Dilde Devrimcilik: Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi
Arda ODABAŞI
TEORİ DERGİSİ – Ekim 2003
Dilde Devrimcilik:
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi
Dil ve devrim
Ulusal dil, tarihsel gelişimin, demokratik ve milli demokratik devrim aşamasındaki toplumların önüne getirip koyduğu bir meseledir. Ortaçağ toplumları, kendi feodal parçalanmışlıkları içinde farklı farklı (yerel) diller veya lehçeler konuşuyorlardı. Burjuvazinin yükselişiyle demokratik veya milli demokratik devrim sürecine giren toplumlar, ulusal pazarları temelinde, bir ulusal dil yaratma sürecine de girmişlerdir. Ulusal dil (dil birliği) mücadelesi, demokratik ve milli demokratik devrimlerin ayrılmaz ve tamamlayıcı parçası olagelmiştir.1
Osmanlıca’nın (Türkçe’nin) sadeleştirilmesi veya daha doğru bir deyişle, bir ulusal dil yaratma çabası, Türkiye’nin milli demokratik devrim sürecine girişiyle, esas olarak Yeni (Genç) Osmanlılar’ın babası sayılan Şinasi (1826–1871) il başlar.2 Türkiye’nin milli demokratik devrim sürecinin ikinci ve bir üst aşamadaki halkası olan 1908 Jön Türk Devrimi, bu alanda yeni bir sıçramayı getirir. 1908 (-1909) Jön Türk Devrimi ile II. Abdülhamit’in istibdat rejiminin yıkıldığı koşullar içinde, Genç Kalemler dergisi ve bu derginin başlattığı Yeni Lisan Hareketi doğmuştur.
Genç Kalemler’in kuruluşu ve çekirdek kadrosu3
1910 yılında Manastır’da, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC)’nin önde gelen isimlerinden Dr. Nazım’ın yeğenleri Hüsnü ve Hamid, Hüsn ü Şiir adlı bir dergi çıkarmaya başlamışlardı. Derginin başyazarı Ali Canip (Yöntem)’di. Genç Kalemler dergisinin öncülü olan Hüsn ü Şiir esas olarak bir edebiyat dergisi olmakla birlikte, dergide siyaset, tarih, teknoloji, sosyoloji gibi konular üzerine yazılar da yer almıştır. Derginin 4. ve 5. sayılarında (23 Temmuz ve 14 Ağustos 1910) Evrim Teorisi’ne giriş yazılarının yer aldığını bir not olarak düşelim.
4. sayısından itibaren Selanik’te yayınlanan Hüsn ü Şiir, toplam sekiz sayı çıktıktan sonra, derginin ismi Akil Koyuncu’nun teklifiyle Genç Kalemler olarak değiştirildi. Derginin sorumlu müdürlüğüne ve imtiyaz sahipliğine; İTC Merkez-i Umumi kâtibi Nesimi Sârim getirildi. Genç Kalemler bu şekliyle 6 sayı çıktı, ama henüz bir davanın yayın organı değildi. Hüsn ü Şiir’in devamı niteliğindeydi ve dil konusunda kararlı bir hareket görülmüyordu.
Derginin asıl Genç Kalemler dergisi haline gelişi, hem kadrosundaki, hem şeklindeki, hem içeriğindeki değişimle, hem de benimsediği yeni misyonla gerçekleşecektir.4 Genç Kalemler’in çekirdek kadrosunu Ömer Seyfettin (1884–1920), Ali Canip (1887–1967) ve Ziya (Gökalp) (1875/6–1924) üçlüsü oluşturur. Kazım Nami (Duru), Akil Koyuncu, M. Nermi, Aka Gündüz, Suphi Ethem yazarlar arasındadır. Genç Kalemler dergisinin ve Yeni Lisan Hareketi’nin başlamasında olduğu kadar gelişiminde de en büyük rolü Ömer Seyfettin ve Ali Canip Bey oynamışlardır. Yeni Lisan Hareketi’nin fikir babası ise Ömer Seyfettin’dir.
Ömer Seyfettin, aile mesleğini seçmiş ve 1903’te Harbiye’den mezun olmuştu. O sırada İzmir, dilde reformun yoğun olarak tartışıldığı bir merkezdi. Ömer Seyfettin İzmir’de bulunduğu sırada, edebiyata yöneliminde Baha Tevfik ile çevresinden ve “dilde Türkçülük” düşüncesinin öncülüğünü yapan Türkçü Necip Bey’den etkilendi. 1908 yılı sonlarında merkezi Selanik’te bulunan 3. Ordu’ya teğmenliğe terfi ettirilerek atanan Ömer Seyfettin, Rumeli’de çeşitli görevler aldı. Bu sırada Balkan halkları arasında milliyetçi fikirler iyice yayılmıştı ve milliyetçi komitaların silahlı faaliyetleri söz konusuydu. Burada edindiği deneyimler, Ömer Seyfettin’deki milliyetçi düşünceyi pekiştirdi.5 Dahası Ömer Seyfettin, Türkçe konuşan erlerle Osmanlıca konuşan subaylar arasındaki uçuruma fark etmişti. Osmanlı yönetici tabakasıyla halk arasındaki uçurumu kapatmak amacıyla vaktiyle Şinasi’nin yaptığı gibi, dil ve anlam sorunları üzerine eğildi.6 31 Mart Olayı (1909) sırasında Ömer Seyfettin, Hareket Ordusu’nda subaydı.7 1911’de ordudaki görevini bırakarak Selanik’e gelecek ve Genç Kalemler’in edebiyat cephesinin temel direği olacaktır.
Yeni Lisan Hareketi, Ömer Seyfettin’in, arkadaşı Ali Canip Bey’e Yakorit’ten yazdığı bir mektupla başlar. Bu mektup, Genç Kalemlerim devrimci bir mantığı kendilerine kalkış noktası yaptıklarını ortaya koymaktadır. 28 Ocak 1911 tarihli bu mektubunda Osmanlıca’yı “berbâd, perişan; fenne, mantığa muhalif bir lisan” diye niteleyen Ömer Seyfettin, “edebiyatta, lisânda bir ihtilâl vücuda getirelim” diyerek Ali Canip’e ortak çalışma önerir. Çalışmanın esasının, sadece süs için gerekli olan ve gösterecek fikri olmayanların bolca kullandığı Arapça ve Farsça tamlamaların (terkiplerin) terk edilmesi olacağını belirtmiştir. Amaç dilin sadeleştirilmesi ve arılaştırılmasıdır. Yani, dilde devrimdir.
Aynı dönemde (17 Şubat 1911) Ziya Bey, “Turan” başlıklı şiirini8 Nesimî Sârim aracılığıyla henüz tanışmamış olduğu Ali Canip Bey’e yollamıştır. Bu şiir derginin 7 Mart tarihli 6. sayısında çıkar. Birkaç gün sonra Ali Canip ile Ziya Bey tanışırlar ve bundan sonra sık sık görüşmeye başlarlar. Bir süre sonra Ali Canip Bey, Ziya Bey’e Ömer Seyfettin’in mektubundan ve Genç Kalemler’i büyük boyda, “Yeni Lisan Müdafii” başlığıyla çıkartma tasarılarından söz ederek düşüncesini sorar. Ziya Bey hemen tasarıyı onaylamış ve katılma isteğini dile getirmiştir.
