Hector SOTO
Venezuela Kültür Bakanı
TEORİ DERGİSİ – SAYI: 205
CHAVEZ MERKEZDEN GELİP SOLA DOĞRU İLERLİYOR
Venezuela Kültür Bakanı Hector Soto ile International Socialism ekibi tarafından gerçekleştirilen söyleşinin çevirisidir. Söyleşi, International Socialism’in internet sitesinde Aralık 2006’daki devlet başkanlığı seçimlerinden önce yayımlanmıştır.
http://www.isj.org.uk/index.php4?id-201 İngilizceden çeviren: Deniz Yalçın.
Ara başlıklar Teori Dergisi tarafından eklenmiştir.
— Kültür hakkında Bolivarcı Devrim’in görüşleri nedir?
— Kültür sadece sanatla ilgili değildir, artık kültür antropolojik bir bakış açısını da içinde barındırmaktadır; bu, direniş ve emperyalizm karşıtlığı kültürüdür. Direnişten, her şeyi tek bir pazara indirgemek isteyenlere, yani dünyayı ekonomik açıdan kontrol eden gruplara karşı olmayı anlıyoruz. ABD, tüketimcilik ilkesini teşvik eden bu emperyalizmin öncüsüdür, ABD’li çokuluslu şirketlerin ürünlerinin tüketilmesinin teşvik edilmesi yoluyla hepimiz aynı hamburgeri yiyoruz, aynı müziği dinliyor ve aynı ayakkabıları giyiyoruz. Bu durum Venezüella’da, bize emperyalist bir kültürün dayatılmasını amaçlayan simetrik ya da paralel savaş olarak görülüyor. Venezüella’ya ABD ordusunun girmesinden söz ediliyor, oysa gerçek şu ki ABD kültürel emperyalizmi sayesinde ülkeyi çoktan işgal etmiş durumda. İnsan olarak yaşamak, ayakta kalmak istiyorsak yeniden ulusal bir kimlik inşa etmemiz gerekiyor.
Bu saldırılara karşı biz, geleneklerimizi, kültürümüzü, edebiyatımızı, müziğimizi geliştirmek için kendi kültürel zenginliğimize katkı yapıyoruz. Bu bizim görevimiz. Barriolarda (gecekondu mahalleleri) çalışan, bu mahallelerin, bağımsızlık savaşının, geleneksel müziğin, halkın örgütlenmesinin tarihini yazan, halkın tarihsel belleğini yeniden gün yüzüne çıkarmak için çaba gösteren 26 bin öğrenci var. Bizim mücadelemiz, “unutma”ya karşı bir mücadele. Mission Cultura (Kültür Misyonu) sayesinde gecekondu mahallelerindeki komitelerde görev alıyoruz. Farklı grupları bir araya getiren aracılar gibi davranıyoruz, bunun sadece teorisi ile uğraşmıyoruz; bunun için çalışıyoruz da, bu sadece bir söylem değil yani.
Sanat toplum ilişkisi
— Sanat tarafsız mı?
— Sanatın tarafsız olduğuna inanmıyorum. Sanat, yalıtılmış bir şey değildir, sanat toplumun hissettiklerini ifade eder. Dağda yaşayan bir sanatçı da, içinden çıkıp geldiği topluluğun bir ifadesidir. Sanatın insan yaşamında, özelliklede özgürleşme sürecinde oynaması gereken önemli bir toplumsal rolü var. Bu, sanatçılara ne yapacaklarını hükümetin söyleyeceği anlamına gelmez. Biz sanatçılara asla baskı yapmıyoruz. Ne istiyorlarsa onu ifade ediyorlar. Sansürsüzce onların kendilerini ifade etmelerine olanak yaratıyoruz. İnanıyoruz ki mutlak özgürlük, özgürleşme sürecinde ve yeni toplumun yaratılmasında sanata yeni bir görev yüklemektedir. Oysa geçmişte sanatçıları hizaya getirmek için işkenceler yapıldı.
— Ne zamandır siyasetin içindesiniz?
— Ben Chavez nedeniyle siyasete girmedim. 25 yıldır siyasetin içindeyim, alt sınıflardan geliyorum. Babam 1958’de devrilen diktatörlüğe karşı savaşım verdi. Sosyalist düşünce her zaman benimleydi. Üniversite yıllarımda sol yapılanmalarla yoğun ilişki içinde oldum.
