Ana Sayfa Manşet Ercan Dolapçı Yazdı: Gladyo’nun Maşaları: FETÖ ve PKK

Ercan Dolapçı Yazdı: Gladyo’nun Maşaları: FETÖ ve PKK

1307

1980’den 1990’lara, günümüze kadar Türkiye’de Gladyo’nun eylemleri hiç durmadı. Eylemleri ve kullandığı maşalar değişti. Ama asıl amaç hiç değişmedi: emperyalitlere rakip olabilecek milli/ulus devletleri tasfiye etmek veya kaos içinde bırakarak etkisizleştirmek!

1990’lara geldiğimizde Soğuk Savaşın bittiğini ve tek kutuplu Amerikan düzeninin hâkimiyetini görüyoruz. Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın parçalanması Yeni Dünya Düzeni’nin kanlı yüzünü gösterdi. Aynı tarihlerde Türkiye’de “Ilımlı İslam” denilerek FETÖ ve PKK eliyle dini ve etnik kışkırtma tezgâha konuldu. Sabah akşam dincilik ve bölücülük konuşuldu. Türkiye’nin üniter yapısı hedefe konuldu.

PKK VE FETÖ SOPASI

CIA Ortadoğu şefi Graham Fuller “Kemalizm bitti. En iyisi ılımlı İslâm” diyerek bize ABD’nin yeni düzenini dayattı. Türkiye’deki “dostları” üzerinden de bu görüşleri bize boca etmeye başladı. Türkiye 30 yıl bu süreci yaşadı. Bu süreç 15 Temmuz 2016 tarihinde Amerikan darbesinin yerle bir edilmesiyle son buldu. 5 bine yakın darbeci yargılanarak hapse atıldı. 23 bin subay TSK’dan atıldı, 130 bin kişi de KHK ile devlet memurluğundan… Türkiye milli devletini koruma kararlılığını gösterdi; cephesini ABD’ye çevirdi. Onunla Irak ve Suriye’de silahla hesaplaşmaya başladı.

Aynı mücadele PKK için de 24 Temmuz 2015 gününden itibaren başlatıldı. Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın verdiği bilgiye göre o günden bugüne örgütün 18 bin 461 militanı etkisiz hale getirildi. İçeride de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun verdiği bilgiye göre 180 militan kaldı. PKK’ya evlatlarını kaptıran anneler Diyarbakır’da HDP önünde eyleme başladı. Türkiye’nin birliğine ilişkin güçlü mesajlar verdi.

İşte bu 30 yıllık süreçte Gladyo, FETÖ ve PKK’yı kullanarak Türkiye’nin direncini kırmaya çalıştı. Her önemli hamlede bu iki örgütün eylemleriyle aydın ve askerlerimizi kaybettik. Irak’a müdahale sırasında ve Irak’ın bölünerek Türkiye’ye genişletilmesi hamlelerinde içeride önemli suikastlar yapıldı. Bu süreçte işlenen cinayetleri şöyle özetleyebiliriz:

GLADYO CİNAYETLERİ

31 Ocak 1990: ADD Başkanı hukukçu Prof. Dr. Muammer Aksoy Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi.

7 Mart 1990: Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde yöneticilik yapan gazeteci Çetin Emeç evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu, şoförü Sinan Ercan ile birlikte katledildi. Emeç’in kalbine 7 kurşundan üçünün isabet ettiği saptandı.

4 Eylül 1990: Aydınlık gazetesi yazarı din adamı Turan Dursun evine yakın bir noktada silahlı saldırıyla katledildi. Dursun tehdit ediliyordu.

6 Ekim 1990: Doç. Dr. Bahriye Üçok evine gönderilen bombalı paketi açtığı sırada meydana gelen patlama sonucu hayatı kaybetti. Üçok dini yobazlığa karşı verdiği mücadeleyle biliniyordu.

Buraya kadarki suikastlar Türkiye’nin Irak’ta ABD’nin yanında yer alması için işlendi. Direnci kırılmaya çalışıldı.

18 Şubat 1992: Aydınlık dergisi Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen büroda uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Güngen en son Hizbulkontra’nın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü içinde eğitildiğini yazmıştı.

24 Ocak 1993: Gazeteci yazar Uğur Mumcu, aracına konulan bombanın patlaması sonucu Ankara’da hayatını kaybetti. Mumcu, uzun yıllardır Gladyo cinayetlerini araştırıyordu. Son yıllarda yazılarında ağırlıklı olarak PKK’nın ABD, İsrail ve Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerini yazıyordu. Bunu yakın çalışma arkadaşları ve ağabeyi Ceyhan Mumcu da doğruladı.