Bu buluşmadan kısa bir süre sonra, 25 Mart 1911’de Ali Canip Bey İTC Merkez-i Umumisi’nden bir mektup alır. Bu mektupta kendisinin “Talebe-i Hariciye Encümeni Kâtib-i Umûmîliği”ne ve Genç Kalemler başyazarlığına atandığı ve bu görevlerin ifası için kendisine 10 lira tahsis edildiği bildirilmiştir. Ali Canip Bey ertesi gün Ziya Bey’e teşekkür ziyaretinde bulunur ve öneriyi, Merkez-i Umumi’nin ve özellikle de Dr. Nazım’ın derginin içeriğine karışmaması koşuluyla kabul eder. Durumu bir mektupla Ömer Seyfettin’e bildirir ve ondan derginin ikinci cildinin ilk sayının başmakalesini hazırlamasını ister.
Bir süre sonra Ömer Seyfettin’den “Yeni Lisan” başlıklı uzun bir makale alır. Yeni, büyük boyda Genç Kalemler’in 11 (veya 18) Nisan 1911’de çıkan ilk sayının başmakalesi Ömer Seyfettin tarafından yazılmış olan bu makaledir. Büyük etki yaratacak olan bu yazı, alınan karar gereğince, diğer pek çok makale gibi imzasız, daha doğrusu, imza yerine “?” konarak yayınlanmıştır, imzasız yayınlanan makalelerden amaç, söz konusu görüşlerin tek bir kişiye değil, tüm dergiye, yani Yeni Lisan Hareketi’ne ait olduğunu göstermektir. Makalenin yayınlanmasından kısa bir süre sonra Ömer Seyfettin ordudan ayrılır ve Selanik’e gelir.
Bu dönemde Ziya Gökalp’in Selanik’te bulunuyor oluşu ve harekete katılışı gerek derginin gerekse hareketin gelişiminde belirleyici olacaktır. 1896’da İstanbul’a gelip İTC’ye katılan9 Ziya Bey, devrimci faaliyetleri nedeniyle Abdülhamit rejimi tarafından 1897’de Baytar Okulu’ndan atıldı ve tutuklandı. Bir yıl hapis yattıktan sonra da Diyarbakır’a sürüldü ve kentten ayrılması yasaklandı. Ziya Bey devrimci faaliyetlerini burada da sürdürdü. Devrimin arifesinde Ziya Bey’in de aralarında bulunduğu öncü bir kesimin yönetimindeki şehir halkı, Abdülhamit’in halka zulmeden Hamidiye Çeteleri’ne silahla karşılık verdi ve kentin postanesini işgal etti.10
Ziya Bey, 1909 (Eylül-Ekim sıralarında) Kongresinde İTC Diyarbakır teşkilatını temsil etmek üzere Selanik’e davet edildi. Selanik’e gelişi onun yaşamında bir dönüm noktası oldu. 1910’da İTC Merkez-i Umumisi’ne seçildi. Selanik, o sırada bir Türkçülük merkezi haline gelmişti. Ziya Bey, etrafında önemli bir aydın çevresi oluşturmuş ve pek çok öncü genci bir araya getirmişti. İTC içindeki önemli konumu, etrafındaki kabiliyetli gençlere ve çalışmalara örgüt tarafından destek bulma imkânını yaratmıştır. Nitekim Ömer Seyfettin’in üsteğmenken öğrenim ücretini ödeyip ordudan ayrılması ve Selanik’e gelerek Genç Kalemler’e katılması İTC’nin bu bedeli ödemesiyle olmuştur. Derginin büyük boy halinde yollanmasında da İTC mali yönden destek vermiştir.
Ziya Bey, “Gökalp” adını Genç Kalemler’de aldı. Bu adı ona Ali Canip Bey vermiştir. Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Beyler, bazı yazılarını takma isimlerle imzalıyorlardı. “Gökalp” başta Ali Canip Bey’in kullandığı takma isimlerden biriydi. Ali Canip Bey, Ziya Bey’in kullandığı takma isimleri beğenmeyerek onun yazılarına “Gökalp” imzasını atmıştır.
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi Ziya Gökalp açısından, kendi ifadesiyle, fikirlerini ortaya koymak için bir vesile olmuştur. Selanik öncesinde bir Osmanlıcı olan Gökalp’in Selanik’te ciddi bir fikirsel sıçrama yaşadığı ve fikirlerinde halen Osmanlıcılığın etkisi görülse de Genç Kalemler ile birlikte Türkçü olduğu görülmektedir. Gökalp, hayatı boyunca savunacağı ideolojik faaliyetinin temellerini burada atmıştır. Yeni Lisan Hareketi’nin daha çok teorisini yapmış, fikir yönünü işlemiştir.
Yeni Lisan Hareketi11
Yeni Lisan Hareketi, Tanzimat döneminde başlayan dil milliyetçiliği akımının uzantısıdır. Ama Genç Kalemler ile bu akım tutarlı bir şekil almış ve olumlu sonuçlar vermiştir. Genç Kalemler dergisinin temel amacı Yeni Lisan’ın teorisini ortaya koymak ve bu teoriyi uygulamaya geçirerek somut örnekler vermektir. Özellikle “Yeni Lisan” başlıklı başyazılar teorik çerçeveyi çizer. Söz konusu yazılar 4., 11. ve 12. sayılar hariç derginin giriş yazılarıdır. Eleştiri, kısa hikâye ve şiirlerin çoğu “yeni lisanla” alt başlığını taşımaktadır ve “Eski Lisan”ın izleri yer yer görülmekle birlikte, bu yazılar esas olarak Yeni Lisan teorisine uygun olarak hazırlanmıştır. Ömer Seyfettin’in Yeni Lisan’la yazılmış dört hikâyesi dergide yer almıştır. Bütün bunlar, Yeni Lisan teorisinin uygulamaya dökülmüş halidir.
Bu bölümde ele alacağımız Genç Kalemlerim fikirleri, derginin 2–12. ve 24–25. sayılarında yer alan “Yeni Lisan” başlıklı makalelerden, Ziya Gökalp’in Demirtaş imzasıyla 8. sayıda çıkan, “Yeni Hayat ve Yeni Değerler” başlıklı ünlü makalesinden, derginin çıkarttığı bir kitapçıktan ve Genç Kalemler’in polemiklerinden derlenmiştir. “Yeni Lisan” başlıklı makaleler çoğunlukla Ömer Seyfettin, Ziya ve Ali Canip Beyler tarafından kaleme alınmış ve çoğunlukla imzasız veya “Genç Kalemler Tahrir Heyeti” (Yazı Kurulu) imzasıyla yayınlanmıştır. Dergi, muhtemelen 1911 Nisan sonu veya Mayıs başında “Genç Kalemler Tahrir Heyeti” imzasıyla, dil konusundaki görüşlerini toplu şekilde açıklayan “Yeni Lisan ve Bir İstimzaç” (soruşturma, anket) başlıklı 36 sayfalık bir kitapçık yayımlamış ve bu kitapçıkla birlikte devrin bütün tanınmış yazarlarına yedi soruluk bir anket mektubu gönderilerek, bunların cevaplandırılması istenmiştir. Bu kitapçık muhtemelen Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp tarafından hazırlanmıştır. Kitapçığın bazı bölümleri derginin 5–7. sayılarında da çıkmıştır.
Yeni Lisan Hareketi, Selanik’te çok olumlu karşılanırken, İstanbul’daki bazı çevrelerden tepki almış ve aydın çevrelerde sert tartışmalar yaşanmasına neden olmuştur. Bu tartışmalarda Köprülüzade Fuat (Fuat Köprülü), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif gibi isimler Genç Kalemler ile sert tartışmalara tutuşmuşlardır. Genç Kalemler kadrosu içinde Ali Canip Bey, polemik işinden asıl sorumlu olan kişi olmakla birlikte, Ömer Seyfettin, Ziya, Kazım Nami, M. Nermi Beyler de polemiklere katılmış, ‘Tahrir Heyeti” imzalı polemik yazıları da yer almıştır.
