Ana Sayfa Yazılar FİLİSTİN’DEKİ ATEŞKES VE EBU-UBEYDE’NİN TEŞEKKÜRÜ

FİLİSTİN’DEKİ ATEŞKES VE EBU-UBEYDE’NİN TEŞEKKÜRÜ

117

Gazze’de HAMAS ile İsrail arasında ateşkes anlaşması imzalandı. Bütün İsrail basını, HAMAS’ın kazandığını, İsrail’in kaybettiğini yazıyor. İsrail’deki aşırı unsurlar ise Netanyahu’yu eleştiriyor ve HAMAS’a boyun eğmekle suçluyor. Sadece İsrail değil, tüm dünya bu anlaşmayı HAMAS’ın zaferi olarak görüyor. Sonuç itibariyle HAMAS kazandı, İsrail kaybetti.

EBU-UBEYDE’NİN TEŞEKKÜRÜNDEKİ CEPHELEŞME

         El Kassam Tugayları’nın sözcüsü Ebu-Ubeyde, anlaşmanın sonrasında bir konuşma yaptı. Konuşmasında İran’a, Hizbullah’a, Irak’a, Türkiye’ye, Çin’e ve Rusya’ya teşekkür etti. Savaşlarda cepheler nesneldir, önyargılarla ve çeşitli ideolojik kuruntularla bu cepheleri değiştiremezsiniz. Vatan Partisi olarak yıllardır Türkiye’nin, ABD ve İsrail ile karşı karşıya olduğunu ve nesnel olarak İran, Rusya, Çin, Filistin, Irak ve Lübnan’ın aynı cephede olduğunu anlatıyoruz. Çünkü Türkiye için en yakıcı tehdit ABD ve İsrail’dir, diğer adı geçen ülkeler için de öyle.

Bu nesnel saflaşma, savaşanların gözünden daha iyi gözüküyor. Sırtında yumurta küfesi olanların tek amacı, savaşı kazanmaktır. Bu sebeple oturdukları yerden ahkam kesmeye, kafalarına göre cepheler tayin etmeye niyetleri yoktur. Tek amaçları savaşı kazanmaktır, bu sebeple de cepheleri nesnel tayin etmektedirler. HAMAS’ın gördüğü cepheleşme bu sebeple nesneldir. Çünkü amacı savaşı kazanmaktır, savaşı kazanmak için de düşmanı ve dostları doğru tahlil etmek zorundadır. Filistin direnişinin gözünden de Türkiye, Rusya, Çin, İran, Filistin, Irak ve Lübnan aynı cephededir. Bu cephe içinde gedik açmaya çalışanlar ister milliyetçi, ister Kemalist, isterse İslamcı maskeli olsun; en nihayetinde ABD’ye ve İsrail’e hizmet etmektedir.

Nesnel cepheleşmeyi sadece Filistinli kardeşlerimiz değil, düşmanımız da iyi görmektedir. ABD derin devletinin hazırladığı Rand Corporation raporunda da, Türkiye-Rusya arasında bir gedik açmanın ABD açısından hayati önemde olduğu yazılıydı. Bu durumu İsrail de görüyor. İsrail, Suriye topraklarını işgal ettikten sonra, Suriye’nin bölünmesini ve PKK/YPG’ye özerklik verilmesini istemişti. Bölücüler ve PKK liderleri de birçok defa ABD ve İsrail ile çıkarlarının ortak olduğunu ifade ettiler. Zaten eylemleri de hep bu doğrultuda oldu.


MASKELİ AMERİKANCILIK

         7 Ekim’den itibaren siyasal düzlemde maskeli Amerikancı ve İsrailcilerle mücadele ettik. Aksa Tufanı Harekatının birçok faydası olmakla birlikte, diğer büyük faydası ise bu maskelerin düşmesine sebep olmasıydı. Harekatın başında bazı milliyetçi maskeli ırkçılar ve İsrailciler, Filistin direnişini hedef aldılar. Onlara göre Araplar bizi arkadan vurmuştu, Filistinliler de topraklarını satmıştı, Türkiye ve İsrail’in çıkarları ortaktı, Filistin davası Türkiye davası değildi.

