Ferdi Tanhan, Öncü Gençlik Genel Sekreteri
Dilek Çınar, Öncü Gençlik GYK Üyesi
“Serbest piyasa tanrısının sihirli elinin her şeyi düzenlemeye kâdir olduğu” yolundaki görüşler bir yalandan ibarettir. Bir kere her şeyi düzenleyen el sihirli değil, silahlıdır. Gizli değil, alenidir. Düzenleme kendiliğinden değil, zorla yapılmıştır.
DOLAR SALTANATI NASIL KURULDU?
ABD’nin dolar hegemonyasına ilişkin tartışmaları ilgiyle takip ediyoruz. Bu noktada emperyalist hegemonyanın silahla olan ilişkisini es geçen görüşlerin büyük bir yanılgıya yol açtığını görüyoruz. Silahlı güç ile doların rezerv para olması arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için gelin ilk önce “Batı nasıl yükseldi?” sorusuna yanıt arayalım.
Ekonomi tarihçisi Andre Gunder Frank hikayeyi şöyle özetler “Batı nasıl yükseldi? Yanıt kısaca şudur: Avrupalılar, Asya treninde kendilerine önce bir bilet, daha sonra da bir vagon satın aldılar. Ama Avrupa’nın Asya treninin tamamını satın alması çok sürmedi. Osmanlı, Çin ve Hint imparatorluklarının yerini, üç büyük burjuva devrimini tamamlayarak ulus devletler kuran Büyük Britanya, Amerika ve Fransa merkezli Batı aldı. Peki Batı, Asya trenini satın alacak parayı nereden buldu? Bunun cevabı çok açıktır. Asya ve Amerika kıtalarındaki altın ve gümüş madenlerini ele geçirerek ve burada çıkan değerli madenlere dayalı para sistemlerini yani altın standardını dünyaya, yani Doğu’ya yutturarak, kalpazanlıkla almıştır.”3
KAPİTALİZMİN YÜKSELİŞİ
Kapitalizm, meta üretiminin, işgücünü de meta haline getiren en yüksek aşamasıdır. Kapitalizmin ilk aşamalarında meta ihracı belirleyicidir. Ancak 20. yüzyılın başında bu niteliğini kaybetmiştir. Artık sistemin ön plana çıkan özelliği sermaye ihracıdır. Bu süreç tekellerin oluşmasına neden olmuştur. Mali sermayenin belirleyici hale gelmesi sistemin üretimden kopmasını ve paradan para kazanma devrine geçilmesini sağlamıştır. Dünyanın paylaşımı bu koşullarda tamamlanmış, yeniden paylaşım için emperyalist paylaşım savaşları gündeme gelmiştir.
Kapitalizmin vahşi olarak tanımlandığı bu aşamada mali piyasada altın standardı sistemi uygulandı. Altın standardı sisteminde emperyalist ülkeler egemenlik altına aldıkları ülkelerin hammaddelerine el koydular ya da çok düşük ücretlerle satın aldılar. Bu ülkelerdeki toplam emeği ucuz işgücü olarak değerlendirdiler. Tarihe karışmış olan köleciliği bile canlandırdılar. Dış borçlar vererek tefeci yöntemlerle bu ülkelerin bütün ekonomik kaynaklarını sömürdüler.
Emperyalist ülkeler bu dönemde ezilen ulusların üretim olanaklarını ve güçlerini kendi lehlerine olacak şekilde tahrip ettiler. Bu ülkeleri kendilerine bağımlı hale getirirken dayandıkları iki güç vardı; birincisi ekonomik güç, ikincisi askeri güç. Sistemin ayakta durabilmesi için bu iki ayağın üzerine basması şarttı.
Birinci Dünya Savaşı bir sömürgeleştirme ve sömürgeleri paylaşma savaşı değil miydi? Hesaplar tutmadı ve altın standardı sistemi 1930’da iflas etti. Birinci Dünya Savaşı’nda yeniden paylaşılan sömürgeler emperyalistler arasındaki sömürge yarışını durdurmadı, dünyada barış ve huzurun sürekliliğini sağlayacak bir sistem kurulamadı. Bunun üzerine bir yandan sömürgeciliğe karşı milli bağımsızlık hareketleri yükseldi. Diğer yandan İtalya, Almanya ve Japonya gibi sanayileşmeye çalışan güçlerin yeni bir sisteme duyduğu ihtiyaç İkinci Dünya Savaşı’nı yarattı. İkinci Dünya Savaşı’na girerken İngiltere askeri ve ekonomik olarak zayıflamış ABD ise güç kazanmıştı. Birinci Dünya Savaşı’na resmen dahil olmamış görünse de emperyalistlerin silah ve finansman ihtiyacını ABD sağlamıştı, savaş sonrası ise dünya ihracatçısı durumuna gelmişti. Birinci Dünya Savaşı’nda ise ekonomik üstünlüğünü devasa bir savaş makinesi yaratmada kullandı. Japonya’da atom bombası kullanarak savaş sonrası emperyalist bloğun liderliğini kolayca ele geçirdi. ABD’nin savaşlardan güçlenerek çıkmasının sebebi yenilmez kudretinden değil, topraklarına tek bir kurşun değmemiş olmasında aranmalıdır. Yani savaşın yarattığı tahribat, şehirlerin yok edilmesi, fabrikaların yıkılması, altyapının çökertilmesi ve bunun yarattığı üretim kaybını ABD yaşamamıştır. Bu durum halihazırda önemli bir ekonomik güç olan ABD’nin büyük bir üretim gücüne sahip olmasına neden olmuştur.
