21. yüzyılın “bilgi çağı/toplumu” kavramlarıyla adlandırılmasının altında özel bir neden var. Bu kavramlar küreselleşme sürecinin temelini oluşturmaktadır. Bu kavramlara bakışımız ve çağı nasıl adlandırdığımız insanlığın geleceğine nasıl bakıldığını da yansıtır. Bu kavramların ortaya çıkışı, toplumsal yaşamın tamamını ilgilendiren sonuçlar doğurmaktadır. Bilgi çağında bilgiye yüklenen işlev değişmiştir. Bilgi, meta değeri varsa makbul hale gelmiştir. Bilgi çağında üretilen bilgi, cahilliği perçinlemek, bilişleri yönetmek işlevini almıştır. Bilgiye dünyayı değiştirme işlevini veren, bilimsel bilgi için kullanılması ve bilimsel araştırmayla ulaşılmasıydı. 21. yüzyılda üretilen bilgi, bilimden ve üretimden koparılınca , dünyayı değiştirme, insanlığın ufkunu geliştirme işlevinden de koptu, piyasa ihtiyacına cevap verme ve bilişleri uyuşturma işlevi kazandı.
Bilimden koparılan bilgi üretiminin, bir geleceği olamaz. Bu yüzden bilgi çağının insanlığın önüne koyduğu bir tasarım da yok. Çünkü, yalnızca bilimle, insanlığın önüne bir tasarım konulabilir. Bunu dememizin nedeni, bilgi çağıyla birlikte gelen ” tarihin ve ideolojilerin sonu geldi” söylentileridir.
İrfan Erdoğan’ın ifadesiyle, bilgi çağı bilgiçlik taslayan cehaletin yeniden üretimidir. İletişimin engel tanımadığı, teknolojik gelişmelerin toplumsal iletişimi kolaylaştırdığı, bilgiye ulaşmak kolaylaşınca bilimin de ilerleme sağladığı hep bu çağın söylentileridir. Kardeşlik tohumlarının da bu çağda ekildiği söylenir çünkü teknolojik gelişmeler uzağı yakın etmiştir. Artık hepimiz evrensel birer insanız. Dünyaya aitiz. Küçük bir köyün insanlarıyız. Ulusal sınırlar insanın özgürleşmesini diğer evrensel değerlere ulaşmasını engellemektedir. O sınırlar bizi, bizden olana düşman etmiştir ve derhal yerle bir edilmelidir. Bütün insanlar bilgi çağının nimetlerinden hızla yararlanmalı, bilgi toplumunun uçsuz bucaksız özgürlüğüne kendini bırakmalıdır.
Tarih boyunca bilgi kontrol altında tutulmuştur. Bilgiyi üreten, yayan, onun üzerine çalışan sınıflar olmuştur. Bugüne bakıldığında, bilginin özgürlük kazandığı yanılgısına düşmek oldukça kolay. Bilgiyi tekelinde tutan yok. Herkes bildiği her şeyi istediği mecrada yayınlama özgürlüğüne sahip. Kişinin ise bilgiyi istediği kadar istediği biçimde alma özgürlüğü var. Bu denli enformasyon bolluğu varken nasıl olurda insan cahil kalabilir?
Bilgi çağı söylemi basit teknolojik gelişmelerin sonucunda ortaya çıkmadı. Söylem ideolojinin dışa vurumudur. Dilde ve anlamda ideolojik mücadele bu yüzden üzerine düşünülmesi gereken bir mesele olarak güncelliğini koruyor. Bilgi çağı tanımını yapanlar ve tarihin sonu geldi ideolojilerin sonu geldi söylemlerini kullananlar aynı merkezlerdir. Bilgi çağı, neoliberalizmin ortaya attığı bir tanımlamadır. Her ne kadar bilginin toplumsallaşması olarak görülse de bilginin çıkarlar doğrultusunda pazarlandığı ya da dağıtıldığı; belli işlevsel amaçlarla yeniden üretildiği; hakim sınıfların iktidarını perçinlemek amacıyla kullandığı bir çağdan söz ediyoruz. Bu çağda bilgi her ne olursa olsun hakim sınıflar için işlevseldir. Bilimsel bilgi ile yönetme bilgisi farklı şekillerde dolaşıma sokulur veya sokulmaz. Bilimsel bilginin, toplumdan kaçırılması gerekmektedir çünkü sistemin amacı budalalar yetiştirmektir. Budalalar yetiştirmek için üretilen yönetme bilgisi de ne kadar çok toplumsallaşırsa budalalar yetiştirme o kadar kolaylaşır.