Bu koroya, sahte Atatürkçüler de katıldı. Yukarıdaki argümanlarla ve yalanlarla Filistin direnişine saldırdılar. Milliyetçi maskeyle, Amerika ve İsrail’e hizmet ettiler. Ancak, İsrail’in ABD ile birlikte açıktan PKK’ya destek vermesi, doğrudan Kukla Kürdistan’ın kurulmasını desteklemesi, Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta Yunanistan ve GKRY yönetimi ile birlikte hareket etmesi, maskelerinin düşmesini sağladı. Milliyetçi çoğunluk içinde itibarlarını kaybettiler, herkes onların Filistin direnişine saldırarak ABD ve İsrail’e hizmet ettiklerini ve doğrudan Türkiye karşıtı faaliyetlerin içinde olduklarını gördü.

SON SÖZ İRAN DÜŞMANLARINA

         Bir de Filistin maskeli sözde İslamcılar vardı. Aslında onlar yukarıdaki sahte milliyetçi ve Atatürkçülerle zıt kamplarda gözüküyorlardı. Dikkatli bakıldığında, nesnel olarak birlikte ABD ve İsrail’e hizmet ediyorlardı. Çünkü, onların Filistin direnişi ve Türkiye ile bir alakaları yoktu. Mezhepçiydiler, dertleri İran’dı. İran’a olan düşmanlığın ABD’ye ve İsrail’e yaraması ve İran’ın Filistin direnişine destek vermesi umurlarında değildi. Asıl olan, İran’ın yenilmesiydi. Çünkü en büyük tehdit ne ABD ne de İsrail idi. Tehdit, Şiiler ve İran’dı. Dolayısıyla, Filistin maskeleriyle cephelerini ABD ve İsrail’e değil, İran’a döndüler.

Tabi bunu açıktan yapamadılar, Filistin maskesiyle İran düşmanlığı örgütleyerek, ABD ve İsrail’e hizmet ettiler. Yalana ve iftiraya başvurdular. Onlara göre İran’ın ABD ve İsrail’e olan düşmanlığı danışıklı dövüşten ibaretti, asıl amaçları Şii yayılmacılığıydı, İran yayılmak için Filistin direnişini kullanıyordu. Sabah akşam kalkıp İran’ın, Yemen’in ve Hizbullah’ın İsrail ile savaşmadığını söylediler, direniş cephesinde bozgunculuk yaptılar, Türkiye’nin İran’a karşı mevzilenmesi için çaba gösterdiler. Ancak yine de başarısız oldular, Filistin direnişi onların maskelesini bir kez daha indirdi. Ebu Ubeyde konuşmasında İran’ın, Hizbullah’ın ve Yemen’in direnişe olan belirleyici katkısının üzerinde özellikle durdu. İran düşmanı mezhepçilerin heveslerini kursağında bıraktı. Maalesef Türkiye; İran, Yemen ve Hizbullah gibi Filistin direnişinde belirleyici bir rol oynamadı. Bu gerçek, bütün antiemperyalist ve antisiyonist güçler tarafından da görülmektedir. Savaşın başından beri görüldüğü gibi, ister Türkiye’ye dost isterse düşman olsun, savaşanların ortak noktası nesnel olmalarıdır. Cepheleri nesnel yorumlayamayan kuvvetler, yanlış ittifaklarla savaşı kaybetmeye mecbur kalırlar. Bu gerçek, Türkiye’yi yönetenler için de geçerli. Er ya da geç, Türkiye’nin bağımsızlığının ve bütünlüğünün denge siyasetiyle güvence altına alınamayacağını bütün Türkiye görecektir. Türkiye’nin koşulları gereği, Amerikancılığın ve İsrailciliğin, hangi maskeyle olursa olsun, Türkiye’de nefes alamayacağını yaşayarak göreceğiz.