Ben MVR (Beşinci Cumhuriyet Hareketi) üyesi değildim, sosyalist ekip içindeydim. Bandera Roja ve MAS içinde oldum. Şimdi onlar, “sağ” ile ittifak sürecine karşı çıkıyorlar. Onların gerçekten devrimci sosyalist olmadıklarını düşünüyorum. Bu onlar için kabinede yer almak adına savunulan boş bir söylemdi.
“Chavez’in emperyalizm karşıtlığı bizi birleştirdi”
— Sosyalistler ne zamandır Chavez’i destekliyor?
— Devrim, gerçeğe dönüştüğünde olumludur. Ben bu anlayıştan geliyorum. Chavez hükümetini, 2002 yılının sonunda ABD’nin radikalleşen bu sürece müdahale etmek için teşvik ettiği askeri darbe sonrasında açık biçimde antiemperyalist tutum aldığı için destekledim. Başkan Chavez, çok açık biçimde antiemperyalist tutum benimsedi. Bu, Venezüella’da antiemperyalizm için mücadele veren biz solcuların büyük bir bölümüne hükümeti desteklemek bakımından büyük bir fırsat yarattı. Hükümetin antiemperyalist tutumu bizim bu hükümetle aynı çizgide buluşmamızı olduğu kadar, sosyalizm düşüncesinin kabul görmesini de kolaylaştırdı. Eğer başkan Chavez bu denli sağlam bir antiemperyalist tavır takınmamış olsaydı, uzlaşma çok zor olurdu.
Ben, radikal bir yapısal dönüşüme gereksinim olduğu düşüncesini savunuyorum. Kendimi sosyal demokratlardan çok Che’ye ve Sandinistler’e yakın hissediyorum. Kabinede kendimi sosyalist solun bir parçası olarak tanımlıyorum. Chavez merkezden gelip sola doğru ilerliyor. Chavez, Brezilya’daki Dünya Sosyal Forumu’ndan bu yana sosyalizm öneriyor. Bugünün Chavez’i, 1998’de iktidara gelen Chavez’le aynı değil. 1998’de Chavez sosyal demokrattı, şimdi ise kesinlikle sol cephede. Chavez uygulamaya koyduğumuz projeyi sosyalist, kolektivist ve antikapitalist olarak nitelendiriyor ki, 1998’de ya da 2000’de böyle değildi. Yapılan araştırmalardan ve yaşanan gerçeklikten, kapitalizm denizinde herkes için refahın gerçekleşmesinin mümkün olmadığı gerçeğini öğreniyor. Şu an için 27 bakanlık var, bunların yaklaşık 10’u sosyalistlerin elinde, diğerleri ise daha ziyade işini bilen teknokratlar. Ancak bu teknokratların açık sosyalist düşünceleri bulunmuyor.
Toprak reformu ve ekonomik canlanma
— Bolivarcı Devrim, tam olarak iktidarda mı?
— İktidarın tamamına sahip olduğumuzu hissetmiyoruz. İktidarın sadece küçük bir kısmına, yani hükümete sahibiz, iktidar, medya tarafından denetlenen ideolojide içkin. Venezüella hâlâ kapitalist birikim tarzına göre işleyen bir toplum, yani Venezüella hâlâ kapitalist bir toplum. Ancak son 3 yılda 316 bin kooperatif oluşturuldu, bu kooperatiflerin birçoğu kredi kullanıyor; ancak inşa etmeye çalıştığımız kooperatiflerin büyük bir çoğunluğu halka dayalı ve bunları halk yönetiyor. Bu halka dayalı kooperatifler, 200 yıldır varolan piyasa toplumu ile birlikte yaşıyor. Bunun yavaş da olsa bir ilerleme olduğunu düşünüyoruz, ayrıca Venezüella tarihinde ilk defa 2005 yılında, devletin kasasına giren vergilerde petrol dışı sektörden gelen para, petrolden gelen para miktarını aştı. Bu da gösteriyor ki, ekonominin daha önce uyku halinde olan ya da canlanmayan sektörlerini harekete geçiriyoruz. Geçmişte tek ürüne dayalı üreticiydik ve ihracatımız da sadece bu ürüne dayalıydı. Bu değişimin kooperatiflerle, küçük tekstil şirketleriyle, küçük çiftliklerle çok ilgisi var.1 Toprak ağalığına karşı tutumumuz oldukça net. Zaten bu toprak yasası, 2002’deki Amerikan destekli darbeye yol açan en güçlü etmenlerdendi.