Eski dilin eleştirisi, yeni dilin gerekliliği ve amacı: Genç Kalemler, o güne kadar kullanılan dile “Eski Lisan” adını vermektedir. Eski Lisan, bilime ve tabiata son derece muhalif bir ucubedir. Arapça, Acemce ve Türkçe kuralların altında ezilmektedir. Türkçe’yi anlaşılmaz hale, daha doğrusu bir ucube haline getirmiştir. Ülkede iki ayrı lisan vardır. Halk, âlimlerin yazdıklarını anlamamaktadır. Yazma ve konuşma dilleri arasındaki farklılık, bilgi ve kültürün, milli eğitimin Türklerde yayılmasını engellemiştir ve bu en büyük zarardır. Eski Lisan Arapça ve Acemce’den yalnızca kelime almamış, onların kurallarını ve okunma şekillerini (tecvid) de almıştır. Bunlar Türkçe kelimelere de uygulanır olmuştur. Gençler eski lisanda yazılmış eserleri okuyamamaktadırlar. Gençliğin okuyamadığı bir eserin gelecekten umudu olamaz. Konuşulmayan bir lisan varolamaz, ölüdür. O süslü lisan, beş asırlık bir mantıksızlığın, bir tuhaflığın doğurduğu dünkülerin lisanı-terk edilmelidir.
Yeni Lisan Türkler için yalnız bir edebiyat meselesi değil, her şeyden evvel bir hayat meselesidir. Amaç, milli bir lisan ve milli bir edebiyat vücuda getirmektir. Yeni Lisan’a ihtiyaç vardır, çünkü Osmanlı İmparatorluğu çözülmektedir. Türkler ancak kuvvetli ve ciddi bir ilerleme ile varlıklarını ve hâkimiyetlerini koruyabilirler. İlerleme, bilim ve edebiyat ile olur. Bunları neşir için ilk lazım olan şey ise milli ve genel bir lisandır. Başka bir deyişle, ülkeyi kurtarmak için halkın anlayacağı yeni bir dil zorunludur. Şimdi yeni bir hayata, bir uyanma devresine giren Türklere yeni, tabii bir lisan, kendi lisanları lazımdır.
1908 Devrimi ile kılıç, bir ihtilâl yapmıştır. “Ama o ihtilâlin arkasında bir inkılâp (bu iki kavramı ve farklarını açıklayalım!) doğuran ancak kalemdir.” Siyasi devrimi yaptıktan sonra sosyal devrimi hazırlama işiyle karşı karşıya kalınmıştır. Siyasi devrim kolaydı, ama sosyal devrim zordur. Sosyal devrim, bundan sonra bütün güçle çalışılacak en zor ve uzun çabadır. Sosyal devrim, eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat yaratmak demektir. Müslüman olmayan azınlıklar Avrupalıların tereddütsüz taklitçileridirler. Avrupa medeniyetleri çürük, kokmuş esaslar üzerine dayanmıştır. Bu medeniyetler kırılmaya ve yok olmaya mahkûmdurlar. Türkler ise yeni bir medeniyet hayatı yaratacaklardır. Gerçek medeniyet ancak yeni hayatın ortaya çıkmasıyla başlayacak olan Türk medeniyetidir. Yeni hayat, bütün gençliklerin atası olan Türklükten doğacaktır. Yeni hayat demek, yeni ekonomi, yeni aile, yeni sanat, yeni felsefe, yeni ahlâk, yeni hukuk ve yeni siyaset demektir. Bu devrimin henüz gerçekleşmediğinin kanıtı Anadolu’dur. Çünkü bir Türklük hazinesi olan Anadolu halen harap ve eğitimsiz durumdadır. Dünkü lisan onu kurtaramaz, çünkü ona yabancıdır. Vatanı kurtarmak için her şeyden önce, her anlamak isteyene elini uzatan yeni bir lisan lazımdır. 20. yüzyıl Türklerden dev adımlar beklemektedir ve bunun için de okuma ve yazma dillerini birleştirmek ve bilgiyi-kültürü Türklerde genelleştirmek gerekmektedir.
Dünyada bilginler kendi dillerini sadeleştirmeye, kurallarını azaltmaya çalışırken, kurallarının doğallığı, sadeliği ve azlığı ile meşhur olan öz dilimizi zorla yabancı unsurlarla yüklemeye çalışmak anlamsızdır. Dünyada bilim ve sanat dili ayrı olan bir toplum gösterilemez. Demokratik bir millette yalnız bir lisan olabilir ve o da ahalinin dilidir. Yeni Lisan eskisine yalnızca mantıken galebe çalmamaktadır. O, doğal bir lisandır ve zaten mevcuttur. Halk Yeni Lisan ile konuşmaktadır. Yarın bütün Osmanlıların ve Türklerin yazma ve okuma dili olacaktır. Türkçe’ye Osmanlıca demek yanlıştır, çünkü Türk kavmi, Türk dili ve edebiyatı Osman Gazi’den önce de vardı. Türkçe, Selçuklulardan ve Oğuz Han’dan da daha eskidir.
Yüz milyonluk Türk nesline en büyük fenalığı yapan, hariçteki düşmanlar değil, Türk olduğu halde Türklükten kaçan büyük zekâlardır. Bir toplum için dilini kaybetmekten daha büyük bir sosyal tehlike olamaz. Her millet kendi lisanıyla yaşar. Hür bir millet esir bir lisana tahammül edemez. Dildeki kapitülasyonların kaldırılması, dilin yabancı kuralların tahakkümünden yani esaretten kurtulması ve bağımsızlığını ilan etmesi gerekir. Türkçe’ye yabancılar değil, yalnız kendi kurallarımız hâkim olmalıdır. Yakında kapitülasyonlardan kurtulmuş, gayet zengin bir Türk dili ortaya çıkacaktır. Gerçek Türk edebiyatı bu büyük lisanın metin ve zarif zemini üzerinde yükselecektir. Türk dili ancak Türkçe olabilir. Birkaç dilden meydana gelmiş bir dil yaşayamaz. Osmanlıca adında bir dil yoktur. Yeni Lisan Türkleri birleştirecektir. Dünyada her şeyin değişmesi bir kanundur. Bu nedenle dilde sürekli değişir. Bu, dilin gittikçe sadeleştiği anlamına gelir. Eski dil milliyetsiz ve kozmopolittir. Bu nedenle milletin ruhunda yer tutması imkânsızdır. Halka kendi diliyle ve yararına şeyler yazarak, ülkede okuma sevgisi uyandırılmaya çalışılacaktır. Yeni dille yazılan edebi eserler doğal olarak milli bir edebiyat oluşturacaktır. Türkler kendi yeteneklerini geliştirerek ve taklidi reddederek ilerlemeli ve gelişmiş ülkeleri geçmelidirler.
