Ana Sayfa Yazılar FERDİ TANHAN YAZDI: DİYANET NEDEN HEDEFTE?

FERDİ TANHAN YAZDI: DİYANET NEDEN HEDEFTE?

1127

Ferdi Tanhan, Öncü Gençlik Genel Sekreteri

“Cumhuriyet Hükümetimizin bir Diyanet İşleri Riyaseti makamı vardır. Bu makamın kendisine bağlı müftü, hatip, imam gibi vazifeli bir çok memurları bulunmaktadır.”

Görüldüğü üzere Mustafa Kemal Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığını bir Cumhuriyet Hükümeti makamı olarak tanımlamaktadır. Sözümona Atatürkçüler ise her fırsatta bu makama saldırarak Atatürkçülük ve ilericilik adına Atatürk’e düşmanlık yapmaktadır. “Diyanet kapatılsın” talebinini her fırsatta dile getirenler yetki sahibi olmayan tarikatların, cemaatlerin din ve diyanet adına hareket etmesini meşrulaştırmaktadır. Bugün “diyanet kapatılsın” talebinin “batıcı aydınlar” ve kökü dışarıda olan “gerici tarikatlar” tarafından dillendirilmesi çok anlamlıdır. 

İLERİCİLİK ADINA ÇOCUK İSTİSMARI

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kadıköy Kent Konseyi tarafından yayınlanan 23 Nisan görselinin gündem olması üzerine Cuma Hutbesinde konuya ilişkin dini referans alan açıklamalar yaptı. Bu açıklama “diyanet kapatılsın” talebinin son bahanesi oldu. Bahsi geçen görselde eşcinsel çocukların baskı, şiddet ve zorbalık gördüğü, 23 Nisan’ın onların bayramı olduğu söyleniyordu. Çocukların eşcinsel hakları olduğunu iddia eden, toplum sağlığını tehdit eden ve çocuk istismarına yol açan bu görsel toplumun geniş kesimlerinin tepkisine neden oldu. İlericilik adına çocuk istismarını savunanlar da bu şekilde yeniden gün yüzüne çıktı.

ANKARA BAROSU’NUN DİYANET DÜŞMANLIĞI

Diyanet İşleri Başkanlığı görevi gereği bu konudaki dini referansları açıkladı. Batı’dan yayılan pedofoli ve çocuk istismarına karşı toplumun hassasiyetlerini gözeten bu açıklama özü itibariyle doğru mevzideydi. Ancak Diyanet’in açıklamasına karşı sözü geçen çevreler hemen harekete geçti. Açıklamayı ayrımcılık ve faşizm olarak yorumladı. Açıklamanın halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği ve kan kokan bir cürete sahip olduğunu söyleyen Ankara Barosu ise bu saldırganlığı çok ileri boyutlara taşıdı. Diyanet İşleri Başkanının bir sonraki açıklamasında “Halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.” cümlesiyle biten açıklamanın her noktasında kör düşmanlık ve saldırganlık vardı. Oysa hutbe kadını ve aile kurumunu savunan bir açıklamaydı.

DİYANET GÖREVİNİ YAPIYOR

Ali Erbaş’ı faşist ve cadı avcısı ilan eden bu kişiler Diyanet’in bu konu hakkında açıklama yapmasını doğru bulmadı. Oysa Mustafa Kemal Atatürk, Camilerde toplumsal hususların ve güncel meselelerin bilim dairesinde aydınlatılması gerektiğini hutbe veren imamların en önemli görevi olarak vurgular: “Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır… Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek dört halife hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek peygamberin gerek gerek halifenin söylediği şeyler, o günün meseleleridir; o günün askeri, idari, mali ve siyasi, toplumsal hususlarıdır.” Ancak görüyoruz ki Diyanet İşleri Başkanlığı ne zaman toplumsal sorunlara ilişkin bir açıklama yapsa, milleti birleştiren siyasetlere dair bir girişimde bulunsa sözde Atatürkçüler ona saldırmaktadır. 