17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis Diyarbakır’a gitmek üzere bindiği uçağın Ankara Güvercinlik Havaalanından kalkışının 5. Dakikasında düşmesi üzerine yanında bulunan ekiple birlikte şehit oldu. Bitlis, PKK ile mücadelede önemli hamleler yapıyordu. Bölge ülkeleriyle işbirliğinden yanaydı. Ayrıca ABD’nin PKK’ya silah ve yiyecek yardımında bulunduğunu da saptamıştı. Bitlis’in suikastı ilk gün “kaza” olarak açıklandı. Ancak bu açıklama kamuoyunu tatmin etmedi. Aydınlık gazetesi ise oluyın üzerine gitti ve “kaza” değil suikast olduğunu belgeleriyle kanıtladı.

6 Ağustos 1999: Türk İş Genel Sekreteri ve Genel Maden İş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer, Zonguldak’ta evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Denizer, tahkime ve özelleştirmeye karşı çıkmıştı. Kasım 1990 tarihindeki madenci grevini ve 4-8 Ocak 1991 tarihindeki Zonguldak-Ankara Büyük Madenci Yürüyüşünü de organize etmişti.

21 Ekim 1999: Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Ankara’da evinin önündeki aracına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Kışlalı, Atatürkçü ve milli devletten yana bir aydındı.

24 Ocak 2001: Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, korumalarıyla birlikte şehir içinde seyir halindeyken uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit edildi. Saldırı profesyonel işiydi, bir saldırgan bile yakalanamadı. Okkan, şehirde sevilen ve halkla devleti birleştiren bir emniyetçiydi. Öldürülmesi tamamen ABD’nin Kukla Kürt Devleti kurma planına yönelikti…

18 Aralık 2002: Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu evinin önünde uğradığı silahla saldırı sonucu gözünden aldığı tek kurşunla profesyonelce katledildi. Hablemitoğlu son yıllarda Alman vakıfları ve FETÖ’nün Türkiye’deki faaliyetleri üzerine araştırmalar yaparak bunları kitaplaştırıyordu. Katil zanlısı Nuri Gökhan Bozkır, Ukrayna’da gözaltına alındı. Şahsın Özel Kuvvetler Komutanlığından atılma eski bir yüzbaşı olduğu belirtildi. Eşine göre, Hablemitoğlu, öldürülmeseydi FETÖ hakkında tanıklık edecekti.

19 Ocak 2007: Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink gazetenin bulunduğu caddede uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. Cinayet büyük tepki çekti. Türkiye “Ermeni soykırımı” yapmakla suçlandı. Kalabalıklar “Hepimiz Ermeniyiz” ve “Katil devlet” sloganlarıyla yürüdü. Bu cinayet Ergenekon Davasına bağlanarak vatanseverler suçlandı. Cinayetin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in Trabzon’da iken kullandığı haber elemanlarınca işlendiği mahkemece kanıtlandı. Akyürek bu davadan ağır ceza aldı. Akyürek, sicilli FETÖ’cüydü.

18 Nisan 2007: Zirve Yayınevi Baskını: Malatya’da biri Alman ikisi Türk vatandaşı Hıristiyan misyoner hayatını kaybetti. Bu cinayetle de “Türkiye’de Hıristiyanlara saldırılıyor” mesajı verilmeye çalışıldı. Dava, FETÖ’cüler tarafından Ergenekon davasına bağlandı.

25 Şubat 2009: Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, uğradığı silahlı saldırı sonucu Ankara’da katledildi. ÖHD’yi de kuran Oktay, bu kurumun FETÖ’cüler tarafından ele geçirilmemesi için mücadele ediyordu. Bunların hedefindeydi ve saldırıda çok sayıda kuşkulu yön vardı. Solak olduğu halde sağ eliyle intihar ettiği iddia edildi.

12 Kasım 2011: MİT Orta Asya sorumlusu ve Dış Operasyonlar Dairesi Başkanı Kâşif Kozinoğlu, Ergenekon tertibi sürecinde tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinde geçirdiği “kalp krizi” sonucu hayatını kaybetti. FETÖ’cüler tarafından özel yöntemle zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürüldü. Kozinoğlu, ölümüne yakın bir zamanda, bütün bildiklerini el yazısıyla yazarak Vatan Partisi yöneticilerine teslim etti. Bu notlar daha sonra “Sırlar” ismiyle kitaplaştırıldı.

SİVAS KATLİAMI

Bu dönemde toplu katliamlar da yaşandı. Bunlar da Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelikti:

2 Temmuz 1993: Sivas katliamı. Sivas’ta yapılan Pir Sultan Abdal Kültür etkinlikleri için gelen sanatçı, yazar ve vatandaşlara yönelik kışkırtmalar yapıldı. Sanatçılar ve aydınlar Madımak Oteli’ne sığındı. Güvenlik kuvvetlerinin yeterince etkin davranmaması nedeniyle saldırganlar oteli ateşe verdi ve çıkan yangında 34 insanımızı kaybettik. Bu da tipik bir Gladyo eylemiydi…

5 Temmuz 1993: Başbağlar katliamı. Sivas katliamından üç gün sonra Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyünde katliam meydana geldi. PKK’nın üstlendiği saldırıda 33 vatandaşımız hunharca katledildi. Bu tertiple, etnik ve dini kışkırtma amaçlanmıştı.