Bilgi Çağı İnsanı Nasıl İşliyor
Görünen ve görünmeyenin ayrımını, toplumların aynı zamanda yapması mümkün değildir. Yalan ve gerçeği, iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı, haklı ile haksızı önceden görebilen kuvvetler olmuştur. En karanlık dönemlerde de o öncüler vardır. Öncü olanın bilginin tekelini kırma mücadelesi hep daha zor olmuştur. Çünkü bilginin tekelini yıkmaya çalışanlar, tekeli elinde bulunduranların yarattığı budalalıkla da mücadele etmek zorundadır. İnsanı işlemenin yolu onu teslim almaktan geçer. Dönem dönem egemen ideolojinin karşısına konumlananlar bile egemen ideoloji tarafından işlenmektedir.
Peki bilgi toplumu insana ne işliyor? Hakim sınıflar, çıkarları doğrultusunda ürettikleri değerleri, umutları, özlemleri, iyilikleri, kötülükleri insana işlemektedir. İşlenen bu değerler, onları öyle çarpık projelerde buluşturuyor ki bunun farkına yalnızca emperyalizmle mücadele de kendini var edebilen insanlar varıyor. Bilgi çağının bilgisiyle işlenen insanlar, yönetenlerin daha iyi yönetmesini sağlamaktadır. Yine o bilgi, aykırı seslerin şiddetle bastırılması, insanlığın yitirilmesi, insan olmanın ve değer verilmenin ölçüsünün tüketim olarak kabul edilmesi, insanın kendini başka insanların yaşam biçimlerinde, inançlarında bulması, ondan olmayana düşman olması, yabancı olduğu değerleri bir kesim kabul ediyor diye kabul etmesi gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Barış, kardeşlik, devrim, özgürlük, insanlık gibi egemen ideoloji karşıtı kavramlara bilgi çağı denilen çağda egemen ideoloji sahip çıkmış ve yeniden üretmiştir. Bilgi çağının ürettiği şekliyle barış, özgürlük mücadelesi veren insan bu yüzden terör örgütüne siper olabilmektedir. Kendisi öyle olmasa da kendini eşcinsel yürüyüşünde bulabilmektedir. Basın özgürlüğü adına tetikçilik yapan kuvvetlere sahip çıkabilmektedir. Bu sonuçlar hep emperyalizmin ideolojik araçlarıyla sürdürdüğü saldırının ürünüdür.
İnsanın geleceğini şekillendiren toplumsal sistemlerin ve o sistemlerin içerisindeki kavramların nasıl adlandırıldığı önemli. Neyi nasıl tanımladığımız, ona teslimiyeti ya da onunla mücadeleyi getirir. Emperyalizm ideolojik saldırısını, bilgi çağı yalanıyla yaparken bu tanımın teknolojik gelişmelerin bir sonucuymuş gibi üstünden atlamak ona teslimiyeti getirir. Onunla mücadeleyi getiren ise 20. ve 21. yüzyıla milli devrimlerin damga vurduğunu ve insanlığın geleceğinin emperyalizme karşı mücadelede olduğu gerçeğini görmektir. Sistemlerin, ideolojilerin çarpıştığı yüzyılımızda tanımların, söylemlerin çarpıştığını da görmek gerekir.
Bilgi çağında, bilimsel olan ile bilim dışı olana eşit yaklaşılmaktadır. Bilimsel bilginin yok edebileceği bilim dışılık özgürlük kazanınca “bilim” seçkinlerin uğraşı -hobisi- olmuştur. Böylece akılla kavranamayacak olanın, insanlık tarihinde en geniş alana sahip olduğu bir dönem yaşanmaktadır.
İnsanlık tarihinde beyinler, hiç bu kadar çöplüğe dönmemiştir, bu kadar birbirine zıt birbirini dışlayan duruşları, bir arada sergilememiştir. Her dönem yanlış gerçekler, yanlış haklılar, olmuştur fakat doğru mücadele alanlarının bu kadar kirletildiği, haklıların bu kadar yanlış araçlar benimsediği, gerçeklerin bu kadar içinin boşaltıldığı, yanlışların bu kadar büyük mücadele araçlarına sahip olduğu görülmemiştir. Emperyalizmin, insana ve doğaya olan saldırısı, aklına olan saldırısının yanında hiçbir şey. Bilgi çağı, bilgi toplumu, enformasyon çağı olarak tanımlanan bu yüzyıl aklın tüketimle esir alındığı, “enformasyon” ile doldurulduğu, ortaçağın yaşam tarzlarıyla yeniden üretildiği bir yüzyıl.
İnsan düşünme yetisini ve kapasitesini dahası gereğini hiç bu denli yitirmemişti.
Barış Demiralay
Öncü Gençlik Genel Başkanı