ABD’nin 1940’ta yaklaşık 200 milyar dolar olan gayri safi milli hasılası 1950’de 300 milyara ve 1960’ta da 500 milyar doları aşan bir düzeye yükseldi. Askeri teçhizat üretiminde, otomotiv, havacılık ve elektronik sektörlerinde dünya liderliğini aldı. Savaştan büyük kayıplarla çıkan, ABD malları için ekonomik pazar olma potansiyeli taşıyan ve SSCB’ye karşı askeri kalkan oluşturan ülkelere Marshall Planı çerçevesinde mali yardımlar akıttı. Bu sürecin sonunda emperyalist ABD, yıkılan altın standardı sistemi yerine yeni bir finansal sistem kurdu.
DOLAR SALTANATININ RESMİ BELGESİ: BRETTON WOODS
Bretton Woods Sistemi 1944 yılının Temmuz ayında ABD’nin Bretton Woods kasabasında Birleşmiş Milletler Para ve Maliye Konferansı (United Nations Monetary and Financial Conference) bünyesinde 44 ülke temsilcisi bir araya gelerek savaş sonrası dünyanın uluslararası mali-parasal ve mali düzenin nasıl sağlanacağı konularını tartıştılar. Tartışma daha çok iki emperyalist güç ABD ve İngiltere arasında oldu. İngiliz ekonomist John Maynard Keynes’in önerisi uluslarüstü bir banka tarafından basılacak, altına göre tanımlanacak bir para birimi oluşturmaktı. Bonn Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Dominik Geppert “Keynes modelinin özü, tüm sorumluluğun ve yeni para birimi üzerindeki yetkinin Amerikalılarda olmaması fikrine dayanıyordu.” 4 demiş olsa da toplantı sonunda Keynes’in önerisi değil, Amerika’nın White Planı kabul edilmiş ve yeni para sistemi üzerindeki tüm yetki ABD’nin olmuş ve doların rezerv para olması kabul edilmiştir.
Anlaşma ile ABD para birimi doları, altının değerine sabitlenmesini ve bu sabit pariteden yabancı ülke hükümetleri ve merkez bankalarınca serbestçe değiştirilebilmesini taahhüt etti. 1 ons altının değeri 35 dolar olarak belirlendi. Sisteme katılan diğer ülkeler de kendi para birimlerinin değerini dolara sabitlediler ve bu sabit kur etrafında yukarı ve aşağı en fazla %1’lik yatay bantlar arasında uygulamaya izin vereceklerini taahhüt ettiler. Böylece teoride altın, pratikte dolar sistemine geçildi. ABD yaratmış olduğu doların karşılığının en az %25’inin sahip olduğu altın rezervleri karşılığı olacağını ayrıca taahhüt ediyordu. Sistem aynı zamanda uluslararası ticarette serbestleşmeye gidilmesi ve tarifelerin azaltılmasını ve giderek kaldırılmasını öngörmekteydi.5 Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen bu anlaşma, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kurulmasına karar vermiştir. Daha sonra Dünya Ticaret Örgütü adını alacak olan Gümrük ve Ticaret Anlaşması da Bretton Woods toplantısında alınan kararlar neticesinde kuruldu.
ALTIN STANDARDI SİSTEMİ VE DOLAR SALTANATI ARASINDAKİ FARKLAR
Finansal sistem, ekonomik ve politik yapının bir yansımasıdır. Altın standardı kapitalizmin sömürgecilik döneminin yansımasıydı. Kapitalizmin en üst aşaması olan emperyalizmin yansıması da dolar saltanatı olmuştur. Dolar saltanatı derken, doların hegemonya aracı olarak kullanılmasını kastediyoruz. Bretton Woods Anlaşması dolar saltanatının başladığı tarih olarak kabul edilmektedir. Bretton Woods’un imzalandığı masaya bir çağrı ile toplanılmamıştır. Masa, iki dünya savaşının sonunda yani silahla kurulmuştur ve anlaşma silahla imzalanmıştır. Masaya oturtulanlar ABD hegemonyasının tahakkümü altına girenlerdir. Doğada her şey karşıtıyla vardır. Nasıl ki silahla masaya oturanlar varsa silahıyla masaya oturmayı reddedenler de vardır. Örneğin SSCB masaya oturmamış ABD emperyalizmine karşı direnç oluşturmuş, tahakküm altına girmeyi reddetmiştir.