“Genç”liğe çağrı: Genç Kalemler’de yer alan makalelerde gençlere yapılan açık çağrılar dikkat çekmektedir. Genç Kalemler’e göre gençler, bütün dünya tarafından siyasi ve sosyal varlığı silinmek istenen bir milleti kurtarma göreviyle karşı karşıyadırlar. Gençlere “hâlâ uyuyor musunuz?”, “Birleşiniz, sizi ve vatanınızı kurtaracak Yeni Lisanı kabul ediniz” diye çağrıda bulunulmaktadır. Bu son ifade açıkça Komünist Partisi Manifestosu’nun girişini çağrıştırmaktadır. Burada, kelimenin gerçek anlamıyla gençliğe olduğu kadar, “Genç (Jön) Türkler”in devrimci yönünü ifade eden “genç”liğe (jönlüğe) de bir vurgu olduğu düşünülebilir ve Genç Türk akımının bir parçası olan Genç Kalemler’in devrimciliğe vurgu yapmaları olağandır. Aynı olgu, Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi” için de söz konusudur. Gençlere çağrı, aynı zamanda devrimciliğe bir çağrıdır. Bu metinlerde devrimciliğe çağrı kodlanmıştır.
Yeni Lisan’ın kuralları: Yeni Lisan Hareketimin dil konusundaki programı şudur: Türkçe’ye yalnızca Türkçe’nin kuralları hâkim olmalıdır. Yeni Türkçe, hiçbir yabancı dilden kural ve ahenk almayacak; sadece ihtiyaç duyduğu zaman, kendi kurallarına ve söyleyiş özelliklerine uygun olmak şartıyla, bazı kelimeleri alabilecektir. Bir dil diğer dillerden kendisinde bulunmayan kelimeleri alabilir. Bu, bir zorunluluk olduğu için meşrudur. Fakat kural alamaz. Bir dil, birkaç dilin kuralları altında ezilemez. Arapça ve Farsça tamlamalar, çoğul isimler ve edatlar, klişeleşmiş bazı istisnalar hariç, atılacaktır. Arapça ve Farsça kelimeler, eski imlâları şimdilik korunarak kullanılacak fakat bunlardan halk dilinde telaffuzunu değiştirenlerin Türkçe’de aldıkları şekil tercih edilecektir. Yabancı kurallar ve Türkçe karşılığı olan, halkın malı olmamış yabancı kelimeler atılacak, yazı dilinde yalnız milli ve basit gramer hâkim olacaktır. Acemce ve Arapça’dan alınan kelimeler, o dillerin tamlamalarından, çoğullarından, edatlarından kurtarılarak yavaş yavaş Türkçeleştirilecek, geleceğin lisanı Yeni Lisan olacaktır. Dilde ikilik olmaz. Bir kavmin konuşma ve yazı dilleri birbirinden farklı olamaz. Aynı kelimeyi halk başka alimler başka kullanamaz. Yeni Lisan hem sanat hem de bilim dilidir.
Diller, doğal, yani sosyal ürünlerdir. Bu nedenle Yeni Lisancılar tasfiyecilerin hareketini makul ve mantıklı görmezler. Yeni Lisan, Çağatay Türkçesi’ni ve Anadolu lehçelerini savunmaz; geriye, maziye dönmez. Genç Kalemler, “tasfiyecilik”12 olarak adlandırılan, eski Türkçe (Göktürkçe veya Uygurca) kelimeler alınması politikasına karşı çıkarlar. Genç Kalemler’e göre “Türk Derneği” bu yanlış yola girmiştir. Türk Derneği’nin ve diğer tasfiyecilerin yaptığı gibi, Çağatayca’ya veya yalnız Anadolu ve Rumeli lehçelerine mensup kelimeler Yeni Lisan’da kullanılmayacaktır. Halkın konuştuğu dil en doğru olanıdır. Halkın dili ve esas olarak da en tabiî lisan olan İstanbul şivesi esas alınacaktır. Yeni Lisan Türkçe’nin ahengine uymayan bir kelimeyi, aslı Türkçe olsa bile Türkçe saymaz. Başka dillerden alınmış olmakla birlikte Türkçe’ye uydurulmuş kelimeleri ise halis Türkçe kabul eder, örneğin “kader”, “kaygu”dan daha Türkçe’dir.
Tutuculara karşı zafer kazandıktan sonra, Genç Kalemler imlâyla, harflerin şekil ve tabiatlarıyla da uğraşacaktır, imla bir sanat gibi ele alınmadan önce bir bilim gibi ele alınmalıdır.
Genç Kalemler’de ayrıca, yabancı edebiyat örnekleri olarak ilk 6 sayıda Anatole France’dan, onuncu sayıda Maksim Gorki’den, 11. ve 12. sayılarda Andreyev’den çeviriler yer almıştır. Felsefe ve sosyolojiye ilişkin yazıların çoğunu Gökalp yazmıştır. İlerleme (terakki) kavramı Genç Kalemler’in büyük ağırlık verdiği bir konu olmuştur. 1. ciltte Prusya’nın ilerleme tarihi sunulmuş, ikinci ciltte “Japonya İmparatorluğu” başlıklı bir yazı dizisi (5., 7. ve 8. sayılarda) yayınlanmıştır. Bu dizide, Rus-Japon savaşından zaferle çıkan Japonya’nın olağanüstü ilerleyişi üzerine bilgi verilmektedir.
Genç Kalemler-İTC ilişkisi ve İTC’nin kültür politikasında Yeni Lisan Hareketi’nin yeri13
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi, aslında İT’nin ideolojik faaliyetlerinin ve kültür politikasının bir parçasıdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Ziya Gökalp İTC Merkez-i Umumi üyesi, Nesimi Sarım ise Merkez-i Umumi kâtibi idi. Ali Canip Bey derginin başyazarlığına Merkez-i Umumi tarafından getirildi. 31 Mart karşı-devrimini ezmek için kurulan ve bir “İttihatçı ordusu” demenin hiç de yanlış olmayacağı Hareket Ordusu’nun subaylarından Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler’e katılmak üzere ordudan ayrılması için gereken para İTC tarafından ödendi.14 İTC, Genç Kalemler’e mali destek de verdi. Derginin Türkçülük yapmasını teşvik etti ve yardımcı oldu. Bununla birlikte, Ali Canip’in şartına uygun olarak İTC’nin derginin içeriğine doğrudan müdahalesi olmamıştır. Aslında böyle bir müdahaleye de pek gerek yoktu.
Yeni Osmanlılar ile başlayan Türkçü akım, Osmanlı ve İslami renklerden gittikçe arınarak, devrimci-milliyetçi karakteri gittikçe belirginleşen bir seyir izlemiştir.15 Burjuva demokrat devrimciler olan ittihatçıların esas ideolojisi Türkçülük olsa da, çok uluslu imparatorluğun birliğini koruma hedefi gütmeleri, İttihatçıların Türkçülüklerinin yanında ve özellikle resmi söylemde Osmanlıcı ve daha sonra da İslamcı bir çizgi izlemelerine neden olmuştur. Bu eklektik ve çelişkili program Genç Kalemlerin yayın politikasına da yansımıştır. Gökalp’te ve örneğin onun “Yeni Hayat ve Yeni Değerler” başlıklı makalesinde Türkçülük ve Osmanlıcılık bir arada görünür.16
Bununla birlikte, İttihatçılar, icraatlarında ve özellikle kültürel alanda Türkçü bir politika izlemişlerdir. Konumuz açısından bunun en güzel örneği Genç Kalemler’in kendisidir, İttihatçılar Türkçülüğü resmen benimseyemedikleri için, Türkçülük daha çok fikir alanında ve organlarında, Cemiyet gazetelerinde ve dergilerde kendine yer bulmuştur. Türkçülüğü en fazla geliştiren siyasi örgüt olan İTC, tüm basın-yayın imkânlarıyla Türkçü akımı desteklemiş, sade Türkçe’nin gelişmesine hız vermiştir, İttihatçılar, imparatorluktaki Türk unsura ulusal bir bilinç kazandırmak amacıyla milliyetçi propagandaya ve Türkçü örgütlerin kurulmasına olumlu yaklaşmışlar; bunları özendirmiş ve destek olmuşlardır. Türkçe eğitimin yaygınlaştırılmasına ve Türkçe’nin halka indirilmesine önem vermişler, hatta eğitim yoluyla bir Türkleştirme politikası tasarlamışlardır.