— Zulia eyaletinde kömür madenlerinde çalışan yerlilerin sömürülmesi meselesi…
— Venezüella’da sermaye kesiminin çıkarlarıyla, dünya çapında dolaşımda olan sermaye kesiminin çıkarları aynı; sınırlara saygı göstermiyorlar, kârlarını ençoklaştırma arzusu taşıyorlar ve maliyetleri de en aza düşürmeyi hedefliyorlar. Sermaye kendi kanunlarını dayatmaya çalışıyor. Biz, barışçıl devrimci değişimlere imza attık. Geçmiş hükümetlerin imzaladığı sözleşmeleri iptal etmeye çalışıyoruz. Petrol sektöründe bunu yaptık. Madencilikteki olumsuz etkileri azaltmak için süreci yargıya taşıdık.
— Lula ve Kirschner ile ilişkiler nasıl?
— Bu bizim her hükümeti sevdiğimiz anlamına gelmez, bizim müttefiklerimiz neoliberalizme karşı çıkıyorlar ve kalkınmayı, egemenliği teşvik ediyorlar. Benim Lula konusunda şüphelerim var, kabinesindeki birçok bakandan da hoşlanmıyorum. Ancak Lula, Paro sırasında bize yardım etmek için bot gönderdi ve Mar del Plata Zirvesi’nde Bush’a karşı Chavez ve Kirschner ile yan yana durdu. Bu açıdan şu anda, ABD meselesi bakımından Lula bizim müttefikimiz.
Yüzde 53 sosyalizmi destekliyor
— Halkın sosyalizme bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Venezüella’da bir araştırma gerçekleştirdik ve insanlara sosyalizm düşüncesini onaylayıp onaylamadıklarını sorduk, %53’ü onayladığını söyledi. Bu elbette felsefi bir tutum değil, halk bir lidere sahip ve inşa ettikleri bir süreç var ve elde ettiği kazanımlara bakıyor. Bu nedenle bazılarının yaptığı gibi Chavez’in popülaritesini sahip olduğu karizmaya bağlamak yanlış. Chavez’e olan destek şu aşamada yaklaşık %75. Halkın %53’ü sosyalizmi onaylar duruma gelmiş. Bunun nedeni, bu kişilerin Marks üzerine incelemeler yapmış olması değil, Chavez yönetimi tarafından Ley de Tierra’nın, yani Toprak Yasası’nın çıkarılması sonucunda, 2 milyon hektarlık toprak, topraksız köylüye dağıtıldı. Halkın sosyalizmi sağlıkta yaşanan iyileşmeyle, 1,5 milyon insanın okuma yazma öğrenmesiyle ilişkilendirmesidir. Örneğin UNESCO, Venezüella’da okuma-yazma bilmeyen insanın kalmadığını açıkladı.
İnsanlar, kendi süreçlerini inşa ediyorlar. Başkan Chavez, sosyalizm söylemini halka ulaştırıyor. Biz teori ile pratiğin yollarını birleştirdik. İçinde yaşadığımız süreç, demokratik olarak iktidarı halka veren, temsili demokrasinin yerine katılımcı demokrasiyi ikame eden bir süreç. Halk iktidarını inşa ediyoruz, bu da bizim meydan okumamız. Burada bir söz vardır: İnsanların sahip olması gereken birincil güç bilgidir. Bu bizim neden böylesi güçlü bir eğitim seferberliği yürüttüğümüzü de açıklıyor. Bu seferberliklerden Misyon Robinson ve Misyon Sucre Ribas’da aynı zamanda yüksek düzeyde siyasal bilgilendirme ve eğitim faaliyeti yürütülüyor. Biz, iktidarı halkın eline alması için kooperatifler sistemini geliştirdik. Başkan bizim görevimizin, mümkün olan en kısa sürede, halkın bize gereksinim duymayacağı bir ortam yaratmak olduğunu ilan etti.