ÜRETİM MERKEZİ ASYA’YA KAYIYOR
Bu sistemle birlikte emperyalist ülkeler üretimdeki üstünlüklerini hızla kaybettiler. Üretim yükselen Asya uygarlığına doğru geçmeye başladı. Özellikle Çin’in atıl üretim potansiyelinin, ÇKP eliyle uyandırılışı üretimin Asya’ya geçmesinde belirleyici bir rol oynadı. Asya üretti, ABD dolar adı verilen ve hiçbir karşılığı olmayan kağıtları basarak bu üretime el koydu. Bu sistemde ABD’nin ekonomik gücü artık bir kağıt parçasıdır. Üretimdeki gücü erimektedir. Ekonomik gücü ise artık yalnızca kağıt ihraç etmesini sağlayacak bir düzenin sürdürülmesini sağlayan ABD savaş makinesine dayanmaktadır.
ABD, II. Dünya Savaşı sonrası Hitler’in çizmelerini giydi. Kayıtlara geçen 50 ülkeye askeri olarak müdahale etti. Onlarcasını da tehditle veya dolarla hizaya getirdi. Savaşın merkezi olan ABD, 1971 yılında altın karşılığını tek taraflı olarak kaldırdığını ilan etti. Lenin, sistemin “rantiyenin ve mali oligarşinin egemenliğine” dayandığını, sermayenin üretimden koptuğunu ve asalaklaştığını belirtiyordu. Bu gelişme asalaklaşmanın zirve noktasına varmasına yol açtı. Üretmeyen ve sadece askeri güce dayanan bir sistem. Üretimden kopan bir sistemin en nihayetinde yıkıldığı da tarih boyunca ispatlıydı.
PARANIN VE DOLARIN FARKLI İŞLEVLERİ
Paranın en temel işlevi değişim aracı olmasıdır. Bunun yanında değer saklama yani tasarruf ve hesap birimi olma gibi işlevleri de vardır. Dolar bir para birimidir. Ancak doların saydığımız bu üç işlev dışında belirleyici işlevi farklıdır. ABD doları hiçbir karşılığı olmadan bir ticari mal gibi ihraç edilmektedir. Ticari malların ihracında ürün değerinde bir karşılık alınırken, doların ihracında karşılık olarak dolar ihraç edilen ülkenin bağımsızlığı ve egemenliği alınmaktadır.
Şimdi en başta sorduğumuz “nasıl?” sorusuna dönelim. Cevap tekrar tekrar belirttiğimiz gibi savaş ve üretim gücüdür. ABD’nin üretim gücünün düştüğü sayısal verilerle ispatlıdır. ABD’nin silahlı hegemonyası da yıkılıyor. Ancak bazı ekonomistler bu olgunun onun ekonomik olarak yıkıldığı anlamına gelmediği konusunda ısrarcı. Bu durum silah ve ekonomi arasındaki ilişkinin doğru kurulmadığını gösteriyor. Doların rezerv para olmasını sağlayan iki koşulda gerileme ve yıkılma sürecinde olduğuna göre “dolar saltanatı yıkılıyor”. Bunu inkar etmek emperyalizmin güç kaybettiğinin ve antiemperyalist hareketlerin güç kazandığını görememektir. Bunu inkar etmek ister istemez bütün çürüyen sistemlerin “yenilmezlik” ön kabulüne yaslanmaktır.
Mısır, Mezopotamya, Yunan, Roma, Bizans, Osmanlı muazzam uygarlıklar yaratmıştı. Ancak ilelebet egemen bir uygarlık yoktur. Değişiklikleri yaratan büyük tarihsel çalkantılara baktığımızda hakim siyasal kuvvetin savaş yeteneğini yitirmesinin ardından sistemin yıkıldığını görürüz. Bu noktada köleci Roma İmparatorluğu’nun ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş ve ekonomi arasındaki dengesi aydınlatıcı önemdedir. Yarın bu konu üzerinden dolar saltanatının nasıl yıkıldığını ispat etmeye devam edeceğiz.
Kaynakça:
1) Doğu Perinçek, Merhaba Kamuculuk – 27: Dolar saltanatı yıkılıyor, Aydınlık Gazetesi, 5 Mayıs 2020
2) Doğu Perinçek, Mafyokrasi Emperyalist-Kapitalist Sistemin Mafyalaşması ve Türkiye, Kaynak Yayınları, 2005
3) Bitişler, Başlangıçlar Dünyanın Dönüşümü Türkiye’nin Gelişimi, Cemil Ertem, Etkileşim Yayınları,
4) https://www.dw.com/tr/
5) https://www.paragaranti.com