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi İTC’nin bu kültür politikasının bir parçasıdır. Bunun yanında, yalnızca bir dergi çıkartmanın Yeni Lisan’ı yaygınlaştırmak için yeterli olmayacağını ve daha gelişkin bir örgütsel faaliyet gerektiğini bilen Genç Kalemler’in çekirdek kadrosu da, Cemiyet’in örgütsel imkânlarından yararlanmışlardır. Yeni Lisan akımı kolektif bir araştırma faaliyetine ve iyi bir örgüte dayandırılmıştı.
Genç Kalemler’in önde gelen yazarları, hemen her gün bir İTC kulübünde veya İTC Genel Merkezi’nde buluşuyorlar, edebiyat ve felsefe konularında tartışmalar düzenliyorlardı. Yeni Lisan konusunda seminer niteliğinde toplantılar yapılıyordu. Bu tartışma ve toplantıların sonuçlan yalnızca Genç Kalemler’de basılmakla kalmıyor, aynı zamanda İTC Mektebinde Gökalp ve derginin önde gelen diğer yazarları tarafından konferans veya gece dersi olarak da sunuluyordu. Bu konferanslar Cemiyet’in Ziya Gökalp’e verdiği önemli görevlerden biriydi. Amaç, 31 Mart’ta başını göstermiş olan karşı-devrim tehlikesinin varolduğu koşullarda, toplumda ve zihniyette bir devrim yapabilecek yeterlilikte gençlerin yetiştirilmesiydi. Bu acil görev Gökalp’e verilmiş, o da, Gençlik İşleri’nin yöneticisi olarak gençliğe ulaşmaya çalışmıştı.
Gökalp, İT Mektebi’ne felsefe ve sosyoloji hocası olarak atandı, örgütün gençlik kolunun yönetimini üstlendi. Dersleri büyük ilgi gördü ve özellikle gençler üzerindeki etkisi gittikçe arttı. İTC kulüpleri ve İT Mektebi, aydın gençlerin toplandıkları yerlerdi.
Yeni Lisan akımını yaymak için Enver Paşa’nın başkanlığında toplantılar da yapılmış, Batı klasiklerinin yeni lisan ile Türkçe’ye çevrilmesi için listeler hazırlanmıştır. Pierre Janet’in Felsefe Tarihi adlı eserinin çevirisi işi M. Mermi’ye, diğer bazı felsefe kitaplarının çevirisi işi de Tekin Alp’e verilmiştir. Kazım Nami (Duru), Rasim Haşmet ve Akil Koyuncu da bu çalışmalara katılmışlardır. Spencer, Fouillee ve Taine gibi yazarların eserlerinin yeni lisanla tercüme edilmesi planlanmıştır.
İttihatçılar Yeni Lisan’ı yaymanın en etkili yolu olarak okullarda öğretilmesini tasarladılar. Yeni lisan ile okul kitapları (dört okuma iki imla kitabı) hazırlanmış ve bu kitaplar Maarif Nezareti’nin onayıyla okullarda okutulmuştur.
Ziya Gökalp, İT’nin resmi ve vazgeçilmez ideologu konumundaydı. Örgütün, toplumsal, yasal ve kültürel sorunlarıyla ilgilendi. Türkçülüğü sistemleştirmeye çalıştı. Ziya Gökalp gibi, Ömer Seyfettin de, İTC’nin kültür politikasının mimarlarındandır. “Yeni Lisan”, “Yeni Hayat” ve “Milli Edebiyat” konularını esas alan bildiriler hazırlamıştır. Bunların hepsinde de bir ulus yaratma hedefi güdülmüştür. Ömer Seyfettin edebi eserlerinde de yeni lisanı büyük bir başarıyla uygulamaya geçirmiştir.
Genç Kalemler’in devrimciliği
Genç Kalemler milli demokratik devrimciydiler. Türkçü ve Türkçeciydiler. Devrimcilikleriyle bağlantılı olarak vatanseverdiler, bağımsızlıkçıydılar, halkçıydılar ve laisizm yönelimliydiler.17 Dahası, milliyetçilikleri kan bağı esasından çok siyasi/kültürel bir bağa dayanıyordu. Irkçı değillerdi.
Aslında bu derginin adı bile, Genç Kalemler’in Jön (Genç) Türk geleneğinin bir parçası olduğunu ve devrimci karakterini gösterir. “Genç” (Fransızca “jeune”, İngilizce “young”) kelimesi, 19. yüzyılda Avrupa’da, Fransız Devrimi’nin ideallerine bağlılığı, feodalizme ve mutlak monarşiye karşıtlığı ifade etmek için kullanılan siyasi bir terimdi.
Genç Kalemler bir edebiyat dergisi olarak çıkmış olsa da, Yeni Lisan Hareketi edebi olmaktan çok düşünsel ve siyasi bir hareketti. Esası, ulusal bir kültür yaratma çabasıdır. Genç Kalemler’in amacı 1908’de yapılmış olan siyasi devrimin ardından gelecek ve onu tamamlayacak toplumsal bir devrimin hazırlığını yapmaktı. Bir devrim döneminde yaşadıklarının farkındaydılar. Eski değerleri yıkıp yenilerini yaralan bu devrim döneminde dil ve edebiyat, bu değişime yabancı kalamazdı. Bu nedenle bir dil devrimi yapılmalı, halkın anlayacağı ulusal dil hâkim kılınmalı ve yeni değerler yaratılmalıydı. Genç Kalemler, Türk dilinde ulusal bir uyanış yaratma çabasındaydılar. Diğer kültürel alanlarda ve toplumsal yaşamda benzer bir uyanış için atlama taşı niteliğinde olan bu uğraş, derginin ana ekseni oldu.
Genç Kalemler, ulusal bir dil yaratma çabasına girerek, aslında ortaçağın kültürel hegemonyasını hedef almışlardır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, tek ulusal dil, demokratik ve milli demokratik devrim süreçlerinin ayrılmaz parçasıdır ve bu çabanın kendisi başlı başına devrimcidir. Toplumsal bir ihtiyaçtan doğan ve Ortaçağın kültürel hegemonyasını hedef alan devrimci akım kaçınılmaz olarak laisizm yönelimli de olacaktır. Nitekim Genç Kalemler de İTC gibi laisizm yönelimliydi. Bu durum kendini açıkça belli edememişse de işaretleri görünmektedir. Örneğin Yekta Bahir takma adıyla Ali Canip Bey, “Bizce Türklük, laik bir idealdir ki yenilik tabirinin hemen müsadifidir”18 (eşanlamlısıdır) diye yazmıştır. Ziya Gökalp, Genç Kalemler’de değil ama daha ileri bir tarihte, başyapıtı kabul edilen “Türkçülüğün Esasları” (1923) adlı eserinde “dini Türkçülük”ü, yani, din kitaplarının, hutbelerin ve vaazların Türkçe olmasını savunacaktır.19 Dahası Gökalp, laiklik yanlısıdır.20
Yukarıda, Ömer Seyfettin’in Baha Tevfik’ten etkilendiğini21 belirtmiştik. Türkiye’deki ilk felsefe dergisini çıkaran Baha Tevfik, bir biyolojik (evrimci) materyalistti. O ve çevresi, Darwin’in evrim teorisini savunuyordu. Dahası, Genç Kalemler’in yazarları arasında yer alan Dr. Suphi Ethem, Baha Tevfik’in etrafındaki gruptandı. Baha Tevfik’in dergisinde Lamarkizm’e dair etütler yayınlamış, “Darvinizm” ve “Lamarkizm” başlıklarını taşıyan iki kitap çıkarmıştı. Baha Tevfik, o dönemde sosyalizm ve anarşizm olmak üzere iki büyük çığır olduğunu savunuyordu.22 Suphi Ethem’in Genç Kalemler kadrosu içinde yer alması, derginin materyalizme ve evrim teorisine karşı en azından düşmanca bir tutum içinde olmadığını gösterir.
