Kıbrıs, tarihin ilk dönemlerinden başlayarak, günümüze kadar devam eden ve hala güncelliğini koruyan uluslararası düzlemde emperyalizmin kuşatma planının merkez üssüdür. 1928 yılında Yunanistan; İngiltere, Rusya ve Fransa’ya bir nota vererek, ilk kez resmen ENOSİS fikrini ortaya atmış ve adanın kendisine bağlanmasını istemiştir. İngiltere’nin bu teklifi reddetmesiyle birlikte Rumlar, vergi kanunu bahane ederek ayaklanma başlatmıştır. İngiliz Kıbrıs Valisinin konağını yakan Rumların bu eylemi ilk ayaklanma olarak tarihe geçmiştir.
İkinci Dünya Savaşının hemen ardından Rumlar, ikinci kez ENOSİS fikrini ortaya atarak adanın Yunanistan’a bağlanmasını tekrar dillendirmeye başlamıştır. İngiltere’nin Anayasa hazırlaması da bu bahaneyle reddedilmiş ve bağlanma planının hayata geçmesi için faaliyetlere hız verilmiştir.
EOKA’NIN FAALİYETLERİ BAŞLIYOR
Yunanistan 27 Şubat 1947’de aldığı bir kararla “Yunanistan’ın Kıbrıs’la Birleşmesi” (ENOSİS) gerektiğini kabul eder1 ve bunu bütün dünyaya ilan eder. Bu arada genç papaz, Makarios’un 1948’de Kition Piskoposu olarak adaya dönmesiyle ENOSİS faaliyetleriyle dolu yeni bir dönem başlamış olur.
İlk olarak, 21 Kasım 1949 tarihinde Birleşmiş Milletlere müracaat eden Yunanlılar “Anavatan Yunanistan’la birleşmek için self determinasyon hakkının halkımıza tanınmasını istiyoruz.” diyerek başvuru yaparlar. Böylece 1950’lerden itibaren Kıbrıs meselesi uluslararası boyuta taşınmış olur. Aynı zamanda Yunanistan, 1954 yılında self-determinasyon(halkların kendi hakkını tayini) yasasının da Kıbrıs adasına uygulanmasını Birleşmiş Milletler’den talep eder2, ancak bu talep BM tarafından reddedilir. Bu kararın ardından Makarios önderliğinde sorunun silahla çözülmesi gerektiği iddia edildi ve hemen ardından da kirli planların işletileceği yer altı örgütü EOKA kurulur. Örgütün ele başı ise Grivas’tır. Kısaca Grivas’a bakalım. Emekli bir Albay olan Grivas, 1959 Roma ve Zürih anlaşmasının3 imzalanmasından sonra sınır dışı edilmiş, aynı gece toplanan Yunan Hükümeti tarafından Korgenerallik rütbesi verilmiştir. EOKA’nın başına geçen Grivas, 1955’ten 1974’e kadar geçen süreçte Kıbrıs adasında kanlı olayların başında olan kişidir.
1955 itibariyle başlayan olaylarda, Türk köyleri de hedef alınmaya başlanmıştır. İngiltere işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyor, bölgede kendi çıkarlarına yarayana bakıyordu. Kıbrıslı Türkler ise Karaçete,Volkan, 9 Eylül ve Türk Mukavemet Teşkilatı gibi savunma amaçlı düzensiz birlikler kurmuştu. Emperyalistlerin piyonu Makarios, 2 Mart 1961 günü EOKA’cı Fotis Pittas’ın Frenaros köyünde dikilen büstünün açılışında EOKA’cıların eserini tamamlamak için birlik beraberlik içinde olmaları gerektiğini ve onların kanlarıyla temelini attıkları binayı tamamlamak işine devam etmeleri gerektiğini belirtmiştir. “Ben Kıbrıs’ım, Kıbrıs benimdir.” şeklinde konuşma yapan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Makarios 15 Ağustos 1962’de Kykko Manastırı’nda da yine ENOSİS hayalinden bahseder. 1960-1963 yılları arasındaki 3 yıl içinde Londra ve Zürih anlaşmalarının isabetsiz ve kendi iradesinin dışında imzalandığını tekrarlamış, ENOSİS hedefine ulaşabilmek için Kıbrıs Cumhuriyeti’ni atlama tahtası olarak gördüğünü ilan etmiştir.
