin kontrolü altına alınmıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin vatanı sadece kara topraklarından ibaret değildir. Ülkemiz mavi vatanda da kontrolü ve güvenliği sağlamakla sorumludur.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Bölgemizde yaşanan gelişmeler doğrultusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her geçen gün Türkiye ve bölge güvenliğinde kritik bir noktaya gelmiştir. Kıbrıs’ın, Doğu Akdeniz’de sağladığı jeopolitik imkânlar, Türkiye için büyük önem sarf etmektedir. Kuzey Kıbrıs’ın bağımsızlığı, Türkiye’nin siyasi ve coğrafi bağımsızlığı açısından ayrılmaz bir bütün olduğunu kanıtlamaktadır.
Sadece denizler üzerindeki haklar değil aynı zamanda Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin alacağı tavır ve atacağı adımlar da kritik önemdedir. Kıbrıs’ta Türk askerinin varlığı Türkiye’nin güneyden kuşatılmasını engellemektedir. Bununla birlikte son günlerde örneğini de gördüğümüz gibi Kıbrıs’taki varlığımız Akdeniz’deki doğal kaynaklardan yararlanmamızı da sağlamaktadır. Dolayısıyla KKTC ile Türkiye’nin birliği hem bağımsızlık hem de kalkınma anlamına gelmektedir.
Türkiye Kuşatmayı Nasıl Yaracak?
Emperyalizmin temel hedefi, bölgemizde kukla bir Kürdistan yaratmaktır. Bu doğrultuda başta Türkiye, İran ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerini zayıf düşürmeyi ve onu çevrelemeyi amaçlamaktadır. Bu sayede enerji güvenliğini ve ihracatını terörle sağlama almayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda gözünü diktiği Doğu Akdeniz’de İsrail, Yunanistan, GKRY ve Mısır’la tatbikatlar yapmakta ve dünyanın petrol devlerini bu bölgeye sürmektedir.
Doğu Akdeniz’de önce Noble Dina sonrasında Nemesis isimleri ile gerçekleştirilen tatbikatlarda Türkiye’nin kuşatılma planları yapılmaktadır. O tatbikatları gerçekleştiren kuvvetler bugün, Türkiye başta olmak üzere İran, Suriye ve Rusya ile Çin’in karşısında emperyalizmin planları için bir araya gelmiştir. Ege ve Doğu Akdeniz’den Güney Çin Denizi’ne kadar uzanan cephe tek cephedir. Karşı karşıya gelen güçler aynıdır!
Bir tarafta Amerika, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, PKK, DAEŞ; diğer tarafta Türkiye, Suriye, İran, Azerbaycan, KKTC, Rusya, Çin ve diğer Asya ülkeleri bulunmaktadır. Türkiye ağır bir kuşatma altındadır. Fakat Türkiye devleti, ordusu ve milleti ile bu kuşatmaya geçit vermeyecektir!
Bunun için Türkiye’nin derhal belli adımları atması gerekmektedir:
1) Kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge hızlıca ilan edilmelidir.
Münhasır Ekonomik Bölge, kıyı devletine, kıyıdan başlayarak açık denize doğru en fazla 200 mil kadar uzanan bölgede gerek deniz yatağı altında, gerekse içerisinde bazı egemenlik haklarının tanınmasını içeren bir kavramdır. Münhasır ekonomik bölgesini ilan eden devletin hakları ve yetkileri Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 56. maddesinde düzenlenmiştir. Denizde yer alan bütün doğal kaynakların işlenmesinde yetkilidir.
Yapılması gereken hızlıca kıta sahanlığının ya da MEB’in ilanının yapılması ve bu ilanın ikili anlaşmalar nezdinde önce KKTC ile daha sonrasında bölge ülkeleri ile yapılarak devletler statüsüne taşınmasıdır.
2) KKTC “Yavru Vatan” değil Anavatandır!
Partimizin Milli Hükümet Programı’nda da belirttiğimiz üzere, ABD’nin “Birleşik Kıbrıs” planı emperyalist planlara hizmet etmektedir. Hiçbir temel bulunmamaktadır. Çünkü ortada bir Kıbrıs milleti yoktur. Orada yaşayan Yunanlılar ve Türklerdir. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anavatan toprağımızdır ve Türkiye ile birleşmelidir. Bunun haricinde atılacak adımlar yaşanan sorunları ve sıkıntıları çözmeyecektir. Kışkırtmalara engel olmak için Kıbrıs üzerinde Türkiye ve Yunanistan dışında herhangi bir devletin üs kurmasına, asker bulundurmasına izin verilemez.
3) Bölge ülkeleri ile işbirliği yapılmalıdır
Türkiye emperyalizmin planlarında bölünmemek için bölgede aynı tehlikeye maruz kalan ülkelerle bir araya gelmek zorundadır! Türkiye, başta Doğu Akdeniz olmak üzere;emperyalizmin kuşatmasını ve bölgedeki çıkarlarını ancak bölge ülkeleri ile ittifak yaparak koruyabilir.
Ancak, bu noktada eksik kalan bir adım vardır. Türkiye Hükümeti derhal Suriye ile anlaşmalıdır! MEB ilanı noktasında Suriye ile yapacağı ikili anlaşma bize meşruiyet sağlar ve Doğu Akdeniz’de gerçekleşen emperyalist oyuna büyük bir darbe vurulmasına sağlar. Ayrıca Fırat’ın doğusundaki 2. İsrail planlarının üzerine kararlılıkla gidilmesini sağlar. Dolayısıyla Türkiye’nin zaman kaybetmek gibi bir lüksü bulunmamaktadır.
Çözüm Vatan Partisi’nde!
Türkiye’yi emperyalist kuşatmadan kurtarmak kararlı, tutarlı ve antiemperyalist bir programla olur. Milli Hükümet Programı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki egemenlik hakkından taviz vermeyecek tek kuvvet Vatan Partisi’dir! Kıbrıs’ı peşkeş çektirmeyecek tek kuvvet Vatan Partisi’dir! Türkiye ile Suriye’nin, İran’ın, Irak’ın, Çin’in ve Rusya’nın sağlam dostluklar kurmasını sağlayacak tek kuvvet Vatan Partisi’dir! Türkiye’yi emperyalist kuşatmadan kurtarmaya hazırız!
oncugenclik.org.tr, 29.11.2018