Genç Kalemler’in en belirgin özellikleri ise halkçı olmalarıdır, Genç Kalemler, devletle ve aydınlarla halk arasındaki uçurumu görüyorlardı. Halka ulaşmayı ve onu aydınlatmayı hedeflediler. Karşılarına çıkan ilk engelin dil olduğunu gördüler. Bu nedenle ilk iş olarak dil üzerinde durdular ve tek ulusal dili savundular. Bu dil ise halk dili olacaktı. Genç Kalemlerin faaliyetlerinden, bir “halka doğru” hareketi gelişti.
Niyazi Berkes’in konuya ilişkin bazı fikirlerini23 tartışmak, meseleyi daha iyi kavramamızı sağlayacaktır. Berkes, bu derginin Türkçülük fikrinin öncüsü olduğunun kısmen doğru olduğunu; onun asıl yansıttığı fikrin halkçılık olduğunu iddia etmektedir. Bu yüzden İstanbul’un Osmanlıcı aydınları fazla devrimci buldukları Genç Kalemler’e saldırmışlardı. Başta Genç Kalemler çevresi ve Ziya Gökalp Türkçü değillerdir. Henüz Osmanlıcıdırlar. Gökalp, milliyetçiliği bir ideal olarak anlar. Türk aydınının halkçılık, yani Türk toplumunu kalkındırma savaşında girişeceği siyasal-kültürel çabalarda bir yön verici olarak ileri sürer. Arı dil akımı, halkçılık akımının bir parçasıdır. Yine Berkes, bu hareketin halkçı hedeflerini yitirerek, Türkçülük şekline büründüğünü iddia etmektedir. Milliyetçilik, halkçılık akımından sonra ve onun, çeşitli kesimlerin (alafranga Batıcılar, Osmanlıcılar ve İslamcılar) saldırıları karşısında aldığı biçim olarak doğmuştur. Bu kesimlerin halkçılara saldırıları ve alay etmek için onlarla “Türkçü” adını takmalarıyla, halkçılık yavaş yavaş, Türkçülük-milliyetçilik- kavmiyetçilik-ırkçılık olarak tanınmaya başladı. Halkçıların kendileri de yavaş yavaş bunları birbirine karıştırmaya başladılar, içlerine karışan Rusya muhaciri aydınlar, Türkçü fikirleri sokmaya başladılar. Berkes’e göre ortaya çıkan, gerçeklerle ilgisiz, halkçı olmayan bir Türkçülüktür.24
Söz konusu dönem düşünülecek olursa, Berkes’in yaptığı bu Türkçüler-Halkçılar ayrımı, yani Türkçülükle halkçılığı böylesine soyutlayıp karşı karşıya getirmesi, öznel ve sunidir. Berkes’in göremediği, ilk Türkçülerin halkçı olduklarıdır. Genç Kalemler hem halkçı hem de Türkçüydü. Daha doğrusu, devrimci Türkçülük halkçıydı.
Selanik o dönemde devrimcilerin yuvası, devrimciliğin ve Türkçülüğün merkeziydi. Ayrıca o zamanın biricik sosyalist düşünce merkeziydi de.25 Berkes’in de belirttiği gibi, Genç Kalemler’in de dâhil olduğu çevre, Rusya’dan Makedonyalılar araşma geçen halkçılık (narodniklik) düşüncesinin bir serpintisine uğramıştı. 1908 Devrimi’nden önce halkçı fikirler özellikle Bulgar yazar ve öğretmenler arasında çok yaygındı. Dahası örneğin Hüseyinzade Ali Bey gibi Rusya’dan göçmüş devrimciler bu halkçı fikirleri getirdiler. Ermeni sosyalistlerinin örgütü olan Hınçak akımı, narodnik fikirlerin güçlü etkisi altında doğmuştu. 1908 Devrimi’nden sonra meşru bir sosyalist parti olarak kurulmuştu ve Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın da temsilcileri vardı.26
Genç Kalemler bu ortamdan etkilendiler. Ziya Gökalp daha ileriki yıllarda “Türkçülüğün ilk esaslarından biri”nin de “halka doğru” ilkesi olduğunu söyleyecektir. Aynı adla İstanbul’da bir de dergi çıkaracaklardır.27 Devrimci Türkçüler, milliyetçiliği daha çok halkçılık olarak arılıyorlardı. Tunaya’nın yerinde değişiyle, “Milliyetçilik Türkçülere göre halkçılıktır. Milli kültürü bulmak için halka inmek gerekir. Deha halktadır.”28
Genel olarak Türkçü çevreler ve özel olarak da Ziya Gökalp üzerindeki Hüseyinzade Ali etkisine29 de ayrıca değinmek gerekir. Ziya Gökalp, 1896’da İstanbul’a geldiği zaman örgütün kurucu üyelerinden Hüseyinzade Ali Bey ile görüşüyor ve Türkçülük hakkındaki kanaatlerini öğreniyordu.30 Zamanla yakın dost olacaklardır.31 Hüseyinzade Ali’ye büyük saygı besleyen Ziya Gökalp, kendisinden “yalvaç” (kitaplı peygamber) diye söz etmiştir. 1911 Kongresi’nde Talat Bey’in önerisiyle İTC Merkez-i Umumi üyesi olan Hüseyinzade, sosyalizm yönelimli bir devrimci Türkçü idi.32
Genç Kalemler’in halkın dilinde yerleşmiş yabancı kökenli kelimelerin bırakılması şeklindeki görüşleri üzerinde de dikkatle durmak gerekir. Bu tutum, arı Türkçecilerinkine göre daha az devrimci ve ılımlı gözükse de, aslında Genç Kalemler’in tutumu hem halkçılık hem de somut politika düzleminde açıklanabilir. Arai’nin belirttiği gibi, Genç Kalemler’in kurucularının önem verdikleri şey, Türklerin eski tarihi değil, o günkü halktı. Nitekim Türk Yurdu’nun aksine, Osmanlı İmparatorluğu dışındaki Türklere ilgisizlik, Genç Kalemler’in belli başlı özelliklerinden biridir.33 Bunun yanında, İTC ile bağlantılı olan Genç Kalemler, iktidar partisinin bir çeşit yayın organı ve teorik merkezi olarak, halka ulaşma meselesini daha ön planda tutmuşlardır denebilir. Çünkü İT, 1908 Devrimi’nin önderi olsa da uzun süre bir çeşit “denetleme iktidarı” sürdürmüş ve siyasi iktidara tam anlamda hakim olamamıştır. Bu nedenle halkı kazanmak ve seferber etmek gibi bir sorunu vardır.34 Ayrıca, çok uluslu imparatorluğu bir arada tutma arzusu da bir etkendir. Bu yüzden Genç Kalemlerim girişimi, Türk Demeği’ninkinden daha bilinçli/gerçekçi görünmektedir. Genç Kalemler’in Türk Derneği dergisinin başarısızlığından korkmuş olabilecekleri de düşünülebilir.35