AKRİTAS PLANININ DÜĞMESİNE BASILIYOR
EOKA’nın yakıcı faaliyetleri ve silahlanması Makarios tarafından hızlandırılmıştır. Makarios bu dönemde bütün dikkatini Anayasanın ve özellikle Türklerle ilgili olan 13 maddenin değiştirilmesi yönünde yoğunlaştırmıştır. Makarios bu konuda çalışarak şu konular hakkında, ayrı Türk belediyelerinin kurulması, devlet görevlerine Türklerin %30 oranında alınması, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısının veto hakkını kullanması, Türk Cemaatine tanınan hakların sınırlandırılması gibi konuları içeren Kıbrıs Anayasası’nın 13 maddesinin değiştirilmesine yönelik teklifi İngiltere ve taraflara sunmuştur. Türkleri azınlık çizgisine düşüren ve aşağılayan bu anayasa değişikliği önerisi Türkler tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine, Atina’dan Kıbrıs’ta bulunan EOKA mensuplarına gönderilen “Agonitis/Mücadeleci“ isimli gizli Rum gazetesiyle ilk defa ortaya çıkan ve 21 Nisan 1966’da Grivas yanlısı yayın yapan Patris gazetesinin yayınladığı ve EOKA liderlerinden Polikarpos Yorgacis’den Cumhurbaşkanı Makarios’a, Nikos Sampson’dan, Glafkos Klerides’e kadar birçok kişinin kanlı katliamlarından sorumlu olduğu, adını bir IX. yüzyıl Bizans destanından alan “Akritas Planı”anın düğmesine basıldığı ilan edilmiştir.
21 ARALIK 1963 VE KANLI NOEL HAFTASI
Kıbrıs adasındaki kanlı katliamlar 1974 yılına kadar sürdü. Emperyalist kirli planların her zaman odak noktasında olan Kıbrıs adası, stratejik önemi, zenginliği ve askeri konumuyla her zaman emperyalizmin ağzını sulandırmıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı; Çanakkale Savunması ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, Türkiye’nin emperyalizme tattırdığı üçüncü yenilgi olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır. Kıbrıs’ta süregelen olaylara devam edersek, tek bir yazıya sığdırmak mümkün değildir.
EOKA’nın en kanlı eylemleri 1963 yılında başlamıştır. Türkleri toptan yok etmek için İçişleri Bakanı Yorgacis tarafından silahlandırılan eski EOKA’cıların Türklere acımasız davranışlarda bulunmasıyla yükselen tansiyon 21 Aralık 1963 Cuma günü 02.00’de daha çok yükselir. Rumların ve EOKA’nın bütün baskı ve olumsuz davranışlarına karşın TMT’nin soğukkanlı davranışlarıyla sivil Rumların zarar görmesinin de önüne geçilmiştir. Ne acıdır ki özellikle Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklerin sağduyulu yaklaşımları ve korumacı yaklaşımlarına karşılık, EOKA’nın öfkesi daha da artmış ve o hain katliam gerçekleşmiştir.
Tahtakale mahallesinde Girne’den Lefkoşa’daki evlerine dönen iki arabadaki 6 erkek ve dört kadından Zeki Halil ve Cemaliye Emirali Rum polislerin kırmızı ışıkta kendilerini durdurup evlerinden yüz metre uzakta üzerlerine makineli tüfeklerle ateş açmalarıyla hayatlarını kaybetmiştir. Birkaç dakika içinde de evde uyuyan üç çocuklu İsmail Tunçbilek’in evine saldırı düzenlediler. ‘’İsmail Tunçbilek için şöyle bahsediliyordu:’’5 “Gelecek hafta yirmi dördüne basacak eşi Şenay Hanım’ın doğum gününü, doğum günü partisini, üç yaşındaki kızını, on sekiz aylık oğlunu, gülüp oynayacakları ve henüz beş haftalık ikinci oğlunu şımartacağı tatili düşünüyordu”… Sivil üniformalı Rum polislerin başındaki Pandelidis Türkleri katlederken şöyle bağırıyordu; “Rumların gözünde Elleri Türk kanı ile yıkanmış gerçek bir Elen kahramanıdır.” Bunun devamındaki olaylar ise Kıbrıs tarihine Kanlı Noel olarak geçmiştir.