12 Mart 1995: Gazi Mahallesi Olayları. TSK, PKK’ya karşı sınır ötesi büyük bir harekâta hazırlanırken İstanbul’un Gazi Mahallesi’nde, Alevi vatandaşların oturduğu bir kahvehane ile Cem Evi silahla tarandı. Ertesi gün yapılan protesto olayları sırasında, Gladyo elemanları halkın üzerine ateş etti, 17 kişi öldü. Ölenlerin 7’sinin polis kurşunuyla öldüğü otopsi raporlarıyla saptandı.

Olaylar 15 Mart günü Ümraniye ilçesine de sıçradı. Buradaki olaylarda da 5 kişi hayatını kaybetti. Toplamda 22 kişi öldü.

Her iki olayın da amacı TSK’yı operasyon yapmaktan alıkoymaktı. Başaramadılar. TSK 21 Mart günü PKK’ya karşı 35 bin kişilik bir birlikle Çelik Harekâtını yaptı. 43 gün süren operasyona ABD karşı çıktı.

KATLEDİLEN KOMUTANLAR

Bu dönemde çok sayıda subay düzenlenen saldırılarda hayatını kaybetti. Şehit edilen subaylar PKK ile mücadele ediyorlardı. Hedef olmaları anlamlıydı. İşte o komutanlar:

30 Ocak 1991: Olağanüstü Hal Bölgesi Asayiş Birlikleri Kolordu Komutanı E. Korgeneral Hulusi Sayın (65), Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit oldu. Saldırıyı Dev-Sol ve KUK isimli iki ayrı terör örgütü üstlendi. Sayın, 1989 yılında emekli olmuştu. Güneydoğu’da görev yaptığı dönemde, terörün bitirilmesinde halkın kazanılmasını ön plana alıyordu.

7 Nisan 1991: E. Tümgeneral Memduh Ünlütürk (78) Üsküdar’da evine gelen üç Dev-Sol militanı tarafından katledildi. 1974 yılında emekli olmuştu. Ailesi “saldırıyı bekliyorduk” diye açıklama yaptı. Saldırıda kullanılan silahın 4 ayrı suikastta kullanıldığı açıklandı.

23 Mayıs 1991: OHAL Bölgesi Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış olan Emekli Korgeneral İsmail Selen (60), Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı Dev-Sol terör örgütünün tertiplediği açıklandı. Selen, Güneydoğu’da yaptığı çalışmalarda PKK terörüne büyük darbeler indirmişti.

27 Mayıs 1991: Adana Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Temel Cingöz (50) Adana’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cingöz, 23 Mayıs günü meydana gelen suikasttan yaralı olarak kurtulmuştu, ancak 4 gün sonra hastanede vefat etti. Saldırıyı Dev-Sol terör örgütünün üstlendiği açıklandı. Cingöz, Güneydoğu illerimizde PKK ile mücadele etmişti.

13 Ekim 1991: Emekli Orgeneral Adnan Ersöz (74) İstanbul Göztepe’de evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Biri kadın üç kişinin yaptığı saldırıyı, Dev-Sol terör örgütü üstlendi.

29 Temmuz 1992: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan, İstanbul’da evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Kayacan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Deniz Kuvvetleri Komutanıydı. Daha sonra CHP’den Ankara Milletvekili seçilmişti. Saldırıyı Dev-Sol terör örgütü üstlendi. Ailesi buna ikna olmadı. Kayacan sevilen ve çok başarılı bir komutandı.

ASIL HEDEF KIVRIKOĞLU MUYDU?

6 Kasım 1997: KKTC’de yapılan askeri tatbikatta Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun arkasında oturan 39’ncu Tümen Harekât Daire Başkanı Piyade Albay Vural Berkay, hayatını kaybetti. Toros-97 tatbikatında asıl hedefin 30 Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı olacak olan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu olduğu iddia edildi. Tatbikat, Rum yönetiminin aldığı S-300’lere karşı yapılmıştı.

Kıvrıkoğlu, Bitlis çizgisinde bir komutandı. O da ABD’ye mesafeliydi ve Türkiye’nin bütünlüğü konusunda hassastı. ABD ve İsrail’in kukla devlet girişimini “kırmızı çizgi” olarak görenlerdendi. Görev yaptığı 4 yıl içinde bir kez bile ABD’ye gitmedi. Batı destekli irticai akımlar için “28 Şubat süreci bin yıl sürecek” sözleriyle kararlılık göstermişti.

Bu dönemde katledilen komutanlarımız, PKK ile mücadele ediyordu. Türkiye, ABD’nin Irak’a müdahalesine ve burada kukla devlet kurmasına karşıydı ve bunu “Kırmızı çizgi” olarak görüyordu. Bu saldırılarda Gladyo’nun paravan örgütü Dev-Sol kullanıldı.