Genç Kalemler bağımsızlıkçıydılar. Nitekim yukarıda gördüğümüz gibi, kendi alanlarındaki kapitülasyonların kaldırılmasını ve Türkçe’nin esaretten kurtularak bağımsızlığını kazanmasını istiyorlardı, Gökalp milletin ruhen bağımsızlığını dilde görüyordu. Genç Kalemlerin Batı’ya karşı kendilerinden öncekilere göre daha nesnel ve eleştirel bir bakış açıları vardı. Batı taklitçiliğini reddediyorlardı. Gökalp, “Yeni Hayat ve Yeni Değerlerde Avrupa medeniyetlerinin çürük, kokmuş esaslar üzerine dayandığını, bu medeniyetlerin kırılmaya ve yok olmaya mahkûm olduklarını yazmıştı.36 Genç Kalemler dilden yabancı kelimelerin atılmasını savunurken Avrupa dillerine ait kelimeler de buna dâhildi. Dahası Genç Kalemler, Türklerin geleceğin en gelişmiş milleti olacağı hedefini de dillendirmişlerdir.37
Son olarak, Genç Kalemler, kan bağına dayanan bir milliyetçilik anlayışını savunmadılar. Örneğin Yekta Bahir takma adıyla Ali Canip Bey şöyle yazmıştır: “Kavim bizce, lisânî bir cemâat’ten başka bir şey değildir. Bir lisânla tekellüm edenlerin (konuşanların) mecmûı (toplamı) bir kavimdir.”38 Ali Canip burada “bizce”, ifadesini kullanırken tüm Genç Kalemler’in fikrini ifade etmiş oluyordu. Yine Ali Canip Bey, diğer ulusları kastederek ve bu tutumu onaylayarak şöyle yazmıştır. “Onlara göre Türk olmak için ben Türküm demek kâfidir. Türk olmak için mutlaka Moğol kanma malik olmak gerekmez”39 Gökalp de millet kavramını kan bağına dayandırmaz. Milleti kültür temelinde açıklar.40
Genç Kalemler, 1912’ye Balkan Savaşı’nda Selanik’in elden çıkışına kadar yayınını sürdürecektir. Derginin yayın hayatını tamamlamasından sonra Genç Kalemler kadrosu İstanbul’a gelecek ve Türk Yurdu etrafında toplanacaktır. Bundan sonra çalışmalarını Türk Ocağı ve Türk Yurdu’nda sürdüreceklerdir. Ömer Seyfettin Balkan Savaşı sırasında tekrar orduya alınır. Yanya’da Yunanlılara esir düşer. Esareti sırasında yazdıklarını Tanin’e ve Türk Yurdu’na gönderecek, 1 yıllık esaretten sonra (1913’te) İstanbul’a gelecektir.
1 Örneğin 1789’da Fransa’da farklı diller ve lehçeler konuşuluyordu. Devrime en çok direnen bölgelerin, yani karşı-devrim merkezlerinin Alsace, Bask, Korsika, Nis Kontluğu, Bretanya, Flandr gibi Fransızca konuşulmayan yerler olması dikkate değer bir olgudur. Fransız Devrimi sürecinde, devrimci kulüpler, siyasal mücadelenin yanında kültürel bir mücadele de verdiler. Dil birliğini sağlamak için büyük çaba gösterdiler Düşünceyi Fransızca olarak ifade etmek bu örgütlerde bir vatanseverlik delili sayılıyordu. Konvansiyon Meclisi ise, savaşı ulusallaştırmakla, Fransızca’yı da ulusal bir dil yapma işine soyundu. Lehçeler devrim düşmanlığının ve yabancı ittifakın simgeleri ve suç ortakları olarak görüldü. Bu lehçelere karşı bir “dil tedhişi”nden bile söz edildi.
2 Şinasi siyasi düzlemde devrimci fikirler savunmasa da, onun devrimci etkisi kültürel (dil ve edebiyat) düzlemde belirir. Şinasi’nin dil ve anlam sorunlarına odaklanması onun burjuva (laik ve ulusçu) görüşleri ile ilgilidir. O zamanki Osmanlı diliyle bu fikirler anlaşılamaz ve anlatılamazdı. Yeni bir dil gerekiyordu. Dil üzerindeki etkisiyle Şinasi, devrimci burjuva fikirlerin Türk toplumuna giriş kanallarını açtı ve “akılcılık”, “laiklik”, “kamuoyu” gibi temel kalıpları getirdi. Bunun yanında, halkın bilme hakkının ve buna bağlı olarak dilde sadeleşmenin öncülüğünü yaptı. Amacı, halka kendi çıkarlarını düşünmeyi öğretmekti.
3 Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi ile ilgili olarak bkz. Yusuf Ziya Öksüz, Türkçe’nin Sadeleşme Tarihi Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi. TDK Yayınları, Ankara, I. basım, 1995, s. 11 ATS, Masami Arai, Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği, çev. Tansel Demirci, İletişim Yayınları, İstanbul, 2. basını, 2000, s. 49–79, Ali Engin Oba, Türk Milliyetçiliğinin Doğusu, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara, 1. basım. Ocak 1995, s. 210–225, Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken Yayınları, 7. basım, 2001, s. 306–311, Hüseyin Namık Orkun, Türkçülüğün Tarihi, Berkalp Kitabevi, İstanbul, 1944, s.54,70–76; Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, haz. Mehmet Kaplan, MEB Yayınlan, İstanbul, ikinci basım 1990, s. 13–14. Ziya Gökalp’in yaşamı vefikirleri için bu kaynaklara ek olarak bkz. Uriel Heyd, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, çev. Kadir Günay, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1. basım, Eylül 1979.
4 Genç Kalemler 4 ciltte toplanmıştır. 1. cildi ilk 6 sayıyı kapsar, İlk sayı 1910 sonlarında çıkmıştır. Yeni Lisan Hareketi yani asıl Genç Kalemler 2. cilt ile baslar. 2. cilt 12 sayı. 3. cilt 11 sayı, 4. cilt ise 4 sayıdır. Yani asıl Genç Kalemler toplam 27 sayı çıkmıştır. Bu ciltlerin orijinal nüshaları Ankara’da Millî Kütüphane’de, fotokopileri ise İstanbul Türkiyat Enstitüsü Kütüphanesi’nde mevcuttur.
5 Ömer Seyfettin’in ünlü hikâyelerinden bazılarının temaları da bu deneyimlerden esinlendi, örneğin Genç Kalemlerim 2. cildinin 9. sayısında yer alan “Bomba” adlı hikâyesinde, komitaların şiddet eylemleri altında kıvranan yerli halkın ruh hali anlatılır. Büyük ilgi gören bu hikâye, konusunu o yıllarda Balkanlar’da söylenen bir Bulgar türküsünden almıştır. Oba, age, s. 215.
6 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, yay. haz. Ahmet Kuyaş, YKY, İstanbul, 3. basım, Kasım 2002, s. 421. 7 Ömer Seyfettin’in Genç Kalemlerin 2. cildinin 6. sayısında yayınlanan “İrtica Haberi” adlı hikâyesi, 31 Mart Olayı’nın Rumeli’deki duyulusunu anlatır. Oba, age, s. 215.