FETÖ’NÜN KIBRIS NEFRETİ
AHWAL6 isimli Fetullahçı Gladyo’nun yayını gazetede, Niyazi Kızılyürek’in yazısı yayımlandı. Kendileri, ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ bir hınç ve nefret dizisidir.” Diyerek yazısına başlamış ve şöyle devam ediyor; “Dizi, hiç kuşkusuz bir hınç ve nefret filmidir. Kitleleri hınç duygusuyla harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.”
Kıbrıs’ta yaşanan bu katliamın tüm gerçeklerini çeşitli makale ve kitaplardan okumak mümkün. Ancak TRT 1’in önderliğinde başlayan “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizisi tüm gerçekliği ve nesnelliğiyle günümüze o hain girişimleri anlatmada kilit rol oynuyor. Dizinin 4. Bölümü yayımlandı ve Haçlı-Siyonist cephe rahatsızlığını göstermeye başladı.
Fetullahçı Gladyo’nun Kıbrıs tezleri, özellikle 2000’li yıllardan itibaren dillendirilmeye başlamıştır. Bunlardan en ön plana çıkanı da Kıbrıs’ın Federe bir devlet olması tezidir. Federasyona bölünen Kıbrıs’ın Türkiye’yle ilişkisi kopartılmak istenmektedir. Dönemin BM Genel Sekreteri Annan, 2002’de “Annan Planı” olarak da bilinen “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” belgesini ortaya koymuştur. Bu planla da KKTC kuşatılacak ve adaya hükmeden emperyalizm Doğu Akdeniz’e hakimiyet sağlayacaktı.
KIBRIS SANCAK GEMİMİZDİR
“Efendiler; Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için mühimdir”
Mustafa Kemal’in jeopolitik zekası ve strateji kurma yeteneği bugün Türk donanmasının büyük zaferlerinin harmanıdır. Türkiye’nin dört tarafı emperyalizm tarafından kuşatılmıştır. Nemesis, Noble Dina, İskender Tatbikatlarına, İrini operasyonlarına karşı Türkiye, donanma kabiliyeti ve amansız mücadelesiyle bu kuşatmalara cevap vermektedir. Türkiye ile Kıbrıs’ın bağımsızlığı birbirini tamamlayan iki parçadır. İki devletin de kaderi birbirine bağlıdır. Kıbrıs’ın güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir.
Türkiye güçlü işbirliği kurduğu Avrasya Ülkeleriyle emperyalizmi def edecektir. KKTC’nin dünyaya tanıtılmasıyla da en büyük güvenlik sorunu çözülecek, Helenizm planları tarihin karanlık çöplüğüne gönderilecektir.
KKTC Türkiye’nin namusudur.
KKTC, Türkiye’nin milli bağımsızlık rotasındaki sancak gemisidir.
Büşra Ezgi Duman
Öncü Gençlik Denizli İl Başkanı
KAYNAKÇA
- KIBRIS’TA 21 ARALIK 1963 KANLI NOEL’İ VE KIZILAY Ulvi KESER, Dergi Park, Syf. 95
- Ahmet Gazioğlu, Kıbrıs Tarihi İngiliz Dönemi ( 1878 – 1960 ), Cyrep Yay., Lefkoşa, 1997, s.115.
- https://www.mfa.gov.tr/garanti-antlasmasi-_zurich_11-subat-1959_.tr.mfa
- KTMA, TMT Arşivi. Dosya No. 1188/37 ve 298/007.
- Rauf R.Denktaş, Rauf Denktaş’ın Anıları, Boğaziçi yay., İstanbul, 1996, s.296.
- ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ bir hınç ve nefret dizisidir