— Tabandaki toplumsal hareketler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
— Bu hareketler arasında birlik olmaması bizi endişelendiriyor. Bunun tarihsel bir nedeni var, çünkü bizim tarihimiz parçalara ayrılmış bir tarih. Bu gerçekliği değiştirme hızımız yavaş. 100 yıllık tüketimcilikten (consumerism) sonra, kolektif olarak nasıl yaşayacağımızı belirlemek zorundayız. Yeni bir insan yaratacak, değerlerde değişim gerçekleştirecek bir kültür devrimi yapmak zorundayız. Ancak bugün varolan bölünmüş toplumsal hareketler de birer gelişme. Bolivarcı Çevreler, kentsel arazi komiteleri, Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR), sağlık örgütleri, PPT. Bunların hiçbiri daha önce yoktu. Birleştirici faktör Chavez’dir ve önümüzdeki süreç için o gerekli bir önder.
Her koşulda, büyük baskılara yanıt olarak solun tutumunu daha da güçlendiriyoruz. Bu durum bizi “pozitif teknokratlardan ayrıştırıyor. Bunu Chavez’in ve diğer sola doğru kayan insanların söylemlerinde görebilirsiniz. Bunu toprak dağıtımında, fabrikaların diriltilmesinde ve kooperatiflerin yaratılmasında görebilirsiniz.
Bazı kesimler ultra-sol bir tavır takınıyorlar ve bizim aslında hiçbir şey yapmadığımızı iddia ediyorlar. Önce halkın ulaştığı bilinç düzeyine bakmalılar. Bugün Venezüella halkı emperyalizme karşı. Sadece birkaç yıl önce topluma egemen görüş ABD güdümlü kapitalist fikirlerdi. Şimdiyse ülkenin neresine giderseniz gidin, özellikle de yoksul insanlara, bu insanlar artık ABD’nin bizim kaynaklarımızı istediğini, petrolümüzü, suyumuzu istediğini biliyorlar. Düşmanın ABD olduğunu biliyorlar.
Aralık’ta seçimler gerçekleştirilecek. Ancak sağ kanat, şimdiden kendi canına kıymış durumda. Sağ kanat, süreci siyasi ya da askeri olarak kendi lehine döndüremez, iktidarı ele geçiremez durumda olduğu için senaryo uluslararası düzeye taşındı.
Avrupa Birliği Aralık Seçimlerini İzleme Ekibi’ne gelince. Emperyalizmin yeni stratejisi, AB’nin Chavez’in referandumda aldığı oyları sorgulamasında apaçık görülüyor. Venezüella’da bağımsız bir iktidarın bulunmadığını söylemek ve ordunun, yürütmenin ve yargının Chavez tarafından kontrol edildiğini iddia etmek, sürece gayrimeşruluk atfetme arayışlarını kanıtlıyor.
ABD ne yapabilir?
— Sağın stratejisi nedir?
— Bir önceki seçimde sağ kanadın seçimlerden çekilmesiyle Venezüella’da demokrasi olmadığı, tek parti yönetiminin bulunduğu izlenimi verilmek istenmişti. Emperyalizm güçlü bir gayrimeşrulaştırma kampanyası aracılığıyla bu kartı yeniden oynayacak. Haziran’da kilise hiyerarşisi de popülaritesine zarar vermek için Chavez’e karşı olduğunu açıkladı. Ayrıca medya kampanyası da sürecek. Beyaz Saray’da G. W. Bush tarafından ağırlanan Sumate lideri Maria Corena Machamo’nun zaferini ilan etmeye çalışacaklar. Eğer Aralık ayındaki seçimde stratejileri başarısızlığa uğrarsa, ABD’nin bizi büyük olasılıkla şer ekseni içindeki ülkeler listesine dahil edeceğini ve bizi zor kullanarak devirmeye çalışacağını düşünüyoruz. ABD emperyalizmi seçimleri Chavez’in kazanması durumunda, artık yaşanan sürecin tersine döndürülmesinin çok zor olacağını biliyor.