8 Ziya Bey’in Talat ve Ali Canip Beylere ithaf ettiği bu şiirin son kıtası ünlüdür: “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbed ülkedir: Turan! ”
9 Bu bilgiyi veren Heyd. 1890’ların başında Diyarbakır’a gelmiş ve Gökalp ile arkadaşlık kurmuş olan İT kurucularından Dr. Abdullah Cevdet’in Gökalp’i daha o zaman gizli örgüte dâhil etmiş olmasının olanak dışı sayılamayacağını söylemektedir. Heyd, age. s. 29,32–33.
10 Heyd. 1906–7 tarihini vermektedir. Heyd, age. s, 36. Benzer isyanlar başka şehirlerde de görülmüştür. 1908 Jön Türk Devrimi’nden önce ülkenin önemli bir kesiminde kitlesel devrimci bir hareketlilik söz konusuydu. Konuyla ilgili olarak bkz. R. Zafer Kars. 1908 Devrimi’nin Halk Dinamiği, Kaynak Yayınları; İstanbul, 2. basım, Haziran 1997. Kars’ın verdiği bilgiye göre Gökalp, 1908 yılındaki ikinci “Telgrafhane Hadisesi”nin önderlerindendir. Bkz. Age, s. 25.
11 Bu bölüm için 3. dipnottaki kaynaklara ek olarak bkz. Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TTK Yayınları, Ankara, 2. basım. 1960, s. 313–330,350–352, Selahattin Hilav, “Düşünce Tarihi (1908– 1980)”. Türkiye Tarihi (4. Cilt Çağdaş Türkiye 1908–1980), yay, yön. Sina Aksin, Cem Yayınevi, İstanbul. 4. Basım. Ekim 1995, s. 363–365. Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi (Cilt III Kısım IV), TTK Yanlan, Ankara, 3. basım, 1991, s. 391–393.
12 Bu Türkçüler özellikle Ahmet Cevdet Bey’in çıkarttığı İkdam gazetesi çevresinde toplanmışlardı. Bunlar arasında da özellikle Fuat Raif Bey tasfiyeciliği (arı Türkçeciliği) savunuyordu. Türk Derneği Dergisi’nde (örneğin Ahmet Hikmet) aynı çizgide görünüyordu. Gökalp, age, s. 10–12, Heyd. Age, s. 128, 137.
13 Arai, age, s., 75-79. Heyd, 38-39,42-43,85, Oba, a.g.e., 217-218, Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İletişim Yayınları, İstanbul, (1. Cilt, 1 .basım, 1998, s. 42-43,66-67,459-460), (3. cilt, 1. basını, 2000, s. 298, 371,380-382); Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri I, Cumhuriyet Gazetesinin Okurlarına Armağanı. Ocak 1999, s. 62–63; Sina Aksin. Jön Türkler ve İttihat Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2. basım. Kasım 1998, s. 144–146. 236; Yusuf Akçura, Türkçülüğün Tarihi, Kaynak Yayınları. İstanbul, 1. basım, Kasım 1998. s. 175; Jacob M. Landau, Pantürkizm, çev. Mesul Akın, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1. basım, Aralık 1999, s. 57, 60–61,63, 71; David Kushner, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu (1876–1908), çev. Ş. S. Türet, R. Ertem, F. Erdem, Kervan Yayınlan, İstanbul. 1. basım, Ağustos 1979, s. 156.
14 Oba, age, s. 212.
15 Doğu Perinçek, Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet. Kaynak Yayınlan, İstanbul, 3. basım, Kasım 1991, s. 113.
16 Heyd, age, s. 84–85.
17 Bunlar, ilk Türkçülerin genci özellikleridir. Bkz. Arif Acaloğlu, “Devrimci Toplum Önderleri: Türkçüler- Sağcı değil solcuydular”, Aydınlık, Sayı: 768 (7 Nisan 2002), s. 22–25.
18 Oba, age, s. 223.
19 Gökalp, age, s. 176–177.
20 Oba, age, s. 214.
21 Oba, age, s. 214.
22 Baha Tevfik (1881–1914) ve çevresi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ülken, age, s. 233–246. Hilav, age, 376– 378.
23 Niyazi Berkes, Türk Düşününde Batı Sorunu, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1. basım, Mayıs 1975, s. 61-71, 229-237.
24 Berkes’inki kadar derin olmasa da, benzer bir tutum, vurguyu Rusya Türkçüleri ile Osmanlı Türkçüleri arasındaki farklılığa yapan Arai’de görülmektedir, Bkz. Arai, age.
25 Selanik’in o dönemdeki konumuyla ilgili olarak bkz. Perinçek, age s. 113-114, Berkes, Türkiye’de…, s. 421, Berkes, Türk…, s. 61, Kushner, age, s. 154, Tunaya, c. 3. s. 37. Oba, age, 1210-211.
26 Bu etki Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde görülür. Örneğin eh uzun hikâyelerinden olan “Ashab-ı Kehfimiz” başlıklı hikâyesinde bir sosyalist Ermeni aydınının ağzından Osmanlı aydınları eleştirilir. Berkes, Türk Düşününde…, s. 232.
27 Gökalp, age, s. 46 vd. Gökalp’in kitabındaki bu bölüm (s. 46–51), düşüncesindeki halkçı damarı görmek açısından çok değerlidir. Ayrıca bkz. Heyd, age, s. 82–83. Gökalp’e göre, “siyasetle mesleğimiz halkçılık ve kültürde mesleğimiz Türkçülüktür.” Gökalp, age, s. 184.
28 Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında…, s. 110.
29 Akçura, age, s. 142, Heyd. age, s. 33, 126,173.
30 Gökalp, age, s. 13–14.
31 Heyd, age, s. 43.
32 Dr. Hüseyinzade Ali (Turan) (1864–1941) ile ilgili olarak bkz. Acaloğlu, age, Akçura, age, s.140–146,166– 167, Ülken, age, s. 267–276, Oba, age, s, 154–157, Orkun, age, s. 67–68,87, Heyd, age, s. 126–127, Hüseyinzade Ali, “Sola, sola, sol tarafa”. Aydınlık, Sayı: 768 (7 Nisan 2002), s. 26–28. Hüseyinzade Ali’nin II. Enternasyonal’in Stockholm Konferansı’ndaki konuşması için bkz. Aydınlık, Sayı: 769 (14 Nisan 2002), s. 28– 29.
33 Arai, age, s. 63, 70.
34 Halkçılık konusunda da İTC ile Genç Kalemler arasındaki doğal paralelliğe işaret etmek gerekir. İttihatçılar
bilinçli olarak halkçı politikalar yürütmüşlerdir. Halk 10 yıl (1908–1918) boyunca seferber edilmeye çalışılmış, kalabalıklar siyasetin önemli bir unsuru haline gelmiştir. Feroz Ahmad. Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2. basım, Aralık 1999, s. 61.
35 Levend, age, s. 314,316.
36 Bununla birlikte, Gökalp’in kör bir Batı düşmanlığına düşmediği de belirtilmelidir. Gökalp’e göre Türkler “Batı medeniyetine girmelidirler. Bkz. Gökalp, age. s. 64,68,108-109, Heyd, age, s. 92-96, 173-175. Konumuz dışı olduğu için burada Gökalp’in (Hüseyinzade Ali’den alıp geliştirdiği) “Türkleşmek-İslamlaşmak- Muasırlaşmak” olarak formüle ettiği düşüncesine ve bu düşüncesindeki çelişkilere girmiyoruz.
37 Oba, age, s. 224.
38 Öksüz, age, s. 116.