ATATÜRK’E GÖRE HUTBENİN GÖREVİ

15 Temmuz gecesi camilerden sala verilmesine karşılar, minarelerden korona virüse dair tedbirlerin açıklanmasına ayar oluyorlar, hutbelerden çocuk istismarı ve aile hayatına dair uyarılar yapılmasını “cadı avı” olarak nitelendiriliyorlar. Oysa Atatürk konu hakkında şöyle söylüyordu: “Hutbeden maksat, ahalinin aydınlatılması ve uyarılmasıdır, başka şey değildir.” Sözde Atatürkçüler ise Diyanet’in bin sene evvelki hutbeleri okumasını, insanları geçmişin içinde boğmasını bekliyorlar. Diyanetin kapatılarak tarikat karanlığının ülkemizde egemen olmasını istiyorlar. Dine ve toplumun değerlerine dair her şeye düşman olanlar bu milleti ilerletmenin ve geliştirmenin derdinde değil. Bölmenin, ayırmanın, cami ve imam düşmanlığının Atatürk ile, ilericilikle hiçbir ilgisi yok. Onlar Mustafa Kemal Atatürk’ü hiç anlamıyorlar. Atatürk’ün şu sözleri de Diyanet’in toplumsal hayata dair alması gereken tavrı çok güzel anlatıyor: 

“Minberler halkın dimağları, vicdanları için bir feyiz kaynağı , bir nur kaynağı olmuştur. Böyle olabilmesi için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır.” 

SAVUNULAN NEYİN ÖZGÜRLÜĞÜ?

Bugün 8-10 yaşındaki küçücük çocuklar bir “cinsel obje” haline getiriliyor. “Onur Yürüyüşleri” adıyla medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar çocukları öne sürüyor. Caddeler ve sokaklarda gökkuşağı renkleriyle giydirilmiş çocuklar eşcinselliğin sözümona doğallığını ispat ettirmek üzere yürütülüyorlar. Özgürlük adına çocukların cinsel istismarına özgürlük savunuluyor. Eşcinsel ilişkilerin yetiştirdiği çocukların “kendi vesayetlerindeki çocuğu istedikleri gibi yetiştirebilme” özgürlüğü. Duvar diplerinde tecavüze uğrayan çocukların eşcinsel olabilme özgürlüğü. İnsanın cinseyitine yabancılaşma özgürlüğü. Kadının erkek, erkeğin kadın olma özgürlüğü. Soruyoruz bu özgürlükler normal mi? Bilimsel mi? Bu özgürlükleri savunmanın ilericilikle, insan haklarıyla ne ilgisi var?

DİYANET’İN AÇIKLAMASI BİLİMSEL

İnsanın cinsiyetine yabancılaştırılması Neoliberal kültürün insanlığa dayattığı önemli sorunlardan biridir. Eşcinsellik kültürel ve ideolojik olarak özendiriliyor ve bir mücadele alanı olarak gösteriliyor. “Muhalif” olmak ve “aykırı” gözükmek için savunuluyor ve tercih ediliyor. Bu mesele çürüyen batının çürümesinin son noktasıdır. Üretimden kopan Batı, bu sözde özgürlükler ile üremeden ve insan neslinin devamından da kopuyor. Aile kurumunu önemsemeyen bir hoyratlık bilim adına savunuluyor. Nefret ve düşmanlık elbette çok yanlış. Ancak normalleştirmek doğru mu? Bu dayatmalar normal mi? Ülkemizdeki batıcıların insan haklarına ihanetine Diyanet’in karşı çıkması çok sevindirici. Refansların dini olması onların toplumların maddi hayatlarından çıktığı gerçeğini değiştirmez. Diyanet, bugün çocuk eşcinselliğini ve toplam olarak insanın kendi cinsiyetine yabancılaşmasına karşı aldığı tavır sözde ilericilerin eşcinsellik özgürlüğü savunculuğundan çok daha bilimsel ve hayata uygundur. Aile hayatını savunan zinaya karşı toplumu aydınlatan görüşleri de her türlü batıcıdan daha ileride. 

DİYANETİMİZİN YANINDAYIZ

Sözde Atatürkçüler ve sözümona ilericiler ne kadar uğraşırsa uğraşsın güçleri Diyanet’i kapattırmaya yetmeyecektir. Kalbi dindarlık ve vatanseverlik hisleriyle dolu din görevlilerimiz gerçekleri savunmaya ve halkı aydınlatmaya devam edecektir. Ramazan aylarında Diyanet’e yapılan bu saldırıların nedenleri ve saldırıyı yapanların kimlerle kolkola olduğu ortadadır. Vatansever din adamlarımızın ve Diyanet’imizin yanındayız. Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundayız. Yazımızı Atatürk’ün camilerin mukaddes vazifeleri hakkında belirttiği şu aydınlatıcı cümleleriyle bitiriyoruz:

“Efendiler! Camilerin mukaddes minberleri halkın ruhani, ahlaki gıdalarına en yüce, en bereketli kaynaklarıdır. Dolayısıyla camilerin ve mesciletşerin minberlerinden halkı aydınlatacak ve doğru yolu gösterecek kıymetli hutbelerin muhteviyatını halkın öğrenmesi imkanını temin Şer’iye Vekaleti Celilesinin mühim bir vazifesidir.”

oncugenclik.org.tr