Irak’taki durum bize iyimserlik yüklüyor. Bu nedenle Venezüella uluslararası platformda mesajlarını iletmeye çalışıyor, bu aynı zamanda ABD’nin bizim meşruiyetimize saldırmasının da nedeni. Çünkü ABD, aramızdaki çelişmeyi uluslararası düzeye taşımaya çalışıyor. Bu nedenle biz de uluslararası düzeyde sesimizi yükseltmek zorundayız. Afrika’ya, Asya’ya, Orta Amerika’ya gerçekleştirdiğim ziyaretlerde, Venezüella’nın dünyadan yalıtılamadığını gördüm. Örneğin Brezilya, FTAA’ya (Amerika Kıtası Serbest Ticaret Anlaşması) karşı çıktı. ABD İspanya’nın bize uçak satmasını engellemeye çalıştı, ama başaramadı. Sahip olduğumuz enerji ve tarım ürünlerini diğer ülkelerle ticaretimizde kullanmamıza mani olamazlar.
En Lucha’da okuduğum görüşlerden sadece bir tanesine katılmıyorum, o da devrimlerin kendiliğinden geliştiği yönündeki düşünce. Oysa hiçbir şey kendiliğinden gelişmez. Son 40 yılda Venezüella’da yaşananlara bakmak gerek. 80’li yıllarda sekiz bin kişi öldürüldü bu ülkede, Chavez’in Tanrı tarafından gönderilmediğini bu anlatıyor. Chavez, sömürgeleştirmeye karşı yerlilerin başlattığı, daha sonra siyah kölelerin dahil olduğu 18. ve 19. yüzyıllardaki bağımsızlık savaşlarımızın, 20. yüzyılın gerilla savaşlarının, bu mücadele birikiminin ürünü. Chavez kendiliğinden ortaya çıkmadı. O, geçmişten gelen mücadele birikiminin ürünü. Chavez 60’lı, 70’li, 80’li yılların hareketlerine, 90’lı yıllardaki hareketin yenilgisine göre bir değişim anını temsil ediyor. O, silahlı mücadeleyi seçim mücadelesine dönüştürdü.
Troçkistler’in çözümlemelerinde kullandıkları sürece ilişkin çelişkiler ne olursa olsun, ben bu süreci şöyle çözümlüyorum: Eğer kuzey Amerikalılar bu yönetimi sevmiyorsa bu yönetim iyi işler yapıyor demektir.
Birinci cephede fikirler savaşını kazanıyoruz, halkın maddi örgütlenmesi yoluyla devrim de bunu izliyor, biz bu savaşı kazanıyoruz. Bu da, dünyaya umut veriyor. Açıkça söyleyebiliriz ki Venezüella, yeni bir dünya için umuttur.
Dünya Sosyal Forumu, emperyalizm tarafından bize dayatılan tüketimcilik, maddiyatçılık ve savaş düşüncesinden kendisini özgürleştirmek isteyen, dünyayı özgürleşme yoluyla dönüştürmek isteyen, aynı meydan okumaya maruz farklı fikirlerin, görüşlerin buluştuğu önemli bir alan. Biz, barış, birlik, saygı ve egemenlik yoluyla değişim istiyoruz. Yeni sosyalizm, sefalet ve yoksulluk yaratan geleneksel yapılara karşı günden güne direnişi örgütlüyor, güçlendiriyor. Bu, siyasal eşitlik, kültürel değişim yoluyla verilen bir mücadele. Medya ise gerçekliği bir kurguya dönüştürerek çarpıtıyor.
— Ordunun Rolü…
— Bu barışçıl bir devrim olmakla birlikte, silahsızlanmış da değil elbette. Kurtarıcı Simon Bolivar’ın belirttiği gibi, halkın çoğunluğuna eşitlik, mutluluk vermek ve onları tatmin etmek için toplumsal değişimler gereklidir. Küçük bir oligarşi için değil.
Latin Amerika’da, bize dayatılan bir yaklaşım var. Eski askeri yapılar halktan daima kopuk olagelmiştir. Ancak ordu, halkın bir parçası olmalıdır. Herkesin gelişimine katkı vermeli ve kendi tarihsel rolü konusunda açık olmalıdır. Tıpkı, başka ülkelerin işgali, fethi için değil, ama Latin Amerika’daki altı ulusun özgürleştirilmesi için savaşan Simon Bolivar’ın askerleri gibi olmalılar. Bu ordu halkın bağımsızlığını kazanmasının, emperyalizmden azade kılınmasının aracı olmalı. Özgürleştirici olmalıdır.